CEZA MUHAKEMELERİ USULÜ KANUNU 

Kanun No                    : 1412

Kabul Tarihi                : 04-04-1929

Yayın Tarihi                : 20-04-1929

Yürürlük Tarihi          : 20-04-1929

Resmi Gazete Sayısı    : 1172

 BİRİNCİ KİTAP

UMUMİ HÜKÜMLER  BİRİNCİ FASIL VAZİFE

MADDE 1 – VAZİFE

Mahkemelerin vazifelerini kanun gösterir.

MADDE 2 - DAVALARIN BİRLEŞTİRİLMESİ VE AYRILMASI

Murtabıt ceza davalarının her biri muhtelif mahkemelerin vazifesi dahilinde olsa bile bunlar birleştirilerek yüksek vazifeli mahkemeye verilebilir.

Bu mahkeme birleştirilmiş olan ceza davalarının ayrılmasına da karar verebilir.

MADDE 3 - MURTABIT SUÇLAR

Bir kimse bir kaç suçla maznun olur veya bir suçtan her ne sıfatla olursa olsun bir kaç maznun bulunursa irtibat var sayılır.

MADDE 4 - TAHKİKAT SIRASINDA DAVALARIN BİRLEŞTİRİLMESİ VE AYRILMASI

Tahkikata başlandıktan sonra dahi murtabıt ceza davalarının birleştirilmesine veya ayrılmasına Cumhuriyet Müddeiumumusinin veya maznunun talebiyle yahut resen karar verilebilir. Bu kararı vermek hakkı yüksek vazifeli mahkemeye aittir.

MADDE 5 - BİRLİKTE GÖRÜLEN DAVALARDA MUHAKEME USULÜ

Davaların birlikte görüldüğü müddetçe takip olunacak muhakeme usulü bu davaları birlikte gören yüksek vazifeli mahkemenin tabi olduğu muhakeme usulüdür.

MADDE 6 - ASKERLERİN İŞLEDİĞİ SUÇLAR

Askerlerin, askerlikten vazifelerine veya suçlarına taalluk etmiyen yahut askerler aleyhine işlenmiş olmıyan suçlarını umumi mahkemeler görür.(karş.:)

Askerlerin vazifelerinden hariç suçlarda asker olmıyanların da alakaları varsa bu gibi suçların muhakemesi umumi mahkemelerde görülür.

Asker olmıyanların muhakemelerine her halde umumi mahkemelerde bakılır.

MADDE 7 - RESEN VAZİFE KARARI

Davaya bakan mahkeme, muhakemenin her hal ve derecesinde davayı görmek vazifesi olup olmadığına resen karar verebilir.

 

İKİNCİ FASIL

SALAHİYET

MADDE 8 – SALAHİYET

Davaya bakmak salahiyeti; suçun işlendiği yer mahkemesine aittir. (karş.:)

Teşebbüste son icrai hareketin vuku bulduğu ve mütemadi ve müteselsil suçlarda temadi ve teselsülün bittiği yer mahkemesi salahiyetlidir.

Suç, dahilde intişar eden bir matbua münderecatından ileri gelmişse salahiyet matbuanın neşir merkezi olan yer mahkemesine aittir. (Ek Cümle: 11.05.1988 - 3445/15 md.) Ancak, aynı mevkutenin birden çok yerde basılması halinde, suç, mevkutenin neşir merkezi dışındaki baskısında meydana gelmişse, bu suç için mevkutenin basıldığı yer mahkemesi de yetkilidir.

Takibi şikayetname verilmesine bağlı olan hakaret ve sövme suçlarında matbua tecavüze uğrayan kimsenin ikamet ettiği veya sakin olduğu yerde tevzi olunmuşsa oradaki mahkeme dahi salahiyetlidir.

MADDE 9 - HUSUSİ SALAHİYET

Suçun işlendiği yer belli değilse maznunun yakalandığı yer ve yakalanmamışsa ikametgahı mahkemesi salahiyetlidir.

Maznun Türkiye'de ikamet etmiyorsa salahiyet, maznunun Türkiye'de en son sakin olduğu yer mahkemesinindir.

İşe bakacak mahkemenin bu suretle dahi tayini mümkün olmazsa muhakeme usulüne ait ilk muamelenin yapıldığı yer mahkemesi salahiyetlidir.

MADDE 10 - YABANCI MEMLEKETTE İŞLENEN SUÇLARDA SALAHİYET

Yabancı memlekette işlenen ve Ceza Kanununun 4, 5, 6, 7 ve 8 inci maddeleri hükmünce Türkiye'de takibi lazımgelen suçlarda dahi salahiyet, bundan evvelki maddenin birinci ve ikinci fıkralarına göre tayin olunur.

Bununla beraber Cumhuriyet Müddeiumumisinin veya maznunun talebi üzerine Temyiz Mahkemesi suçun işlendiği yere daha yakın olan yer mahkemesine salahiyet verebilir.

Bu gibi suçlarda maznun Türkiye'de yakalanmamışsa veya Türkiye'de ikamet eylediği veyahut en son sakin olduğu yer yoksa salahiyetli mahkeme, Adliye Vekilinin talebi ve Cumhuriyet Başmüddeiumumisinin müracaatı üzerine Temyiz Mahkemesi tarafınan tayin olunur.

Yabancı memleketlerde bulunupta muafiyet imtiyazlarından istifade eden Türk memurlarının şahsi suçlarından dolayı salahiyetli mahkeme; Ankara mahkemesidir.

MADDE 11 –

(Değişik: 29.06.1956 - 6763/45 md.)

Suç açık denizlerde veya yabancı liman ve kara sularında Türk Bayrağını taşıyan deniz veya hava nakil vasıtalarında veyahut böyle bir nakil vasıtasiyle işlenmiş bulunursa suçun işlenmesinden sonra vasıtanın Türkiye'de ilk uğradığı yerin veya bağlama limanının mahkemesi salahiyetlidir.

MADDE 12 - MURTABIT SUÇLARDA SALAHİYET

Yukarki maddelere göre her bir muhtelif mahkemelerin salahiyeti dahilinde bulunan murtabıt ceza davaları bunlardan birine bakmağa salahiyetli mahkemelerden herhangi birinde birleştirilerek görülebilir.

Murtabıt ceza davalarına başka başka mahkemeler tarafından bakılmağa başlanmış olursa Cumhuriyet Müddeiumumiliğinin taleplerine uygun olmak şartiyle mahkemeler arasında hasıl olacak uyuşma üzerine bu davaların hepsi veya bir kısmı bu mahkemelerin birinde birleştirilebilir.

Uyuşulmazsa Cumhuriyet Müddeiumumisi veya maznun tarafından talep olununca müşterek yüksek vazifeli mahkeme birleştirmeğe mahal olup olmadığına ve mahal varsa hangi mahkemede birleştirileceğine karar verir.

Birleştirilmiş olan davaların ayrılması dahi bu suretle olur.

MADDE 13 - SALAHİYETTE İCABI İHTİLAF

Salahiyet hususunda bir kaç hakim veya mahkeme arasında icabı ihtilaf çıkarsa müşterek yüksek vazifeli mahkeme salahiyetli hakim ve mahkemenin hangisi olduğunu gösterir.

MADDE 14 - DAVA NAKLİ

(Değişik: 08.06.1936 - 3006/1 md.)

Salahiyetli hakim veya mahkeme, hukuki veya fiili sebepler dolayısiyle kaza vazifesini ifa edemiyecek halde bulunan, yahut tahkikatın orada icrası ammenin emniyeti için tehlikeli olursa yüksek vazifeli mahkeme davanın başka yerde bulunan aynı derecede bir mahkemeye nakline karar verir.

Amme emniyeti için dava naklini istemek Adliye Vekiline aiddir.

MADDE 15 - YETKİSİZLİK İDDİASININ ZAMANI

(Değişik: 21.05.1985 - 3206/1 md.)

Sanığın yetkisizlik iddiasını, duruşmanın başlangıcında iddianamenin okunmasından evvel bildirmesi şarttır.

MADDE 16 –

(Mülga : 21.05.1985 - 3206/82 md.)

MADDE 17 - YETKİSİZLİK KARARININ VERİLMESİ

(Değişik: 21.05.1985 - 3206/2 md.)

Sanığın talebi üzerine yetkisizlik kararı iddianamenin okunmasından evvel verilir. İddianamenin okunmasından sonra yetkisizlik iddiasında bulunulamıyacağı gibi mahkeme dahi bu hususta resen karar veremez.

MADDE 18 - YETKİDE OLUMSUZ UYUŞMAZLIK

(Değişik: 21.05.1985 - 3206/3 md.)

Yetkili mahkeme de dahil olmak üzere başka başka mahkemelerce yetkisizlik kararı verilmiş olup da bu kararlar aleyhine Kanun yollarına müracaat imkanı kalmamış ise davaya bakması icap eden mahkemeyi müşterek yüksek görevli mahkeme tayin eder.

MADDE 19 - YETKİLİ OLMAYAN MAHKEMENİN TAHKİKATI

(Değişik: 21.05.1985 - 3206/4 md.)

Yetkili olmayan mahkemece yapılan tabkikat işleri mücerret yetkisizlikten dolayı hükümsüz sayılmaz.

MADDE 20 - GECİKMESİNDE ZARAR UMULAN TAHKİKAT

(Değişik. 21.05.1985 - 3206/5 md.)

Bir mahkeme yetkili olmasa bile gecikmesinde zarar umulan hallerde, yargı çevresi içinde gerekli tahkikat işlerini yapar.

 

ÜÇÜNCÜ FASIL

HAKİMİN DAVAYA BAKMAMASI VE REDDİ

MADDE 21 - HAKİMİN DAVAYA BAKAMIYACAĞI HALLER

Hakim aşağıda yazılı hallerde hakimlik vazifesini yapmaz:(karş.:)

1 - Suçtan kendisi zarar görmüşse.

2 - Sonradan kalksa bile maznun veya mağdur ile aralarında evlilik veya vesayet rabıtası bulunmuşsa.

3 - Maznun veya mağdurun nesepten veya sebepten usul veya füruu veya bunlarla evlat edinme rabıtası veyahut maznun veya mağdur ile aralarında üçüncü dereceye kadar (Bu derece dahil) nesepten veya kendisiyle sıhriyetten hasıl olan evlilik kalmasa bile ikinci dereceye kadar (Bu derece dahil) sebepten civar hısımlığı olursa,

4 - Aynı davada Cumhuriyet Müddeiumumiliği, adliye zabıta memurluğu vazifesini yahut mağdur veya maznunun müdafiliğini yapmış bulunursa.

5 - Aynı davada şahit veya ehlihibre sıfatiyle dinlenmişse.

MADDE 22 - KARARA İŞTİRAK EDEMİYECEK HAKİMLER

Aleyhinde kanun yollarından birine müracaat edilmiş olan bir hükme iştirak eyleyen hakim mafevk mahkemesince bu hükme dair verilecek karara iştirak edemez.

(İkinci Fıkra Mülga : 21.05.1985 - 3206/82 md.)

MADDE 23 - HAKİMİN RET SEBEPLERİ VE KİMLERİN TALEP EDEBİLECEĞİ

Hakimin vazifesini yapmaktan memnu olduğu hallerde reddi istenebileceği gibi bitaraflığını şüpheye düşürece diğek sebeplerden dolayı da reddi talep olunabilir.

(Değişik : 18.11.1992 - 3842/1 md.) Cumhuriyet Savcısı, sanık, müdafi, davacı ve müdahil ile vekilleri hakimi red talebinde bulunabilirler.

Bunlardan herhangi biri tarafından talep olunursa hükme iştirak edecek hakimlerin isimleri kendilerine bildirilir.

MADDE 24 - TARAFSIZLIĞINI ŞÜPHEYE DÜŞÜRECEK SEBEPLERDEN DOLAYI HAKİMİN REDDİ TALEBİNİN ZAMANI

(Değişik: 21.05.1985 - 3206/6 md.)

Tarafsızlığını şüpheye düşürecek sebeplerden dolayı bir hakimin reddi, mahkemelerde iddianame veya şahsi dava dilekçesi, Yargıtayda duruşmalı işlerde raportör üye tarafından yazılmış olan rapor okununcaya ve duruşmasız işlerde temyiz incelemesi başlayıncaya kadar istenebilir.

Sonradan ortaya çıkan sebeplerden dolayı duruşma bitinceye kadar da hakimin reddi istenebilir.

MADDE 25 - HAKİMİN RET TALEBİ NASIL YAPILIR VE USULÜ

Hakimin reddi mensup olduğu mahkemeye verilecek istida ile yahut bu husuta bir zabıt varakası tanzim edilmek üzere mahkeme katibine yapılacak beyanla olur,

Reddi talep eden taraf ret sebebini ispat ile mükelleftir. Yemin delil olmaz.

Mahkeme reddi istenilen hakimden ret sebebi hakkında izahat istiyebilir. Hakim de ret sebepleri hakkındaki mülahazalarını bildirir.

MADDE 26 - HAKİMİN REDDİ TALEBİNE KARAR VERECEK MAHKEME

(Değişik: 08.06.1936 - 3006/1 md.)

(Değişik birinci fıkra:18.11.1992 - 3842/2 md.) Hakimin reddi talebine mensup olduğu mahkemece karar verilir. Ancak reddi istenen hakimin müzakereye iştirak edememesinden mahkeme teşekkül edemezse bu hususta karar verilmesi reddi istenilen hakim Asliye Mahkemesine mensup ise bu mahkemenin kazası dairesinde bulunduğu Ağır Ceza Mahkemesine ve reddi istenen hakim Ağır Ceza Mahkemesine mensup ise, o yerde Ağır Ceza Mahkemesinin birden fazla dairesinin bulunması halinde, numara olarak kendisini takip eden daireye son numaralı daire için bir numaralı daireye; o yerde ağır Ceza Mahkemesinin tek dairesi bulunması halinde ise, en yakın Ağır Ceza Mahkemesine aittir.

(Değişik : 21.05.1985 - 3206/7 md.) Red talebi sulh hakimi aleyhine olursa mensup olduğu asliye mahkemesi ve tek hakim aleyhine ise yargı çevresi içinde bulunduğu ağır ceza mahkemesi karar verir. Red olunan hakim, red talebinin haklı olduğunu kabul ederse red hakkında bir karar verilmez.

(Değişik Fıkra: 21.05.1985 - 3206 Sayılı Kanun, Madde 7) Hakimin reddi talebine esas olan sebeplerin varit olmamasından dolayı talebin reddine karar veren merci, onbin liradan otuzbin liraya kadar hafif para cezasına da hükmeder. Red talebine esas olan sebebin aksi sabit olduğu hallerde hükmolunacak ceza yirmibin liradan aşağı olamaz.

Hükmedilen para cezaları hakim tarafından istenebilecek hukuki veya cezai takiblere veya Cumhuriyet Müddeiumumileri tarafından açılabilecek hukuku amme davasına mani değildir.

MADDE 27 - RET TALEBİ ÜZERİNE VERİLECEK KARARLAR VE MÜRACAAT EDİLECEK KANUN YOLLARI

Reddin kabulüne dair olan kararlar katidir. Reddin kabul edilmemesine dair olan karar aleyhine acele itiraz yoluna müracaat olunabilir.

(Değişik Fıkra: 05.03.1973 - 1696/2 md.) Hakimi ret talebinin esassız olduğuna dair son tahkikatta verilecek karar aleyhine ancak hüküm ile birlikte kanun yoluna müracaat olunabilir.

MADDE 28 - REDDİ İSTENİLEN HAKİMİN YAPABİLECEĞİ MUAMELELER

Reddi istenilen hakim ret hakkında bir karar verilinceye kadar yalnız tehiri caiz olmayan muameleleri yapar.

(Ek Fıkralar: 07.01.1981 - 2369/1 md.)

Ancak, hakimin duruşma sırasında reddedilmesi halinde bu ret konusunda bir karar verilebilmesi için duruşmanın tehiri veya taliki gerekse bile o celse duruşmaya devam olunur. Şu kadar ki 251 inci madde uyarınca tarafların iddia ve sözlerinin dinlenilmesine geçilemez ve ret konusunda bir karar verilmeden reddedilen hakim tarafından veya onun huzuruyla bir sonraki celseye başlanamaz.

Ret isteğinin haklı olduğuna karar verildiği takdirde geciktirilmesi caiz olmadığından ötürü yapılmış işlemler ayrık olmak üzere duruşmanın ret dilekçesinin verilmesinden sonraki kısmı tekrarlanır.

MADDE 29 - HAKİMİN RE'SEN RET KARARI VE TETKİK MERCİİ

(Değişik: 05.03.1973 - 1696/3 md.)

Bir hakim reddini mucip sebepleri bildirerek davaya bakmaktan çekinirse ret talebini incelemeye yetkili olan merci, bu çekinmenin yerinde olup olmadığına karar verir.

Bu karar hakimin işten çekilmesini gerektirdiği ve bu sebeple davanın aynı mercide görülmesi imkansız olduğu takdirde, karar veren merci davayı başka hakime tevdi veya başka mahkemeye nakleder.

Bazı haller, bir hakimin hakimlik görevini yapmaktan memnu olduğu zannını uyandırırsa, aynı merci bu hususu kendiğinden inceleyerek gereken kararı verir.

Bu maddede yazılı hallerde de gecikmesi caiz olmayan işler hakkında 28 inci madde hükmü uygulanır.

MADDE 29-A - RED İSTEMİNİN GERİ ÇEVRİLMESİ

(Ek: 07.01.1981 - 2369/2 md.)

Mahkeme, son tahkikat safhasında ileri sürülen hakimin reddi istemini aşağıdaki hallerde kabul etmeyerek geri çevirir:

1. Ret isteği zamanında yapılmamışsa;

2. Ret sebebi veya inandırıcı delil gönderilmemişse:

3. Ret isteminin duruşmayı uzatmak amacı ile yapıldığı açıkça anlaşılıyor ise.

Bu hallerde ret isteği, toplu mahkemelerde reddedilen hakimin müzakereye katılmasıyla, tek hakimli mahkemelerde de reddedilen hakimin kendisi tarafından geri çevrilir.

Bu kararlar aleyhine ancak hükümle birlikte kanun yoluna başvurulabilir.

MADDE 30 - ZABIT KATİPLERİNİ RET

(Değişik: 05.03.1973 - 1696/4 md.)

Bu fasılda yazılı hükümler zabıt katipleri hakkında da uygulanır.

Zabıt katibinin reddi veya kendisinin reddini mucip sebepleri bildirerek görevden çekinmesi halinde gereken karar, zabıt katibinin yanında çalıştığı hakim veya mahkeme başkanı tarafından verilir.

Aynı işte zabıt katibinin hakim ile birlikte reddine karar verecek merci, hakime göre tayin olunur.

 

DÖRDÜNCÜ FASIL

KARARLAR, TEFHİM VE TEBLİĞ

MADDE 31 - KARARLARIN NASIL VERİLECEĞİ

Davaya duruşma esnasındaki kararlar, iki taraf dinlendikten ve duruşma haricindeki kararlar Cumhuriyet Müddeiumumisinin yazılı veya şifahi mütalaası alındıktan sonra verilir.

MADDE 32 - KARARLARIN YAZILIŞ KEKLİ

(Değişik: 05.03.1973 - 1696/5 md.)

Bütün hakimlik ve mahkemelerin her türlü kararları muhalefet şerhleri dahil gerekçeli olarak yazılır. Kararların suretlerinde şerhleri de gösterilir.

MADDE 33 - KARARIN TEFHİM VE TEBLİĞİ

Alakadar tarafın yüzüne karşı ittihaz edilen kararlar kendisine tefhim olunur ve isterse kararın bir sureti de verilir.

Diğer kararlar tebliğ olunur.

Alakadar olan taraf mevkuf ise tebliğ edilen varaka talebi halinde kendisine okunup anlatılır.

MADDE 34 - MÜDDEİUMUMİYE VERİLMESİ İCAB EDİP ETMİYEN KARARLAR VE TEBLİGAT İLE KARARLARIN İFA VE İNFAZI

(Değişik: 08.06.1936 - 3006/1 md.)

Tebliğ veya infaz edilecek kararlar Cumhuriyet Müddeiumumisine verilir; müddeiumumi tebliğ veya infaz için icab eden tedbirleri alır.

Mahkemelerin dahili muamelelerine veya muhakeme celselerinin inzibatına dair kararlar hakkında bu hüküm cari değildir.

(Değişik: 21.05.1985 - 3206/8 md.) Sulh hakimi her nevi tebligatı,karar ve ceza kararnamelerini doğrudan doğruya ifa ve infaz edebilir.

MADDE 35 - TEBLİGAT USULLERİ

(Değişik: 21.05.1985 - 3206/9 md.)

Tebligat, 7201 sayılı Tebligat Kanunun hükümlerine göre yapılır.

MADDE 36 – 38 - (Mülga : 11.02.1959 - 7201/62 md.)

 

BEŞİNCİ FASIL

MEHİLLER VE ESKİ HALE GETİRME

MADDE 39 - GÜNLE TAYİN EDİLEN MEHİLLER

Gün ile tayin edilen mehillerde mehlin cereyanını istilzam eden tebliğ veya vakıa günleri hesaba katılmaz.

MADDE 40 - HAFTA VEYA AYLA TAYİN EDİLEN MEHİLLER

(Değişik: 08.06.1936 - 3006/1 md.)

Mehil, hafta veya ay olarak tayin edilmişse cereyana başladığı gün, son haftada isim ve son ayda sayı itibarile tekabül eden günün tatil saatinde ve şayed ay sonunda başlayıp da nihayet bulduğu ayda sayı itibarile mukabil gün yoksa ayın son gününde biter.

Son gün pazara veya her hangi bir tatile tesadüf ederse mehil; tatilin ertesi günü biter.

Kendisine mehil verilen kimsenin ikametgahı muamele yapacağı mahalden uzaksa Hukuk Muhakeme Usulü Kanununun 164 üncü maddesi hükmü tatbik olunur.

MADDE 41 - MEHLE RİAYET İMKANSIZLIĞI

Mücbir sebepler veya beklenilmiyen veya sakınılması kabil olmıyan hadiseler neticesi olarak, bir mehle riayet imkansızlığı hasıl olursa, mehlin bitmesinden hasıl olacak neticeye karşı eski hale getirme talep olunabilir. Yapılan bir tebliğden kusuru olmaksızın haberdar olamamak keyfiyeti beklenilmiyen ve sakınılması mümkün olmıyan hallerdendir.

MADDE 42 - ESKİ HALE GETİRME İSTİDASININ VERİLMESİ

Eski hale getirme istidası maniin kalkmasından bir hafta içinde verilmek lazımdır. Bu istida, mehle riayet halinde usule dair muameleler hangi mahkemede yapılacak idiyse o mahkemeye verilir.

Müsted'i mehle riayet etmemesinin sebeplerini ve delillerini bildirir. Ve usule dair yapmadığı muameleyi istidayı verdiği anda yapar.

MADDE 43 - ESKİ HALE GETİRME İSTİDASININ MERCİİ VE BU HUSUSTAKİ KARARLAR

Mehli içinde usul muamelesi yapılmış olsaydı esasa hangi mahkeme hükmedecek idise eski hale getirme istidası hakkında dahi o mahkeme karar verir.

Eski hale getirme talebinin kabulüne dair olan karar katidir. Ancak reddine dair olan karar aleyhine acele itiraz yoluna müracaat olunabilir.

MADDE 44 - ESKİ HALE GETİRME İSTİDASININ KARARA TESİRİ

Eski hale getirme istidası kararın icrasını tehir etmez. Ancak mahkeme, icranın tehirine karar verebilir.

 

ALTINCI FASIL

ŞAHİTLER

MADDE 45 - TANIKLARIN ÇAĞRILMASI

(Değişik: 05.03.1973 - 1696/6 md.)

Tanıklar davetiye ile çağrılır. Davet üzerine gelmemenin kanuni neticeleri davetiyede gösterilir.

(Değişik : 21.05.1985 - 3206/10 md.) Tutuklu veya acele işlerde, mahkeme davetiye tebliğ ettirmeksizin tanıklar için ihzar müzekkeresi verebilir. Şu kadar ki müzekkerede bu yoldan getirilmenin sebepleri gösterilir ve bunlara mahkemece davetiye ile gelen tanıklar hakkındaki işlemler uygulanır.

Davetiye fiili hizmette bulunan askerlere bulundukları yerlerdeki askeri makamlar vasıtasiyle tebliğ olunur.

MADDE 46 - ÇAĞRIYA UYMAYAN TANIKLAR

(Değişik: 05.03.1973 - 1696/7 md.)

(Değişik Fıkra: 21.05.1985 3206/11 md.) Usulü dairesinde çağrılıp da mazeretini bildirmeksizin gelmeyen tanıklar zorla getirilir ve gelmemelerinin sebep olduğu masraflar ile beraber beşbin liradan onbin liraya kadar hafif para cezasına mahkum edilirler.

Mazereti kabul olunarak yeniden davetiye ile çağrılması tensip olunan tanıklara para cezası ve masraf hükmolunmaz.

Zorla getirilen tanık, evvelce gelmemesini mazur gösterecek sebepleri sonradan bildirir ve bu mazeretin doğruluğunu ispat eder delil ve vesikaları gösterirse aleyhine hükmedilmiş olan ceza ve masraflar kaldırılır.

(Değişik Fıkra: 21.05.1985 - 3206/11) Yukarıdaki fıkralar hükümlerinin tatbikine istinabe olunan hakim ve naipler ile hazırlık tahkikat esnasında sulh hakimleri dahi yetkilidir.

Fiili hizmette bulunan askerler hakkındaki ihzar müzekkeresi askeri makamlar vasıtasıyle infaz olunur.

MADDE 47 - ŞAHİTLİKTEN ÇEKİNME HALLERİ

Aşağıdaki kimseler şahitlikten çekinebilirler:

1 - Maznunun nişanlısı,

2 - Evlilik bağı kalmasa bile karısı veya kocası,

3 - Maznunun nesepten veya sebepten usul ve füruu yahut üçüncü dereceye kadar (Bu derece dahil) nesepten veya kendisiyle sıhriyet hasıl olan evlilik bağı kalmasa bile ikinci dereceye kadar (bu derece dahil) sebepten civar hısımları ve maznun ile aralarında evlatlık bağı bulunanlar.

Yukarda yazılı kimselere dinlenmezden evvel şahitlikten çekinmek hakları olduğu bildirilir. Bu hakkı istimalden vazgeçenler dinlenirken dahi vazgeçmelerini geri alabilirler.

MADDE 48 - MESLEK İCABI ŞAHİTLİKTEN ÇEKİNME HALLERİ

Müdafiler bu sıfatları ve hekimler ile ebeler sanatları icabında vakıf oldukları sırlar hakkında şahitlikten çekinebilirler. Ancak sır sahibi muvafakat ederse şahitlikten çekinemezler.

MADDE 49 - DEVLET ESRARI HAKKINDA ALAKADARLARIN ŞAHİTLİĞİ

Devlet memurları memuriyetten çekildikten sonra bile, saklamakla mükellef oldukları vakıalar hakkında sırrın ait olduğu makam amirinin izni olmaksızın şahit sıfatiyle dinlenemezler.

Bu gibi hallerde İcra Veklilleri azası hakkında Reisicumhur ve Büyük Millet Meclisi azası hakkında Meclis tarafından izin verilir.

Şahitlik, Devletin selametine zarar verecek derecede olmadıkça bu izin verilir.

Reisicumhur mahremiyeti kendisi takdir eder ve şahitlikten çekinebilir.

Bu hüküm, reisliği zamanında hadis veya reisliği sebebiyle malumu olan vakıalardan dolayı eski Reisicumhurlar hakkında dahil caridir.

MADDE 50 - ŞAHİDİN KENDİ VEYA TAALLUKATI ALEYHİNE ŞAHİTLİKTEN ÇEKİNMESİ

Bir şahit, kendisine sorulan ve vereceği cevap ile kendisini veya 47 nci maddenin 1, 2, 3 üncü fıkralarında gösterilen taallukatından birinci ceza takibine uğratabilecek suallere cevap vermekte çekinebilir.

MADDE 51 - ŞAHİTLİKTEN ÇEKİNME SEBEBİNİN BİLDİRİLMESİ

47, 48, 50 nci maddelerde gösterilen hallerde yapılacak talep üzerine şahit şahitlikten çekilmesinin sebebini bildirir ve bu husus da yeminiyle tasdik olunur.

MADDE 52 - YEMİN VERİLMEYEN ŞAHİTLER

Aşağıdaki kimseler yeminsiz dinlenir:

1 - Dinlenme sırasında on beş yaşını bitirmemiş olanlar, veya akıl ve fehim kuvvetlerinin tekemmül edememesinden veya zayıf bulunmasından dolayı yeminin mahiyet ve ehemmiyeti hakkında kafi bir fikir sahibi olmıyanlar.

2 - Ceza müddetleri içinde umumi hizmetlerden memnu bulunanlar.

3 - Tahkikatın mevzuu olan vakıalara iştirakten veya yataklıktan maznun veya bu sıfatlardan biriyle mahkum olanlar.

MADDE 53 - ŞAHİTLİKTEN ÇEKİNMEĞE HAKKI OLAN KİMSENİN ÇEKİNMEMESİ

47 nci madde mucibince şahitlikten çekinme hakkı olduğu halde çekinmiyen şahidin şahitliğinin yemin ile teyidi lazım gelip gelmiyeceğini hakim takdir eder. Bununla beraber şahit yemin etmekten çekinebilir. Ve bu hakkı kendisine bildirilir.

MADDE 54 - ŞAHİTLERİN DENLENMESİ

Her şahit ayrı ayrı, ve sonradan dinlenecek şahitler yanında bulunmaksızın dinlenir.

Son tahkikatın açılmasına kadar, tehirinde mazarrat umulan veya hüviyetin tayinine taalluk eden hallerden başkasında şahitler birbirleriyle ve maznun ile yüzleştirilemezler.

MADDE 55 - ŞAHİDE VAZİFESİNİN EHEMMİYETİNİ ANLATMA

Hakim lüzum görürse yeminden evvel şahide, ifasına davet olduğu vazifenin ehemmiyetini münasip bir lisanla anlatır.

MADDE 56 - ŞAHİTLERE YEMİN VERİLMESİ

Şahitler ayrı ayrı ve şahitlikten evvel yemin ederler. Bununla beraber icabında ve hele bir kimsenin şahit sıfatiyle dinlenmesi caiz olup olmadığına tereddüt edilirse yemin, şahitliğinden sonraya bırakılabilir.

MADDE 57 - YEMİN ŞEKLİ

Şahide teklif edilecek yemin şahadetten evvel: (Bir şey saklamaksızın ve bir şey katmaksızın kimseden korkmıyarak bir tesire kapılmıyarak bildiğimi namuzum ve vicdanım üzerine dosdoğru söyliyeceğime yemin ederim) ve şehadetten sonra; (Bir şey saklamaksızın, bir şey katmaksızın kimseden korkmıyarak, bir tesire kapılmıyarak bildiğimi namusum ve vicdanım üzerine dosdoğru söylediğime yemin ederim) şeklinde olur. Yemin verilirken herkes ayağa kalkar.

MADDE 58 - YEMİNİN EDASI VE DİLSİZİN YEMİNİ

Şahit yemin şeklini yüksek sesle tekrar ederek veya okuyarak yemin eder.

Okuyup yazmak bilmiyen dilsizler işaretlerinden anlayan bir kimse vasıtasiyle ve işaretle yemin ederler. Okuyup yazmak bilen dilsizler yemin şeklini yazarak ve imzalarını koyarak yemin ederler.

MADDE 59 - HAZIRLIK TAHKİKATINDA TANIKLARIN YEMİNİ

(Değişik: 21.05.1985 - 3206/12 md.)

Tanıklara, hazırlık tahkikatı sırasında, Cumhuriyet savcıları ile sulh hakimleri tarafından dinlenmeleri halinde yemin verilir.

MADDE 60 - TANIĞIN TEKRAR DİNLENMESİ

(Değişik: 21.05.1985 - 3206/13 md.)

Yemin ile dinlenen tanığın aynı tahkikat sırasında tekrar dinlenmesi gerekirse, yeniden yemin verilmeyip önceki yemini hatırlatılmakla yetinilebilir.

MADDE 61 - ŞAHİDE İLK DEFA SORULACAK ŞEYLER

Şahide şahadetinden evvel adı, sanı, yaşı, işi, dini ve ikametgahı sorulur. İktiza ederse şahadetine ne dereceye kadar itimat edilebileceği hakkında hakimi tenvir edecek hallere mütaallik ve hele maznun veya mağdur ile münasebetlerine dair sualler sorulur.

MADDE 62 - ŞAHİDE SÖYLENECEK ŞEYLER VE SORULACAK SUALLER

Şahit dinlenmezden evvel hakim kendisine davayı anlatır. Maznun hazır ise onu da gösterir ve şahit, şahitlik edeceği vakıalara at bildiği şeyleri söylemeğe davet olunur. Şahit şahitliğini ederken sözü kesilmez.

Şahitlik ettiği hususu tenvir ve ikmal etmek ve malumatının müstenit olduğu halleri layıkiyle takdir edebilmek için şahide sual sorulabilir.

MADDE 63 - TANIKLIKTAN VE YEMİNDEN SEBEPSİZ ÇEKİNME

(Değişik: 05.03.1973 - 1696/8 md.)

Kanuni bir sebep olmaksızın tanıklıktan veya yemin etmekten çekinen tanık bundan doğan masraflara ve 46 ncı madde gereğince para cezasına mahkum olur.

Bundan başka tanıklığa veya yemine zorlamak için; dinleneceği dava hakkında hüküm verilinceye kadar ve her halde 6 ayı geçmemek üzere tanık hapsolunabilir.

Kabahat davalarında bu müddet altı haftayı geçemez.

(Değişik : 21.05.1985 - 3206/14 md.) Bu tedbirleri almaya istinabe olunan hakim ve naipler ile hazırlık tahkikatı sırasında sulh hakimleri dahi yetkilidir.

Bir davanın görüldüğü sırada bu tedbirler alındıktan ve tatbik olunduktan sonra o dava veya aynı işe ait diğer davada tekrar edilmez.

MADDE 64 - ŞAHİDE VERİLECEK TAZMİNAT VE MASRAFLAR

Hakim veya Cumhuriyet Müddeiumumisi tarafından davet olunan her şahidin, tarifeye göre kaybettiği vakit ile mütenasip bir tazminat istihsaline hakkı vardır. Bu tazminat Devlet Hazinesinden verilir. Şahit hazır olmak için seyahat etmeğe mecbur olmuş ise yol masrafiyle şahitliğe davet olunduğu mahaldeki ikamet masrafını alır.

 

YEDİNCİ FASIL

EHLİHİBRE VE KEŞİF

MADDE 65 - EHLİHİBRENİN TABİ OLACAĞI HÜKÜMLER

Altıncı faslın aşağıda yazılı maddelere mufayir olmıyan hükümleri ehlihibre hakkında dahi caridir.

MADDE 66 - BİLİRKİŞİNİN TAYİNİ

(Değişik: 05.03.1973 - 1696/9 md.)

(Değişik Fıkra: 21.05.1985 3206/15 md.) Çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin rey ve mütalaasının alınmasına karar verilir. Hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişi dinlenemez. Bilirkişinin tayini ve üçten fazla olmamak üzere adedinin tespiti hakime aittir.

Hazırlık soruşturmasında, gecikmede sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet Savcısı da bu yetkiyi haizdir.

Belli hususlar hakkında rey ve mütalaalarını beyan ile kanun tarafından görevlendirilmiş resmi bilirkişi varsa, hususi sebepler olmadıkça başkası tayin edilemez.

Tedavi ve muhafazaya hükmolunması veya Ceza Kanununun 47 nci maddesinin uygulanması bakımından bilirkişi tetkikatı yaptırmaya hakimler mecburdur. Bilirkişinin, adli tabip yoksa, mütehassıs bir hekim olması şarttır.

Hazırlık soruşturmasında muayeneleri icabeden kimselerin muayeneleri, Cumhuriyet Savcılarının talebi ile yapılır.

MADDE 67 - EHLİHİBRENİN REDDİ

Ehlihibre hakimin reddini mucip olan sebeplerden dolayı reddolunabilir.

Şahitlik ehlihibre olmağa mani değildir. Ret hakkı Cumhuriyet Müddeiumumisini ve davacı ile maznunundur. Hakim tarafından tayin olunan ehlihibrenin isimleri mani sebepler olmadıkça ret hakkını haiz olanlara bildirilir.

(Ek Fıkra: 05.03.1973 - 1696/10 md.) Ret talebini işi soruşturmakta veya davayı görmekte olan hakim veya mahkeme inceler. Reddi isteyen taraf ret sebebini ispat ile mükelleftir. Yemin delil olmaz.

MADDE 68 - EHLİHİBRELİĞİ KABULE MECBUR OLANLAR

Muayyen hususlarda rey ve mütalaa beyaniyle resmen tavzif edilmiş olanlar yahut tetkikatın icrası için bilinmesi muktazi fen veya sanatla iştigali meslek edinenler veya meslek edinmeğe resmen mezun olanlar ehlihibre tayin edildikleri takdirde kendilerine verilen vazifeyi yapmağa mecburdurlar.

Evvelce adliyeye müracaatla ehlihibrelik vezaifini ifaya hazır olduklarını bildirmiş olanlar da bu vazifeyi kabule mecburdurlar.

Ehlihibreye müracaatın sebebi delil olabilecek geçmiş vakıa ve halin tesbiti ise haklarında şahide mütaallik hükümler tatbik olunur.

MADDE 69 - EHLİHİBRELİKTEN ÇEKİNME HAKKI,EHLİHİBRE OLARAK DİNLENEMEYENLER

Şahitlikten çekinmeyi mucip olabilen sebepler ehlihibrelikten de çekilmeyi mucip olabilir. Ehlihibre makbul diğer sebeplere binaen dahi mütalaa beyanına mecbur tutulmayabilir.

Ehlihibre sıfatiyle dinlenmeleri mensup oldukları dairece memuriyetin menfaat ve icaplarına halel vereceği beyan edilen Devlet memurları ehlihibre olarak dinlenemez.

MADDE 70 - GÖREVİNİ YAPMAYAN BİLİRKİŞİ HAKKINDAKİ İŞLEM

(Değişik: 21.05.1985 - 3206/16 md.)

Rey vermekle mükellef olduğu ve usulü dairesinde çağrıldığı halde gelmeyen veya gelip de yiminden, rey ve mütalaa beyanından çekinen bilirkişiler hakkında tanıklara ilişkin hükümler uygulanır.

MADDE 71 - EHLİHİBRE TETKİKATINI HKİMİN İDARESİ

Hakim lüzum görürse ehlihibrenin yapacağı tetkikleri kendisi sevk ve idare eder.

MADDE 72 - EHLİHİBRENİN YEMİNİ

Ehlihibre mütalaasını söylemezden veya raporunu vermezden evvel (bitarafane ve tamamen ilim ve fenne muvafık olarak reyini beyan edeceğine vicdanı üzerine) yemin eder.

Ehlihibre, kendisinden talep edilen neviden mütalaa beyan etmek için evvelce umumi surette yemin ettirilmişse yeniden yemin verilmeyerek evvelki yeminin ahdinde beyanı rey aldığını kayıt ve işaret eder.

MADDE 73 - EHLİHİBRENİN SALAHİYETİ

Ehlihibre lüzum gösterirse raporunu tanzim için şahitleri dinlemek ve maznunu sorguya çekmek suretiyle muhtaç olduğu mütemmim malumatın istihsali temin olunabilir. Aynı maksatla ehli hibrenin kısmen veya tamamen dosyayı tetkik etmesine ve şahitlerin dinlenmesinde veya maznunun sorguya çekilmesinde hazır bulunmasına ve hatta bunlara doğrudan doğruya sual sormasına dahi müsaade olunabilir.

MADDE 74 - SANIĞIN ŞUURUNUN TETKİKİ

(Değişik: 05.03.1973 - 1696/12 md.)

(Değişik Fıkra: 21.05.1985 - 3206/17 md.) Tedavi ve muhafazaya hükmolunması veya Ceza Kanununun 47 nci maddesinin uygulanması bakımından yapılan incelemede, bilirkişinin teklifi üzerine Cumhuriyet savcısı ve müdafi dinlendikten sonra sanığın resmi bir müessesede gözlemine hazırlık tahkikatı sırasında sulh hakimi ve son tahkikat sırasında mahkeme tarafından karar verilebilir.

Sanığın müdafii yoksa, yardım için re'sen kendisine bir müdafi tayin edilir.

Sanık gözlem altına alınma kararı aleyhine acele itiraz yoluna müracaat edebilir. Bu itiraz kararın yerine getirilmesini durdurur.

(Yeniden Düzenleme: 18.11.1992 - 3842/3 md.) Resmi müessesede gözlem süresi üç haftay geçemez. Bu sürenin yetmeyeceği anlaşılırsa resmi müessesenin talebi üzerine, her seferinde üç haftayı geçmemek üzere ek süreler verilebilir; fakat sürelerin toplamı üç ayı geçemez. Sanık resmi müesseseye gönderilirken soruşturma dosyası da birlikte yollanır. Dosyanın bütünü ile yollanmasında sakınca gören hakim, bazı belgelerin suretlerini gönderebilir. Dosya en geç onbeş gün içinde geri gönderilir. Gerektiği takdirde hakim bu süreyi altı haftayı geçmemek üzere uzatabilir.

Resmi müessesede gözlem altına alınma süresi ilerde verilecek cezadan ve muhafaza ve tedavi tedbirinin asgari süresinden indirilir.

MADDE 75 - BİLİRKİŞİNİN MÜTALAASINI BİLDİRME ŞEKLİ VE SÜRESİ

(Değişik: 21.05.1985 - 3206/18 md.)

Bilirkişi mütalaasını yazı ile bildirir. Ancak, hemen mütalaa verilmesi mümkün olan işlerde bilirkişinin sözlü mütalaası ile yetinilebilir ve bu mütalaa tutanağa geçirilerek imza ettirilir.

Bilirkişi yazılı mütalaasını tayin edilen süre içerisinde vermeğe mecburdur. Bu süre, işin niteliğine göre iki ayı geçemez. Belirlenen süre içerisinde mütalaasını vermeyen bilirkişi hakkında 63 üncü madde hükmü uygulanır.

MADDE 76 - EHLİHİBRE RAPORUNUN KAFİ GÖRÜLMEMESİ HALİNDEKİ MUAMELE

Hakim, verilen raporu kafi görmediği takdirde aynı ehlihibre yahut tayin edeceği diğer ehlihibre tarafından yeni bir rapor tanzim edilmesini emredebilir.

Raporunu itadan sonra ehlihibrenin reddi talep olunupta bu talep kabul edilmişse hakim, yeni bir rapor tanzim etmek üzere başka ehlihibre tayin edebilir.

Lüzum görülen hallerde, ihtısası haiz resmi dairelerin reyleri dahi alınabilir.

(Ek: 12/12/2003-5020/2.md.) Mahkemeye sunulan bilirkişi raporunun maddî olgu ve fiilî gerçeklerle bağdaşmadığı yönünde kuvvetli emare ve şüphelerin bulunduğu kanaatine ulaşıldığı takdirde, bu bilirkişiler hakkında diğer kanunlardaki hukukî ve cezaî sorumluluklar saklı kalmak şartıyla 19.4.1990 tarihli ve 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu hükümleri uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının tasdikli bir örneği yetkili Cumhuriyet savcılığına gönderilir.

MADDE 77 - EHLİHİBREYİ TAZMİNAT, MASRAF VE ÜCRET

Ehlihibre tarifeye göre kaybettiği vakit için alacağı tazminattan başka tetkikat ve seyahat masraflarını ve çalışmasiyle uygun ücretini alır.

MADDE 78 – KEŞİF

Keşif, hakim veya naibi veyahut istinabe olunan hakim ile tehirinde mazarrat umulan hallerde Cumhuriyet Müddeiumumisi tarafından yapılır.

Keşif yapıldığı vakit buna dair tanzim olunacak zabıt varakalarına mevcut olan hal ve vaziyetle hadisenin hususi mahiyetine göre vücudu umulupta bulunamıyan eserlerin ve izlerin yokluğu yazılır.

MADDE 79 - ÖLÜM MUAYENESİ VE OTOPSİ

(Değişik: 21.05.1985 - 3206/19 md.)

Bir ölünün adli muayenesi tabip huzuru ile yapılır. Adli muayenede ölünün tıbbi kimliği, ölüm zamanı ve ölüm sebebini tayin için harici bulgular tespit edilir.

Otopsi, hakim ve tehirinde zarar umulan hallerde Cumhuriyet savcısı huzurunda biri adli tabip veya patalog olmak şartı ile iki hekim tarafından yapılır.

Zaruret halinde bu işlem bir hekim tarafından da yapılabilir. Ancak zaruret halinin otopsi raporuna açıkça yazılması gerekir.

Bu işlem, ölüyü son hastalığında tedavi eden hekime yaptırılamaz. Bununla beraber tedavi eden hekim hastalığın seyri hakkında bilgi vermek üzere otopside hazır bulunmaya davet olunabilir.

Gömülen ölünün muayenesine veya üzerinde otopsi yapılmasına lüzum görüldüğü takdirde, ölünün mezardan çıkarılmasına hazırlık tahkikatında Cumhuriyet savcısı, son tahkikatta mahkeme tarafından müsaade olunur ve gerekli işlemler karar veren mercice yerine getirilir.

MADDE 80 - ÖLÜNÜN HÜVİYETİNİ TAYİN

Mani sebepler olmadıkça otopsiden evvel ölünün hüviyeti her suretle ve bilhassa kendisini tanıyanlara gösterilerek, bilgilerine müracaat olunarak tayin olunur ve elde edilmiş bir maznun varsa ölü tanınmak üzere ona da gösterilir.

MADDE 81 – OTOPSİ

Otopsi, ölünün hali müsait oldukça mutlak (baş, göğüs ve karnı) nın açılmasını icabettirir.

MADDE 82 - YENİ DOĞMUŞ ÇOCUĞUN ÖLÜSÜ ÜZERİNDEKİ TETKİKLER

Yeni doğmuş bir çocuk ölüsünün açılmasında yapılacak fenni tetkikler, çocuğun bilhassa doğumu mütaakıp yahut doğum esnasında yaşayıp yaşamadığını ve vaktinde doğup doğmadığını yahut vakitsiz doğmuşsa yaşayabilecek bir halde olup olmadığını tayine matuf olur.

MADDE 83 - ZEHİRLENME ŞÜPHESİ ÜZERİNE YAPILACAK İŞLEM

(Değişik: 21.05.1985 - 3206/20 md.)

Zehirlenme şüphesi olan hallerde organlardan parça alınırken, bu organın görünen şekli ile tahribatın tarif edilmesi gerekir. Ölüde yahut sair yerlerde bulunmuş olan şüpheli maddeler bir kimyager veya tahlil ile resmen görevlendirilmiş bir makam tarafından tahlil olunur.

Hakim bu tahlilin bir hekimin katılmasıyla veya idaresinde yapılmasını emredebilir.

MADDE 84 - KALPAZANLIK VE EVRAKI NAKDİYE SAHTEKARLIĞINDA YAPILACAK TETKİKLER

Kalpazanlık ve evrakı nakdiyeye ait sahtekarlık suçlarında zaptolunan paralar ve evrak lüzum görülürse bunların sahihlerini tedavüle çıkaran makamlara tetkik ettirilir. Bu makamlar taklit veya sahtekarlığın ne suretle yapılmış olduğu ve eserleri neden ibaret bulunduğu hakkında rey beyan ederler.

Yabancı paraları ve evrakı için de selahiyetli Türk makamlarının reyi alınmakla iktifa olunur.

MADDE 85 - VESİKANIN TETKİKI SURETLERİ

Bir vesikanın doğruluğunu veya sahteliğini tahkik etmek yahut failini meydana çıkarmak için ehlihibre marifetiyle yazı ve mühür tetkikatı yapılabilir.

 

SEKİZİNCİ FASIL

ZABIT VE ARAMA

MADDE 86 - SÜBUT VASITALARINDAN OLAN EŞYANIN MUHAFAZA VE ZAPTI

Tahkikat için sübut vasıtalarından olmak üzere faydalı görülen yahut musadereye tabi olan eşya muhafaza veya başka bir suretle emniyet altına alınır.

Bu eşya bir şahsın yanında bulunur ve bu şahıs rızasiyle teslimden kaçınırsa zoptolunabilir.

MADDE 87 - TALEP VUKUUNDA EŞYAYI VERMEYENLER HAKKINDAKİ MUAMELE

Yukardaki maddede yazılı bir eşyayı yanında bulunduran şahıs talep üzerine bu eşyayı göstermek ve teslim etmekle mükelleftir.

Kaçınma halinde bu eşyanın zilyedi hakkında 63 üncü maddenin cebre mütaallik hapis hükmü tatbik edilir.

Şehadetten çekinmeğe mezun olan şahıslar hakkında bu hüküm tatbik olunmaz.

MADDE 88 - TESLİM OLUNMIYACAK VESİKALAR

Resmi dairelerde saklı evrak ve sair vesikalar münderecatının ifşası memleketin selametine zarar vereceği o dairenin en büyük amiri tarafından beyan edilirse bu evrak ve vesikaların gösterilmesi ve teslim istenmez. Şukadar ki bu beyan kafi görülmezse o dairenin mensup olduğu vekalete müracaat olunabilir.

MADDE 89 - ZAPTOLUNMIYACAK MEKTUPLAR

Maznun ile 47 ve 48 inci maddeler mucibince şahitlikten çekinme hakkı olan kimseler arasında teati olunan mektuplar bu kimseler yanında bulundukça ve bunlar tahkikatın mevzuu olan vakıalara iştirak etmiş olmak veya yataklık etmek şüphesi altında olmadıkça zaptedilemez.

MADDE 90 - ZABIT KARARI VERMEK SALAHİYETİ

Zapta karar vermek salahiyeti hakimindir. Ancak tehirinde mazarrat görülen hallerde Cumhuriyet müddeiumumileri ve bunların muavini sıfatiyle emirlerini icraya memur olan zabıta memurları zabıt muamelesini yapabilirler.

Hakimin kararı olmaksızın yapılan zabıt muamelesinde alakadar şahıs veya bunun mümeyyiz olan hısımlarından biri hazır bulunmamış veya bunlardan biri hazır bulunupta zabıt muamelesine açıkça itiraz etmişse zabıt muamelesini yapan memur bunu üç gün zarfında hakime tasdik ettirmeğe mecburdur.

Kendi nezdinde zabıt muamelesi yapılan kimse her ne zaman isterse hakimden bu husus hakkında karar ittihazını isteyebilir.

Bu bapta karar vermek salahiyeti hukuku amme davası henüz açılmamış olan hallerde zabıt muamelesinin yapıldığı yerin sulh hakimine aittir.

Zabıt muamelesi hukuku amme davasının açılmasından sonra Cumhuriyet Müddeiumumileri veya zabıta memurları tarafından yapılmış olduğu halde davaya bakmakta olan hakim üç gün içinde bu muameleden haberdar edilir ve zaptedilen eşya emrine hazır bulundurulur.

Harb gemileri dahil olmak üzere askeri hizmetlere mahsus yerlerde yapılacak zabıt muamelesi hakim veya Cumhuriyet Müddeiumumisinin talep ve iştirakiyle askeri makamlar tarafından ifa olunur.

Ancak askeri hizmetlere mahsus yerler ordu ile alakası olmıyan kimseler tarafından munhasıran işgal edildiği takdirde askeri makamların müdahalesine lüzum yoktur.

MADDE 91 - MAZNUNA GÖNDERİLEN MEKTUP,TELGRAF VESAİR MERSULELERİN ZAPTI

Maznuna gönderilen mektuplar vesair mersule ve telgrafların posta ve telgrafhanede zaptı caizdir.

Maznun tarafından veya ona hitaben gönderildiği bazı hallerden anlaşılan ve tahkikat noktai nazarından münderecatının ehemmiyeti haiz olduğu tayin edilen mektuplar vesair mersule ve telgrafların dahi bu yerlerde zaptı caizdir.

MADDE 92 - MEKTUP, TELGRAF VESAİR MERSULELERİN ZAPTI KARARI

Bundan evvelki maddede yazılı olan zabıt muamelesi ancak hakim tarafından yapılabilir.

Tehirinde mazarrat umulan ve munhasıran kabahatlere mütaallik bulunmıyan hallerde bu muamelenin icrasına Cumhuriyet Müddeiumumileri dahi salahiyetlidir.

Şukadar ki müddeiumumiler kendilerine verilen şeyleri ve bilhassa mektuplar vesair posta mersulelerini açmaksızın derhal hakime tevdi etmek mecburiyetindedirler.

Cumhuriyet Müddeiumumisi tarafından emrolunan zabıt muamelesi eşya henüz teslim edilmemiş olsa bile üç gün içinde hakim tarafından tasdik olunmadığı takdirde hükümsüzdür.

Cumhuriyet Müddeiumumisinin verdiği emir üzerine yapılan, zabıt muamelesiyle mektup vesair posta mersulelerinin açılması hakkında karar itası 90 ıncı madde mucibince salahiyetli hakimindir.

MADDE 93 - TEDBİRLERİN ALAKADARLARA BİLDİRİLMESİ

Tahkikatın gayesine halel vermek ihtimali olmadıkça 91 ve 92 nci maddelere göre alınacak tedbirler alakadarlara bildirilir

Açılmasına karar verilmemiş olan mektup ve mersuleler derhal alakadarlara teslim olunur. Açılıpta alıkonulması icabetmiyenler hakkında da bu yolda muamele edilir.

Alıkonulan bir mektubn tahkikatiçin gizli tutulmasında fayda görülmeyen kısımlarının sureti mürselünileyhe gönderilir.

MADDE 94 - MAZNUNA, ŞERİKİNE VE YATAĞINA AİT YERLERİN VE ŞEYLERİN ARANMASI

Bir suç işlemek veya buna iştirak veyahut yataklık etmek şüphesi altında bulunan kimsenin evi ile ona ait sair mahallerde aranma yapılabileceği gibi gerek üzeri ve gerek eşyası dahi aranabilir.

Bu arama şüphe altında bulunan kimsenin yakalanması maksadiyle yapılabileceği gibi sübut delillerinin meydana çıkarılması umulan hallerde dahi yapılabilir.

MADDE 95 - MAZNUN İLE ŞERİKİNDEN VE YATAĞINDAN BAŞKA KİMSELER HAKKINDAKİ ARAMA

Yukardaki maddede yazılı kimselerden başkalarının gerek üzerlerinde ve gerek eviyle sair mahallerde arama, ancak maznunun yakalanması veya suçun izlerinin takibi veya muayyen bazı eşyanın zaptı maksadiyle yapılabilir.

Bu hallerde aramanın yapılması, aranılan şahsın veya takip edilen izlerin yahut zaptedilecek eşyanın aranılacak şahıs veya mahallerde bulunduğunu istidlal ettirebilecek vakıaların vücuduna bağlıdır.

Bu takyit, maznunun içinde tutulduğu veya takibi sırasında girdiği mahallerle emniyeti umumiye idaresinin nezareti altında bulunan bir şahsın oturduğu mahaller hakkında cari değildir.

MADDE 96 - GECE YAPILACAK ARAMA, GECENİN TAYİNİ

Meşhut cürüm ile tehirinde mazarrat görülen haller veya firar eden bir mevkuf veya mahpusun tekrar yakalanması hali müstesna olmak üzere meskende veya iş mahalleri ile sair kapalı yerlerde gece vakti aranma yapılmaz.

Bu takayyüt Emniyeti Umumiye İdaresinin hususi nezarati altında bulunan şahısların oturdukları yerlerle geceleyin herkesin girip çıkabileceği mahaller yahut mahkumların toplanma veya sığınma veya suç ile elde edilen eşyayı saklama mahalli veyahut gizli kumar yerleri veya umumhaneler gibi polisçe maruf olan yerler hakkında cari değildir.

(Son Fıkra Mülga : 09.07.1953 - 6123/3 md.)

MADDE 97 - ARAMA KARARI SALAHİYETİ

Aramaya karar vermek salahiyeti hakimindir. Ancak tehirinde mazarrat umulan hallerde Cumhuriyet Müddeiumumileri ve müddeiumumilerin muavini sıfatiyle emirlerini icraya memur olan zabıta memurları arama yapabilirler.

Hakim veya Cumhuriyet Müddeiumumisi hazır olmaksızın süknada veya iş görmeğe mahsus mahaller ile kapalı yerlerde aramada bulunabilmek için o mahal ihtiyar heyetinden veya komşulardan iki kişi bulundurulur.

Yukardaki fıkrada gösterilen takayyüt 96 ncı maddenin ikinci fıkrasında yazılı mahallere şamil değildir.

Harb gemileri dahil olmak üzere askeri hizmetlere mahsus yerlerde yapılacak zabıt muamelesi hakim veya Cumhuriyet Müddeiumumisinin talep ve iştirakiyle askeri makamlar tarafından derhal ifa olunur. Ancak askeri hizmetlere mahsus yerler ordu ile alakası olmıyan kimseler tarafından munhasıran işgal edildiği takdirde askeri makamların müdahalesine lüzum yoktur.

MADDE 98 - ARAMADA KİMLERİN BULUNABİLECEĞİ

Arama muamelesine tabi yerlerin sahibi veya eşyanın zilyedi aramada hazır bulunabilir. Kendisi bulunmazsa mümessili veya mümeyyiz hısımlarından biri yahut kendisiyle birlikte sakin olan bir kimse veya komşusu bulundurulur.

95 inci maddenin birinci fıkrasında gösterilen hallerde zilyed ve bulunmazsa yerine davet olunacak kimse muameleye başlamazdan evvel aramanın gayesinden haberdar edilir.

96 ncı maddenin ikinci fıkrasında yazılı yerlerin zilyedi hakkında bu hüküm tatbik olunmaz.

MADDE 99 - ARAMAYA MARUZ KALAN KİMSEYE VERİLECEK VARAKA VE VESİKA

Aramanın hitamında aramaya maruz kalan kimseye talebi üzerine aramanın 94 ve 95 inci maddelere uyan sebeplerini ve 94 üncü maddede gösterilen halde cezalandırılması maksut olan fiilin mahiyetini mübeyyin bir varaka verilir. Yine talebi üzerine zaptolunan veya emniyet altına alınan eşyanın müfredatını havi bir defter ve şayet şüpheyi dai bir şey elde edilmemiş ise bunu mübeyyin bir vesika verilir.

MADDE 100 - MUVAKKAT ZABIT

Arama neticesinde yapılmakta olan tahkikatla alakası bulunmıyan ve fakat diğer bir suçun işlendiği şüphesini uyandırabilecek olan eşya bulunursa bu eşya muvakkat olarak zaptolunur ve keyfiyet Cumhuriyet Müddeiumumiliğine bildirilir.

MADDE 101 - ZABIT DEFTERİ VE MÜHÜRLENMESİ

Tevdi veya zaptolunan eşyanın tam bir defteri yapılır ve karışmasının veya değişmesinin önü alınmak için bu eşya resmi mühürle mühürlenir veya bir işaret konulur.

MADDE 102 - KAĞITLARIN TETKİK SALAHİYETİ

Aramaya tabi olan kimsenin kağıtlarını tetkik salahiyeti hakimindir. Diğer memurların elde edilen kağıtları tetkik edebilmeleri zilyedinin rızasına bağlıdır. Rızası olmazsa bu memurlar tetkikını lüzumlu addettikleri kağıtları mümkünse zilyedinin huzurunda bir zarfa koyarak ve resmi mühürle mühürleyerek hakime gönderilir.

Kağıtların zilyedi veya bunun mümessili kendi mühürünü dahi vaz'a mezundur. İlerde mühürün fekkine ve kağıtların tetkikına karar verildiği takdirde bu muamelenin icrasına hazır bulunmak üzere zilyedi veya mümessili mümkünse davet olunur. Hakim bir suça taalluk eden kağıtları Cumhuriyet Müddeiumumiliğine tevdi eder.

MADDE 103 - MAĞDURDAN ALINAN EŞYANIN İADESİ

Bir suçtan mağdur olan kimseden suç sebebiyle alınmış olan eşya tahkikatın neticesiyle beraber ve hatta daha evvel resen ve bu hususta ayrıca bir hükme hacet kalmaksızın mağdura geri verilir. Meğer üçüncü şahıslar tarafından buna itiraz edile.

Alakadar şahıslar haklarını hukuk davası ikamesi suretiyle alabilmek salahiytini muhafaza ederler.

 

DOKUZUNCU FASIL

TEVKİF, MUAVAKKAT YAKALAMA VE SALIVERME

MADDE 104 - MAZNUNUN TEVKİFİNİ MUCİP HALLER

(Değişik: 18.11.1992 - 3842/4 md.)

Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler aşağıdaki hallerde tutuklanabilir.

1. Kaçma şüphesini uyandıracak vakıalar bulunması.

2. Delillerin yok edilmesi, değiştirilmesi, gizlenmesi, şeriklerin uydurma beyana veya tanıkların yalan tanıklığa veya tanıklıktan kaçmaya sevkedildiğini, bilirkişilerin etki altına alınmasına çalışıldığını gösteren hal ve davranışların bulunması.

Soruşturma konusu olan suçun, kanunda öngörülen cezasının üst sınırı yedi yıldan az olmayan hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektirmesi veya sanığın ikametgahı veya meskeninin bulunmaması veya kim olduğunu isbat edememesi durumunda yukarıda 1 ve 2 numaralı bentlerdeki haller var sayılabilir.

Altı aya kadar hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren suçlarda sanık ancak, suçun toplumda infial uyandırması veya ikametgahı veya meskeninin bulunmaması veya kim olduğunu ispat edememesi halinde tutuklanabilir.

Soruşturma konusu fiilin önemi veya uygulanabilecek ceza veya emniyet tedbiri dikkate alındığında tutuklama haksızlığa sebep olabilecekse veya tutuklama yerine bir başka yargılama önlemi ile amaca ulaşılabilecek ise tutuklamaya karar verilemez.

MADDE 105 - HAFİF HAPİSLİ SUÇLARDA TEVKİF

(18.11.1992 - 3842/31 md.)

MADDE 106 - SANIĞIN TUTUKLANMASI VE TUTUKLAMA MÜZEKKERESİNİN ŞEKLİ

(Değişik: 05.03.1973 - 1696/13 md.)

(Değişik Fıkra: 18.11.1992 - 3842/5 md.) Sanığın tutuklanmasına ancak hakim karar verir. Tutuklanması talep edilen sanık hazırsa karardan önce dinlenir, hazır bulunan sanık isterse sorgu sırasında vekaletname aranmaksızın müdafii de hazır bulunabilir ve karar verilmeden önce Cumhuriyet Savcısı ile hazır olan müdafi dinlenir. Sanık hazır değilse talebe ilişkin karar, yokluğunda ve evrak üzerinden verilir.

(Değişik Fıkra: 18.11.1992 - 3842/5 md.) Tutuklama müzekkeresinde, sanığın mümkün olduğu kadar açıkça kim olduğu ve şekli ile kendisine isnad olunan fiil, fiilin gerçekleştiği zaman ve yer, fiilin kanunda hükme bağlandığı maddeler, suçun kanuni unsurları ve tutuklamanın sebebi belirtilir.

Tutuklama müzekkeresinin sureti tutma anında tebliğ edilir. Bu mümkün olmadığı takdirde de, tutma sebepleri ve aleyhindeki isnat sanığa hemen yazılı olarak bildirilmekle beraber tevkifine konulduğunun en geç ertesi günü kendisine tebliğ olunur. Tebliğ, tutuklama müzekkeresinin aslına, bir suretinin sanığa verildiği ve tarihi yazılmak ve sanığın yakalandığı gün gösterilmek ve altı sanık ile tebliğ yapan memur tarafından imzalanmak suretiyle olur ve bu asıl tevkifevi dosyasında saklanır. Bu muamelenin yapıldığı yazılı olan tutuklama müzekkeresinin diğer bir sureti dava dosyasına konur.

Sanığa, tutuklama müzekkeresinin tebliğinde tutuklama kararına itiraz hakkı olduğu bildirilir.

MADDE 107 - SANIĞIN TUTUKLANMASINDAN KİMLERE HABER VERİLECEĞİ

(Değişik: 19/02/2002 - 4744/6 md.)

Tutuklamadan ve tutuklamanın uzatılmasına ilişkin her karardan tutuklunun bir yakınına veya belirlediği bir kişiye, hakimin kararıyla gecikmeksizin haber verilir.

Ayrıca, soruşturmanın amacını tehlikeye düşürmemek kaydıyla, tutuklunun tutuklamayı bir yakınına veya belirlediği bir kişiye bizzat bildirmesine de izin verilir.

MADDE 108 - TUTUKLUNUN SORGUYA ÇEKİLMESİ

(Değişik: 05.03.1973 - 1696/15 md.)

(Değişik birinci fıkra: 18.11.1992 - 3842/6 md.) Sanık tutuklama müzekkeresi üzerine tutulduğunda derhal ve nihayet yirmidört saat içinde yetkili hakim önüne çıkarılarak sorguya çekilir ve tutmanın devamı edip etmeyeceği hakkında bir karar verilir.

(Değişik Fıkra: 18.11.1992 - 3842/6 md.) Sanığın en yakın hakim önüne getirmek için gerekli süre bu yirmidört saatlik süreye dahil değildir.

Sanığa, sorgu sırasında aleyhindeki vaziyet ve hallerden haber verilir.

Sorguya çekme, sanığın kendi lehine meydana koyacağı delillere mani olmayacak tarzda cereyan etmelidir.

(Beşinci Fıkra Mülga : 21.05.1985 - 3206/82 md.)

(Ek : 18.11.1992 - 3842/6 md.) Bu Kanunun 223 üncü maddesinin ikinci fıkrası ile 229 uncu maddesindeki tutuklama sebepleri hariç sanığın sorgusu sırasında yalnız Cumhuriyet Savcısı ile müdafi hazır bulunabilir ve tutulmanın devam edip etmeyeceği hakkında bir karar verilmeden önce Cumhuriyet Savcısı ile hazır bulunan müdafi dinlenir.

MADDE 109 - TUTUKLUNUN SALIVERİLMESİ

(Değişik: 05.03.1973 - 1696/16 md.)

Sanık 108 inci maddede gösterilen süre içinde yetkili hakim önüne çıkarılamazsa aynı süre içinde tutulma yerine en yakın sulh hakimi önüne çıkarılır.

Sorguya çekilmede tutuklama müzekkeresinin geri alındığı veya tutulan kimsenin tutuklama müzekkeresinde yazılan şahıs olmadığı anlaşılırsa sanık hemen salıverilir.

MADDE 110 - TUTUKLULUKTA GEÇECEK SÜRE

(Mülga : 21.05.1985 - 3206/82 md.Yeniden Düzenleme: 18.11.1992 - 3842/7 md.)

Hazırlık soruşturmasında tutukluluk süresi azami altı aydır. Kamu davasının açılması halinde bu süre hazırlık soruşturmasında tutuklulukta geçen süre dahil iki yılı geçemez.

Soruşturmanın veya yargılamanın özel zorlu veya geniş kapsamlı olması sebebiyle yukarıda belirtilen sürelerin sonunda kamu davası açılamamış veya hüküm tesis edilememiş ise, soruşturma konusu fiilin kanunda belirtilen cezasının alt sınırı yedi seneye kadar hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren suçlarda tutuklama kararı kaldırılır. Yedi sene ve daha fazla hürriyeti bağlayıcı cezalar ile ölüm cezasını gerektiren suçlarda tutuklama sebebine, delillerin durumuna ve sanığın şahsi hallerine göre tutukluluk halinin devamına veya sona erdirilmesine veya uygun görülecek nakdi kefaleti vermesi şartıyla sanığın tahliyesine karar verilebilir.

MADDE 111 –

(Mülga : 21.05.1985 - 3206/82 md.)

MADDE 112 - TUTUKLULUĞUN DEVAM EDİP ETMEYECEĞİNİN İNCELENMESİ

(Değişik: 21.05.3206/21 md.)

Hazırlık tahkikatı sırasında, sanığın tutukevinde bulunduğu müddetçe ve en geç otuzar günlük süreler içerisinde tutukluluk halinin devamının gerekip gerekmeyeceği Cumhuriyet savcısının talebi üzerine sulh hakimi tarafından incelenir.

Tutukluluk halinin incelenmesi yukarıdaki fıkrada öngörülen süre içinde sanık tarafından da istenebilir.

Mahkeme, tutukevinde bulunan sanığın duruşmasında, tutukluluk halinin devamının gerekip gerekmeyeceğini her celse veya şartların gerçekleştiğinde celse arasında re'sen kararlaştırır.

MADDE 113 – 115 - (Mülga : 08.06.1936 - 3006/2 md.)

MADDE 116 - TUTUKLUNUN KONACAĞI YER VE HAKKINDA YAPILACAK İŞLEM

(Değişik: 24.10.1984 - 3063/1 md.)

Tutuklanan kimse mümkün olduğu kadar hükümlülerden ayrı bir yere konur veya ayrı bir odada bulundurulur.

Tutuklu hakkında ancak tutuklama ile gözetilen gayeyi ve tutukevinin düzenini sağlayacak kadar kayıtlamada bulunulur. Tutuklu, tutukevinin düzen ve emniyetini bozmamak ve tutuklanmasındaki gaye ile uygun olmak şartiyla servet ve durumuna göre kendisi masraf ederek istirahat ve meşgalesini düzenleyebilir.

Tutuklu, tutukevinde ciddi bir tehlike teşkil ettiği ve özellikle öteki tutukluların emniyeti için zaruri görüldüğü veya intihara veya kaçmaya kalkıştığı yahut bu yolda hazırlıkta bulunduğu takdirde, sağlığına zarar vermeyecek tedbirler alınabilir.

Tutukevinin kanun, tüzük, yönetmelik ve emirlerle belirlenmiş düzenini bozan tutuklular hakkında, hükümlülere uygulanan disiplin cezalarına ve bunların neticelerine dair hükümler tatbik edilir.

Yukarıda belirtilen disiplin cezalır ve tedbirlere dair kararlar, ilgili kurul veya memurlar tarafından alınır ve hakimin onayına sunulur. Kararlar hakimin onayından sonra tatbik edilir. Acil hallerde bu kararlar, ilgili kurul veya memurlar tarafından alınarak uygulamaya konulur ve derhal hakimin onayına sunulur.

Tutuklu duruşmaya bağlı olmayarak çıkarılır.

MADDE 117 - TEVKİFTEN KEFALETLE VAZGEÇİLEBİLMESİ

(Değişik: 28.06.1938 - 3515/1 md.)

104 üncü maddenin ilk fıkrasının ikinci bendi hükmü haricindeki sebeblerden dolayı tevkifine karar verilen maznunun kefalet vermesi şartile tevkifinden vaz geçilebilir.

(İkinci Fıkra: 21.05.1985 - 3206/82 md.)

MADDE 118 - KEFALETİN NEVİLERİ

Kefalet gerek para ve gerek Devlet esham ve tahvilleri tevdii suretiyle olabileceği gibi muteber kimselerin mali kefalet vermesiyle de olabilir.

Kefaletin miktar ve nevini takdir hakimindir.

(Ek Fıkra: 12.06.1979 - 2248/2 md.) Hakim, kefaletin miktar ve nevinin takdirinde; suçun niteliğini, sanığın kişisel durumunu ve yargı organlarınca yapılacak işlemlere uyup uymayacağını gözönünde bulundurur.

(Değişik Madde Başlığı: 12.06.1979 - 2248/3md.)

TÜRKİYE'DE OTURMAYAN TUTUKLUNUN SALIVERİLMESİNDE VEKİL TAYİNİ VE KEFALET

MADDE 119 - PARASININ TAKDİRİ

Kefaletle salıverilmesini isteyen maznun Türkiye'de oturmuyorsa kendisine yapılacak tebligatı kabul için davaya bakacak mahkemenin kazası dairesinde ikamet eden bir kimseyi tevkil eder.

(Ek Fıkra: 12.06.1979 - 2248/3 md.) Mahkeme, bu kimseler hakkında yukarıdaki madde gereğince takdir edilecek kefalet parasının, o tarihteki resmi kur esas alınarak oturdukları yabancı devlet parasıyla ödenmesine karar verebilir.

MADDE 120 - SALIVERİLEN MEVKUFUN YENİDEN TEVKİFİ

Maznun kaçmak hazırlığında bulunur veya usulü dairesinde davet emrine mazereti olmaksızın itaat etmez yahut tevkifini müstelzim yeni sebepler elde edilirse verdiği kefalete bakılmaksızın yeniden tevkif olunur.

MADDE 121 - KEFALETE LÜZUM KALMAMASI VE KEFALETTEN KURTULMA

Maznun yeniden tevkif edildiği veya tevkif müzekkeresi geri alındığı yahut maznun hakkında hürriyeti tahdit eden bir ceza hükmolunupta infazına başlandığı takdirde henüz Hazineye irat kaydedilmemiş olan kefalete lüzum kalmaz.

Kefalet etmiş olan kimse hakim tarafından tayin olunan mehil içinde maznunu getirdiği veya maznunun firar niyetinde bulunduğunu gösteren vakıaları tevkifine müsait olacak kadar bir müddet evvel haber verdiği takdirde kefaletten kurtulur.

MADDE 122 - KEFALET PARASININ İRAD KAYDI VE ACELE İTİRAZ

(Değişik: 08.06.1936 - 3006/1 md.)

(Değişik Birinci Cümle: 18.11.1992 - 3842/8 md.) Sanık soruşturma veya duruşmada mazeretsiz hazır bulunmaz veya mahkum olup da hürriyeti bağlayıcı cezanın infazından kaçarsa kefalet karşılığı hazineye gelir kaydedilir veya para cezasını, ödeme emrinin tebliğine rağmen süresinde ödemez ise kefalet karşılığından para cezası mahsup edilerek kalan para hazineye gelir kaydedilir. Bu hussa karar verilmezden evvel maznuna kefalet etmiş olanlar izahat vermeğe davet olunur. Bu karar aleyhine ancak acele itiraz yoluna müracaat olunabilir.

Bu itiraz üzerine bir karar verilmeden evvel şifahi olarak iddialarını izah ve tesbit edilen vakıaları münakaşa etmek üzere alakadarlara ve Cumhuriyet Müddeiumumisine müsaade olunur.

Kefalet karşılığının Hazineye irad kaydına dair olan karar feshi kabil olduğu müddet içinde maznuna kefalet etmiş olanlar hakkında muvakkaten icra olunabilir.

İtiraz müddetinin geçmesiyle bu karar hukuk mahkemelerinden verilen ve kat'ileşen kararlar hükmünde olur.

MADDE 123 - TUTUKLAMA MÜZEKKERESİNİN GERİ ALINMASI VE HÜKMÜNÜN SON BULMASI

(Değişik: 21.05.1985 - 3206/22 md.)

Tutuklama sebeplerinin ortadan kalkması veya beraat kararı verilmesi hallerinde tutuklama müzekkeresinin hükmü sona erer.

Kanun yoluna başvurma sanığın salıverilmesini geri bırakmaz.

MADDE 124 - TEVKİF VE SALIVERME KARARLARINI VERMEK SALAHİYETİ

(Değişik: 07.06.1937 - 3207/1 md.)

Tevkif ve kefaletle salıverme hakkındaki kararlar salahiyetli hakim tarafından verilir.

(İkinci Fıkra Mülga : 05.03.1973 - 1696/17 md.)

Cumhuriyet Müddeiumumisi salahiyetli olan merciden maznunun tevkifini isteyebilir. Bu merci ret veya kabul hakkında bir karar vermeğe mecburdur.

(Değişik Fıkra: 21.05.1985 - 3206/23 md.) Davanın açılmasından sonra acele hallerde mahkeme başkanı dahi aynı yetkiye sahiptir.

MADDE 125 - SULH HAKİMİNİN TEVKİF MÜZEKKERESİ KESMESİ

Sulh hakimi hukuku amme davası açılmazdan evvel dahi tevkif müzekkeresi kesilmesini haklı gösterecek sebep varsa Cumhuriyet Müddeiumumisinin talebi üzerine veya tehirinde mazarrat umulan hallerde resen tevkif müzekkeresi verebilir.

(Değişik : 21.05.1985 - 3206/24 md.) Bu tutuklama veya kefaletle salıvermeye karar vermek hakkı suçun işlendiği veya sanığın yakalandığı yer sulh hakiminindir. Ancak, fiili veya hukuki imkansızlık hallerinde yetkili hakimin mensubu olduğu ağır ceza merkezindeki sulh hakimi de yetkilidir.

106 ncıdan 123 üncüye kadar olan maddeler hükümleri bu hallerde de caridir.

MADDE 126 - TEVKİF MÜZEKKERESİNİN GERİ ALINMASI TALEBİ,C.M.U. SİNİN MAZNUNU SALIVERMESİ

(Değişik: 08.06.1936 - 3006/1 md.)

Cumhuriyet Müddeiumumisi hukuku amme davasını açmadığı veya muznunun mevkufiyetinin devamına lüzum görmediği takdirde tevkif müzekkeresi hükümsüz kalır. Bu hallerde Cumhuriyet Müddeiumumisi maznunu hamen salıverir.

MADDE 127 - MEŞHUD CÜRÜMDE YAKALAMA, MEŞHUD SUÇ

(Değişik: 08.06.1936 - 3006/1 md.)

Meşhud cürüm sırasında rastlanan veya meşhud cürümden dolayı takib olunan şahsın firarı umulur veya hemen hüviyetini tayin mümkün olmazsa tevkif müzekkeresi olmaksızın dahi o şahsı herkez muvakkaten yakalıyabilir. Cumhuriyet Müddeiumumisi veya derhal amirlerine müracaat imkanı olmıyan hallerde zabıta memurları tevkif müzekkeresi kesilmesini müstelzim ve aynı zamanda tehirinde mazarrat umulan hususlarda maznunu muvakkaten yakalıyabilirler.

Takibi şikayete bağlı olup küçüklere yahut beden veya akl hastalığı yahut maluliyet dolayısile kendisini idareden aciz bulunanlara karşı işlenen meşhud cürümlerde maznunun yakalanması şikayete bağlı değildir.

İşlenmekte olan suç, meşhud suçtur.

Henüz işlenmiş olan suç ile suçun işlenmesinden hemen sonra zabıta veya suçtan zarar gören şahıs yahut başkaları tarafından takib edilerek veya suçun pek az evvel işlendiğini gösteren eşya veya izlerle yakalanan kimsenin işlediği suç da meşhud suç sayılır.

MADDE 128 - YAKALANAN KİMSENİN SORGUYA ÇEKİLMESİ

(Değişik: 18.11.1992 - 3842/9 md.)

(Değişik birinci cümle : 6.3.1997 - 4229/1 md.) Yakalanan şahıs bırakılmazsa, yakalama yerine en yakın sulh hakimine gönderilmesi için gerekli süre hariç yirmidört saat içinde sulh hakimi önüne çıkarılır ve sorguya çekilir. Yakalananın talebi halinde müdafi de sorguda hazır bulunabilir.

Üç veya daha fazla kişinin bir suça iştiraki suretiyle toplu olarak işlenen suçlarda, delillerin toplanmasındaki güçlük veya fail sayısının çokluğu ve benzeri nedenlerle Cumhuriyet Savcısı bu sürenin dört güne kadar uzatılmasına yazılı olarak emir verebilir. (19/02/2002 - 4744/7 md. ile ikinci fıkranın ikinci cümlesi madde metninden çıkarılmıştır.)

(Değişik : üçüncü fıkra, 19/02/2002 - 4744/7 md.)

Yakalamadan ve yakalama süresinin uzatılmasına ilişkin emirden yakalananın bir yakınına veya belirlediği bir kişiye, Cumhuriyet savcısının kararıyla gecikmeksizin haber verilir.

Yakalama süresinin uzatılmasına ilişkin Cumhuriyet Savcısının yazılı emrine veya yakalama işlemine karşı, yakalanan kişi veya müdafii veya kanuni mümessili veya birinci veya ikinci derecede kan hısımı vaya eşi hemen serbest bırakılmayı sağlamak için sulh hakimene başvurabilirler. Sulh hakimi incelemeyi evrak üzerinde yaparak derhal ve nihayet yirmidört saat dolmadan başvuruyu sonuçlandırır. Yakalamanın veya süre uzatmanın yerinde olduğu kanısına varırsa müracaatı reddeder veya yakalananın derhal soruşturma evrakı ile Cumhuriyet Savcılığında hazır bulundurulmasına karar verir.

Yakalama süresinin dolması veya hakimin serbest bırakma kararı üzerine serbest bırakılan kişi hakkında yakalamaya konu olan fiil sebebiyle yeni ve yeterli delil elde edilmedikçe ve Cumhuriyet Savcısının kararı olmadıkça bir daha bu madde hükmü uygulanmaz.

MADDE 129 - YAKALANAN KİMSENİN MAHKEMEYE GÖTÜRÜLMESİ

(Değişik: 21.05.1985 - 3206/26 md.)

Yakalanan şahıs, hakkında kamu davası açılmış ise hemen, evvelce sulh hakimliğince sorgusu yapılmış ise, bu hakimin kararı ile yetkili mahkemeye götürülür.

Mahkeme yakalanan şahsın serbest bırakılmasına veya tutuklanmasına aynı gün karar verir.

MADDE 130 - ŞİKAYETE BAĞLI SUÇLARDA MAZNUNUN YAKALANMASINDAN ALAKADARLARA HABER VERİLMESİ

Takibi şikayete bağlı olan suç hakkında 127 nci maddenin son fıkrasına göre şikayetten evvel fail yakalanmış olursa şikayete salahiyeti olan kimseye ve bunlar birden fazla ise hiç olmazsa birine yakalama keyfiyetinden haber verilir.

Bu hususta dahi 126 ncı madde hükmünün tatbikı kabildir.

MADDE 131 - YAKALAMA MÜZEKKERESİ VE SEBEPLERİ

Tevkif edilecek şahıs kaçak olur veya saklanmış bulunursa tevkif müzekkeresine müsteniden Cumhuriyet Müddeiumumisi ve zaruret halinde hakim tarafından hakkında yakalama müzekkeresi verilebilir.

Evvelce verilmiş bir tevkif müzekkeresi olmaksızın bir şahıs hakkında yakalama müzekkeresi verilmesi ancak hapishaneden yahut yakalanmış iken muhafızların elinden kaçması hallerinde mümkündür. Bu takdirde zabıta idareleri dahi yakalama müzekkeresi verebilirler.

Yakalama müzekkeresi tevkif edilecek şahsın mümkün olduğu kadar açıkça kendini ve şeklini ve kendisine atfedilen suçu ve nereye gönderileceğini muhtevi olur.

108, 109 uncu maddeler hükmü yakalama müzekkeresi ile tutulan şahıslar hakkında dahi caridir.

 

ONUNCU FASIL

İFADE ALMA VE SORGU

MADDE 132 - İFADE VEYA SORGU İÇİN CELP

(Değişik: 18.11.1992 - 3842/11 md.)

Kişi, ifade alınması veya sorgu için celpname ile davet olunur. Gelmezse zorla getirileceği celpnameye yazılabilir.

MADDE 133 - MAZNUNUN İHZARI

Hakkında tevkif müzekkeresi kesilmesi için kafi sebepler bulunan maznunun ihzarı emredilebilir.

İhzar müzekkeresi, maznunun açıkça kim olduğunu ve şeklini ve kendisine atfedilen suçu ve zorla getirilmesi sebeplerini muhtevi olur.

(Ek Fıkra: 05.03.1973 - 1696/19 md.) İhzar müzekkeresinin bir sureti sanığa verilir.

MADDE 134 - İHZAR OLUNAN SANIĞIN SORGUYA ÇEKİLMESİ

(Değişik: 05.03.1973 - 1696/20 md.)

İhzar müzekkeresi ile çağrılan şahıs derhal, mümkün olmadığı takdirde yol süresi hariç en geç kırksekiz saat içinde çağıran hakimin önüne götürülür ve sorguya çekilir.

İhzar, getirme için muhik görülecek bir zamanda başlar ve hakim tarafından sorguya çekilmenin sonuna kadar devam eder.

MADDE 135 - İFADE VE SORGUNUN TARZI

(Değişik: 18.11.1992 - 3842/12 md.)

Zabıta amir ve memurları ile Cumhuriyet Savcısı tarafından ifade almada ve hakim tarafından sorguya çekilmede aşağıdaki hususlara uyulur;

1. İfade verenin veya sorguya çekilenin kimliği tespit edilir. İfade veren veya sorguya çekilen kimliğe ilişkin soruları doğru olarak cevaplandırmak zorundadır.

2. Kendisine isnad edilen suç anlatılır.

3. Müdafi tayin hakkının bulunduğu, müdafi tayin edebilecek durumda değilse baro tarafından tayin edilecek bir müdafi talep edebileceği ve onun hukuki yardımından yararlanabileceği, isterse müdafiin soruşturmayı geciktirmemek kaydı ile ve vekaletname aranmaksızın ifade veya sorguda hazır bulunacağı bildirilir; yakınlarından istediğine yakalandığını duyurabileceği söylenir.

4. İsnad edilen suç hakkında açıklamada bulunmamasının kanuni hakkı olduğu söylenir.

5. Şüpheden kurtulması için somut delillerinin toplanmasını talep edebileceği hatırlatılır ve kendisi aleyhine var olan şüphe sebeplerini ortadan kaldırmak ve lehine olan hususları ileri sürmek imkanı verilir.

6. İfade verenin veya sorguya çekilenin şahsi halleri hakkında bilgi alınır.

7. İfade vya sorgu bir tutanakla tespit edilir. Bu tutanakta;

a) İfade verme veya sorguya çekme işleminin yapıldığı yer ve tarih,

b) İfade verme veya sorguya çekme sırasında hazır bulunan kişilerin isim ve sıfatları ile ifade veren veya sorguya çekilen kişinin açık kimliği,

c) İfade vermenin veya sorgunun yapılmasında yukarıdaki işlemlerin yerine getirilip getirilmediği, bu işlemler yerine getirilmemiş ise sebepleri,

d) Tutanak içeriğinin ifade veren veya sorguya çekilen ile hazır olan müdafi tarafından okunduğu ve imzalarının alındığı,

e) İmzadan imtina halinde bunun nedenleri yer alır.

MADDE 135-a - YASAK SORGU YÖNTEMLERİ

(Ek: 18.11.1992 - 3842/13 md.) İfade verenin ve sanığın beyanı özgür iradesine dayanmalıdır. Bunu engelleyici nitelikte kötü davranma, işkence, zorla ilaç verme, yorma, aldatma, bedensel cebir ve şiddette bulunma, bazı araçlar uygulama gibi iradeyi bozan bedeni veya ruhi müdahaleler yapılamaz.

Kanuna aykırı bir menfaat vaat edilemez.

Yukarıdaki fıkralarda belirtilen yasak yöntemlerle elde edilen ifadeler rıza olsa dahi delil olarak değerlendirilemez.

 

ON BİRİNCİ FASIL

MÜDAFAA

MADDE 136 - YAKALANANIN VEYA SANIĞIN MÜDAFİ SEÇİMİ

(Değişik: 18.11.1992 - 3842/14 md.)

Yakalanan kişi veya sanık, soruşturmanın her hal ve derecesinde bir veya birden fazla müdafiin yardımından faydalanabilir. Kanuni temsilcisi varsa o da yakalanana veya sanığa bir müdafi seçebilir.

Zabıta amir ve memurları tarafından yapılacak sorgulama işlemlerinde, ancak bir müdafi hazır bulunabilir. Cumhuriyet Savcılığı işlemlerinde bu sayı üçü geçemez.

Zabıtaca yapılan soruşturma da dahil olmak üzere, soruşturmanın her safhasında müdafiin, yakalanan kişi veya sanıkla görüşme, ifade alma veya sorgu süresince yanında olma ve hukuki yardımda bulunma hakkı engellenemez, kısıtlanamaz.

MADDE 137 – MÜDAFİLER

Müdafi avukatlık veya dava vekilliği etmeğe kanuni salahiyeti olan kimselerden intihap olunabilir.

MADDE 138 - BARONUN MÜDAFİ TAYİNİ

(Değişik: 18.11.1992 - 3842/15 md.)

Yakalanan kişi veya sanık müdafi seçebilecek durumda olmadığını beyan ederse talebi halinde baro tarafından kendisine bir müdafi tayin edilir. Yakalanan kişi vaya sanık onsekiz yaşını bitirmemiş yahut sağır veya dilsiz veya kendisini savunamayacak derecede malul olur ve bir müdafi'de bulunmazsa talebi aranmaksızın kendisine müdafi tayin edilir.

MADDE 139 - TAYİN EDİLEN MÜDAFİİN GÖREVİNİN SONA ERMESİ

(Değişik: 18.11.1992 - 3842/16 md.) Sanık sonradan bir müdafi seçerse evvelce baro tarafından tayin edilmiş müdafiin görevi son bulur.

MADDE 140 - TAYİN EDİLECEK MÜDAFİLER

(Değişik: 18.11.1992 - 3842/17 md.)

Müdafi, soruşturmanın veya yargılamanın yapıldığı yer barosunca tayin edilir.

MADDE 141 - MÜDAFİİ VAZİFESİNİ İFA ETMEDİĞİ TAKDİRDE YAPILACAK MUAMELE

138 inci madde hükmüne göre tayin olunan müdafi duruşmada hazır bulunmaz veya vakitsiz olarak duruşmadan çekilir veya vazifesini ifadan kaçınırsa reis maznuna derhal diğer bir müdafi tayin edebilir. Bu takdirde mahkeme duruşmanın talikına da karar verebilir.

Eğer yeni müdafi müdafaasını hazırlamak için vaktin müsait olmadığını beyan ederse duruşma tehir veya talik olunur. Müdafiin kusuru neticesi olarak duruşmanın talik olunduğu hallerde müdafi hakkında tertip edilecek inzibati cezalardan maada bu talikten mütevellit masarif dahi kendisine tahmil olunur.

MADDE 142 - YAKALANAN KİŞİ VE SANIĞIN BİRDEN FAZLA OLMASI HALİNDE SAVUNMA

(Değişik: 18.11.1992 - 3842/18 md.)

Yakalanan kişi veya sanıklar birden fazla ise ve menfaatleri de birbirine uygun ise, müdafi seçemeyenlerin savunması bir müdafie verilebilir.

MADDE 143 - MÜDAFİİN DAVA EVRAKINI TETKİKİ

(Değişik: 18.11.1992 - 3842/19 md.)

Müdafi hazırlık evrakı ile dava dosyasının tamamını inceleme ve istediği evrakın bir suretini harçsız alma hakkına sahiptir.

Müdafinin hazırlık evrakını incelemesi veya hazırlık evrakından suret alması hazırlık soruşturmasının gayesini tehlikeye düşürebilecek ise Cumhuriyet Savcısının talebi üzerine sulh hakimi kararıyla hazırlık soruşturması sırasında bu hak kısıtlanabilir.

Yakalanan kişinin veya sanığın sorgusunu içeren tutanak ile bilirkişi raporları ve yakalanan kişi veya sanığın hazır bulunmaya yetkili olduğu diğer adli işlemlere ilişkin tutanaklar hakkında ikinci fıkra hükmü uygulanamaz.

MADDE 144 - YAKALANAN VEYA TUTUKLUNUN MÜDAFİ İLE GÖRÜŞMESİ

(Değişik: 18.11.1992 - 3842/20 md.)

Yakalanan veya tutuklu bulunan kişi vekaletname aranmaksızın müdafii ile her zaman ve konuşulanları başkalarının duyamayacağı bir ortamda görüşebilir. Bu kişilerin müdafi ile yazışmaları denetime tabi tutulamaz.

MADDE 145 - DURUŞMA SIRASINDA MAZNUNA MÜŞAVİR OLARAK BULUNABİLECEK KİMSELER

(Değişik Birinci Fıkra: 18.11.1992 - 3842/21 md.) Duruşma sırasında sanığın eşinin müşavir sıfatıyla bulunmasına müsaade edilir ve dilerse dinlenir.

(Değişik Fıkra: 21.05.1985 - 3206/28 md.) Sanığın kanuni mümessilleri hakkında da aynı hüküm uygulanır.

MADDE 146 - MÜDAFİ ÜCRETİ

(Değişik: 18.11.1992 - 3842/22 md.)

Baro tarafından tayin edilen müdafie, görevin ifasından doğan masraflar hariç avukatlık ücret tarifesinden ayrık olarak bu tarifenin hazırlanış yöntemine göre tespit edilecek ücret ödenir. İleride yargılama giderleri ile mahkum olan sanıklardan müdafie ödenen ücreti ödeyebilecek durumda olanlara Türkiye Barolar Birliğinin rücu hakkı vardır.

492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı ve sayılı tarifelere göre alınan yargı harçlarının % 15'i ve idari nitelikteki para cezaları hariç olmak üzere para cezalarının % 15'i bir önceki yıl kesin hesabına göre tespit edilen toplam miktar esas alınarak yılı içinde Maliye ve Gümrük Bakanlığınca Türkiye Barolar Birliği hesabına aktarılır. Birinci fıkraya göre ödenecek ücretler bu hesaptan karşılanır.

Türkiye Barolar Birliği tarafından barolar arasında yapılacak dağıtımın usul ve esasları Barolar Birliğince çıkarılacak yönetmelikte gösterilir.

 

İKİNCİ KİTAP

MUHAKEME USULÜ

 

BİRİNCİ FASIL

HUKUKU AMME DAVASI

MADDE 147 - SON TAHKİKATA BAŞLAMANIN ŞARTI

(Değişik: 21.05.1985 - 3206/29 md.)

Son tahkikata başlanılması kamu davasının açılmasına bağlıdır.

MADDE 148 - HUKUKU AMME DAVASINI AÇMAK VAZİFESİ

(Değişik: 08.06.1936 - 3006/1 md.)

Hukuku amme davasını açmak vazifesi Cumhuriyet Müddeiumumisinindir.

(Değişik Fıkra: 21.05.1985 - 3206/30 md.) Kanunda aksine hüküm bulunmadığı takdirde Cumhuriyet savcısı, ceza takibini gerektirecek hususlarda yeterli delil mevcut ise kamu davasını açmakla mükelleftir.

Hukuku amme davası açmak için Adliye Vekili Cumhuriyet Müddeiumumisine emir verebilir.

Valiler'de hukuku amme davası açılmasını kendi vilayetleti dahilindeki Cumhuriyet Müddeiumumilerinden istiyebilirler. Cumhuriyet Müddeiumumileri, mucib sebepler göstererek bu talebi kabul etmezse valinin müracaatı üzerine adliye Vekili yukarıki fıkrada yazılı salahiyeti kullanmak lazımgelip gelmiyeceğini takdir eder ve icabını yapır.

MADDE 149 – YENİ BİR SUÇTAN DOLAYI TAKİBATIN TATİLİ VE YENİDEN BAŞLANABİLMESİ

(Değişik: 08.06.1936 - 3006/1 md.)

Maznuna takibat neticesinde verilecek cezanın maznunun diğer bir suçundan dolayı kat'ileşmiş bir hükümle mahkum olduğu veya diğer bir suçtan dolayı göreceği cezaya bir tesiri yoksa hukuku amme davasının ikamesinden sarfı nazar olunabilir.

(Değişik Fıkra: 21.05.1985 - 3206/31 md.) Kamu davası evvelce açılmışsa Cumhuriyet savcısının talebi üzerine mahkeme davanın muvakkaten tatiline karar verebilir.

Tatil kararı, evvelce kat'ileşen mahkumiyetten dolayı verilmiş ve bu ceza sakıt olup da aradan müruru zaman müddeti geçmemiş ise takibata yeniden başlanabilir.

Muamele, işlenen bir suçtan dolayı verilecek ceza nazarı itibara alınarak muvakkaten tatil edilmiş ve bu arada müruru zaman da husul bulmamış ise bu hüküm kat'ileştiği tarihten üç ay içinde tekrar takibata başlanabilir.

Muvakkaten tatil halinde takibatın tekrar açılması yeni bir karara bağlıdır.

MADDE 150 - TAHKİKAT VE HÜKMÜN HUDUDU

Tahkikat ve hükmün, yalnız iddianamede beyan olunan suça, ve zan altına alınan şahıslara hasredilir.

Bu hudut dahilinde olarak, mahkemeler istiklal ile hareket etmek hak ve vazifesini haiz olup Ceza Kanununun tatbikında kendilerine arzedilen iddialar ile bağlı değildirler.

 

İKİNCİ FASIL

HUKUKU AMME DAVASININ HAZIRLANMASI

MADDE 151 - SUÇLARIN İHBARI

Suçlara dair ihbarlar, şifahi veya yazılı olarak Cumhuriyet Müddeiumumiliğine, zabıta makam ve memurlarına ve sulh hakimlerine yapılabilir.

Bu ihbarlar kanuni mercilere tebliğ edilmek üzere vali, kaymakam ve nahiye müdürlerine de yapılabilir.

Şifahi ihbarlar üzerine zabıt varakası tutulur.

(Değişik Fıkra: 21.05.1985 - 3206/32 md.) Takibi şikayete bağlı olan suçlarda bu şikayet yazılı ile veya tutanağa geçirilecek beyan ile mahkemeye, Cumhuriyet savcılığına ve yukarıda gösterilen makamlara da yapılabilir.

MADDE 152 - ŞÜPHELİ ÖLÜMÜN İHBARI

Bir ölünün tabii sebeplerden ileri gelmediği şüphesini verecek emareler olur yahut meçhul bir şahsın ölüsü bulunursa zabıta ve belediye memurları veya köy muhtarları keyfiyeti derhal Cumhuriyet Müddeiumumiliğine veya sulh hakimine bildirmekle mükelleftirler.

Defin ancak Cumhuriyet Müddeiumumisi veya sulh hakimi tarafından verilecek yazılı ruhsata bağlıdır.

MADDE 153 - BİR SUÇA MUTTALİ OLAN C.M.U. SİNİN VAZİFESİ

Cumhuriyet Müddeiumumisi ihbar veya herhangi bir suretle bir suçun işlendiği zehabını verecek bir hale muttali olur olmaz hukuku amme davasını açmağa mahal olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin hakikatini araştırmağa mecburdur.

Cumhuriyet Müddeiumumisi yalnız maznunun aleyhine olan hususları değil, lehine olan cihetleri de arar ve kaybolmasından korkulan delillerin toplanmasına ve zaptına çalışır.

MADDE 154 - HUKUKU AMME DAVASINI AÇMAK VAZİFESİ

(Değişik: 08.06.1936 - 3006/1 md.)

Cumhuriyet Müddeiumumisi yukarıdaki maddede yazılı neticelere varmak için bütün memurlardan her türlü malumatı istiyebilir. Gerek doğrudan doğruya ve gerek zabıta makam ve memurları vasıtasile her türlü tahkikatı yapabilir.

(Değişik Fıkra: 18.11.1992 - 3842/23 md.) Bütün zabıta makam ve memurları, el koydukları olayları, yakalanan kişiler ile uygulanan tedbirleri Cumhuriyet Savcılıklarına derhal bildirmek ve Cumhuriyet Savcılığının adliyeye ilişkin işlerde bütün emirlerini yerine getirmekle yükümlüdürler. Cumhuriyet Savcıları emirleri yazılı olarak verir, acele hallerde sözlü emir de verebilir. Sözlü emir verildiği durumlarda Cumhuriyet Savcısı, vermiş olduğu emirden zabıta amirini de haberdar eder. Cumhuriyet Savcısının yazılı emri üzerine yakalanan kişiler, olayın sanık ve tanıkları, yapılan işleme ait evrak ile birlikte belirtilen gün, saat ve yerde zabıta kuvvetlerince hazır bulundurulur.

Kanun tarafından kendilerine verilen veya kanun dairesinde kendilerinden istenen adliyeye müteallik vazife veya işlerde suiistimal veyahut ihmal ve terahileri görülen devlet memurlarile Cumhuriyet Müddeiumumiliğinin şifahi veya yazılı talep ve emirlerini yapmakta suiistimal veya terahileri görülen zabıta amir ve memurları hakkında Müddeiumumilikçe doğrudan doğruya takibatta bulunulur.

Ancak zabıta amirleri hakkında hakimlerin vazifelerinden dolayı tabi oldukları muhakeme usulü tatbik olunur.

Vali, kaymakam ve nahiye müdürleri hakkında Memurin Muhakematı Kanunu hükmü caridir.

MADDE 155 - SULH HAKİMİNDEN C.M.U. SİNİN TAHKİKAT TALEBİ

Cumhuriyet Müddeiumumisi ancak hakim tarafından yapılabilecek olan bir tahkik muamelesine lüzum görürse taleplerini bu muamelenin cereyan edeceği mahallin sulh hakimine bildirir. Sulh hakimi istenilen muameleye, işin vaziyetine göre kanunen cevaz olup olmadığını tetkik eder.

MADDE 156 - SUÇA KARŞI ZABITANIN VAZİFESİ

Zabıta makam ve memurları suçluları aramakla ve işin tenviri için lazım gelen acele tedbirleri almakla mükelleftir. Bu makam ve memurlar tanzim ettikleri evrakı hemen müddeiumumiliğine gönderirler.

Ancak hakim tarafından derhal icrası muktazi tahkik muamelelerine lüzum varsa bu evrakın doğrudan doğruya sulh hakimine gönderilmesi caizdir.

MADDE 157 - VAK'A MAHALLİNDE MEMURUN EMİRLERİNE MUHALEFET

(Değişik 21.05.1985 - 3206/33 md.)

Olay mahallinde görevine ait işlemlere başlayan memur bu işlemlerin yapılmasını kasten ihlal eden veya yetkisi dahilinde olarak aldığı tedbirlere aykırı davranan şahısları işlemlerin sonuçlanmasına kadar göz altına almaya yetkilidir. Şu kadar ki, bu süre yirmidört saati geçemez.

MADDE 158 - TAHKİKATIN SULH HAKİMİ TARAFINDAN RE'SEN YAPILMASI

(Değişik: 21.05.1985 - 3206/34 md.)

Suçüstü hali ile gecikmesinde zarar umulan durumlarda sulh hakimi de tutuklama dahil bütün tahkik işlemlerini re'sen yapmak yetkisine sahiptir.

Zabıta makam ve memurları, sulh hakimi tarafından emredilen tedbirleri almak ve araştırmaları yerine getirmekle mükelleftir.

MADDE 159 - SANIK LEHİNDEKİ DELİLLERİN TOPLANMASI

(Değişik: 21.05.1985 - 3206/35 md.)

Sanık, sulh hakimi tarafından yapılan sorgusu sırasında suçsuzluğu yönünde bazı deliller gösterir ve sulh hakimi bu delilleri yerinde görür, bunların kaybolmasından korkar veya bu deliller, sanığın serbest bırakılmasını gerektirir nitelikte bulunursa onları toplar.

Bu delillerin başka bir mahkemenin yargı çevresi içinde toplanması gereken hallerde bu işlemlerin yerine getirilmesi, o yer sulh hakiminden istenebilir.

MADDE 160 - C.M.U. SİNİN SALAHİYETİ

158 ve 159 uncu maddelerde yazılı hallerde mütaakıp işlerin yapılması salahiyti Cumhuriyet Müddeiumumisinindir.

MADDE 161 - HAZIRLIK TAHKİKATINDA CUMHURİYET SAVCISI İLE SULH HAKİMİNİN TABİ OLDUKLARI HÜKÜMLER

(Değişik: 21.05.1985 - 3206/36 md.)

Sanığın sorgusu, tanık ve bilirkişinin dinlenmesi veya bir keşif ve muayene sırasında Cumhuriyet savcısı veya sulh hakiminin yanında bir zabıt katibi bulunur. Acele hallerde, yemin vermek şartıyla bir kimseye zabıt katipliği görevi yaptırılabilir.

Her tahkikat işlemi tutanakla tesbit olunur. Tutanak, Cumhuriyet savcısı veya sulh hakimi ile hazır bulunan zabıt katibi tarafından imza edilir.

Tutanak, işlemin yapıldığı yeri, zamanı ve işleme katılan veya ilgisi bulunan kimselerin isimlerini ihtiva eder.

İşlemde hazır bulunan ilgililerce tasdik olunmak üzere tutanağın kendilerini ilgilendiren kısımları okunur veya okunmak üzere kendilerine verilir. Bu husus tutanağa yazılarak ilgili olanlara imza ettirilir.

İmzadan kaçınılırsa sebepleri yazılır.

MADDE 162 - KEŞİF VEYA MUAYENEDE, TANIK VE BİLİRKİŞİNİN DİNLENMESİNDE BULUNABİLECEKLER

(Değişik: 21.05.1985 - 3206/37 md.)

Bir keşif veya muayenenin yapılması sırasında sanık, mağdur ve müdafileri hazır bulunabilir.

Bir tanık veya bilirkişinin duruşma sırasında hazır bulunamayacağı umulur veya meskeninin uzaklığı sebebiyle bulunması güç görülürse, bu tanık veya bilirkişinin dinlenmesinde dahi aynı hüküm uygulanır.

Sanığın huzuru tanıklardan birinin gerçeğe uygun tanıklık etmesine engel olabilecekse, o işte sanığın bulunmamasına karar verilebilir.

Bu işlerde hazır bulunmaya hakkı olanlar işin geri bırakılmasına meydan vermemek kaydıyla, işlerin yapılması gününden evvel haberdar edilir.

Sanık tutuklu ise, ancak tutuklu bulunduğu yerdeki mahkeme binası içinde yapılacak işlerde hazır bulunmayı isteyebilir.

Bu işlerde hazır bulunmaya hakkı olanlar kendilerine ait özüre dayanarak işin başka gününe bırakılmasını isteyemezler.

MADDE 163 - KAMU DAVASININ AÇILMASI

(Değişik: 21.05.1985 - 3206/38 md.)

Yapılan hazırlık tahkikatı sonunda, toplanan deliller kamu davasının açılmasına yeterli ise Cumhuriyet savcısı mahkemeye bir iddianame vermek suretiyle kamu davasını açar.

İddianamede sanığın açık kimliği, isnat olunan suçun neden ibaret olduğu, suçun kanuni unsurlarıyla uygulanması gereken kanun maddeleri, deliller ve duruşmanın yapılacağı mahkeme gösterilir.

Asliye ve ağır ceza mahkemelerine ait işlerde, hazırlık tahkikatının verdiği esaslı neticeler dahi iddianameye yazılır.

Cumhuriyet savcısının sulh ceza mahkemesinin görevine giren işler için düzenleyeceği iddianamede, sanığın açık kimliğini, uygulanması gereken kanun maddesini ve esaslı delilleri göstermesi yeterlidir.

MADDE 164 - TAKİBATA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR

(Değişik: 21.05.1985 - 3206/39 md.)

Yapılan hazırlık tahkikatı sonunda, kamu davasının açılması için yeterli delil bulunmaması veya keyfiyetin takibe değer görülmemesi halinde Cumhuriyet savcısı takibata yer olmadığına karar verir. Bu karar, evvelce sorguya çekilmiş veya tutuklama müzekkeresi verilmiş sanığa, suçtan zarar gören şikayetçiye ve dava açılması talebi ile dilekçe verene bildirilir.

MADDE 165 - MÜDDEİUMUMİNİN KARARINA İTİRAZ

(Değişik: 21.05.1985 - 3206/40 md.)

Şikayetçi aynı zamanda suçtan zarar gören kimse ise, kararın kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde, bu kararı veren Cumhuriyet savcısının mensup olduğu ağır ceza işlerini gören mahkeme dairesine en yakın bulunan ağır ceza işlerini gören mahkeme başkanına itiraz edebilir.

İtiraz istidasında hukuku amme davasının açılmasını haklı gösterebilecek vakıalar ve deliller beyan edimeli ve varsa bir avukat veya davavekili tarafından imza edilmiş bulunmalıdır.

MADDE 166 - İTİRAZIN TETKİKİ VE TAHKİKATIN TEVSİİ

(Değişik: 08.06.1936 - 3006/1 md.)

Ağır Ceza Reisi taleb ederse Cumhuriyet Müddeiumumisi o zamana kadar yaptığı bütün muameleleri havi evrakı kendisine gönderir.

Reis bir diyeceği varsa bildirilmesi için bir müddet tayin ederek istidayı maznuna tebliğ edebilir.

(Değişik Fıkra: 21.05.1985 - 3206/41 md.) Ağır ceza mahkemesi başkanı, kararını vermek için tahkikatın genişletilmesine lüzum görür ise, bu hususu açıkça belirtmek suretiyle mahalli sulh hakimini görevlendirebilir.

MADDE 167 - İTİRAZIN REDDİ

Hukuku amme davasının açılması için kafi sebepler bulunmazsa reis istidayı ret ve keyfiyeti müsted'iye Cumhuriyet Müddeiumumisine ve maznuna bildirir.

İstida reddedildikten sonra hukuku amme davası ancak yeni vakıalara ve yeni delillere müsteniden açılabilir.

MADDE 168 - İTİRAZIN KABULÜ

Reis isdidanın varit ve haklı olduğuna kanaat getirirse hukuku amme davasının açılmasına karar verir.

Cumhuriyet Müddeiumumisi bu kararı icra eder.

MADDE 169 - MUTERİZDEN KEFALET ALINMASI

Reis istida hakkında karar vermezden evvel gerek istida ve gerek tahkikatın istilzam eyleyeceği işlere ait olarak tahmin edilecek masrafların Hazineye ve maznuna karşı temini için bir kefalet verilmesini müsted'iden talep edebilir. Kefalet para veya Devlet esham ve tahvilatı vermek suretiyle olur. Kefalet miktarını reis tayin edeceği gibi aynı zamanda kefaletin verilmesi için dahi bir mehil tayin eyler.

Muayyen müddet içinde kefalet verilmezse istida geri alınmış sayılır.

MADDE 170 - İTİRAZIN MASRAFLARI

167 nci madde ile 169 uncu maddenin ikinci fıkrasında yazılı hallerde istidaya mütaallik usul işlerinin masrafları müsted'inindir.

 

ÜÇÜNCÜ FASIL

İLK TAHKİKAT

MADDE 171 – 190 - (Mülga : 21.05.1985 - 3206/82 md.)

 

DÖRDÜNCÜ FASIL

SON TAHKİKATIN AÇILMASI KARARI

MADDE 191 – 205 - (Mülga : 21.05.1985 - 3206/82 md.)

 

BEŞİNCİ FASIL

DURUŞMA HAZIRLIĞI

MADDE 206 - DURUŞMA GÜNÜ

Duruşmanın yapılacağı gün mahkeme reisi tarafından tayin olunur.

Devlet ve Hükümet nüfuzunu kıran ve adabı umumiye aleyhinde olan suçlar ile yağma ve yol kesmek ve adam kaldırmak ve öldürmek cürümleri diğerlerinden önce görülür.

MADDE 207 - CELPNAMENİN YAZILMASI VE TEBLİĞİ VE SÜBUT VASITALARININ NAKLİ

Cumhuriyet Müddeiumumiliği duruşma için icap eden celpnameleri yazar ve tebliğ eder ve suçun sübutuna yardım edecek eşyayı mahkemeye verir.

Maznun veya şahit yahut ehlihibre çok olmasından veya maznunun sorgusunun uzaması ihtimalinden dolay duruşmanın bir günde bitmeyeceği anlaşılırsa reis şahitlerle ehlihibrenin hepsini veya bir kısmını sonraki duruşmalara davet ettirebilir.

MADDE 208 - İDDİANAMENİN SANIĞA TEBLİĞİ

(21.05.1985 gün ve 3206 sayılı Kanunun 42 md.si ile değişmiştir.) İddianame, davetiye ile birlikte mahkemece sanığa tebliğ olunur.

(İkinci Fıkra Anayasa Mahkemesinin E.1997-41, K.1998/47, T.14.07.1998 sayılı kararı ile iptal edilmiştir.)

MADDE 209 - MEVKUF OLAN VEYA OLMAYAN MAZNUNUN DAVETİ

Mevkuf olmıyan bir maznuna tebliğ olunacak celpnameye mazareti olmaksızın gelmediği halde tevkif olunacağı veya zorla getirileceği yazılır. Ancak 225 inci maddede beyan olunan halde bu ihtar yazılmaz. Mevkuf bulunan bir maznunun daveti 33 üncü madde mucibince duruşma gününün tebliği suretiyle olur. Aynı zamanda maznun duruşmada kendisini müdafaa için bir talepte bulunup bulunmıyacağı ve bulunacaksa neden ibaret olduğunu bildirmeğe davet olunur. Bu muamele mevkufun mahkeme katibi yanına getirilerek bir zabıt varakası tutmak suretiyle yapılır.

MADDE 210 - TEBLİĞ İLE DURUŞMA ARASINDAKİ MEHİL

Yukardaki madde mucibince celpnamenin tebliğiyle duruşma günü arasında en aşağı bir hafta geçmek icap eder.

(Değişik Fıkra: 21.05.1985 - 3206/43 md.) Bu süreye uyulmamış ise, iddianamenin okunmasından önce sanık duruşmaya ara verilmesini isteyebilir.

MADDE 211 - MÜDAFİİ DAVET

Müdafii gerek mahkemece tayin edilmiş olsun gerek maznun tarafından intihap edilipte mahkemeye haber verilmiş bulunsun maznun ile birlikte davet olunur.

MADDE 212 - MAZNUNUN MÜDAFAA DELİLLERİNİN TOPLANMASI TALEBİ

(Değişik: 08.06.1936 - 3006/1 md.)

Maznun, şahid veya ehlihibrenin davetini yahut müdafaa delillerinin toplanmasını istediğinde bu delillerin taalluk ettiği vakıaları göstermek suretile bu babdaki istidasını duruşma gününden en aşağı beş gün evvel mahkeme reisine verir.

Bu istida üzerine verilecek karar derhal kendisine bildirilir.

Maznunun kabul edilen talebleri Cumhuriyet Müddeiumumiliğine de bildirilir.

MADDE 213 - DAVETİ REDDOLUNAN KİMSENİN MAZNUN TARAFINDAN DOĞRUDAN DAVET ETTİRİLMESİ

Reis bir kimsenin daveti hakkındaki istidayı reddeylediği takdirde maznun o kimseyi doğrudan doğruya davet ettirebileceği gibi evvelce bir istida vermeksizin dahi o kimseyi getirebilir.

Doğrudan doğruya davet olunan kimse, yol masrafiyle kaybedeceği vakit için tarifeye göre verilmesi muktazi tazminat, celpnamenin tebliği sırasında kendisine verilir veya mahkeme kalemine yatırıldığı bildirilirse hazır bulunmağa mecburdur.

Doğrudan doğruya davet olunan kimsenin beyanatı duruşma sırasında hadisenin tenvirine yararsa mahkeme talep vukuunda, yukardaki fıkrada yazılı masraf ve tazminatın Devlet Hazinesinden verilmesine karar verir.

MADDE 214 - MAHKEME REİSİNİN RESEN DAVETİ

Mahkeme risi dahi resen şahit ve ehlihibre celbine ve başkaca sübut sebeplerinin toplanmasına karar verebilir.

MADDE 215 - DAVET EDİLEN ŞAHİTLERİN İSİM VE İKAMETGAHLARININ MAZNUNA VE MÜDDEİUMUMİYE BİLDİRİLMESİ

Maznun doğrudan doğruya davet ettirdiği veya duruşma sırasında getireceği ehlihibre ve şahitlerin isimleriyle mesken veya ikametgahlarını Cumhuriyet Müddeiumumisine vakti zamaniyle bildirir.

Cumhuriyet Müddeiumumisi dahi iddianamede gösterilen veya maznunun talebi üzerine davet olunan şahitler ve ehlihibre haricinde gerek reisin karariyle ve gerek kendiğinden başka kimseleri davet ettirecek ise bunların isimleriyle mesken veya ikametgahlarını maznuna yine vakti zamaniyle bildirir.

MADDE 216 - ŞAHİT VE EHLİHİBRENİN NAİPLE VEYA İSTİNABE YOLİYLE DİNLENMELERİ

Hastalık veya maluliyet veya iktihamı mümkün olmayan başka bir sebeple bir şahit veya ehlihibrenin uzun veya gayrı muayyen bir zaman için duruşmada hazır bulunması kabil olmayacağı anlaşılırsa mahkeme bir naip marifetiyle veya istinabe yoliyle onun dinlenmesine karar verebilir. Yemin verilmesi icap eden hususlarda yemin ettirildikten sonra dinlenir.

Bu hüküm meskenlerinin uzak bulunmasından dolayı celpleri müşkül olan şahit ve ehlihibrenin dinlenmesinde dahi caridir.

MADDE 217 - ŞAHİT VE EHLİHİBRENİN DİNLENECEĞİ GÜNÜN BİLDİRİLMESİ

İşin gecikmsine sebebiyet vermeyecekse şahit veya ehlihibrenin dinlenmesi için tayin olunan günden Cumhuriyet Müddeiumumisine, maznuna ve müdafie haber verilir. Bunların dinlenme sırasında hazır bulunmaları şart değildir. Tutulan zabıt varakası Cumhuriyet Müddeiumumisine ve müdafie gösterilir.

Mevkuf olan maznun ancak mevkuf bulunduğu mahaldeki mahkeme binası içinde yapılacak bu nevi işlerde hazır bulunmağı isteyebilir.

MADDE 218 – TEKRAR KEŞİF VE MUAYENE

Duruşmanın hazırlanması için yeniden keşif ve muayeneye ihtiyaç görülürse yine yukardaki madde ahkamı tatbik olunur.

 

ALTINCI FASIL

DAVAYA DURUŞMA

MADDE 219 - DURUŞMA USULÜ

(Değişik: 08.06.1936 - 3006/1 md.)

Duruşma, hükme iştirak edeceklerin huzurile ara vermeksizin cereyan eder. Cumhuriyet Müddeiumumisinin ve zabıt katiblerinin bulunmaları şarttır.

Sulh mahkemelerinde yapılan duruşmalarda Cumhuriyet Müddeiumumusi bulunmaz.

MADDE 220 - BİR KAÇ MÜDDEİUMUMİ VE MÜDAFİİN DURUŞMAYA İŞTİRAKLERİ

Cumhuriyet Müddeiumumiliği heyetinden bir kaç zat ve bir kaç müdafi aynı zamanda duruşmaya iştirak edebilecekleri gibi münavebe suretiyle işi aralarında taksim de edebilirler.

MADDE 221 - ARA VERME

(Değişik: 21.05.1985 - 3206/44 md.)

Duruşmaya ara verilmesine mahkemece karar verilir.

141 inci maddede yazılı hal hariç olmak üzere müdafiin özürünün bulunması duruşmaya ara verme talebi için sanığa bir hak vermez.

210 uncu maddede belirlenen süreye uyulmamış ise duruşmaya ara verilmesini istemeye hakkı olduğu sanığa bildirilir.

MADDE 222 - ARA VERMEDE SÜRE

(Değişik: 21.05.1985 - 3206/45 md.)

Duruşmaya zaruret olmadıkça sekiz günden fazla ara verilemez. Tutuklu işlerde zaruret olsa dahi bu süre otuz günü geçemez.

MADDE 223 - MAZNUNUN GELMEMESİ

(Değişik: 08.06.1936 - 3006/1 md.)

(Değişik Fıkra: 21.05.1985 - 3206/46 md.) Bu Kanundaki istisnalar saklı kalmak kaydıyla mahkemeye gelmemiş olan sanık hakkında duruşma yapılmaz.

Gelmemenin makbul sebepleri isbat edilmezse maznunun ihzarı emrolunur veya hakkında tevkif müzekkeresi verilir.

(Ek Fıkra: 07.01.1981 - 2369/6 md.) Yargılandığı suçtan ötürü yüzüne karşı verilmiş bir tutuklama kararından sonra firar eden sanığın duruşmada sorguya çekilmiş ve artık duruşmada hazır bulunmasına mahkemece lüzum görülmemiş olması halinde dava gıyabında görülerek bitirilebilir.

(Ek Fıkra: 21.05.1985 - 3206/46 md.) Sanık hakkında, toplanan delillere göre mahkumiyet dışında bir karar verilmesi gerektiği kanaatine varılırsa, sorgusu yapılmamış olsa dahi dava gıyabında bitirilebilir.

MADDE 224 - DURUŞMA SIRASINDA MAZNUNUN MAHKEMEDEN UZAKLAŞMASI

(Değişik: 08.06.1936 - 3006/1 md.)

Mahkemeye gelen maznun, duruşmanın devamı müddetince hazır bulunur, savuşmasının önüne geçmek için mahkeme reisi lazımgelen tedbirleri alır ve duruşma tehir olunduğu müddetçe maznunu nezaret altına dahi aldırabilir.

Maznun savuşur veya tehiri takib eden duruşmaya gelmezse dava hakkında evvelce kendisi sorguya çekilmiş ve artık huzuruna mahkemece lüzum görülmemiş olursa dava gıyabında bitirilebilir.

MADDE 225 - MAZNUNUN EVVELCE MAZBUT İFADESİNİN OKUNABİLECEĞİ HALLER

Tahkikatın mevzuu olan suç gerek yalnız ve gerek birlikte olarak para cezasını, hafif hapis ve müsadere cezalarını müstelzim ise maznun gelmese bile duruşma yapılabilir. Bu gibi hallerde maznuna gönderilecek celpnamede kendisi gelmese dahi duruşmanın yapılabileceği yazılır.

MADDE 226 - SANIĞIN DURUŞMADAN VARESTE TUTULMASI

(Değişik: 05.03.1973 - 1696/34 md.)

Sanık veya vekaletnamesinde sarahat bulunması halinde müdafi isterse, mahkeme sanığı duruşmada hazır bulunma mecburiyetinden vareste tutabilir.

(Değişik Fıkra: 21.05.1985 - 3206/47 md.) Ağır cezalı suçlarda, sanık daha önce sulh hakimi tarafından sorguya çekilmiş olsa bile, davaya esas olan olaylar üzerine istinabe suretiyle sorguya çekilir.

(Değişik Fıkra: 21.05.1985 - 3206/47 md.) Ağır cezalı suçlarda, sanık daha önce sulh hakimi tarafından sorguya çekilmiş olsa bile, davaya esas olan onaylar üzerine istinabe suretiyle sorguya çekilir.

Duruşmadan vareste tutulmasını talep etmese bile, davanın görüldüğü yer mahkemesinin yargı çevresi dışında başka bir suçtan tutuklu veya cezası infaz edilmekte olan sanığın sorgusu bulunduğu yerdeki mahkeme aracılığı ile yaptırılabilir.

Sorgu için tayin olunan gün, Cumhuriyet Savcısı ile müdafie bildirilir. Bunların sorgu sırasında hızır bulunması zorunlu değildir.

Sorgu tutanağı duruşmada okunur.

(Ek Fıkra: 12.06.1979 - 2248/4 md.; Değişik: 07.01.1981 - 2369/7 md.) Hastalık veya disiplin önlemi ya da zorunlu diğer sebeplerle yargılamanın yapıldığı yargı çevresi dışındaki bir hastane veya tutukevine nakledilmiş olan tutuklunun sorgusu yapılmış olması şartıyla hazır bulundurulmasına gerek görülmeyen oturumlar için celbedilmemesine mahkemece karar verilebilir.

MADDE 227 - SANIĞIN MÜDAFİ GÖNDEREBİLMESİ

(Değişik: 05.03.1973 - 1696/35 md.)

Sanığın, hazır bulunmaksızın yapılabilecek bütün duruşmalara müdafiini göndermek salahiyeti vardır.

MADDE 228 - MAZNUNUN HAZIR OLMAKSIZIN YAPILAN DURUŞMADA ESKİ HALE GETİRME ŞARTI

Duruşma, maznun hazır olmaksızın yapılırsa, hükmün kendisine tebliği tarihinden bir hafta içinde mehlin geçmesinden mütevellit neticeleri bertaraf etmek için maznun kanuni sebeplere istinatla o hüküm hakkında eski hale getirme talebinde bulunabilir.

Şukadar ki maznun kendi talebi üzerine duruşmada hazır bulunmak mecburiyetinde tutulmamış yahut müdafi marifetiyle temsil edilmek salahiyetini istimal etmiş olursa artık eski hale getirme talebinde bulunamaz.

MADDE 229 - MAZNUNUN ZORLA GETİRİLEBİLMESİ

Mahkeme maznunun bizzat hazır bulunmasına ve ihzar veya tevkif müzekkeresiyle zorla getirilmesine her vakit karar verebilir.

MADDE 230 - BİRDEN FAZLA DAVALARIN BİRLEŞTİRİLMESİ

(Değişik: 08.06.1936 - 3006/1 md.)

Mahkeme, bakmakta olduğu bir kaç dava arasında irtibat görürse bu irtibat üçüncü maddede gösterilen neviden olmasa bile birlikte tahkik ve hükmolunmak üzere bu davaların birleştirilmesine karar verebilir.

MADDE 231 - REİSİN VAZİFESİ

Reis duruşmayı idare eder ve maznunu sorguya çeker ve ikame edilen delilleri dinler.

Duruşmada alakadar olanlardan biri duruşmanın idaresine mütaallik olarak reis tarafından emrolunan bir tedbirin kabule şayan olmadığını beyan ederse mahkeme bu bapta bir karar verir.

MADDE 232 – ŞAHİTLERLE EHLİHİBRENİN MÜDDEİUMUMİ VE MAZNUN TARAFINDAN DİNLENMELERİ VE İSTİZAHLARI

Cumhuriyet Müddeiumumisi ile maznun tarafından gösterilen şahitlerle ehlihibrenin dinlenmelerini ve istizahını, Cumhuriyet Müddeiumumisi ve müdafiin müttefikan vakı talepleri üzerine mahkeme reisi kendilerine tevdi eder. Bu takdirde müddeiumumi tarafından gösterilen şahitleri ve ehlihibreyi dinlemek ve istizah etmek hakkı müddeiumumiye aittir. Maznun tarafından gösterilen şahitler ve ehlihibrenin dinlenmesinde ve istizahında aynı rüçhan müdafie aittir.

Bundan sonra reis dahi şahitlere ve ehlihibreye meseleyi daha ziyade tenvir için lazım gördüğü sualleri sorabilir.

MADDE 233 - MAHKEME AZASININ SUAL SORMASI

Reis talepleri üzerine mahkeme azasına dahi ehlihibre ve şahitlere sual sormağa müsaade verir.

Bu müsaade Cumhuriyet Müddeiumumisine, maznuna ve müdafie dahi verilir.

MADDE 234 - DİNLENME VE İSTİZAH MÜSAADESİNİN GERİ ALINMASI

232 nci maddenin birinci fıkrasında gösterilen halde ehlihibre ve şahitlerin dinlenme ve istizahı hususunda kendilerine verilen müsaadeyi bir taraf suiistimal ederse reis bunu geri alabilir.

232 nci maddenin birinci ve 23 üncü maddenin ikinci fıkralarında gösterilen hallerde reis icapsız olan veya taalluku bulunmıyan suallerin sorulmasını menedebilir.

MADDE 235 - SUAL SORULMASINDA TEREDDÜT

Bir sualin sorulması caiz olup olmadığında tereddüt edilirse mahkeme bir karar verir.

MADDE 236 - ŞAHİT VE EHLİHİBRE YOKLAMASI VE SON TAHKİKATIN AÇILMASI KARARININ OKUNMASI

(Değişik: 08.06.1936 - 3006/1 md.)

Duruşmaya şahidlerin ve ehlihibrenin yoklamasile başlanır.

(Değişik Fıkralar: 21.05.1985 - 3206/48 md.) Bundan sonra sanığın açık kimliği ve şahsi durumu tesbit olunur. Daha sonra iddianame okunur ve 135 inci maddeye göre sanık sorguya çekilir.

İddianamenin okunması ve sanığın sorguya çekilmesi tanıklar hazır bulunmaksızın yapılır.

MADDE 237 - DELİLLERİN İKAMESİ VE BU BAPTAKİ TALEP VE KARARLAR

(Değişik: 21.05.1985 - 3206/49 md.)

Sanığın sorguya çekilmesinden sonra delillerin ikamesine başlanır. Ancak, sanığın sorgusunun yapılmamış olması delillerin ikamesine mani değildir. Sonradan gelen sanığa, ikame edilen deliller bildirilir.

Bir delilin iradına mütaallik talebin reddi mevzuubahsolur. Yahut bazı delillerin iradına müsaade olunması muhakemenin talikını icap ettirirse, mahkeme bu bapta bir karar verir.

Mahkeme vukubulan talep üzerine veye kendiliğinden şahit ve ehlihibre celbini ve başkaca sübut sebeplerinin ihzar ve iradını emredebilir.

MADDE 238 - DELİLLERİN İKAMESİ VE REDDİ

(Değişik: 05.03.1973 - 1696/36 md.)

Delillerin ikamesi, davet edilen bütün tanıkların ve bilirkişinin dinlenmesi vesair sübut vasıtalarının iradedilmesi demektir.

İkamesi istenilen herhangi bir delil aşağıda yazılı hallerde reddolunabilir.

a) Delil ikamesi kanun hükümleri mucibince caiz değilse,

b) Delilin belli açık bir hususa taalluku itibariyle ikamesi lüzumsuz ise,

c) Delil ile ispat edilmek istenilen vakıanın karara tesiri yoksa veya sanık lehine evvelce sabit olmuş bir duruma ilişkin olursa,

d) Delil hiçbir suretle maksada elverişli değilse,

e) Delilin elde edilmesi imkanı yoksa,

f) Delil ikamesi talebi işi uzatmak maksadıyle yapılmış ise,

g) Sanığın beraatini ispat edecek önemli bir iddia ileri sürülüp de bu iddiada bildirilen vakıa, gerçek olarak kabul edilebilecek mahiyette ise.

Bu hüküm, ilk olarak duruşma celsesinde veya 212 nci madde mucibince duruşma hazırlığında veya hakim soruşturmasında davet olunup dinlenmeleri istenilen tanıklar ve bilirkişiler hakkında ve diğer sübut vasıtalarının iradı halinde de uygulanır.

Cumhuriyet Savcısı ile sanık ve varsa müdahil müştereken talep ederlerse mahkeme şu veya bu delilden vazgeçebilir.

Müdahil, yalnız şahsi hakları ispat için gösterdiği delilden, başkalarının uygun beyanlarına hacet olmadan, her zaman vazgeçebilir.

Kabahate taalluk eden veya şahsi dava üzerine görülen işlerde mahkeme davaya ve feragate ve evvelce verilen kararlara bağlı olmayarak delillerin ne hudut dahilinde ikame edileceğini tayin eder.

MADDE 239 - DELİL VE VAKIANIN GEÇ İKAME VE İRAT EDİLMESİ

Bir delilin veya ispat olunacak vakıanın geç irat edilmesi, ikamesi talebinin reddine sebep olmaz.

Bununla beraber dinlenecek şahidin veya ehlihibrenin ismi hasma geç tebliğ edilmiş yahut ispat edilecek hadise hasım tarafı için lazımgelen malamatı elde etmeğe vakit müsait olmıyacak derecede geç bildirmişse hasım tarafı delillerin ikamesi hitam bulmazdan evvel malumat almak üzere duruşmanın talikını istiyebilir.

Reisin veya mahkemenin emriyle davet olunacak şahitler ve ehlihibre hakkında Cumhuriyet Müddeiumumisi ve maznun dahi bu hakkı haizdirler.

Bu talepler hakkında mahkeme kanaatine göre karar verir.

MADDE 240 - SORGU SIRASINDA MAZNUNUN MAHKEMEDEN ÇIKARILABİLECEĞİ HALLER

Maznunun yüzüne karşı şeriklerinden birinin veya bir şahidin hakikatı söylemiyeceğinden korkulursa, mahkeme sorgu ve dinleme sırasında o maznunun mahkeme salonundan çıkarılmasını emredebilir.

Şukadar ki maznun tekrar getirildiği zaman gıyabında yapılan söz ve işlerin esaslı noktaları kendisine bildirilir.

MADDE 241 - ŞAHİDİN VE EHLİHİBRENİN DİNLENDİKTEN SONRA MAHKEMEDEN UZAKLAŞMALARI

Şahitler ve ehlihibre dinlendikten sonra ancak reisin emir ve müsaadesiyle mahkemeden çıkabilirler. Bunun için evvelce Cumhuriyet Müddeiumumisine ve maznuna sorulur.

MADDE 242 - DURUŞMA SIRASINDA OKUNACAK SÜBUT SEBEPLERİ

Sübut sebepleri olarak kullanılacak senetler ve sair evrak duruşma sırasında okutturulur.

Evvelce verilmiş olan mahkumiyet ilamlariyle adli sicil hulasaları ve şahsi ahval sicilleri hakkında dahi bu suretle muamele olunur. Bu hüküm keşif ve muayeneyi tazammun eden zabıt varakaları hakkında da caridir.

MADDE 243 - DELİLİN BİR ŞAHİTTEN İBARET OLMASI

Bir vakıanın delili bir şahidin şahsi malumatından ibaret ise bu şahit duruşma esnasında dinlenir.

Şahidin daha evvelce şahadetini ihtiva eden zabıt varakalarının ve yazılı beyanlarının okunması şifahi şahadet yerine geçemez.

ZABIT VARAKALARININ OKUNMASİYLE İKTİFA OLUNABİLECEK HALLER

MADDE 244 –

Bir şahit veya ehlihibre yahut maznunun şeriklerinden biri vefat etmiş veya akıl hastalığına tutulmuş veya meskeni bulunmamış olursa evvelce alınan ifadesini havi zabıt varakasının okunmasiyle iktifa olunabilir. Evvelce mahkum olan şerik hakkında dahi hüküm böyledir.

(Değişik Fıkra: 21.05.1985 - 3206/50 md.) 162 ve 216 ncı maddelere göre dinlenen tanık ve bilirkişilere ait tutunağın okunmasıyla da yetinilebilir.

Zabıt varakalarının bu suretle okunması ancak mahkeme karariyle olur. Bu kararda zabıt varakalarının okutturulmasını icap ettiren sebepler ve ifadesi okutturulan şahsın evvelce yeminle dinlenmiş olup olmadığı beyan olunacaktır. Bu hükümler şahit ve ehlihibrenin yeniden dinlenmesi halinde yeminin lüzumuna dair olan hükümleri değiştirmez.

MADDE 245 - ŞAHİTLİKTEN ÇEKİNME HAKKINI SONRADAN KULLANAN ŞAHİDİN İFADESİ

Duruşmadan önce dinlenipte ilk defa olarak duruşma esnasında şahitlik etmekten çekinmek hakkını kullanan şahidin yazılı ifadesi dahi okunmaz.

MADDE 246 - ŞAHİT VE EHLİHİBREYE EVVELCE MAZBUT İFADELERİN OKUNABİLECEĞİ HALLER

Şahitlerden veya ehlihibreden biri bir vakıayı hatırlayamadığını beyan ederse evvelki şahadetini muhtevi olan zabıt varakasının o vakıaya mütaallik olan kısmı okunarak meseleyi hatırlamasına yardım edilir.

Şahidin son şahadetiyle evvelki ifadesi arasında tenakuz bulunupta duruşmayı kesmeksizin başka suretle telif veya izalesi mümkün olmazsa mazbut ifadesi okunabilir.

MADDE 247 - MAZNUNUN EVVELCE MAZBUT İFADESİNİN OKUNABİLECEĞİ HALLER

Maznunun hakim tarafından tanzim kılınan zabıt varakasındaki ifadesi ikrarına delil olmak üzere okunabilir.

Maznunun evvelki ve sonraki ifadeleri arasında tenakuz bulunupta duruşmayı kesmeksizin başka suretle telif veya izalesi mümkün olmasa mazbut ifadesi okunabilir.

MADDE 248 - İFADELERİN OKUNDUĞUNUN ZAPTA YAZILMASI

246 ve 247 nci maddelerde beyan olunan hallerde okuma keyfiyeti ve bunu icap ettiren sebepler Cumhuriyet Müddeiumumisinin veya maznunun talebi üzerine zabıtnameye yazılır.

MADDE 249 - RAPORLARIN VE DİĞER EVRAKIN OKUNMASI

Maznunun tavru hareketine dair şahadetnameler müstesna olmak üzere başka bir şahadetname veya mütalaayı muhtevi olarak resmi dairelerden yazılı evrak ile muayeneyi havi tabip veya ehlihibre raporları okunabilir.

Bu raporlar üzerine istizaha lüzum görülürse imza edenlerin yazılı veya şifahi olarak fenni mütalaaları alınır. Şukadar ki keşif ve muayeneye dair olan mütalaalar bir heyet tarafından verilmişse mahkeme duruşma esnasında heyetin mütalaasını beyan etmek vazifesini azasından birine vermeği o heyete teklif edebilir.

MADDE 250 - DİNLENME VE OKUNMADAN SONRA MAZNUNA NE DİYECEĞİNİN SORULMASI

Şahidin, ehlihibrenin veya şerikinin dinlenmesinden ve herhangi bir varakanın okunmasından sonra bunlara karşı bir diyeceği olup olmadığı maznuna sorulur.

MADDE 251 - MÜDDEİUMUMUMİNİN, MAZNUN VE MESULÜ BİLMALİN İDDİALARI VE SÖZLERİ

(Değişik: 08.06.1936 - 3006/1 md.)

Delillerin ikame ve münakaşası bittikten sonra söz davacıya ve ondan sonra Cumhuriyet Müddeiumumisine, sonra mesulü bilmale ve daha sonra da hemen maznuna verilir.

Cumhuriyet Müddeiumumisi maznuna ve maznun ve müdafii de Cumhuriyet Müddeiumumisine cevap vermek hakkını haizdirler. Reisin müsaadesile davacı ve mesulü bilmal de cevap verebilir. En son söz maznunundur.

Maznun namına müdafi tarafından müdafaada bulunsa dahi müdafaaya ilave edecek başka bir şey olup olmadığı maznuna sorulur.

MADDE 252 - TERCÜMAN BULUNDURULACAK HALLER

Maznun Türkçe bilmiyorsa bir tercüman vasıtasiyle hiç olmazsa Cumhuriyet Müddeiumumisinin ve müdafiin son iddia ve müdafaalarının neticeleri kendisine anlatılır.

Sağır veya dilsiz olan maznuna bunlar yazı ile bildirilemiyecek olursa 58 inci madde mucibince muamele olunur.

MADDE 253 - DURUŞMANIN BİTMESİ VE HÜKÜM

(Değişik: 05.03.1973 - 1696/37 md.)

Duruşmanın sona erdiği tefhim olunduktan sonra hüküm verilir.

Sanığın beraatine veya mahkumiyetine, davanın reddine veya düşmesine ve muhakemenin durmasına dair kararlar hükümdür.

Aynı konuda, aynı sanık için evvelce verilmiş bir hüküm veya açılmış bir dava var ise davanın reddine karar verilir.

Kovuşturmanın ve dolayısiyle muhakemenin yapılması şarta bağlı tutulmuş olup da şartın gerçekleşmediği anlaşılırsa, gerçekleşmesini beklemek üzere, muhakemenin durmasına karar verilir.

Ceza Kanunun birinci kitabının dokuzuncu babında davanın düşmesi sebebi olarak gösterilen haller varsa veya muhakeme şartının gerçekleşmeyeceği anlaşılırsa davanın düşmesine karar verilir.

Derhal beraat kararı verilebilecek hallerde durma veya düşme kararı verilemez.

MADDE 254 - DELİLLERİ TAKDİR SALAHİYETİ

Mahkeme irat ve ikame edilen delilleri duruşmadan ve tahkikattan edineceği kanaate göre takdir eder.

(Ek Fıkra: 18.11.1992 - 3842/24 md.) Soruşturma ve kovuşturma organlarının hukuka aykırı şekilde elde ettikleri deliller hükme esas alınamaz.

MADDE 255 - ADİ HUKUK MESELELERİNDE CEZA MAHKEMELERİNİN SALAHİYETİ

(Değişik: 08.06.1936 - 3006/1 md.)

Bir fiilin suç olup olmaması, adi hukuka müteallik bir meselenin halline bağlı ise ceza mahkemesi bu meseleye dahi ceza işlerindeki usul ve deliller için mer'i kaidelere göre karar verir.

Bununla beraber mahkeme, muhakemeyi talik ve hukuk davası açılması için alakadarlara bir mehil verebilir.

Hukuk mahkemesinden bu babda bir hüküm çıkmasını da bekliyebilir.

Ceza mahkemelerinde son tahkikat esnasında suçtan zarar görenlerle maznunların yaşlarında ceza hükümleri bakımından lüzum görülecek tashihlerin Nüfus Kanunundaki usule göre icrası ceza mahkemesine aiddir. Bu babda verilecek karar esas hükümle birlikte temyiz olunabilir.

MADDE 256 - HÜKÜM VE KARARLARDA LAZIM OLAN REY MİKTARI

Mahkemece hüküm ve kararlar ittifak veya ekseriyetle verilir.

Muhalefet sebeplerinin zambıtnamede gösterilmesi mecburidir.

MADDE 257 - HÜKMÜN MEVZUU VE SUÇU TAKDİRDE MAHKEMENİN SALAHİYETİ

(Değişik: 08.06.1936 - 3006/1 md.)

Hükmün mevzuu, duruşmanın neticesine göre iddianamede gösterilen fiilden ibarettir.

(Değişik Fıkra: 21.05.1985 - 3206/51 md.) Fiili takdirde mahkeme, iddia ve müdafaalarla bağlı değildir.

MADDE 258 - SUÇUN MAHİYET VE VASFININ DEĞİŞMESİ

(Değişik: 08.06.1936 - 3006/1 md.)

(Değişik Fıkra:21.05.1985 - 3206/52 md.) Sanık, suçun hukuki niteliğinin değişmesinden önce haber verilip de savunmasını yapabilecek bir halde bulundurulmadıkça, iddianamede kanuni unsurları gösterilen suçun temas ettiği kanun hükmünden başkasıyla mahkum edilemez.

Ceza Kanununda tayin edilmiş olup cezanın artırılmasını icab edecek mahiyette bulunan hallerin ilk defa duruşma sırasında serdedilmesi halinde dahi aynı hüküm caridir.

(Değişik: 21.05.1985 - 3206/52 md.) Sanık, iddianamede yazılı suçtan daha ağır bir madde hükmüne maruz bırakıldığını veya ikinci fıkrada gösterilen nitelikte yeni ileri sürülen hallerin mevcudiyetini bildirerek, savunmasını hazırlayamadığı itirazında bulunacak olursa, mahkeme, duruşmanın başka güne bırakılmasına karar verir.

Bundan başka mahkeme vaziyette hasıl olan değişiklikler neticesinde iddia ve müdafaayı layıkıle hazırlamak için muhakemenin talikine lüzum görürse gerek taleb üzerine ve gerek kendiliğinden muhakemeyi talik edebilir.

(Ek Fıkra: 05.03.1973 - 1696/38 md.) Yukarıdaki fıkralarda yazılı bildirmeler varsa müdafie yapılır. Müdafi sanığa tanınan haklardan onun gibi faydalanır.

(Ek Fıkra: 07.01.1981 - 2369/8 md.; Değişik: 21.05.1985 - 3206/52 md.) İddianamede gösterilen suçun temas ettiği kanun maddelerinde belirtilen cezadan daha az bir ceza verilmesini gerektiren hallerde sanık, meşruhatlı davetiye tebliğine rağmen duruşmaya gelmez veya davetiye tebliğ edilemez ise bu maddenin birinci fıkrası hükmü uygulanmaz.

MADDE 259 - DURUŞMA SIRASINDA SANIĞIN YENİ BİR SUÇUNUN ORTAY ÇIKMASI

(Değişik: 21.05.1985 - 3206/53 md.)

Sanığın, iddianamede yazılı suçtan başka bir suç işlemiş olduğu duruşma sırasında ortaya çıkarsa, Cumhuriyet savcısının talebi ve sanığın muvafakatıyla her ikisi birlikte hükmolunmak üzere bu suç, duruşması yapılmakta olan işle birleştirilebilir.

Yeni suç mahkemenin yetkisi haricinde olur veya kendisine göre daha üst bir mahkemenin görevine dahil bulunursa yukarıdaki fıkra hükmü uygulanmaz.

MADDE 260 - HÜKMÜN ESBABI MUCİBESİNDE GÖSTERİLMESİ LAZIMGELEN NOKTALAR

Maznun mahkum olursa hükmün esbabı mucibesinde mahkemece suçun kanuni unsurları olmak üzere sabit ve muhakkak addedilen vakıalar gösterilir; eğer delil başka vakıalardan istintaç edilmiş ise bunlar dahi hükümde söylenir.

Duruşma sırasında Ceza Kanununda muayyen olup cezanın kaldırılmasını veya tahfif veyahut teşdidini mucip olacak mahiyetteki hallerin vücudu serdedilmiş ise hükmün esbabı mucibesinde bu hallerin sabit addedilip edilmediği gösterilir.

Bundan başka mahkumiyete dair hükmün esbabı mucibesi Ceza Kanununun tatbik olunan maddesini veya ceza miktarının tayinine hakimi sevkeden halleri muhtevi olur.

Ceza Kanunu umumi surette daha hafif bir cezanın tatbikını esbabı muhaffife vücuduna bağlı kılmış ise bu sebeplerin vücudu kabul veya reddolunduğu takdirde hükmün esbabı mucibesi bunlara mütaallik kararları dahi gösterir.

Kanun yollarına müracaata salahiyeti olanlar bu haklarından vaz geçtiklerini beyan ederlerse suçun kanuni unsurlarını gösteren vakıaların ve tatbik edilen kanun maddesinin söylenmesi yeter.

Beraet halinde hükmün esbabı mucibesi maznunun isnat olunan suçu işlediğinin sabit olmamasından mı yoksa sabit ve mütehakkik addedilen suçun kanunda bir mahkumiyeti istilzam edemediğinden mi beraetine hükmolunduğunu gösterir.

MADDE 261 - HÜKMÜN NE SURETLE TEFHİM OLUNACAĞI

(Değişik: 04.06.1985 - 3206/54 md.)

Hükmün tefhimi duruşmanın sonunda, en az 268 inci maddede belirtilen hüküm fıkrasının duruşma tutanağına geçirilerek okunması ve gerekçenin başlıca noktalarının sözlü olarak bildirilmesi suretiyle olur.

Hüküm fıkrası ayakta dinlenir.

Hükmün tefhimi sırasında sanık hazır bulunduğu takdirde, varsa kanun yolları kendisine bildirilir.

MADDE 262 - VAZİFESİZLİK KARARI VERİLMİYEN HAL

(Değişik: 08.06.1936 - 3006/1 md.)

Mahkeme, duruşmada anlaşılan vasıf ve mahiyetini ileri sürerek davanın görülmesi derecesi dun bir mahkemeye aid olduğundan bahisle vazifesizlik kararı veremez.

MADDE 263 - VAZİFESİZLİK KARARI VERİLMESİ LAZIM GELEN HAL VE NETİCESİ

(Değişik: 04.06.1985 - 3206/55 md.)

Duruşmalarda sanığa yüklenen suçun, davayı gören mahkemenin görevini aştığı veya dışında kaldığı anlaşılırsa, mahkeme bir kararla işi görevli mahkemeye gönderir.

Bu karar aleyhine Cumhuriyet savcısı acele itiraz yoluna başvurabilir.

MADDE 264 - DURUŞMA TUTANAĞI

(Değişik: 21.05.1985 - 3206/56 md.)

Duruşma için tutanak tutulur ve mahkeme başkanı ile zabıt katibi tarafından imzalanır. Mahkemece gerekli bulunduğunda duruşma safahatı, mahkemenin uygun ve lüzumlu göreceği teknik araçlarla tespit olunabilir. Bu tespite dayanılarak sonradan düzenlenecek duruşma tutanaklarının, duruşma safahatına uygun olduğu, mahkeme başkanı ve tutanağı düzenleyen zabıt katibi tarafından tasdik edilir.

Mahkeme başkanının özürü bulunursa tutanak üyelerin en kıdemlisi tarafından imzalanır.

MADDE 265 - MUHAKEME ZABITNAMESİNİN İHTİVA EDECEĞİ NOKTALAR

Muhakeme zabıtnamesi

1 - Duruşmanın icra kılındığı yer ve tarihi,

2 - Hakimlerin, Cumhuriyet Müddeiumumisinin, zabıt katibinin ve varsa tercümanın adını,

3 - İddianamede tavsif edildiği gibi suçun ne olduğunu,

4 - Maznunların, müdafilerin, davacıların adlarını,

5 - Muhakemenin açık mı yoksa gizli mi olduğunu ihtiva eder.

MADDE 266 - ZABITNAMEDE YAZILACAK DİĞER NOKTALAR

Zabıtname kısaca duruşmanın cereyanı ile neticelerini ve muhakeme usulünün esaslı merasimine riayet olunduğunu vuzuhla gösterir

Duruşma esnasında okunulan evrak ve vesikaların neden ibaret olduğunu ve dermeyan edilen iddiların hulasalarını ve verilen kararlarla hüküm fıkrasını ihtiva eder.

Duruşma bir sulh mahkemesinde cereyan etmişse zabıtname sorgularla şahitlerin beyanatının hulasalarını vda ihtiva eder.

Duruşma sırasında hadis olan bir vakıayı tesbit etmek yahut bir şahadet ve beyanı tamamiyle yazmak iktiza ederse reis öylece yazılmasını ve okunmasını emreder. Bunların okunduğu ve yazılan hususun tasdik olunduğu veya ne gibi itirazlar edildiği zabıtnameye geçirilir.

MADDE 267 - ZABITNAMENİN İSPAT KUVVETİ

Duruşmanın nasıl yapılacağı hakkındaki kanuni merasime riayet edilip edilmediği ancak zabıtname ile ispat olunabilir. Zabıtnamenin bu kısmına karşı yalnız sahtelik iddiası yapılabilir.

MADDE 268 - HÜKMÜN ESBABI MUCİBESİ VE HÜKÜM FIKRASININ İHTİVA EDECEĞİ NOKTALAR

Hükmün esbabı mucibesi tamamiyle zabıtnameye dercedilmemişse tefhimden üç gün içinde dava dosyasına raptolunur.

Hüküm ve kararlar buna iştirak eden hakimler tarafından imzalanır.

Hükmün beyan edilmesinde, hakimlerden biri imza edemeyecek halde ise maniin sebebi reis tarafından ve bununda bulunmaması halinde hükümde hazır bulunan hakimlerin en kıdemlisi tarafından hükmün altına yazılır.

(Değişik Fıkra: 21.05.1985 - 3206/57 md.) Hüküm fıkrasında; 253 üncü maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin, verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurmanın mümkün olup olmadığını tereddüte yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir.

Hükümlerin ikinci nüshaları ve hulasaları reis ve zabıt katibi tarafından imzalanır ve mahkeme mühriyle mühürlenir.

 

YEDİNCİ FASIL

GAİPLERİN MUHAKEMESİ

MADDE 269 - GAİBİN TARİFİ

Meskeni bilinmeyen veya yabancı memlekette sakin olupta salahiyetli mahkeme huzuruna celbi mümkün olmıyan yahut bu surette davetin neticesiz kalacağı kuvvetle anlaşılan maznun gaip sayılır.

MADDE 270 - GAİP HAKKINDA DURUŞMA AÇILMASI

Bir gaibin aleyhinde tahkikata mevzu teşkil eden suç para cezasını veya müsadereyi yahut her ikisini istilzam ederse duruşma açılabilir.

Bu bapta 271'den 277 nciye kadar olan madde hükümleri tatbik olunur.

MADDE 271 –

(Mülga : 11.02.1959 - 7201/62 md.)

MADDE 272 - CELPNAMEDE YAZILACAK NOKTALAR

Celpname; maznunun adını, sanını, yaşını, işini ve malum ise ikametgah ve meskenini, isnat olunan suçu ve duruşma günü ile saatini ihtiva eder.

Bundan başka maznun mazereti olmaksızın hazır bulunmazsa duruşmanın yapılacağı ihtarı celpnameye ilave olunur.

MADDE 273 - MAZNUN NAMINA DURUŞMAYA KABUL OLUNABİLECEK KİMSELER

Maznun namına bir müdafi duruşmaya gelebilir. Kanuni hısımlarından bir kimse de onu temsil etmek üzere, kendisinden bir vekaletname aranmaksızın kabul olunabilir.

MADDE 274 –

(Mülga : 11.02.1959 - 7201/62 md.)

MADDE 275 - MAZNUN NAMINA KANUN YOLLARINA MÜRACAAT

273 üncü maddede gösterilen kimseler, maznun için açık bulunan kanun yollarına müracaat edebilirler.

MADDE 276 - MUAYYEN EŞYANIN HACZİ

Hükmolunabilecek para cezasının en yüksek derecesini ve muhakeme masraflarını istifaya yetişecek miktarda maznunun muayyen malları icabında hakim tarafından haczolunabilir. Bu haciz hakkında İcra Kanununun hükümleri tatbik olunur.

Haciz vaz'ını icap ettiren sebepler kalmazsa haciz kaldırılır.

MADDE 277 - UMUMİ HACİZ

Yukardaki maddeye göre haciz kabil olmaz veya haczolunacak mal yetmezse maznunun Türkiye'de elde edilebilecek bütün malları haczolunabilir. Bu karar Resmi Gazete ile ve mahkeme tensip ederse diğer gazetelerde ilan edilir.

Haciz kararının Resmi Gazete ile birinci ilanından sonra, maznunun haczedilen mallar üzerindeki temliki tasarrufları Devlet Hazinesi hakkında hükümsüzdür.

Umumi haczi istilzam eden sebepler kalkar veya 276 ncı madde mucibince bir malın haciz suretiyle Hazinenin hukuku temin edilirse umumi haczi kaldırılır.

Haczin vaz'ı hangi gazetelerle ilan edilmişse kaldırıldığı da o gazetelerle ilan olunur.

MADDE 278 - GAİP HAKKINDA DURUŞMA AÇILMAMASI VE ALEYHİNE YAPILACAK İŞLER

Gaip hakkında duruşma yalnız 270 inci maddede yazılı hallerde açılır. Bu hallerde başkasında gaip aleyhinde yapılacak işler, ileride hazır bulunursa delillerin haliyle muhafazasını temin içindir.

Bu işler 279 dan 287 nciye kadarki maddelere göre yapılır.

MADDE 279 - MÜDAFİ KABUL VE İNTİHABI

(Birinci Fıkra: 21.05.1985 - 3206/82 md.)

Maznunun kanuni hısımlarından olan kimseler dahi ona bir müdafi intihap etmek hakkını haizdirler.

Şahitler ve ehlihibre yemin ile dinlenir.

MADDE 280 - TAHKİKAT İŞLERİNDEN GAİBE HABER VERİLİP VERİLMİYECEĞİ

Gaip olan maznun kendisine tahkikat işlerinin cereyanından haber verilmesini asla talep edemez.

Bununla beraber hakim meskeni bilinen maznuna malumat verebilir.

MADDE 281 - GAİBE İHTAR

Meskeni bilinmiyen gaibe hakim huzurunda ispatı vücut etmesi yahut meskenini bildirmesi gazetelerle ihtar olunabilir.

GAİP HAKKINDAKİ DELİLLERİN NE SURETLE TOPLANACAĞI

MADDE 282 –

Son tahkikat açıldıktan sonra maznunun gaip olduğu anlaşılırsa başkaca toplanılması icap eden deliller bir naip veya istinabe olunan hakim vasıtasiyle toplanır.

MADDE 283 - TEVKİF MÜZEKKERESİNİ İCAP ETTİRECEK HALLERDE HACİZ

(Değişik: 28.06.1938 - 3515/1 md.)

Aleyhinde hukuku amme davası açılmış olan gaib, tevkif müzekkeresi kesilmesini icab ettirecek kuvvetli şübheler altında ise Türkiye dahilindeki malları asliye mahkemesi reis veya hakimi tarafından verilecek kararla haczolunabilir.

Türk Ceza Kanunun ikinci kitabının birinci babında yazılı ölüm veya ağır hapis cezalarını müstelzim cürümlerden maznun olanların kaybolması halinde yukarıki fıkraya göre mallarının haczine karar verilmesi mecburidir.

MADDE 284 - HACİZ KARARININ İLANI

(Değişik: 08.06.1936 - 3006/1 md.)

Hacir kararı Resmi Gazete ile ve asliye mahkemesi reisi veya hakimi tensib ederse diğer gazetelerle de ilan olunur.

MADDE 285 - MAZNUNUN MEMNU OLDUĞU TASARRUFLAR VE İDARE MAKAMI

Resmi Gazete ile birinci ilandan sonra maznun haczedilen malları üzerinde ölüme bağlı tasarruflardan maada tasarruflarda bulunamaz.

Haciz kararı gaiplerin mallarını idare eden makama tebliğ edilir. Bu makam malların idaresini temin için iktiza eden kanuni tedbirleri alır.

MADDE 286 - HACZİN KALDIRILMASI VE İLANI

(Değişik: 08.06.1936 - 3006/1 md.)

Konmasını icab eden sebepler kalmazsa haciz kaldırılır.

Haczin konduğu hangi gazetelerle ilan edilmişse kaldırıldığı da o gazetelerle ilan olunur.

MADDE 287 –

(Mülga : 21.05.1985 - 3206/82 md.)

MADDE 288 - MAZNUNA VERİLECEK TEMİNAT VARAKASI

Mahkeme gaip olan maznun hakkında bir teminat varakası verebilir. Bu teminat şartlara bağlanabilir.

Teminat varakası hangi suç için verilmiş ise maznunu yalnız ondan dolayı tevkiften masun bulundurur.

Maznun hürriyeti tahdit eden bir ceza ile mahkum olur veya kaçmak hazırlığında bulunur yahut teminat varakasının bağlı olduğu şartlara riayetsizlik ederse teminatın hükmü kalmaz.

 

ÜÇÜNCÜ KİTAP

KANUN YOLLARI

 

BİRİNCİ FASIL

UMUMİ HÜKÜMLER

MADDE 289 - KANUN YOLLARINA MÜRACAAT HAKKI

Adli kararlar aleyhine gerek Cumhuriyet Müddeiumumisi ve gerek maznun için kanun yolları açıktır.

Cumhuriyet Müddeiumumisi maznun lehine olarak da kanun yollarına müracaat edebilir.

MADDE 290 - MÜDAFİİN MÜRACAAT HAKKI

Müdafi maznunu açık arzusuna muhalif olmamak şartiyle kanun yollarına müracaat eyliyebilir.

MADDE 291 - KANUNİ MÜMESSİLİN VE EŞİN MÜRACAAT HAKKI

(Değişik: 18.11.1992 - 3842/25 md.)

Sanığın kanuni mümessili ve eşi sanığa açık olan kanun yollarına süresi içinde kendiliklerinden müracaat edebilirler. Sanığın müracaatına ilişkin hükümler, bunlar tarafından yapılacak müracaat ve onu takip eden işlemler için de geçerlidir.

MADDE 292 - MEVKUFUN KANUN YOLLARINA MÜRACAAT USULÜ

Mevkuf olan maznun tevkifhanenin bulunduğu mahaldeki mahkeme katibine beyanatta bulunmak suretiyle de kanun yollarına müracaat edebilir. Katip bu bapta bir zabıt varakası yaparak hakim veya reise tasdik ettirir.

Kanuni mehillere riayet edilmiş olmak için zabıt varakasının bu mehiller için de yapılmış olması lazımdır.

MADDE 293 - KANUN YOLUNUN TAYİNİNDE HATA

(Değişik: 08.06.1936 - 3006/1 md.)

Kabule şayan bir müracaatta kanun yolunun veya merciinin tayininde yapılan bir hata müracaat edenin hukukunu ihlal etmez.

MADDE 294 - MÜDDEİUMUMİNİN MÜRACAATI NETİCESİNİN ŞÜMULÜ

Cumhuriyet Müddeiumumiliği tarafından aleyhine kanun yoluna müracaat olunan karar maznun lehine bozulabileceği gibi tadil de olunabilir.

MADDE 295 - MÜRACAAT HAKKINDAN VAZ GEÇİLMESİ VE TESİRİ

Kanun yollarına müracaatta bulunmak hakkının iskat olunması veya vukubulmuş bir müracaattan vazgeçilmesi, bu müracaat için muayyen mehlin bitmesinden önce dahi muteber olur. Şukadar ki Cumhuriyet müddeiumumiliği tarafından maznun lehine vukubulmuş olan müracaat onun muvafakati olmaksızın geri alınamaz.

Müdafiin vuku bulmuş bir müracaattan vaz geçebilmesi ayrıca hususi vekaleti haiz bulunmasına bağlıdır.

MADDE 296 - DURUŞMA BAŞLADIKTAN SONRA VAZGEÇİLMENİN ŞARTI

Kanun yoluna müracaat üzerine verilecek karar duruşma ile verilecekse, bu müracaatın geriye alınması ancak hasmın muvafakatiyle olabilir.

 

İKİNCİ FASIL

İTİRAZ

MADDE 297 - İTİRAZ OLUNABİLEN KARARLAR

(Değişik: 08.06.1936 - 3006/1 md.)

(Değişik Fıkra: 21.05.1985 - 3206/58 md.) Kanunda aksi yazılı olmadıkça mahkeme naibi ve istinabe olunan hakimin kararları ile asliye mahkemesi başkan veya hakimi ve sulh hakiminin duruşmaya ilişkin olmayan kararları aleyhine itiraz olunabilir.

Şahid, ehlihibre ve diğer şahıslar da kendilerine müteallik kararlar aleyhine itiraz edebilirler.

MADDE 298 - İTİRAZ OLUNABİLEN VEYA OLUNAMAYAN MAHKEME KARARLARI

Mahkeme kararları aleyhine itiraz edilemez.

(Değişik Fıkra: 18.11.1992 - 3842/26 md.) Tutuklamaya, tutukluluğun devamına, hacze ve üçüncü şahıslara ilişkin kararlar hakkında yukarıdaki fıkra hükmü uygulanmaz.

MADDE 299 - İTİRAZIN TETKİKİ MERCİLERİ VE USULÜ

(Değişik: 05.03.1973 - 1696/39 md.)

İtirazı incelemeye yetkili merciler aşağıda gösterilmiştir:

1. (Mülga : 21.05.1985 - 3206/82 md.)

2. Sulh hakiminin kararlarına karşı yapılan itirazların incelenmesi yargı çevresi içinde bulundukları asliye mahkemesi başkan veya hakimine aittir.

Sulh işleri asliye hakimi tarafından görülüyorsa itirazı inceleme yetkisi ağır ceza işlerini gören mahkeme başkanınındır. Sulh işleri asliye mahkemesi üye veya üye yardımcılarından biri tarafından görülüyorsa itirazı incelemeye o mahkemenin başkanı yetkilidir.

3. (Değişik: 18.11.1992 - 3842/27 md.) Mahkeme naibi ve istinabe olunan hakim kararları aleyhine yapılacak itirazların incelenmesi, mensup oldukları asliye veya ağır ceza mahkemesinin hakim veya başkanına ve asliye mahkemesi hakim ve başkanı tarafından verilen kararlar aleyhindeki itirazların incelenmesi yargı çevresinde bulundukları ağır ceza mahkemesine ve bu mahkeme ile başkanı tarafından verilen kararlar hakkındaki itirazların incelenmesi, o yerde ağır ceza mahkemesinin birden fazla dairesi bulunması halinde, numara olarak kendisini takip eden daireye; son numaralı daire için bir numaralı daireye; o yerde ağır ceza mahkemesinin tek dairesi bulunması halinde ise, en yakın ağır ceza mahkemesine aittir.

4. Yargıtay dairelerinin esas mahkeme sıfatı ile baktıkları davalardaki ilk ve son duruşmalarda itirazları:

A) Yargıtay üyesinin kararı aleyhine mensup oldukları daire başkanı,

B) Yargıtay daire başkanının kararı aleyhine diğer daire başkanı,

C) Yargıtay dairesinin kararı aleyhine diğer daire tetkik eder. Diğer daireden maksat sayı itibariyle takibeden ceza dairesidir. Sonuncu daire bahis konusu ise birinci dairedir.

Karar aleyhine yapılan itiraz, kararı veren makama verilecek bir dilekçe veya o hususta bir tutanak yazılmak üzere zabıt katibine yapılacak bir beyan ile olur. Tutanak beyanını ve imzayı mahkeme başkanı veya hakim tasdik eder.

Acele hallerde itiraz, incelemeyi yapacak makama da arz olunabilir.

Kararına itiraz olunan makam, itirazı varit görürse o kararı düzeltir. Aksi takdirde hemen ve nihayet üç gün içinde itarazı incelemeye yetkili olan mercie gönderir.

MADDE 300 - İTİRAZ ÜZERİNE İCRANIN TEHİRİ

İtiraz istidasının verilmesi, aleyhine itiraz olunan kararın icrasını tehir etmez.

Şukadar ki kararına itiraz olunan makam veya bu itirazı tetkik edecek merci icranın tehirini emredebilir.

MADDE 301 - İTİRAZIN HASMA TEBLİĞİ VE TAHKİKAT YAPILMASI

İtirazı tetkik edecek merci, yazı ile cevap verebilmesi için itarazı hasma bildirebilir. Bu merci lüzum gördüğü tahkikatın yapılmasını emir veya kendisi ifa edebilir.

MADDE 302 - İTİRAZIN ÜZERİNE KARAR

Kanunda yazılı olan haller müstesna olmak üzere itaraz hakkında duruşma yapılmaksızın karar verilir. Şukadar ki icabında Cumhuriyet müddeiumumisi dinlenir.

İtiraz varit görülürse bunu tetkik eden merci aynı zamanda itirazını mevzuu olan mesele hakkında da karar verir.

MADDE 303 - İTİRAZ ÜZERİNE VERİLEN KARARLAR

(Değişik: 05.03.1973 - 1696/40 md.)

İtiraz üzerine verilen kararlar kesindir. Ancak, merci sanığın tutuklanmasına karar verirse, acele itiraz yoluna gidilebilir.

MADDE 304 - ACELE İTİRAZ USULÜ

Acele itiraz halinde aşağıda yazılı hükümler tatbik edilir:

İtiraz, 33 üncü maddeye göre alakadarın kararı öğrendiği günden itibaren bir hafta içinde olmak lazımdır.

Acelelik kabul edilmese dahi itiraz istidasının onu tetkik edecek mercie verilmesi bu mehlin muhafazasını temin eder.

Hakimler, aleyhine acele itiraz yoluna müracaat olunan kararlarını kendileri değiştiremezler.

 

ÜÇÜNCÜ FASIL

TEMYİZ

MADDE 305 - TEMYİZİ KABİL OLAN VE OLMAYAN HÜKÜMLER

(Değişik: 21.01.1983 - 2789/1 md.)

Ceza Mahkemelerinden verilen hükümler temyiz olunabilir. Ancak, onbeş sene ve ondan yukarı hürriyeti bağlayıcı cezalar ile ölüm cezalarına ait hükümler hiç bir harç ve masrafa tabi olmaksızın Yargıtayca re'sen tetkik olunur.

1. (Değişik: 18.11.1992 - 3842/28 md.) İkimilyon liraya kadar (ikimilyon dahil) para cezalarına dair olan hükümler,

2. (Değişik: 18.11.1992 - 3842/28 md.) Yukarı sınırı onmilyon lirayı geçmeyen para cezasını gerektiren suçlardan dolayı verilen beraat hükümleri,

3. Bu Kanun ile sair kanunlarda kesin olduğu yazılı bulunan hükümler,

Temyiz olunamaz.

Bu suretle verilen hükümler tekerrüre esas olmaz. Ancak haklarında 343 üncü madde hükümleri dairesinde Yargıtaya başvurulabilir.

MADDE 306 - HÜKÜMDEN EVVELKİ KARARLARIN TEMYİZİ

Hükümden evvel verilip hükme esas teşkil eden kararlar dahi hükümle bertaraf temyiz olunabilir.

MADDE 307 - TEMYİZ SEBEBİ

Temyiz ancak hükmün kanuna muhalif olması sebebine müstenit olur.

Hukuki bir kaidenin tabik edilmemesi yahut yanlış tatbik edilmesi kanuna muhalefettir.

MADDE 308 - KANUNA MUHALEFET HALLERİ

Aşağıda yazılı hallerde kanuna mutlaka muhalefet edilmiş sayılır.

1 - Mahkemenin kanun dairesinde teşekkül etmemiş olması,

2 - Hakimlik vazifesine iştirakten kanunen memnu olan bir hakimin hükme iştirak etmesi,

3 - Makbul şüpheden dolayı hakkında ret talebi vakı olupta bu talep kabul olunduğu halde hakimin hükme iştirak etmesi yahut bu talebin kanuna mugayir olarak reddolunması suretiyle hakimin hükme iştirak ettirilmesi,

4 - Mahkemenin kanuna muhalif olarak davaya bakmağa kendini vazifeli veya salahiyetli görmesi,

5 - Cumhuriyet Müddeiumumisi yahut kanunen vücudu lazım diğer şahsın gıyabında duruşma yapılması,

6 - Şifahi bir duruşma neticesi olarak verilen hükümde aleni muhakeme kaidesinin ihlal edilmesi,

7 - Hükmün esbabı mucibeyi ihtiva etmemesi,

8 - Hüküm için mühim olan noktalarda mahkeme karariyle müdafaa hakkının tahdit edilmiş olması.

MADDE 309 - MAZNUNUN LEHİNE OLAN KAİDELERE MUHALEFET

Maznunun lehine olan hukuki kaidelere muhalefet, maznunun aleyhine hükmün bozdurulması için Cumhuriyet Müddeiumumiliğine bir hak vermez.

MADDE 310 - TEMYİZ TALEBİ VE SÜRESİ

(Değişik: 21.05.1985 - 3206/60 md.)

Temyiz talebi, hükmün tefhiminden bir hafta içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt katibine yapılacak beyanla olur. Beyan tutanağa geçirilir ve tutanak hakime tasdik ettirilir.

Hükmün tefhimi sanığın yokluğunda oluşmuşsa bu süre tebliğ tarihinden başlar.

Sulh mahkemelerinin temyizi kabil kararları, yargı çevresi içinde bulundukları asliye ve ağır ceza mahkemeleri nezdindeki Cumhuriyet savcıları tarafından tefhim tarihinden itibaren bir ay içinde temyiz edilebilir.

MADDE 311 - ESKİ HALE GETİRME MÜDDETİ İÇİNDE TEMYİZ MÜDDETİNİN CEREYANI

(Değişik: 08.06.1936 - 3006/1 md.)

Maznun aleyhine gıyaben sadır olan hükümlerde eski hale getirme talebinin müddeti içinde temyiz müddeti de cereyan eder. Maznun, eski hale getirme talebinde bulunur ise bu talebin reddi ihtimalini nazara alarak müddeti içinde istidaname vermek veya zabıt katibine bir beyan yapmakla temyiz talebinde bulunmalıdır. Bu halde temyize taalluk eyliyen işler eski hale getirme talebi hakkında karar verilinciye kadar tehir olunur.

(İkinci Fıkra Mülga : 21.05.1985 - 3206/82 md.) Eski hale getirme talebinden bulunmaksızın temyiz yoluna gidilmiş ise bu muamele; eski hale getirmek talebi hakkından vaz geçmeği gösterir.

MADDE 312 - TEMYİZ İSTİDASININ TESİRİ

(Değişik: 08.06.1936 - 3006/1 md.)

Müddeti içinde verilen temyiz istidası hükmün kat'ileşmesine mani olur. Hüküm, temyiz eden tarafa esbabı mucibesile tefhim edilmemişse temyiz olunduğuna mahkemenin ıttılaından bir hafta içinde tebliğ edilir.

MADDE 313 - TEMYİZ İSTİDASI VE İHTİVA EDECEĞİ NOKTALAR

(Değişik: 08.06.1936 - 3006/1 md.)

Temyiz eden taraf hükmün hangi cihetine itiraz ve neden dolayı bozulmasını taleb etmekte olduğunu temyiz istidasında veya beyanında veyahut layihasında gösterir.

Temyiz için istinad edilen sebeplerde muhakeme usulüne müteallik hukuki bir kaideye mi yoksa kanuni diğer hükümlere mi, muhalefet etmiş olmasından dolayı itiraz olunduğu gösterilir. Birinci halde kanuna muhalif olan vak'alar izah olunur.

MADDE 314 - İHTİYARİ TEMYİZ LAYİHASI

(Değişik: 08.06.1936 - 3006/1 md.)

(Değişik Fıkra: 21.05.1985 - 3206/62 md.) Temyiz dilekçesinde veya beyanında temyiz sebepleri gösterilmemişse temyiz dilekçesi için belirlenen sürenin bitmesinden yahut gerekçeli karar henüz tebliğ edilmemişse tebliğinden itibaren bir hafta içinde hükmü temyiz olunan mahkemeye bu sebepleri ihtiva eden bir layiha da verilebilir. Cumhuriyet savcısı temyiz dilekçesinde, temyiz sebeplerini göstermemiş ise; temyiz isteğinin sanığın lehinde veya aleyhinde olduğunu açıkça belirtmesi gerekir.

Layihanın verilmemesi veya istida veya beyanda temyiz sebeplerinin gösterilmemesi temyiz tetkikatı yapılmasına mani değildir.

Temyiz maznun tarafından yapılmış ise bu layihalar kendisi veya müdafi tarafından imza edilerek verilir.

Müdafii yoksa maznun bu hususta bir zabıt varakası tutulmak üzere zabıt katibine yapacağı bir beyanla esbabı mucibesini dermeyan edebilir. Bu zabıt varakası reis veya hakim tasdik ettirilir.

MADDE 315 - TEMYİZ TALEBİNİN KABULE ŞAYAN OLMAMASINDAN DOLAYI HÜKMÜ VEREN MAHKEMECE REDDİ

(Değişik: 08.06.1936 - 3006/1 md.)

(Değişik Fıkra: 21.05.1985 - 3206/62 md.) Temyiz isteği kanuni sürenin geçmesinden sonra yapılmış veya temyiz edilemeyecek bir hüküm temyiz edilmişse veya temyiz edenin buna hakkı yoksa, hükmü temyiz olunan mahkeme bir karar ile temyiz dilekçesini redder.

Temyiz eden taraf red kararının kendisine tebliğinden itibaren bir hafta Temyiz Mahkemesinden bu hususta bir karar verilmesini taleb edebilir. Bu takdirde dosya Temyiz Mahkemesine gönderilir. Şu kadar ki, bu sebepten dolayı hükmün infazı tehir olunmaz.

MADDE 316 - TEMYİZ İSTİDA VE LAYİHASININ TEBLİĞİ VE CEVABI

(Değişik: 08.06.1936 - 3006/1 md.)

315 inci maddeye göre hükmü veren mahkemece reddedilmiyen temyiz talebine dair istida ve varsa yalnız layihanın bir sureti temyiz talebinde bulunan tarafın hasmına tebliğ olunur. Hasım tarafı bir hafta içinde yazı ile cevabı verebilir.

Temyiz eden tarafın hasmı maznun ise bu hususta bir zabıt varakası tutulmak üzere zabıt katibine yapılacak bir beyanla da cevabını verebilir. Cevap layihası verildikten veya bunun için muayyen müddet bittikten sonra dava dosyası Cumhuriyet Müddeiumumisi tarafından temyiz mahkemesine verilmek üzere Cumhuriyet Başmüddeiumumiliğine gönderilir.

(Ek fıkra: 02.01.2003 - 4778/2.md.) (Değişik: 27.03.2003 – 4829/20.md.) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen tebliğname, hükmü temyiz etmeleri veya aleyhlerine sonuç doğurabilecek görüş içermesi halinde sanık veya müdafii ile müdahil, şahsi davacı veya vekillerine dairesince tebliğ olunur. İlgili taraf tebliğden itibaren yedi gün içinde yazılı olarak cevap verebilir.

(Ek fıkra: 27.03.2003 – 4829/20.md.) Üçüncü fıkra uyarınca yapılacak tebligatlar, Tebligat Kanununun 35 inci maddesine göre ilgililerin dava dosyasından belirlenen son adreslerine yapılmasıyla geçerli olur.

MADDE 317 - YARGITAYCA TEMYİZ İSTEĞİNİN REDDİ

(Değişik: 21.05.1985 - 3206/63 md.)

Yargıtay, süresi içinde temyiz dilekçesinin verilmediğini veya beyanının yapıldığını, hükmün temyiz edilemez olduğunu, temyiz edenin buna hakkı olmadığını görürse, temyiz isteğini reddeder, görmezse incelemesini yapar.

MADDE 318 - AĞIR CEZA HÜKÜMLERİNİN TETKİKİNDE DURUŞMA

Ağır cezaya mütaallik hükümlerde Temyiz Mahkemesi tetkikatını maznunun temyiz istidasındaki talebi üzerine veya dilerse resen duruşma icrası suretiyle yapar. Duruşma gününden maznuna veya talebi üzerine müdafiine haber verilir. Maznun duruşmada hazır olabileceği gibi kendisini vekaletnameyi haiz bir müdafi ile de temsil ettirebilir.

Maznun mevkuf ise bizzat ispatı vücut etmek talebinde bulunamaz.

MADDE 319 - DURUŞMADA USUL

Temyiz Mahkemesinde duruşma raportör aza tarafından işin izahı ile başlar. Bu azanın duruşmadan önce raporunu tanzim ve imza ile dosyaya koymuş olması lazımdır.

Raportör azanın izahatını müteakıp Cumhuriyet Başmüddeiumumisi, maznun ve müdafii iddialarını beyan ve bunları izah için söz alırlar. Bunlar arasında temyizi talep etmiş olan taraf önce dinlenir. Son söz maznunundur.

MADDE 320 - TEMYİZ MAHKEMESİNCE TETKİK EDİLECEK NOKTALAR

Temyiz mahkemesi, temyiz istida ve layihasında irat olunan hususlar ile temyiz talebi usule ait noksanlardan dolayı olmuş ise temyiz istidasında bu cihete dair beyan edilecek vakıalar hakkında tetkikler yapabileceği gibi hükme tesiri olacak derecede kanuna muhalefet edilmiş olduğunu görürse talepte mevcut olmasa dahi bu hususu tetkik eder.

313 üncü maddenin ikinci fıkrasında gösterilen müstenidattan başka temyiz müddeasını teyit için yeniden müstenidat göstermeğe lüzum yoktur.

Bununla beraber böyle müstenidat arzolunmuşsa kabul olunur.

MADDE 321 - TEMYİZ MAHKEMESİNCE HÜKMÜN BOZULMASI

Temyiz Mahkemesi, aleyhine itiraz olunan hükmü hangi cihetten kanuna muhalif görmüşse o cihetten bozar.

Hükmün bozulmasına sebep olan kanuna muhalefet keyfiyeti, bu hükme esas olarak tesbit edilen vakıalarda olmuş ise bu muameleler dahi aynı zamanda bozulur.

MADDE 322 - TEMYİZ MAHKEMESİNCE DAVANIN ESASINA HÜKMEDİLECEK HALLER VE KARAR TASHİHİ

(Değişik: 08.06.1936 - 3006/1 md.)

(Değişik Fıkra: 05.03.1973 - 1696/44 md.) Hükme esas olarak tespit edilen vakıalara tatbikinde kanuna muhalefet edilmesinden dolayı o hüküm bozulmuş ise Yargıtay aşağıda yazılı olan hallerde kendisi davasının esasına hükmeder.

1. Vakıanın daha ziyade aydınlanması gerekmeden beraete veya davanın düşmesine yahut aşağı-yukarı haddi olmayan sabit bir cezaya hükmolunması icabederse,

2. Yargıtay Başsavcılığının iddiasına uygun olarak suçluya kanunda yazılı cezanın en aşağı derecesini uygulamayı uygun görürse,

3. Mahkemece sabit görülen suçun unsurları ve vasfı ve cezası hükümde doğru gösterilmiş olduğu halde sadece kanunun madde numarası yanlış yazılmış ise,

4. Hükümden sonra yürürlüğe giren kanun suçun cezasını azaltmış ve mahkemece suçluya ceza tayininde artırma sebebi kabul edilmemiş veya yeni bir kanun ile fiil suç sayılmamış olmaktan dolayı birinci halde daha az bir cezanın hükmü ve ikinci halde hiç ceza hokmolunmaması gerekirse,

5. Açıkça tespit edilmiş olan suçlunun doğum ve suç tarihlerine göre ceza tayininde gerekli indirme yapılmamış veya yanlış olarak indirme yapılmış ise,

6. Arttırma veya indirme sonu ceza müddeti veya miktarını tayinde maddi hata yapılmış ise,

7. Hükmedilmiş olan ceza yerine Ceza Kanununun 29 uncu maddesince adli tevbih kararı verilmesi icabederse,

8. Ceza Kanununun 29 uncu maddesindeki tertibin gözetilmemesi yüzünden eksik veya fazla ceza verilmiş ise,

9. (Değişik: 21.05.1985 - 3206/64 md.) Harçlar Kanunu ile yargılama giderlerine ilişkin hükümlere ve Avukatlık Kanununa göre düzenlenen ücret tarifesine aykırılık yapılmışsa.

Sair hallerde Temyiz Mahkemesi işi yeniden tetkik ve hükmolunmak üzere hükmü bozulan mahkemeye veya o derecede diğer civar bir mahkemeye gönderir.

Cezayı müstelzim suç daha dun derecedeki bir mahkemenin vazifesi dahilinde ise Temyiz Mahkemesi işi o mahkemeye gönderebilir.

Ceza dairelerinden birinin kararına karşı Cumhuriyet Başmüddeiumumisi, ilamın kendisine verildiği tarihten otuz gün içinde Ceza Umumi Heyetine itiraz edebilir.

Ceza dairelerinin veya Ceza Umumi Heyetinin kararlarına karşı tashihi karar usulü ancak hükmün ve kararın zat ve mahiyetine doğrudan doğruya müessir olmak üzere temyiz istida veya layihasında veya tebliğnamede dermeyan olunan bir hususun ve bunlar haricinde esas hükme müessir noksan ve hataların temyizen nazara alınmıyarak meskutünanh kalması hallerinde caridir.

(Değişik Fıkra: 21.05.1985 - 3206/64 md.) Karar düzeltilmesini istemek yetkisi Cumhuriyet Başsavcısına aittir. Bu talep üzerine Yargıtay incelemesi, asıl ilamı vermiş olan daire veya Genel Kurulca yapılır. Karar düzeltme talebinin; dosyanın mahalline iadesini müteakip hükmün infazı için Cumhuriyet savcılığınca ödeme emri veya davetiyenin hükümlüye tebliği veya yakalama müzekkeresinin infazına başlandığı tarihten, mahalline gönderilmesi gerekmeyen dosyalar için de Cumhuriyet Baysavcılığı tarafında ilgili Cumhuriyet savcılığı aracılığı ile yapılacak tebligattan itibaren bir ay içerisinde yapılması gerekir. Mahalli Cumhuriyet savcısı, bu süre içinde ilgililerin başvurusu üzerine, düşüncesiyle birlikte evrakı gereği takdir edilmek üzere Cumhuriyet Başsavcılığına gönderir. Ancak bu durum infazın geri bırakılmasını gerektirmez. Cumhuriyet Başsavcısı durumu inceleyip düzeltme talebini uygun gördüğü takdirde infazın geri bırakılmasını derhal mahalline bildirir ve ondan sonra gereğini yapar. Mahalli Cumhuriyet savcısı da re'sen Cumhuriyet Başsavcılığına başvurarak karar düzeltme isteğinde bulunabilir. Ancak bu halde bir aylık süre kaydı aranmaz. Karar düzeltme talebi reddelirse bir daha karar düzeltme talebinde bulunulamaz.

MADDE 323 - VAZİFESİZLİK VEYA SALAHİYETSİZLİK SEBEBİYLE BOZULAN HÜKMÜN NEREYE GÖNDERİLECEĞİ

Hüküm, mahkemenin haksız olarak kendisini vazifeli veya salahiyetli görmesinden dolayı bozulmuşsa Temyiz Mahkemesi aynı zamanda işi vazifeli veya salahiyetli mahkemeye gönderir.

MADDE 324 - YARGITAYDA HÜKMÜN TEFHİMİ

(Değişik: 21.05.1985 - 3206/65 md.)

Hüküm, 261 inci madde hükmüne göre tefhim edilir. Bu mümkün olmadığı takdirde duruşmanın bitiminden itibaren bir hafta içinde karar verilir.

MADDE 325 - HÜKMÜN BOZULMASININ DİĞER MAZNUNLARA SİRAYETİ

Hüküm, cezanın tatbikatında kanuna muhalefet edilmesinden dolayı maznun lehine olarak bozulmuşsa ve bozulan cihetlerin temyiz talebinde bulunamamış olan diğer maznunlara da tatbikı kabil olursa bu maznunlar dahi temyiz talebinde bulunmuşçasına hükmün bozulmasından istifade ederler.

MADDE 326 - DAVAYA YENİDEN BAKACAK MAHKEMENİN HAK VE MECBURİYETLERİ

(Değişik: 21.05.1985 - 3206/66 md.)

Yargıtaydan verilen bozma kararı üzerine davaya yeniden bakacak mahkeme, ilgililere bozmaya karşı diyeceklerini sorar.

Sanık veya müdahil ve vekillerine davetiye tebliğ olunamaması veya davetiye tebliğ olunmasına rağmen duruşmaya gelmemeleri nedeniyle bozmaya karşı beyanları tespit edilmemiş olsa dahi duruşmaya devam edilerek dava gıyapta bitirilebilir. Ancak sanık hakkında verilecek ceza, bozmaya konu olan cezadan daha ağır ise herhalde dinlenilmesi gerekir.

Yargıtaydan verilen bozma kararına mahkemelerin ıskar hakkı vardır. Israr üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara uymak mecburidir.

Hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 291 inci maddede gösterilen kimseler tarafından temyiz edilmişse yeniden verilen hüküm, evvelki hükümle tayin edilmiş olan cezadan daha ağır olamaz.

 

DÖRDÜNCÜ KİTAP

 

BİRİNCİ FASIL

MUHAKEMENİN İADESİ VE YAZILI EMİR

MADDE 327 - MAHKUMUN LEHİNE MUHAKEMENİN İADESİ SEBEPLERİ

(Değişik: 08.06.1936 - 3006/1 md.)

Kat'ileşen bir hükümle neticelenmiş olan bir dava aşağıda yazılı hallerde mahkumun lehine olarak muhakemenin iadesi yolile tekrar görülür:

1 - Duruşmada ihticaç olunan ve hükme tesir eden bir vesikanın sahteliği tebeyyün ederse.

2 - Yemin verilerek dinlenmiş olan bir şahid veya ehlihibrenin hükme muessir olacak surette mahkum aleyhine kasd veya ihmal ile hakikat hilafında şahidlikte bulunduğu veya rey verdiği anlaşılırsa.

3 - Bizzat mahkum tarafından sebebiyet verilmiş olan kusur müstesna olmak üzere hükme iştirak etmiş olan hakimlerden biri aleyhine ceza tatbikatını ve kanuni bir ceza ile mahkumiyeti istilzam edecek mahiyette olarak vazifelerini ifada kusur etmişse.

4 - Ceza hükmü, hukuk mahkemesinin bir hükmüne müstenid olup da bu hüküm kat'ileşmiş olan diğer bir hüküm ile bozulmuş ise.

5 - Yeni vakıalar veya yeni deliller dermeyan edilip de bunlar yalnız başına veya evvelce irad edilen delillerle birlikte nazara alındıkları takdirde maznunun beraetini veya daha hafif bir cezayı havi kanun hükmünün tatbiki ile mahkum olmasını istilzam edebilecek mahiyette olursa. Şu kadar ki kabahat hükümleri hakkında ancak evvelce mahkum tarafından öğrenilmemiş olan veya kendi kusurile olmıyarak evvelce irad edilmemiş bulunan vakıalar veya deliller dermeyan olunabilir.

6 – (Ek: 04.02.2003 – 4793/3.md.) Ceza hükmünün, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması. Bu halde, muhakemenin iadesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararının kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde istenebilir. (4793 sayılı Kanunun Geçici 1.maddesine göre; bu bend hükmü, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararları ile bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvurular üzerine verilecek kararlar hakkında uygulanır. Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte kesinleşmiş olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına ilişkin muhakemenin iadesi istemleri, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde yapılır.)

MADDE 327/a. – (Ek: 03.08.2002-4771/7(A)md.) (Mülga: 04.02.2003 – 4793/5.md)

MADDE 328 - İCRANIN TEHİRİ

Muhakemenin iadesi talebi hükmün icrasını tehir etmez. Şukadar ki mahkeme icranın tehir veya tevkifine karar verebilir.

MADDE 329 - MUHAKEMENİN İADESİNE MANİ OLMAYAN HALLER

Hükmün icra edilmiş olması ve hatta mahkumun ölümü muhakemenin iadesi talebine mani olamaz.

Ölüm halinde ölenin karısı veya kocası, usulü, füruu, erkek veya kız kardeşleri muhakemenin iadesi talebinde bulunabilirler.

MADDE 330 - MAHKUMUN ALEYHİNE MUHAKEMENİN İADESİ SEBEPLERİ

(Değişik: 07.06.1937 - 3207/1 md.)

Katileşen bir hüküm ile neticelenmiş olan bir dava aşağıda yazılı hallerde maznun veya mahkumun aleyhine olarak muhakemenin iadesi yolu ile tekrar görülür:

1 - Duruşmada maznunun veya mahkumun lehine ihticaç olunan ve hükme müessir olmuş bulunan bir vesikanın sahteliği tebeyyün ederse;

2 - Yemin verilerek dinlenmiş olan bir şahit veya ehlihibrenin hükme müessir olacak surette maznun veya mahkum lehine kasıt veya ihmal ile hakikat hilafına şahitlikte bulunduğu veya rey verdiği anlaşılırsa;

3 - Hükme iştirak etmiş olan hakimlerden biri aleyhine ceza tatbikatını ve kanuni bir ceza ile mahkumiyeti istilzam edecek mahiyette olarak vazifelerini ifada kusur etmiş ise;

4 - Maznun beraat ettikten sonra suça müteallik itimada şayan bir ikrarda bulunmuş ise.

MADDE 331 - MUHAKEMENİN İADESİ CAİZ OLMAYAN HAL

Kanunun aynı maddesinde münderiç hudut içinde olmak üzere cezanın tadili maksadiyle muhakemenin iadesi caiz değildir.

MADDE 332 – İADE SEBEPLERİNDEN OLAN CEZAYI MUCİP BİR SUÇA İSTİNAT EDEN İADE TALEPLERİNİN KABULÜ ŞARTLARI

Cezayı müstelzim bir suçun vücuduna istinat eden muhakemenin iadesi talebi ancak o suçtan dolayı katileşmiş bir hüküm bulunduğu veya delillerin yokluğundan başka sebepler yüzünden takibat ve tahkikatın icra ve devamı mümkün olamadığı takdirde kabul olunur.

MADDE 333 - İADE TALEBİ HAKKINDA TATBİK OLUNACAK HÜKÜMLER

Kanun yollarına müracaat hakkındaki umumi hükümler muhakemenin iadesi talebi hakkında dahi caridir.

MADDE 334 - İADE TALEBİNİN NELERİ İHTİVA EDECEĞİ VE NASIL YAPILACAĞI

(Değişik: 08.06.1936 - 3006/1 md.)

Muhakemenin iadesi talebi bu talebin kanuni sebeplerile sübut delillerini ihtiva eder.

Maznun veya 329 uncu maddenin ikinci fıkrasında gösterilen kimseler muhakemenin iadesi talebini bir istida ile yahut bu hususta bir zabıt varakası tutulmak üzere mahkeme katibine yapacakları bir beyanla dermeyan edebilir.

MADDE 335 - İADE TALEBİNİN KABULE ŞAYAN OLMADIĞI KARARI VE MERCİİ

Muhakemenin iadesi talebiyle hükmüne itiraz olunan mahkeme bu talebin kabule şayan olup olmadığına karar verir. Temyizi dava üzerine Temyiz Mahkemesince verilmiş olan bir hükmün mevzuunu teşkil eden davanın muhakemesinin iadesi talep olunupta gösterilen sebepler 327 veya 330 uncu maddelerin üçüncü numaralarında yazılı sebeplerden başkaları ise muhakemenin iadesi talebine karar vermek salahiyeti evvelce hükmü temyiz edilmiş bulunan mahkemeye aittir.

Muhakemenin iadesi talebinin kabule şayan olup olmadığına dair olan karar duruşma yapılmaksızın verilir.

(Ek: 03.08.2002-4771/7(B)md.) (Mülga: 04.02.2003 – 4793/5.md)

MADDE 336 - İADE TALEBİNİN KABULE ŞAYAN OLMAMASI SEBEPLERİ VE KABULÜ HALİNDE YAPILACAK MUAMELE

Muhakemenin iadesi talebi kanunda muayyen şekilde dermeyan edilmemiş veya muhakemenin iadesini icap ettirecek kanuni hiç bir sebep gösterilmemiş yahut bunu teyit edebilecek sübut delilleri beyan edilmemiş ise bu talep kabule şayan olmamak noktasından reddedilir.

Aksi halde muhakemenin iadesi talebi, bir diyeceği varsa bildirmek üzere bir mehil tayin edilerek hasım tarafına tebliğ olunur.

MADDE 337 - DELİLLERİN TOPLANMASI

Mahkeme muhakemenin iadesi talebini esas itibariyle kabul ederse icabında delillerin toplanmasını bir naibe veya istinabe hakimine havale eder.

Dinlenecek şahitlere veya ehlihibreye yemin verilip verilmemesini mahkeme takdir eder.

(Değişik Fıkra: 21.05.1985 - 3206/67 md.) Delillerin toplanması sırasında ilgililerin hazır bulunmaları hakkında, hazırlık tahkikatına ilişkin hükümler uygulanır.

Delillerin toplanması bittikten sonra Cumhuriyet Müddeiumumisi ve maznun tayin edilecek mehil içinde mütalaa ve mülahazalarını beyana davet olunur.

MADDE 338 - İADE TALEBİNİN ESASSIZ OLMASINDAN DOLAYI REDDİ, AKSİ TAKDİRDE DURUŞMA

Muhakenenin iadesi talebinde serdolunan iddialar kafi derecede teeyyüt etmez yahut 327 ve 330 uncu maddelerin birinci ve ikinci numaralarında yazılı hallerde işin vaziyetine nazaran bunların evvelce verilmiş olan hükme hiç bir tesiri olmadığı anlaşılırsa muhakemenin iadesi talebi esassız olması noktasından duruşma yapılmaksızın reddedilir.

Aksi halde mahkeme muhakemenin iadesine ve yeniden duruşmanın icrasına karar verir.

MADDE 339 - DURUŞMA YAPILMAKSIZIN İADE TALEBİNİN TETKİKİ

Mahkum vefat etmişse mahkeme yeniden duruşma yapmaksızın ve fakat icabında iktiza eden delilleri topladıktan sonra ya mahkumun beraetine veya muhakemenin iadesinin reddine karar verir.

Sair hallerde dahi mahkeme bu hususta kafi delil varsa yine duruşma yapmaksızın mahkumun derhal beraetine karar verir.

Şukadar ki takibat hukuku amme davasının açılması suretiyle vukubulmuşsa zikredilen karar ancak Cumhuriyet Müddeiumumisinin muvafık mütalaasiyle verilebilir.

Mahkeme beraet karariyle beraber evvelki hükmün iptalini de karar altın alır.

Muhakemenin iadesi talebinde bulunan kimse isterse, masrafı Hazineye ait olmak üzere evvelki hükmün iptali Resmi Gazete ile ilan olunacağı gibi mahkemenin tensibine göre diğer gazetelerle de ilan edilebilir.

MADDE 340 - İADE TALEBİ HAKKINDAKİ KARAR ALEYHİNE ACELE İTİRAZ

(Değişik: 05.03.1973 - 1696/45 md.)

336 ve 338 inci maddeler gereğince verilen kararlara karşı acele itiraz yoluna gidilebilir.

MADDE 341 - YENİDEN DURUŞMA NETİCESİNDE VERİLECEK HÜKÜM

Yeniden yapılacak duruşma neticesinde mahkeme ya evvelki hükmü tasdik eder veya iptal ile dava hakkında yeni baştan hüküm verir.

Muhakemenin iadesi talebi yalnız mahkum tarafından olur yahut mahkumun lehine olarak Cumhuriyet Müddeiumumisi veya 291 inci maddede gösterilen kimseler tarafından yapılırsa yeniden verilecek hüküm evvelki hüküm ile tayin edilmiş olan cezadan daha ağır bir cezayı ihtiva edemez.

MADDE 342 - HAKSIZ ÇIKANDAN ALINACAK PARA CEZASI

(Değişik: 21.05.1985 - 3206/68 md.)

Muhakemenin iadesi talebinde bulunan hükümlü haksız çıkar ve kötü niyetli olursa onbin liradan ellibin liraya kadar ağır para cezası da hükmolunur.

MADDE 343 - YAZILI EMİR İLE BOZMA

(Değişik: 08.06.1936 - 3006/1 md.)

Hakim tarafından ve mahkemelerden verilen ve Temyiz Mahkemesince tetkik edilmeksizin kat'ileşen karar ve hükümlerde kanuna muhalefet edildiğini haber alırsa adliye Vekili, o karar veya hükmün bozulması için Temyiz Mahkemesine müracaat etmesi için Cumhuriyet Başmüddeiumumiliğine yazılı emir verebilir. Bu emirde bozulmayı müstelzim kanuni sebepler gösterilir.

Cumhuriyet Başmüddeiumumisi tebliğnamesine yalnız bu sebepleri yazar ve dosyayı Temyiz Mahkemesine verir.

Temyiz Mahkemesi dermeyan olunan sebepleri varid görürse karar ve hükmü bozar.

Mahkemelerden davanın esasına da şamil olarak verilen hükümlerin bu suretle bozulması alakadar kimseler aleyhine tesir etmez.

Bozulma, bu kimselerin lehine ise aşağıda yazıldığı gibi muamele olunur:

1 - Varid görülen bozma sebepleri mahkum olan kimsenin cezasının tamamile kaldırılmasını müstelzim ise, Temyiz Mahkemesi evvelce hükmolunan cezanın çektirilmemesini kararında ayrıca yazar.

2 - Varid görülen bozma sebepleri mahkum olan kimsenin cezasının tamamile kaldırılmasını müstelzim olmayıp da hafif bir cezanın tatbikını mucib ise, Temyiz Mahkemesi tatbiki iktiza eden cezanın neden ibaret olduğunu da kararında gösterir.

(Değişik fıkra: 21.05.1985 - 3206/69 md.) Eğer bozma davanın esasını halletmeyen mahkeme kararları hakkında ise, yeniden yapılacak inceleme ve araştarma neticesine göre gereken karar verilir.

 

BEŞİNCİ KİTAP

SUÇTAN MAĞDUR OLAN KİMSELERİN DAVAYA İŞTİRAKİ

 

BİRİNCİ FASIL

ŞAHSİ DAVA

MADDE 344 - SUÇUN ŞAHSİ DAVA AÇMAKLA TAKİBİ HALLERİ

Aşağıda yazılı hallerde önce Cumhuriyet Müddeiumumisinin iştirakini tahrike hacet olmaksızın zarar gören kimsel şahsi dava açmak suretiyle suçu doğrudan doğruya takip edebilir:

1 - Ceza Kanununun 191 inci maddesinin son fıkrasında yazılı tehdit.

2 - Ceza Kanununun 193 üncü maddesinin birinci fıkrasında yazılı haneye taarruz.

3 - Ceza Kanununun 195 ve 197 nci maddelerinde yazılı gayrın sırrını ifşa.

4 - Ceza Kanununun 456 ncı maddesinin son fıkrasında ve 459 uncu maddesinin bir numarasında yazılı müessir fiiller.

5. (Değişik: 11.05.1988 - 3445/16 md.) Ceza kanununun 480 ve 482 nci maddelerinde yazılı hakaret ve sövme, (şu kadar ki, bu suçlar Ceza Kanununun 164 ve 166 ncı maddelerinde yazılı mahiyette olursa veya neşir yoluyla veya radyo ve televizyon veya benzeri kitle haberleşme araçlarıyla işlenmişse usulüne göre Cumhuriyet savcıları tarafından takip olunur.)

6 - Ceza Kanununun 516 ncı maddesinin birinci fıkrasında ve 518 inci maddesinde yazılı izrar ve tahrip.

7 - Ticaret Kanununun 64 ve 65 inci maddelerinde yazılı gayri kanuni rekabet.

8 - Hususi nizamlar ve kanunlarda yazılı edebi ve sınai mülkiyetlere ve güzel sanatlar mülkiyetine mütaallik suçlar.

Mağdur olan kimsenin kanuni mümessili varsa şahsi dava açmak ona aittir.

Mağdur bir cemiyet veya şirket olupda hukuk işlerinde bu sıfatla dava açmak ehliyetini haiz ise dava salahiyeti bu cemiyet veya şirketi temsil edenler tarafından kullanılır.

MADDE 345 – BİR SUÇTAN DOLAYI BİRDEN FAZLA KİMSELERİN ŞAHSİ DAVA HAKLARINI NASIL KULLANACAKLARI

Bir suçtan dolayı birden fazla kimselerin şahsi dava açmağa hakları varsa bu haklarını yekdiğerinden ayrı olarak kullanabilirler.

Bununla beraber şahsi dava alakadarlardan biri tarafından açılmışsa diğerleri o davaya girebilirler ve girdikleri zamanda dava ne halde ise ancak o halde iştirak ederler.

İşin esasına ait olsa bile sadır olan bütün kararlar şahsi dava açmamış olan ve aynı vaziyette bulunan alakadarlara karşı dahi maznun lehine tesir eder.

MADDE 346 - AMMENİN MENFAATİ NOKTASINDAN C.M.U.SİNİN DAVA HAKKI

(Değişik: 08.06.1936 - 3006/1 md.)

344 üncü maddede yazılı hallerde alakadarların müracaatı üzerine Cümhuriyet Müddeiumumisinin hukuku amme davasını açabilmesi ancak amme menfaatinin bulunmasına bağlıdır.

MADDE 347 - ŞAHSİ DAVA MUHAKEMESİNDE CUMHURİYET MÜDDEİUMUMİSİNİN VAZİYETİ

Şahsi bir dava üzerine açılan muhakemeye Cumhuriyet Müddeiumumisi iştirake mecbur değildir.

Cumhuriyet Müddeiumumisi işin her halinde ve hüküm katileşinceye kadar bir beyan ile takibata başlayabilir.

Cumhuriyet Müddeiumumisinin kanun yollarından birine müracaat etmesi, takibata başlandığını gösterir. Cumhuriyet Müddeiumumisi takibata başlarsa ondan sonra cereyan edecek muameleler, bu kitabın ikinci faslında yazılı ve mağdur şahsın müdahaleci sıfatiyle müdahalesine müteallik hükümler dairesinde yürütülür.

MADDE 348 - DAVACININ YANINDA MÜDAFİ BULUNDURULMASI VEYA KENDİNİ TEMSİL ETTİRMESİ

Davacı yalnız olarak veya kendisine yardım için yanında bir avukat veya davavekili bulundurarak hazır bulunabileceği gibi vekaletnameyi haiz bir avukat veya davavekili tarafından da temsil edilebilir.

Bu son halde avukat veya davavekiline yapılacak tebligat davacıya yapılmış gibidir.

MADDE 349 - DAVACININ TEMİNAT VERMESİ

Hukuk Muhakemeleri Usulleri Kanunu hükmünce müddeialeyhin talebi üzerine masrafların verilmesi için davacının teminat vermeğe mecbur olduğu hallerde davacı Devlet hazinesine ve maznuna isabet etmesi ihtimali olan masrafların ödenmesi için kefalet vermekle mükelleftir.

Kefalet para veya Devlet esham ve tahvilleri verilmesi suretiyle yapılır.

Kefaletin miktarı ve bunun verilmesi için tayin edilecek mehil ve adli müzaherete nailiyet hakkında, hukuk işlerinde cari hükümler tatbik olunur.

MADDE 350 - ŞAHSİ DAVANIN AÇILMASI

(Değişik: 21.05.1985 - 3206/70 md.)

Şahsi dava, bu hususta bir tutanak düzenlenmek üzere zabıt katibine yapılacak bir beyan ile veya suçun niteliğine göre sulh veya aslilye hakimine verilecek bir dilekçe ile açılır. Beyan ve dilekçenin 163 üncü maddenin ikinci fıkrasında gösterilen şartlara uygun olması gerekir. Dilekçe sanık sayısından bir fazla olarak verilir.

Beyan ve dilekçede, istenen şahsi hakkın neden ibaret olduğu gösterilir.

MADDE 351 - MAZNUNA, MESUL BİLMALE VE MÜDDEİUMUMİYE TEBLİGAT

(Değişik: 08.06.1936 - 3006/1 md.)

Şahsi dava bundan evvelki maddede gösterilen hükümlere uygun olarak açılmış ise tayin edilecek mehil içinde diyeceklerini bildirmek üzere bu beyan veya istida maznuna ve işte mesul bilmal bulunup da onun hakkında dahi dava açılmış ise mesul bilmale ve ıttıla hasıl etmek üzere Cumhuriyet Müddeiumumisine tebliğ edilir.

MADDE 352 - SULH VE ASLİYE HAKİMİNİN VERECEĞİ KARAR

(Değişik: 21.05.1985 - 3206/71 md.)

Sanık ve varsa malen sorumlu olan, cevaplarını bildirdikten veya süre geçtikten sonra sulh veya asliye hakimi duruşmanın açılmasına veya davanın reddine karar verir.

MADDE 353 - DAVANIN AÇILMASI ÜZERİNE YAPILACAK MUAMELE

Bundan sonraki usul muameleleri hukuku amme davasının cereyanına taalluk eden hükümlere uygun olarak yapılır.

Şahsi dava yoliyle takip olunan bir iş ağır ceza işlerini gören mahkemede takip olunan bir cürümle birleştirilemez.

MADDE 354 - ŞAHSİ DAVACININ HAKLARI

Hukuku amme davasında Cumhuriyet Müddeiumumisi nasıl dinlenirse şahsi davada dahi davacı celbolunarak öylece dinlenir. Hukuku amme davasında Cumhuriyet Müddeiumumisine tebliğ edilmek lazımgelen her karar, şahsi davada da davacıya tebliğ olunur.

Şukadar ki celpnameler zabıt katibi tarafından tebliğ edilir.

Davacıya duruşma için tebliğ edilen celpname ile duruşma günü arasında en az bir hafta müddet bulunmalıdır.

Davacı avukatı veya davavekili hakimin müsaadesiyle mahkeme katibinin huzurunda dosyadan malumat alabilirler.

MADDE 355 - ÇAĞRILMASI İCAP EDEN ŞAHİT VE EHLİHİBRENİN TAYİN VE CELP VE DAVETİ

Mahkeme reisi kimlerin şahit ve ehlihibre olarak duruşmaya çağırılmaları icap edeceğini evvelden tayin eder.

Davacı ve maznun ve varsa mesulü bilmal doğrudan doğruya celp ve davet hakkını aynı derecede haizdirler.

MADDE 356 - MAZNUNUN YANINDA MÜDAFİ BULUNDURMASI VEYA KENDİNİ TEMSİL ETTİRMESİ

Maznun yalnız olarak veya kendisine yardım için yanında bir avukat veya davavekili bulundurarak hazır bulunabileceği gibi vekaletnameyi haiz bir avukat veya davavekili tarafından kendisini temsil ettirebilir.

Mahkeme gerek davacının ve gerek maznunun bizzat hazır bulunmalarını emredebilir ve maznun hakkında ihzar müzekkeresi dahi verebilir.

MADDE 357 - MAZNUNUN KARŞILIKLI DAVASI

Şahsi dava açan mutazarrıra karşı maznun muhakemenin bittiği bildirilinciye kadar karşılıklı bir dava ile davacının mahkumiyetini istiyebilir.

Bu takdirde asıl ve karşılıklı davalar birlikte hükmolunur.

Asıl davadan vazgeçilmesi karşılıklı davanın görülüp hükmolunmasına mani olmaz.

MADDE 358 - MAHKÜMİYET KARARİYLE BERABER ŞAHSİ DAVA ÜZERİNE VERİLECEK KARARLAR

Maznun mahkum olursa mahkeme şahsi hak talebi hakkında da hüküm verir.

Şukadar ki zararın vücuduna veya miktarına ait tetkiklerin, duruşmanın uzamasını veya hükmün tehirini mucip olacağı anlaşılırsa mahkeme bu cihet hakkında davacının hukuk mahkemesine müracaat edebileceğine karar vererek hükmünü yalnız ceza tayinine hasredebilir.

MADDE 359 - USUL MUAMELELERİNİN DURDURULMASI

Davanın tahkik ve tetkikından sonra mahkeme sabit addedilen vakıaların bu fasılda münderiç muhakeme usulü tatbik olunmıyacak suçlardan bulunduğunu görürse bu sebepten dolayı usule ait muamelelerin durdurulmasına hükmeder ve dava evrakını Cumhuriyet Müddeiumumiliğine verir.

MADDE 360 - DAVACININ KANUN YOLLARINA MÜRACAAT HAKKI

(Değişik: 08.06.1936 - 3006/1 md.)

Şahsi dava açmakla takib olunan işlerde davacı, hukuku amme davasının açılmasile görülen işlerde Cumhuriyet Müddeiumumisinin müracaat edebileceği kanun yollarına gidebilir.

330 uncu maddede gösterilen muhakemenin iadesi talebleri hakkında da aynı hüküm caridir.

294 üncü madde hükümleri, davacı tarafından yapılan müracaatlarda da tatbik olunur.

Temyiz veya muhakemenin iadesi talebi davacı veya avukatı yahut dava vekili tarafından verilecek bir istida veya bir zabıt varakası tutulmak üzere yapılacak beyanla olur. Bu zabıt varakası reis veya hakime tasdik ettirilir.

316 ncı maddede yazılı olan evrak, hukuku amme davası üzerine takib edilen usulde muayyen şekillere göre Cumhuriyet Müddeiumumisine verilir ve onun tarafından gönderilir.

Temyiz istidası ve varsa layihası temyizi istiyen tarafın hasmına mahkeme katibi tarafından tebliğ edilir.

MADDE 361 - DAVADAN VAZGEÇİLMESİ

(Değişik: 08.06.1936 - 3006/1 md.)

Davacı, hükmün tefhimine kadar davadan vazgeçebilir. Şu kadar ki, Ceza Kanununun 460 ve 489 uncu maddeleri hükmü bakidir.

Cumhuriyet Müddeiumumisinin davaya müdahale ve iştirak etmediği hallerde davacı bizzat duruşmaya gelmez veya bir müdafi tarafından temsil edilmez yahut mahkeme bizzat huzurunu emretmişken duruşmanın herhangi bir celsesinde bulunmaz veyahut mahkeme kendisine bir mehil tayin edip de buna riayet olunmaması şahsi davadan vazgeçmesini intaç edeceği bildirilmiş iken bu mehle riayet etmezse davadan vaz geçmiş sayılır.

Davacı 41 ve 42 nci maddelerde gösterilen şartlar dairesinde gıyabında verilen hükmün tebliğinden bir hafta içinde eski hale getirme talebinde bulunabilir.

MADDE 362 - VAZGEÇİLEN DAVANIN AÇILAMIYACAĞI

Vazgeçilen dava bir daha açılamaz.

MADDE 363 - MİRASÇILARIN TAKİP HAKKI

Davacı ölürse mirasçıları takibata devam edebilir.

Ceza Kanununun hakaret ve sövme fiilleri hakkındaki hükümleri mahfuzdur.

MADDE 364 - VAZGEÇMENİN TEBLİĞİ

Davadan vazgeçilmesi, maznun ve mesulü bilmale tebliğ olunur.

 

İKİNCİ FASIL

MÜDAHALE YOLİLE DAVA

MADDE 365 - HUKUKU AMME DAVASINA İLTİHAK

(Değişik: 07.06.1937 - 3207/1 md.)

Suçtan zarar gören her şahıs tahkikatın her halinde müdahale yolu ile hukuku amme davasına iltihak edebilir.

Bu suretle amme davasına iltihak edenler şahsi haklarını da isteyebilirler.

MADDE 366 - MÜDAHALE USULÜ

(Değişik: 08.06.1936 - 3006/1 md.)

Müdahale, merciine verilecek bir istida veya zabıt varakası tutulmak üzere zabıt katibine yapılacak bir beyanla olur. Bu zabıt varakası reis veya hakime tasdik ettirilir.

Bu merci Cumhuriyet Müddeiumumisini dinledikten sonra davaya müdahale talebinin kabule şayan olup olmadığına karar verir

Davaya müdahale eden kefalet vermekle mükellef değildir.

MADDE 367 - DAHİLİ DAVANIN HAİZ OLDUĞU HAKLAR

Müdahale talebi kabul edildiği anda dahili dava olan kimse şahsi dava müddeisinin haiz olduğu aynı haklardan istifade eder.

MADDE 368 - MÜDAHALENİN DAVAYI DURDURAMAYACAĞI

Müdahale davayı durdurmaz.

Tarihi tayin edilmiş olan duruşma ve muhakeme usulüne mütaallik sair muameleler -vaktin darlığından dolayı davaya dahil olan kimse celbolunamıyacak veya haberdar edilmiyecek olsa bile- muayyen günde yapılır.

MADDE 369 - MÜDAHALEDEN EVVELKİ KARARLARA DAHİLİ DAVANIN İTİRAZI

Müdahaleden evvel sadır olup da Cumhuriyet Müddeiumumisine tebliğ edilen kararların dahili davaya tebliğine ihtiyaç yoktur.

Bu karar aleyhine kanun yoluna müracaat için Cumhuriyet Müddeiumumisinin tabi olduğu mehlin geçmesiyle davaya dahil olan dahi müracaat hakkını kaybeder.

MADDE 370 - HÜKMÜN DAHİLİ DAVAYA TEBLİĞİ

(Değişik: 08.06.1936 - 3006/1 md.)

Davaya dahil olan kimse veya mümessili son tahkikata gelmezse sadır olacak hüküm davaya dahil olan kimseye tebliğ olunur.

MADDE 371 - DAHİLİ DAVANIN KANUN YOLUNA MÜRACAATI

(Değişik: 08.06.1936 - 3006/1 md.)

Davaya dahil olan şahıs Cumhuriyet Müddeiumumisine bağlı kalmaksızın kanun yoluna müracaat edebilir.

Kabul olunmıyan karar, davaya müdahale edenin müracaatı üzerine bozulursa Cumhuriyet Müddeiumumisi işi yeniden takibe mecburdur.

MADDE 372 - MÜDAHALENİN HÜKÜMSÜZ KALMASI

Davaya dahil olan kimse vazgeçerse müdahale hükümsüz kalır.

 

ALTINCI KİTAP

MUHAKEMENİN İDARESİ VE MÜZAKERE USULÜ

 

BİRİNCİ FASIL

DURUŞMA CELSELERİNİN ALENİYETİ VE İNZIBATI

MADDE 373 - DURUŞMANIN ALENİYETİ VE GİZLİ YAPILABİLECEĞİ HALLER

(Değişik Birinci Fıkra: 05.03.1973 - 1696/47 md.) Duruşma herkese açıktır. Ancak genel ahlakın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hallerde duruşmanın bir kısmının veya tamamının gizli olmasına mahkeme karar verebilir.

Duruşmanın gizli olması kararı ve sebepleri aleni olarak tefhim olunacağı gibi dahi herhalde aleni tefhim olunur.

MADDE 374 - ALENİYETİN KALDIRILMASI HAKKINDAKİ DURUŞMANIN GİZLİLİĞİ

Yukardaki maddede gösterilen hallerde aleniyetin kaldırılması talebine dair yapılacak duruşma talep üzerine veya mahkemece tensip olunursa gizli olur.

MADDE 375 - MECBURİ GİZLİLİK

On beş yaşını henüz bitirmemiş olan çocuklara ait duruşma mutlaka gizli olur.

Hüküm dahi gizli tefhim olunur.

MADDE 376 - GİZLİLİK KARARININ VE SEBEPLERİNİN YAZILMASI

Aleniyetin kaldırılması kararı, sebepleriyle beraber zapta yazılır.

MADDE 377 - GİZLİ DURUŞMALARDA BULUNABİLME MÜSAADESİ

(Değişik: 05.03.1973 - 1696/48 md.)

Gizli yapılan duruşmalarda mahkeme bazı kimselerin hazır bulunmasına müsaade edebilir. Bu halde başkan, bunlara duruşmanın gizli olmasını gerektiren keyfiyetlerin açıklanmamasını tembih eder.

Gizli yapılan duruşmalarda icra kılınan muhakemenin yayımı yasaktır.

Açık duruşmalarda cereyan eden muhakeme milli güvenliğe veya genel ahlaka veya kişilerin haysiyet, şeref ve haklarına dokunacak veya suç işlemeye kışkırtacak mahiyette ise mahkeme bunları önlemek amacı ile ve bu amacın gerektirdiği ölçüde muhakemenin kısmen veya tamamen yayınlanmasını yasaklar ve kararını açık olarak tefhim eder.

(Değişik Fıkra: 21.05.1985 - 3206/79 md.) Açık ve gizli muhakemeleri yasağa aykırı olarak yayınlayanlar beşyüzbin liradan ikimilyon liraya kadar ağır para cezası ile cezalandırılır.

Bu madde hükmü hukuk muhakeme usullerinde dahi caridir.

MADDE 378 - DURUŞMA İNZIBATI

Duruşmanın inzıbatı reise aittir.

Duruşmanın inzıbatını bozan her şahsı reis, muhakeme salonundan çıkartır.

Reis muhakemede bulunması muvafık görülmiyen küçüklerin muhakeme salonundan bulunmalarına müdaade etmez.

MADDE 379 - İNZIBATI CEZALAR

Muhakeme sırasında bir kimse mahkemeye karşı münasip olmıyan bir kavil veya fiilde bulunursa reis tarafından mahkeme karariyle derhal tevkifhaneye gönderilir ve yirmi dört saat içinde sorguya çekilerek inzıbatı mahiyette olmak üzere bir haftaya kadar hafif hapis veya yirmi beş liraya kadar hafif para cezasiyle cezalandırılmasına mahkemece karar verilir. Bu karar kat'idir.

(Ek Fıkra: 07.01.1981 - 2369/9 md.) 378 inci madde uyarınca duruşma salonundan çıkarılan veya bu maddenin birinci fıkrasına göre tutuklanan kimse sanık veya müdahil ise, sonra gelen oturumda da duruşmayı önemli ölçüde aksatacak davranışlara devam edeceği anlaşılır ve hazır bulunması gerekli görülmezse yokluğunda duruşmaya devam olunmasına mahkemece karar verilebilir. Bu karar, esasa ilişkin iddia ve savunmanın yapılmasına engel olacak biçimde uygulanamaz.

MADDE 380 - DURUŞMA SIRASINDA İŞLENEN SUÇ HAKKINDAKİ MUAMELE

Bir kimse duruşma esnasında bir suç işlerse mahkeme vakıayı tesbit ve bu hususta tanzim edeceği zabıt varakasını salahiyetli makama gönderir lüzum görürse failin tevkifine de karar verir.

 

İKİNCİ FASIL

MÜZAKERE VE REY VERME USULÜ

MADDE 381 - DURUŞMA VE KARARLARDA BULUNABİLECEK HAKİMLER

Duruşma ve kararlarda kanunun tayin ettiği adedde hakimlerin bulunması şarttır.

Bir celsede bitmeyecek duruşmalarda mazereti dolayısiyle bulunmaması ihtimali olan azanın yerine geçmek ve reye iştirak etmek üzere ihtiyat aza bulundurulabilir.

MADDE 382 - MÜZAKEREYE İŞTİRAK EDECEK HAKİMLER

Müzakerede ancak hükme iştirak edecek hakimler bulunur.

Reis, mahkeme nezdinde staj yapmakta olan hukuk mezunlarının müzakere sırasında hazır bulunmalarına müsaade edebilir.

MADDE 383 - MÜZAKERENİN İDARESİ

Müzkerenini idaresi ve hallolunacak meselelerin tertibi reise aittir.

REYE İŞTİRAK MECBURİYETİ

MADDE 384 –

Bir mesele hakkında ekalliyette kaldığından bahisle bir hakim reye iştirakten imtina edemez.

MADDE 385 - REYLERİN DAĞILMASI HALİNDE EKSERİYETİN TEMİNİ

Reyler dağılırsa maznunun en ziyade aleyhine olan rey, ekseriyet hasıl oluncaya kadar kendisine daha yakın olan reye ilave olunur.

Reis kıdemsiz azadan başlayarak ayrı ayrı rey toplar ve en sonra kendi reyini verir.

 

YEDİNCİ KİTAP

HUSUSİ MUHAKEME USULLERİ

 

BİRİNCİ FASIL

SULH HAKİMLERİNİN CEZA KARARNAMELERİ

MADDE 386 - DURUŞMASIZ CEZA KARARNAMELERİ

(Değişik: 05.03.1973 - 1696/49 md.)

(Değişik Birinci ve İkinci Fıkralar: 07.01.1981 - 2369/10 md.)

Sulh mahkemelerinin görevi içinde bulunan suçlara sulh hakimi, duruşma yapmaksızın bir ceza kararnamesi ile karar verebilir.

Bu ceza kararnamesi ile ancak hafif veya ağır para cezasına veya nihayet üç aya kadar hafif hapis veya bir meslek ve sanatın icrasının tatiline veya müsadereye yahut bunlardan bir kaçına veya hepsine hükmedebilir.

Ceza kararnamesiyle hükmedilecek hafif hapis cezası yerine "Cezaların İnfazı hakkında Kanun" gereğince para cezası da hükmolunabilir.

MADDE 387 - DURUŞMA YAPILMAMASININ MAHZURLU GÖRÜLMESİ

Sulh hakimi evvel emirde duruşma yapmaksızın ceza tertibini mahzurlu görürse işin duruşması için bir gün tayin eder.

MADDE 388 - KARARNAMEDE YAZILMASI LAZIM GELEN HUSUSLAR

Ceza kararnamesi tertip edilmiş olan cezadan başka işlenmiş olan suçu, tatbik edilen kanun maddelerini sübut delillerini ve kararnamenin tebliği tarihinden itibaren sekiz gün içinde sulh mahkemesine bir istida takdimi veya bu hususta bir zabıt varakası yapılmak üzere mahkeme katibine yapılacak bir beyan ile itiraz olunabileceği ve aksi halde ceza kararnamesinin icra edileceğini ihtiva eder. Bu zabıt varakası hakime tasdik ettirilir.

Mahkum müddet bitmeden evvel itirazından vaz geçebilir.

MADDE 389 - İTİRAZ OLUNMAYAN CEZA KARARNAMELERİNİN KAT'İLEŞMESİ

Muayyen müddeti içinde aleyhine itiraz olunmayan ceza kararnameleri kat'ileşir.

MADDE 390 - CEZA KARARNAMESİNE İTİRAZ

(Değişik: 05.03.1973 - 1696/50 md.)

Ceza kararnamesi ile hafif hapis cezasına hükmedilmişse itiraz üzerine duruşma yapılır. Şu kadar ki, sanık duruşmadan evvel itirazından vazgeçerse duruşmaya mahal kalmaz.

Duruşmada sanığı müdafii temsil edebilir. Hakim itiraz üzerine vereceği hükümde evvelki karar ile bağlı değildir.

(Değişik Fıkra: 07.01.1981 - 2369/11 md.) Ceza kararnamesiyle hafif veya ağır para cezasına ya da muayyen bir meslek veya sanatın tatiline veya müsadereye yahut bunlardan birkaçına veya hepsine hükmedilmişse itiraz üzerine asliye mahkemesi başkan veya hakimi 301, 302 ve 303 ncü madde hükümlerine göre itirazı inceler. Bu halde itiraz dilekçesinin verilmesi, aleyhine itiraz olunan ceza kararnamesinin icrasını durdurur.

MADDE 391 - İTİRAZIN REDDİ

Maznun, mazereti olmaksızın duruşmaya gelmez ve bir müdafi de göndermezse tetkika hacet kalmaksızın itiraz reddolunur.

Ceza kararnamesi aleyhine itiraz müddetini geçirmesinden dolayı eski hale getirme talebi kabul edilmiş olan maznunun duruşmaya gelmemesi sebebiyle itirazı reddolunmuşsa buna karşı bir daha eski hale getirme talebinde bulunamaz.

 

İKİNCİ FASIL

MÜSADERE USULÜ

MADDE 392 - MÜSADERE TALEBİNİN MERCİİ

(Değişik: 08.06.1936 - 3006/1 md.)

(Değişik :21.05.1985 - 3206/73 md.) Ceza Kanunun 36 ncı maddesi ile diğer maddelerine ve hususi kanunlar hükmüne göre belirli eşyanın müsaderesi veya imhası yahut kullanımdan kaldırılması gerekli olan hallerde, kamu davası açılmamış veya kamu davası açılmış olup da esasla beraber bu hususta bir karar verilmemişse bu tedbirlerin her türlü takiplerden ayrı olarak alınması için Cumhuriyet savcısı veya davacı tarafından yapılacak talep esas davayı görmekle yetkili mahkemeye verilir.

Suç mevzuu olmayıp munhasıran müsadereye tabi bulunan eşyanın müsaderesine sulh hakimi tarafından duruşma yapılmaksızın, karar verilir. Bu karar aleyhine alakadarlar acele itiraz yoluna müracaat edebilirler.

MADDE 393 - MÜSADERE DURUŞMASI VE KARAR HAKKINDAKİ HÜKÜMLER

Duruşma ve karar hakkında duruşmaya müteallik hükümler tatbik olunur.

Müsadere veya imha olunacak yahut istimalden kaldırılacak eşya üzerinde hakkı olan kimseler de mümkünse duruşmaya davet olunur. Bunlar maznunun haiz olduğu hakları kullanabilirler ve vekaletnameyi haiz bir müdafi ile kendilerini temsil ettirebilirler.

Davete icabet etmemeleri muameleleri tehir etmez ve hükmün verilmesine mani olmaz.

MADDE 394 - MÜSADERE KARARINA KARŞI KONUN YOLLARINA MÜRACAAT HAKKINI HAİZ OLANLAR

(Değişik: 08.06.1936 - 3006/1 md.)

Müsadere hükümlerine karşı Cumhuriyet Müddeiumumisi, davacı ve 393 üncü maddede muayyen olan kimseler için kanun yolları açıktır.

 

SEKİZİNCİ KİTAP

CEZALARIN İNFAZI VE MUHAKEME MASRAFLARI

 

BİRİNCİ FASIL

CEZALARIN İNFAZI

MADDE 395 - İNFAZIN ŞARTI

Mahkumiyet hükümleri kat'ileşmedikçe icra olunamaz.

MADDE 396 - İNFAZIN NEYE MÜSTENİT OLACAĞI VE KİMİN TARAFINDAN TAKİP EDİLECEĞİ

Cezanın infazı mahkemeden verilen ve aslına mutabık ve icrası kabil olduğu reis veya hakim tarafından tasdik edilen hüküm fıkrası sureti üzerine Cumhuriyet Müddeiumumisi tarafından takip olunur.

MADDE 397 – 398 - (Mülga : 09.07.1953 - 6123/3 md.)

MADDE 399 - HÜRRİYET TAHDİD EDEN CEZALARIN TEHİRİ SEBEPLERİ

(Değişik: 08.06.1936 - 3006/1 md.)

Akıl hastalığına tutulan mahkumlar hakkında hürriyeti bağlayıcı cezanın infazı iyileştikten sonraya bırakılır.

Diğer bir hastalık dahi hürriyeti bağlayıcı bir cezanın infazı halinde mahkumun hayatı için kat'i bir tehlike teşkil ediyorsa bu hastalıkta dahi aynı hüküm tatbik olunur.

Hürriyeti bağlayıcı bir cezanın infazı, gebe olan veya doğurduğu tarihten altı ay geçmemiş bulunan kadınlar hakkında geri bırakılır. Çocuk ölmüş veya anasından başka birine verilmiş olursa doğumdan itibaren iki ay geçince ceza infaz olunur.

MADDE 400 - MAHKÜMUN TALEBİYLE İNFAZIN TEHİRİ

Ağır hapisten maada iki sene ve daha aşağı müddetle hürriyeti tahdit eden cezaların derhal infazı, mahkum veya ailesi için mahkumiyetin gayesi haricinde ağır bir zarara mucip olacağı anlaşılırsa mahkumun talebi üzerine cezanın infazı tehir olunabilir. Tehir müddeti dört ayı geçemez.

Tehir talebinin tervici bir teminat gösterilmesine veya diğer bir şarta talik edilebilir.

MADDE 401 - CEZASINI ÇEKMEYE GELMEYEN VEYA KAÇACAĞINDAN ŞÜPHE EDİLEN HÜKÜMLÜLERE YAPILACAK İŞLEM

(Değişik: 21.05.1985 - 3206/74 md.)

Hükümlü cezasını çekmek göere yapılan davete rağmen gelmez veya kaçacağı hakkında şüphe uyandırır veya kaçar veya saklanırsa Cumhuriyet savcısı hürriyeti bağlayıcı cezanın infazını sağlamak için bir yakalama müzekkeresi verir.

MADDE 402 - HÜKMÜN TEFSİRİNDE VEYA CEZANIN İNFAZINDA TEREDDÜT

Bir mahkumiyet hükmünün tefsirinde veya tayin olunan cezanın hesabında tereddüt edilir yahut cezanın kısmen veya tamamen infazı lazım gelmeyeceği iddia olunursa bu bapta mahkemeden bir karar istenir.

399 uncu madde dairesinde cezanın tehiri talebinin reddi aleyhinde vukubulan muhalefetlerde aynı hüküm caridir.

Bu müracaatlar cezanın infazını tehir etmez. Şukadar ki mahkeme infazın tehirini veya tatilini emredebilir.

MADDE 403 - BİRDEN FAZLA HÜKÜMLERDEKİ CEZALARIN CEM'İ

Bir kimse hakkında başka başka kat'ileşmiş hükümler verilir ve mahkemece cezaların içtimaı kaidesinin tatbik edilmemiş olduğu görülürse Ceza Kanununun bu hususa müteallik ahkamı dairesinde bir ceza tayini için mahkemeden karar istenir.

MADDE 404 - HASTAHANEDE GEÇEN MÜDDETİN CEZAYA MAHSUBU

Cezanın infazına başladıktan sonra hastalık münasebetiyle mahkumun hapishane hastahanesinden başka bir hastahaneye kaldırılması halinde hastahanede geçirdiği müddet, cezadan indirilir.

Şukadar ki cezanın infazını tatil için mahkum hastalığını kendisi vücuda getirmişse bu hükümden istifade edemez.

Bu son halde Cumhuriyet Müddeiumumisi mahkemeden bir karar almakla mükelleftir.

MADDE 405 - İNFAZ SIRASINDA VERİLECEK KARARLARIN MERCİİ VE USULÜ

Cezanın infazı sırasında mahkemeden alınması lazımgelen kararla (402-404 üncü maddeler) duruşma yapılmaksızın verilir. Karar verilmeden evvel iddiaları neticesini bildirmek üzere Cumhuriyet Müddeiumumisi ve mahkuma müsaade olunur.

403 üncü madde mucibince cezaların içtimaı kaidesi veçhile bir ceza tayini lazım geldiğinde bu bapta hüküm vermek salahiyeti, en ağır neviden cezayı hükmetmiş olan, ve eğer cezalar aynı neviden ise en fazla cezayı hükmetmiş bulunan ve fakat bu halde birden fazla mahkemeler salahiyetli ise son hükmü vermiş olan mahkemeye aittir. Hükümlerden biri doğrudan doğruya Temyiz Mahkemesinden verilmiş ise içtima kaidesinin tatbikı salahiyeti Temyiz Mahkemesine aittir.

Temyiz Mahkemesinden başka mahkemeler tarafından verilmiş olan bu kararlar aleyhine acele itiraz yoluna müracaat olunabilir.

 

İKİNCİ FASIL

MUHAKEME MASRAFLARI

MADDE 406 - MAHKEME MASRAFLARININ TAYİNİ

(Değişik: 08.06.1936 - 3006/1 md.)

Hükümler ve kararnamelerle tahkikatın düşmesine dair olan kararlar muhakeme masraflarının dahi kime tahmil olunacağını tayin eder.

Masrafların miktarile iki taraftan birinin diğerine ödemesi lazımgelen paranın miktarını hakim veya reis tayin eder. Şahsi hakların tahsiline dair olan kararların infazı icra ve iflas Kanunu hükümlerine tabidir.

(Değişik : 21.05.1985 - 3206/75 md.) Devlete ait mahkeme masraflarına ilişkin kararlar Harçlar Kanunu hükümlerine göre infaz olunur.

MADDE 407 - MAHKUMUN MÜKELLEFİYETİ

(Değişik: 08.06.1936 - 3006/1 md.)

Mahkumiyet halinde hukuku amme davasının hazırlanması masrafları da dahil olmak üzere bütün masraflar mahkuma tahmil olunur. Hüküm kat'ileşmeden mahkum ölürse mirasçıları masrafları ödemekle mükellef değildir.

MADDE 408 - BİRDEN FAZLA SUÇLARDA KISMEN MAHKUMİYETTE VE BİR SUÇTA BİRDEN FAZLA KİMSELERİN MAHKUMİYETİNDE MASRAFLAR

Birden fazla suçlardan dolayı aleyhinde takibat yapılmış olan kimse bunların bir kısmından mahkum olmuş ise beraet ettiği suçların duruşmasının icap ettirdiği masrafları ödemekle mükellef değildir.

Aynı suçtan dolayı müşterek fail olmak üzere mahkum olanlar muhakeme masrafından birbirine müteselsilen kefil olarak mes'uldürler.

Ancak ceza infazının ve tevkifin intaç ettiği masraflara bu hüküm tatbik olunmaz.

MADDE 409 - BERAAT HALİNDE MASRAF

(Değişik Birinci Fıkra: 21.05.1985 - 3206/76 md.) Beraatına karar verilen kimse ancak kendi kusurundan ileri gelen masrafı vermeye mahkum olur.

Bir kimsenin evvelce ödemek mecburiyetinde kaldığı masraflar Devlet Hazinesine tahmil olunabilir.

MADDE 410 - KARŞILIKLI HAKARET DAVALARINDA MASRAF

Birbirine haraket ve sövme davalarındaki taraflardan birinin veya her ikisinin cezalarının düşmesi, bunlardan birinin veya her iki tarafın masrafları ödemeğe mahkum olmalarına mani olmaz.

MADDE 411 - CÜRÜM UYDURMA VE İFTİRA GİBİ HALLERDE MASRAF

(Değişik: 08.06.1936 - 3006/1 md.)

Cürüm uydurma veya iftira suretile yahut ağır bir kayıdsızlıkla yalan ihbarda bulunup da velevki adliye haricinde olsun bir tahkikat icrasını tahrik etmiş olan kimse mahkemece dinlendikten sonra bu tahkikatın Devlet hazinesine veya maznuna iras ettiği masrafları ödemeğe mahkum edilebilir.

(İkinci Fıkra Mülga : 21.05.1985 - 3206/82 md.)

Hazırlık tahkikatı neticesinde hukuku amme davasının açılmasına mahal görülemediği takdirde bu hususta verilecek karar Cumhuriyet Müddeiumumisinin talebi üzerine sulh hakimi tarafından verilir.

Bu husustaki karar aleyhine acele itiraz olunabilir.

MADDE 412 - ŞAHSİ DAVADAN VAZ GEÇME HALİNDE MASRAF

Doğrudan doğruya şahsi hukuk talebi üzerine yapılan takibatta davacının vaz geçmesinden dolayı takibatın düşmesine karar verilirse masraflar davacıya yükletilir.

MADDE 413 - ŞAHSİ DAVA ÜZERİNE MAHKUMİYET HALİNDE MASRAF

Şahsi dava üzerine görülen işlerde mahkum davacı tarafından yapılan lüzumlu masrafları ödemeğe de mahkum olur.

Davacının şahsi hukukuna kısmen hükmolunmuş ise mahkeme, muhakemenin icap ettirdiği masraflarla davacı ve maznunun ödemek ıztırarında kaldıkları masrafları bu nispette taksim eder.

(Değişik : 21.05.1985 - 3206/77 md.) Sanığın beraatına, davanın düşmesine veya reddine karar verilirse sanığın ödemek mecburiyetinde kaldığı masraflar davacıya yükletilir.

Bir davada birden fazla davacı ve birden fazla maznun bulunursa masrafların ödenmesinde bunlar birbirlerine müteselsilen kefil olarak mesuldürler.

Bu maddede bahsedilen masraflar, şahsi hukukun isbatı zımnında mecburi seyahat için sarfedilen veya şahit ve ehlihibreye verilecek olan masraf ve tazminatı dahi ihtiva eder. Avukat ve dava vekilleri ücretleri dahi böyledir.

MADDE 414 - ŞAHSİ DAVA İLE HUKUKU AMME DAVASI İKAMESİ NETİCESİNDEKİ MASRAFI

(Değişik: 08.06.1936 - 3006/1 md.)

(Değişik : 21.05.1985 - 3206/78 md.) 168 inci maddede beyan olunan halde kamu davası açılıp da neticede sanığın beraatına, davanın düşmesine veya reddine karar verilirse, dilekçe veren hakkında 413 üncü maddenin ikinciden beşinciye kadar olan fıkralarındaki hükümler uygulanır.

Bununla beraber mahkeme veya hakim halin icabına göre müstedinin kısmen veya tamamen masraftan mesul olmamasına karar verir. Mahkeme veya hakim masraflar hakkında karar vermezden evvel müstediyi dinler, meğerki müstedinin davaya dahil olmak hakkı olmıya.

MADDE 415 - KANUN YOLLARINA MÜRACAAT NETİCESİNDE MASRAF

Kanun yollarından birine müracaat eden taraf, bu müracaatı geri almasından veya reddolunmasından ileri gelen masrafları öder. Kanun yollarına müracaat eden Cumhuriyet Müddeiumumisi ise maznunun ödemek mecburiyetinde bulunduğu masraflar Devlet Hazinesine yükletilir.

Kanun yoluna müracaat edenin talebi kısmen kabul olunmuş ise mahkeme münasip gördüğü veçhile masrfları taksim eder.

Kat'ileşmiş bir hüküm ile neticelenen bir duruşma hakkındaki muhakemenin iadesi talebinden ileri gelen masraflar hakkında dahi aynı hüküm caridir.

Eski hale getirme talebinden doğan masraflar hasım tarafının esassız muhalefetinden hasıl değilse, bu talebi dermeyan edene yükletilir.

 

DOKUZUNCU KİTAP

MEMNU HAKLARIN İADESİ

MADDE 416 – MERCİ

Memnu hakların iadesi istidası mahkumun ikametgahı olan yerin tabi bulunduğu ağır ceza işlerini gören mahkemeye verilir.

MADDE 417 - İSTİDAYA RAPTOLUNACAK EVRAK

İstidaya aşağıda yazılı evrak raptolunur:

1 - Mahkumiyeti gösteren kararın sureti,

2 - Müsted'inin mahkum olduğu cezanın infaz edildiğini veya kanuni sebeplerden dolayı düştüğünü ve tarihlerini ve mahkeme masraflariyle hükmolunmuş ise şahsi hakların ödendiğini müsbit evrak,

3 - Mahkum olduğu cürümden pişman olduğunu ihsas edecek surette hüsnü hali görüldüğüne dair vesikalar.

MADDE 418 - TETKİK VE KARAR

Mahkeme bu istida üzerine arasından birini raportör tayin eder. Raportör aza mahkumun adli sicil kayıtlarını celp ile beraber lüzum gördüğü malumatı toplar ve Ceza Kanununun 122 ve 123. maddelerinde yazılı müddetlerin geçip geçmediğini hesap ettikten sonra evrakı Cumhuriyet Müddeiumumiliğine verir.

Mahkeme Cumhuriyet Müddeiumumisinin delili mütaleanamesi üzerine duruşma yapmaksızın kararını verir. Bu karar aleyhine temyize müracaat olunabilir.

MADDE 419 - RET KARARI VE TALEBİN TEKRARI

İstida reddedilirse ret kararının kat'ileştiği tarihten itibaren Ceza Kanununun 122 ve 123 üncü maddelerinde yazılı müddetler yeniden geçmedikçe memnu hakların iadesi tekrar istenemez.

İstidanın reddi bazı evrakın noksan olmasından yahut yolunda tanzim edilmemesinden ileri gelmiş ise iade her zaman yeniden istenebilir.

MADDE 420 - İADE KARARININ İLANI

Memnu hakların iadesine dair olan karar kat'ileştikten sonra müsted'i isterse Resmi Gazete ile ilan olunur.

 

SON MADDELER

MADDE 421 - BU KANUNA GÖRE AĞIR CEZA İŞLERİ

(Değişik: 12.06.1979 - 2248/7 md.)

Bu Kanuna göre ağır ceza işlerinden maksat, ölüm ve ağır hapis ve on seneden fazla hapis cezalarını gerektiren cürümlere ilişkin davalardır.

MADDE 422 - İLGA EDİLEN KANUNLAR

(Değişik Birinci Fıkra: 21.05.1985 - 3206/79 md.) Ağır cezayı gerektiren suçüstü hallerinde bu Kanunun hükümleri uygulanmak şartıyla, vali, kaymakam ve nahiye müdürlerinin memuriyet görevlerinden doğmayan veya memuriyet görevinin yapıldığı sırada işlenmeyen şahsi suçlarından dolayı haklarında umumi hükümlere göre tahkikat yapılması; nahiye müdürlerinin mensup oldukları ilçe, kaymakamların mensup oldukları il ve valilerin bulundukları il'e en yakın il Cumhuriyet savcısına aittir. Bu madde hükmüne dahil suçlarda son tahkikat yapmaya, hazırlık tahkikatının yapıldığı yerin görevli mahkemesi yetkilidir.

5 recep 1296 tarihli usulü muhakemati cezaiye kanunu muvakkati ve zeyilleri mülgadır.

Temyiz teşkilatına dair olan kanunun hükmü bakidir. Ceza Kanununun mevkii mer'iyete vaz'ına mütaallik 825 numaralı kanunun 29 uncu maddesinin temyiz kabiliyeti hakkındaki hükmü bu kanuna göre cari olmak üzere diğer hükümleri bakidir.

Sulh Hakimleri Kanunu ile tadil ve zeyillerinin ceza muhakemesi usulüne ait hükümleri mülgadır.

MADDE 423 – TATİL

(Değişik: 28.06.1938 - 3515/1 md.)

Ceza işlerini gören makam ve mahkemeler her sene temmuzun 20 sinden Eylülün beşine kadar tatil olunur. (karş.:)

(Değişik Fıkra: 21.05.1985 - 3206/80 md.) Hazırlık tahkikatı ile tutuklu işlere ait duruşmaların ve acele sayılacak diğer hususların tatil süresi içinde ne suretle yapılacağı Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenir.

Tatil zamanında Temyiz Mahkemesi yalnız mevkuflu ve meşhud suçların muhakeme usulüne dair kanuna göre görülen işlerin tetkikatını icra eder.(karş.:)

Tatil zamanına tesadüf eden mühletler işlemez. Bu mühletler tatilin bittiği günden itibaren üç gün uzatılmış sayılır.(karş.:)

MADDE 424 –

Bu kanunda kullanılan ıstılahlar ve tabirler Türk Ceza Kanununda bunların karşılğı olarak kullanılmış bulunan eski ıstılah ve tabirler yerine kaim olmuştur.

EK MADDE 1 –

(Ek: 05.03.1973 - 1696)

1) Anayasa'da yer alan temel hak ve hürriyetlere ideolojik amaçlarla, Devletin ülkesi ve Milletiyle bölünmez bütünlüğünü veya dil, ırk, sınıf, din ve mezhep ayrılığına dayanılarak nitelikleri Anayasada belirtilen Cumhuriyeti ortadan kaldırmak maksadiyle işlenen suçlarla, bunlara murtabıt suçları;

2) Türk Ceza Kanununun 179, 180, birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ayrı olmak üzere 188, 201, 254, 255, 256, 257 ve 264 üncü maddelerinde veya 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar Hakkındaki Kanunun değişik 12 nci yahut aynı Kanunun ek maddesinin, birinci bendinde yazılı suçlar;

İşleyenler hakkında yapılacak soruşturma ve kovuşturmalar, 3005 sayılı Kanunun 1 inci maddesinin (A) bendindeki mahal ve aynı Kanunun 4 üncü maddesinde yazılı zaman kayıtlarına bakılmaksızın, bahis konusu kanun hükümlerine göre yapılır.

(İkinci Fıkra Mülga : 21.05.1985 - 3206/82 md.)

Askeri Mahkemelerin yetkisi saklıdır.

EK MADDE 2 –

(Ek: 05.03.1973 - 1696; iptal: Ana. Mh. nin 29.1.1980 tarihli ve E.1979/38, K.1980/11 sayılı kararı ile )

EK MADDE 3 –

(Ek: 05.03.1973 - 1696; Birinci Fıkra Mülga : 08.05.1985 - 3200/8 md., İkinci fıkra iptal: Ana. Mh. nin 7.4.1977 tarihli ve E. 1977/5, K. 1977/45 sayılı kararı ile )

EK MADDE 4 –

(Ek: 05.03.1973 - 1696)

Ek birinci maddede gösterilen suçların soruşturma veya kovuşturulması sırasında Cumhuriyet Savcısı veya yardımcıları veya hakim yahut mahkeme tarafından yazılı olarak istenilen bilgilere yedi gün içinde cevap verilmesi zorunludur.

Eğer bu süre içinde istenen bilginin verilmesi imkansız ise sebebi ve en geç hangi tarihte cevap verilebileceği bildirilir.

Bilgi istenen yazıda, yukarıdaki fıkralar hükmü ile buna aykırı hareket etmenin kanuni sonuçları yazılır.

Birinci ve ikinci fıkra hükümlerine aykırı hareket eden kimse, üç aydan altı aya kadar hapis ve beşyüz liradan bin liraya kadar ağır para cezasiyle cezalandırılır.

Bu maddede yazılı suçu, haklarında kamu davasının açılması, izin veya karar alınmasına bağlı bulunan kişiler işlediği takdirde de umumi hükümler dairesinde işlem yapılır.

Yasama dokunulmazlığı saklıdır.

EK MADDE 5 –

(Ek: 21.05.1985 - 3206/81 md.) Büyük şehir belediye sınırları içerisinde davayı görmekte olan mahkeme, kesin zorunluluk olmadıkça bu belediye sınırları içerisinde bulunan müdafii, şikayetçi, sanık, tanık ve bilirkişilerin istinabe yolu ile dinlenmesine karar veremez.

Naip tayin edilen mahkeme büyük şehir belediye hudutları içerisinde ise, ilgililer kendi yargı çevresinde bulunmasa dahi, büyük şehir belediye hudutları içerisinde yerine getirilmesi gereken istinabe evrakını geri çevirmeyerek gereğini yapar.

EK MADDE 6 –

(Ek: 21.05.1985 - 3206 sayılı kanunun 83 üncü maddesi hükmü olup,ek maddeye çevrilerek numarası teselsül ettirilmiştir.

Bu Kanunla kaldırılan ilk tahkikat hükümleriyle ilgili olarak; diğer kanunlarda geçen "ilk tahkikat" ibaresi "hazırlık tahkikatı" olarak değiştirilmiştir.

Diğer kanunlarda, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun ilk tahkikat hükümlerine yapılan atıflar, kamu davasının hazırlanmasına ilişkin hükümlerine yapılmış sayılır. Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 163 ve müteakip maddelerindeki hükümler, tahkikatı yapmakla görevli kılınanlar tarafından uygulanır.

Diğer kanunların ilk tahkikatın yapılmasını zorunlu kılan hükümleri yürürlükten kaldırılmıştır.

EK MADDE 7 – (Ek: 30/07/2003 – 4963/5.md.)

1.3.1926 tarihli ve 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 243 ve 245 inci maddelerinde yazılı suçları işleyenler hakkında soruşturma ve kovuşturmalar acele işlerden sayılır, öncelik ve ivedilikle ele alınır. Bu suçlarla ilgili davalarda duruşmalara zorunluluk olmadıkça otuz günden fazla ara verilemez, bu davalara adlî tatilde de bakılır.

MADDE 425 - KANUN MERİYET'İ TARİHİ

Bu kanun neşri tarihinden dört ay sonra mer'idir.

MADDE 426 - KANUNU İCRAYA MEMUR OLANLAR

Bu kanunun hükümlerini icraya İcra Vekilleri Heyeti memurdur.