Muhasebe Rehberi sayfasına gitmek için tıklayınız

Muhasebe  

Maliye

Vergi

Sigorta

İletişim

  MAKALE / YORUM  / 30.08.2007    

ara

 Ana Sayfa 

        Staj-Stajyer Rehberi

Makaleler 

Danışma Hattı 

                  Pratik Bilgiler

Beş Dakika Ara 

          2007 Uygulamaları


 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

NİHAT CEYLAN

Vergi Denetmeni

 

LİMİTED ŞİRKETLERİN AMME BORÇLARI

 

I-GİRİŞ

Limited şirket Türk Ticaret Kanununun  503. maddesinde “İki veya daha fazla hakiki veya hükmi şahıs tarafından bir ticaret unvanı altında kurulup, ortaklarının mesuliyeti koymayı taahhüt ettikleri sermaye ile mahdut ve esas sermayesi muayyen olan şirkete limitet şirket denir.” Şeklinde tanımlanmış olup devamı 504. maddesinde “Ortakların sayısı ikiden az ve elliden çok olamaz.” Hükmü yer almıştır.

En az iki gerçek ya da tüzel kişi tarafından kurulabilen limited şirketler,bankacılık ve sigortacılık dışında her türlü ekonomik faaliyette bulunabilirler.Ortakların tümü gerçek kişi olabileceği gibi,tümü tüzel kişi ya da bir bölümü gerçek kişi bir bölümü tüzel kişilerden oluşabilir.

Bu yazımızda limited şirketlerin amme borçlarının şirketin tüzel kişiliği,ortakları ve kanuni temsilcleri açısından yargı kararlarınıda dikkate alarak  ele alacağız

II-ŞİRKET TÜZEL KİŞİLİĞİ AÇISINDAN SORUMLULUK:

Limited şirketin amme borçları başlığını taşıyan  6183 say ılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulu Hakkında Kanunun  35.maddesinde şirket ortaklarının sorumluluğunu tanımlarken, Limited şirket ortaklarının şirketten tahsil imkanı bulunmayan amme alacağından doğrudan doğruya sermaye hisseleri oranında sorumlu olacakları belirtilmiştir.Öncelikle şirketin kendi tüzel kişiliğinden amma alacağının tahsili yönüne gidililecektir.Eğer şirketin tüzel kişiliğinden tahsili imkansızlaşmış ise şirketin kanuni temsilcileri ve ortaklarına tahsil cihetine gidilebilecektir.

v      Amme alacağının şirketten tahsil imkanı bulunmaması;

-Şirketin haczedilen mal varlığının, 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan değerleme sonucu, tespit edilen değerlerinin amme alacağını karşılamaması veya satış yapılmasına rağmen amme alacağının tamamen tahsil edilememiş olması,

-Şirketin haczi kabil herhangi bir mal varlığının bulunmaması,
-Şirketin iflasının istenmiş veya iflasının açılmış olması hallerinde amme alacağının iflas yoluyla takip sonucunda da tahsil edilemeyeceği kanaatinin oluşması,

-Borçlu şirketin yapılan araştırmalara rağmen bulunamaması, gibi alacaklı tahsil dairesinin takdir ve tespitine dayalı hallerdir
.  

Burada sayılan hallerde limited şirketten tahsil imkanı bulunmayan amme alacaklarını ödemek mecburiyetinde olan hakiki veya hükmi şahıs ortaklar,6183 sayılı kanunun 3’üncü maddesi uyarınca amme borçlusu olup,bu kanun hükümlerine göre takip edilecektir.

Danıştay 7.Dairesi’nin 1994/395 sayılı kararında özetle “asıl borçlu olan limited şirketten amme alacağının tahsil edilmesine olanak kalmadığı yolunda bir tespit yapılmadan,şirketin acze düştüğü saptanmadan ve yükümlünün temsilci değil, sadece limited şirket ortağı olduğu hususu nazara alınmadan, amme alacağının şirket ortağı olan davacıdan tahsili yoluna gidilmesinde yasaya uyarlık bulunmadığı cihetle mahkemece yazılı gerekçe ile verilen kararda isabet görülmemiştir.” Şeklindedir. Yine Danıştay 3.Dairesinin 1995/2034 sayılı kararında özetle şirket takip edilerek kamu alacağının,şirketini mal varlığından tahsiline olanak kalmadığı saptanmadıkça, limited şirket ortaklarının takip edilemeyeceği hükmüne varmıştır.

II-LİMİTED ŞİRKETLERDE TAHSİL EDİLEMEYEN AMME      ALACAKLARINDAN ORTAKLARIN SORUMLULUĞU

 29.7.1998 tarihinde yürürlüğe giren 4369 sayılı Kanununla şirketlerden tahsil edilemeyen amme alacaklarından ortakların sorumluluğunu düzenleyen 6183  sayılı kanunun 35’inci maddesinde önemli bir değişikliğe gidilmiştir.Değişiklik yapılmadan önce şirket ortakları şirketten tahsil edilemeyen amme borçlarından dolayı şirkete koydukları sermaye miktarıyla sorumlu iken 4369 sayılı kanunla yapılan değişiklik sonucunda sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu tutulmuşlardır.Uygulamada limited şirketlerin ,borcun ilgili olduğu dönemdeki ortakların ve şirketin kanuni temsilcilerinin amme borçları karşısındaki durumları irdelenirken karışıklıklar ve  sorunlar yaşanmaktadır.

Madde metni aşağıdaki gibidir.

“Madde-35 ( 4369 sayılı Kanunun 21.’inci maddesiyle değişen şekli) (29.07.1998 tarihinden geçerli olmak üzere)   Limited şirket ortakları, şirketten tahsil imkanı bulunmayan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar.” Şeklinde hüküm altına alınmıştır.(*)

a)- Şirket Ortaklarının Türk Ticaret Kanunundaki Tanımlamaları ve Ortaklık       Payının Devri

Türk Ticaret Kanununun 511’inci maddesinde tescil ve ilan edilecek hususlar arasında; ortakların kimliği ve koymayı taahhüt ettikleri sermaye miktarları yer almış, 515’inci maddesinde şirket esas mukavelesinde yapılan her değişikliğin ilk mukavelede olduğu gibi tescil ve ilan edileceği, 519’uncu maddesinde de pay defterinin tutulacağı, bu deftere; ortakların ad ve soyadlarının, pay miktarlarının, vukuu bulan ödemelerin, payların devir ve intikali ve bu hususlarla ilgili değişikliklerin kaydedileceği hükme bağlanmıştır.

           Aynı Kanunun 520’nci maddesi hükmüne göre de
ortaklık payının devri; tescil ve ilan edilmese de noter tasdikli devir sözleşmesi, ortakların devir işlemine muvafakatı ve devrin pay defterine işlenmesi ile hüküm ifade etmektedir.

Bu hükümlerin birlikte incelenmesinden de görüleceği gibi, limited şirket ortaklarının kimliği ve şirketteki sermaye hisselerine ilişkin bilgiler; şirketin Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edilen ana sözleşmesinde, bu sözleşmede yapılan değişikliklerde, pay devrinin tescil ve ilan edilmemiş olduğu hallerde pay defterinde yer almaktadır.

           Maliye Bakanlığı 2001 yılında yayınladığı uygulama iç genelgesinde : Noterlerde yapılacak pay devri veya devir vaadi sözleşmelerinde şirketin, devreden ve devralan ortağın vergi kimlik numarası ile bağlı bulunduğu vergi dairesi adının yazılı olması gerektiği ve noterce onaylanan bu sözleşmenin bir nüshasının, 213 Sayılı VUK.nun 148 ve 149 ncu Maddeleri ile Mükerrer 257 nci Maddesi gereğince ay içinde yapılan işlemlerin ertesi ayın 15 nci günü akşamına kadar, onaylayan noterlikçe şirketin bağlı bulunduğu vergi dairesine gönderilmesi, aksine hareket edenler hakkında aynı Kanunun Mükerrer 355 nci Madde hükümlerinin uygulanacağı, belirtilmiş, Türkiye Noterler Birliği tarafından konu teşkilatlarına 27.11.2000 gün ve Hukuk 19504 (2000/58) sayılı genelge ile duyurulmuştur.1.1.2001 tarihinde itibaren noterliklerde yapılacak olan limited şirket pay devir veya devir vaadi işlemleri ile ilgili bildirimlerin vergi dairelerince alınması halinde, mükellefin tarh dosyasında muhafaza edilmesi ve limited şirketlerden tahsil edilmeyen amme alacaklarının tahsilinde 405 Seri Nolu Tahsilat Genel Tebliği hükümlerinin uygulanması sırasında bu sözleşmelerin de dikkate alınması gerekmektedir.Şeklinde uygulamaya açıklık getirmiştir.

Yasal ve idari  düzenlemeler şirket ortaklarının pay devirlerinin tescil ve ilan edilmediği durumlarda şirkete bildirmekve  pay defterine kaydetmekle hüküm ifade edeceği  belirtilmiş olmakla , Danıştay 3.Dairesinin 2003/4931 sayılı kararında özetle “ limited şirket hisse devrinin üçüncü kişilere ve şirkete karşı hüküm ifade edebilmesi için sadece noter tasdikli hisse devir sözleşmesinin ve buna ilişkin ortaklar kurulu kararının yeterli olmadığı, türk ticaret kanununun 511 ve 515'inci maddeleri hükümleri göz önünde bulundurulduğunda, şirket ortaklarının tümü, ortaklık payları, ortak sayısı ile şirketi temsile yetkili olanların da değişmesi sonucunu doğuracak şekilde yapıldığı anlaşılan devir işleminin ticaret sicilinde tescil ve ilan edilerek üçüncü kişilere ve pay defterine kayıt suretiyle şirkete karşı hüküm ifade edecek şekilde aleniyet kazanıp kazanmadığının saptanması gerektiği “ hükmüne varılmıştır.

b)-Şirket Ortakları Hakkında Yapılacak Takip

6183 sayılı Kanunun 3’üncü maddesinde Amme borçlusu veya borçlu terimi: “Amme alacağını ödemek mecburiyetinde olan hakiki ve hükmi şahısları ve bunların kanuni temsilci veya mirasçılarını ve vergi mükelleflerini vergi sorumlusunu, kefili ve yabancı şahıs ve kurumlar temsilcilerini,... ifade eder “ hükmü yer almıştır. Yukarıda sayılan hallerde limited şirketten tahsil imkanı bulunmayan amme alacaklarını ödemek mecburiyetinde olan hakiki veya hükmi şahıs ortaklar, amme borçlusu olup, bu Kanun hükümlerine göre takip edilecektir.

v      Limited şirket ortakları hakkında yapılacak takipte aşağıdaki hususlara dikkat edilecektir.

-Öncelikle şirketten tahsil imkanı bulunmayan amme alacağının ait olduğu dönemde ve ödeme zamanında şirket ortaklarının kimler olduğu ve bu ortakların sermaye hisseleri; şirket ana sözleşmesi, ana sözleşme değişikliği veya pay defterindeki kayıtlardan tespit edilecektir.

- Her bir ortağın sermaye hissesine göre takip konusu olan amme alacağından sorumlu olduğu miktar belirlenecektir.

      - Takip konusu amme alacağının ait olduğu dönemde ve ödeme zamanında pay devri nedeniyle farklı kişilerin ortak olması halinde, bu kişiler hakkında müşterek ve müteselsil sorumluluk esasına göre takip yapılacaktır.

     - Ortaklar hakkında takip muamelesine 6183 sayılı Kanunun 55’inci maddesine   göre tanzim edilecek ödeme emri tebliği suretiyle başlanılacaktır.

 

III- KANUNÎ TEMSİLCİLERİN SORUMLULUĞU

Kanuni temsilciler ifadesi; tüzel kişilerin, küçüklerin ve kısıtlıların kanuni temsilcilerini, tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenleri, yabancı şahıs veya kurumların Türkiye'deki mümessillerini kapsamaktadır.Limited şirketlerde kanuni temsilci ,Türk Ticaret Kanununun 540. maddesinde aksi kararlaştırılmış olmadıkça, ortakların hep birlikte müdür sıfatiyle şirket işlerini idareye ve şirketi temsile mezun ve mecburdurlar.şirketi idare ve temsil yetkisi olan ve şirket ortağı müdürler bu maddede ,idare ve temsil yetkisi olmakla şirket ortağı olmayan müdürlere ilişkin hükümler 541. maddede yer almıştır.Sonuçları açısından ortak olan müdürle ortak olmayan müdür arasında bir fark yoktur.

Limited şirketin kanuni temsilcilerinin amme alacakları karşısındaki sorumluluklarını iki ana başlıkta ele almak gerekmektedir.VUK.’nun 10. maddesinde belirtilen vergi ve buna bağlı alacaklar diğeri ise 6183 sayılı yasanın mükerre 35. maddesinde belirtilen diğer amme alacaklarından dolayı sorumlulukları.

a)-Vergi ve Buna Bağlı Alacaklardan Dolayı Sorumluluk

 213 sayılı Vergi Usul Kanununun kanuni temsilcilerin ödevleri başlığını taşıyan 10. maddesinin birinci fıkrası, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların,vakıfların ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan kuruluşların mükellef veya vergi sorumlusu olmaları durumunda, bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri,tüzel kişiliği olamayan kuruluşları idare edenler ve varsa,bunların temsilcileri tarafından yerine getirileceğini öngörmüştür.

Vergi mükellef ve sorumlularının vergi ile ilgili ödevlerinin yerine getirilmesinden anılan fıkra hükmü ile yükümlü tutulanların,bu yükümlülüklere aykırı davranmaları dolayısıyla,vergi idaresine karşı sorumlulukları,bu sorumluluğun kapsam ve koşulları aynı maddenin ikinci fıkrasında düzenlenmiştir.Düzenlemeye göre;”yukarıda yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumluluarının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacaklar,kanuni ödevlerini yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınır.Bu hüküm Türkiye’de bulunmayan mükelleflerin Türkiye’deki temsilcileri hakkında da uygulanır.” Tüzelkişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, Vakıflar ve cemaatler gibi tüzelkişiliği olmıyan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevler kanuni temsilcileri, tüzelkişiliği olmıyan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirilir.Temsilciler veya teşekkülü idare edenler bu suretle ödedikleri vergiler için asıl mükelleflere rücu edebilirler.”hükmü yer almıştır.

Fıkrada geçen vergi alacakları ibaresi geniş anlamda vergiden doğan kamu alacaklarını anlatmaktadır.Bu anlamda vergi tanımına; dar anlamda vergi dışında,resim harç ve benzeri mali yükümlerle bunların aynı nitelikteki zamları da girmektedir.Ancak her vergi,resim,harç ve benzeri mali yüküm,kanuni temsilcinin sorumluluğunu doğuracak nitelikte değildir.Kanuni temsilcinin sorumluluğunu doğuracak nitelikteki vergi,resim,harç ve benzeri mali yükümlerin Vergi Usul Kanunu kapsamına giriyor olması ve özel kanunlarında VUK’nun bütününe veya yalnızca 10.maddesine yapılmış bir atfın bulunması şarttır.

Vergiye bağlı alacaklardan kasıt; vergi,resim,harç ve benzeri mali yüküm sayılmayan, ancak bunlar olmaksızın varlığı söz konusu olmayan diğer alacaklardır.VUK’nun 112.maddesinde öngörülen gecikme faizi, 6183 sayılı yasanın 48. maddesinde düzenlenen tecil faizi,ve aynı kununun 51.maddesinde vadesinde ödenmeyen kamu alacakları için getirilen gecikme zammı,vergiye bağlı,onun fer’i niteliğindeki alacaklardır.

Limited şirketin kanuni temsilcilerine karşı amme alacağından dolayı cebren tahsil yoluna gidilirken tahsil yoluna gidilen amme alacağının niteliği önem arz etmektedir. Nitekim Danıştay 4.Dairesinin1997/1325 sayılı kararı  özetle “ 6183 sayılı Kanun, 1 inci maddesinde sayılı vergi dahil tümamme alacaklarının tahsil usulünü düzenlediğinden, mükerrer 35 inci madde vergi ve buna bağlı alacaklar için uygulanabilir gibi görünse de, Vergi Usul Kanunu'nun 10 uncu maddesinin özel nitelikli bir tahsilhükmü olan ikinci fıkrası zımmen veya açık olarak ılga edilmediği için, vergi ve buna bağlı alacaklarda mükerrer 35 inci maddenin uygulanma olanağı yoktur. Nitekim Kanunun gerekçesinde de Vergi Usul Kanunu'nun 10 uncu maddesine atıfta bulunularak, mükerrer 35 inci maddenin "diğer amme alacakları" için getirildiği belirtilmekle, paralel bir düzenlemeyle bu ayırıma gidilmiş olmaktadır. Bu durumda, vergi ve buna bağlı alacaklarda kanuni temsilcilerin takibi için uygulanacak madde özel hüküm olan Vergi Usul Kanunu'nun 10 uncu maddesi olup, 6183 sayılı Kanun'un mükerrer 35 inci maddesi ancak diğer amme alacakları için uygulanabilecektir.” Şeklindedir.

 

 

b)- Vergi ve Buna Bağlı Alacakların Dışındaki Diğer Amme Alacaklarından  Dolayı Sorumluluk

6183 sayılı Kanunun mükerrer 35 inci maddesinin gerekçesinde diğer amme  alacakları amme borçlusunun mal varlığından alınamayan fiyat farkı,kur farkı,haksız yere alınan ihracatta vergi iadesi,kaynak kullanımı destekleme pirimi gibi amme alacakları olarak belirtilmiştir.İlgili kanun maddesi aşağıdaki gibidir.

Mükerrer Madde 35-( 4108 sayılı Kanunun 11 inci maddesi ile eklenen madde) (02.06.1995 tarihinden geçerli olmak üzere) Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacakları, kanuni temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsi mal varlıklarından bu Kanun hükümlerine göre tahsil edilir.

Bu madde hükmü, yabancı şahıs veya kurumların Türkiye'deki mümessilleri hakkında da uygulanır.

Tüzel kişilerin tasfiye haline girmiş veya tasfiye edilmiş olmaları, kanuni temsilcilerin tasfiyeye giriş tarihinden önceki zamanlara ait sorumluluklarını kaldırmaz.

Temsilciler, teşekkülü idare edenler veya mümessiller, bu madde gereğince ödedikleri tutarlar için asıl amme borçulusuna rücu edebilirler."

            Kanun maddesinin gerekçesinde Vergi Usul Kanunun kapsamında giren vergi ve buna bağlı alacakların ödenmesinden sorumlu olan bu şahısların diğer amme alacaklarının ödenmesinden de sorumlu olmalarını sağlamak amaçlandığı belirtilmiştir.

6183 sayılı Kanunun 54 üncü ve müteakip maddelerine göre yapılan takip sonucunda amme borçlusunun mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacaklarının, tayin olunan kanuni temsilcilerin mal varlığından tahsili cihetine gidilecektir.   

v      Mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen amme alacakları:

--Amme borçlusunun haczi kabil herhangi bir mal varlığının bulunmaması,

--Haczedilen mal varlığının satılarak paraya çevrilmesine rağmen satış bedelinin       amme alacağını karşılamaması gibi nedenlerle tahsil edilemeyen amme alacaklarını ifade etmektedir.

v      Tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacakları:

--Amme borçlusunun yapılan tüm araştırmalara rağmen bulunamaması,

--Amme borçlusunun haczedilen mal varlığına 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre    yapılan değerleme sonucu tespit edilen değerlerin amme alacağını karşılamaması,

-- Borçlunun iflas etmiş olması halinde iflas idaresi ile kurulan irtibat sonucu amme alacağının iflas masasından tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması gibi nedenlerle tahsil dairelerince yürütülen takip muamelelerine rağmen amme alacağının amme borçlusundan tahsil edilemeyeceği kanaatinin oluştuğu halleri kapsamaktadır.

Buna göre, amme borçlusu nezdinde sürdürülen takip muameleleri sonucunda yukarıda belirtilen hallerden herhangi birinin varlığı halinde kanuni temsilciler hakkında takip yapılabilmesi için yeterli şartların oluştuğu kabul edilecek ve takip muamelesine kanuni temsilciler adına 6183 sayılı Kanunun 55 inci maddesine göre tanzim edilecek ödeme emri tebliği suretiyle başlanılacaktır.

3-VUK  10. maddesi ve 6183 sayılı Kanunun Mükerrer 35. maddesinin birlikte değerlendirilmesi:

Kanuni temsilcilerin ödevi başlığı’nı taşıyan VUK.10. maddesinde “mükelleflerin veya vergi sorumluluarının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacaklar,kanuni ödevlerini yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınır….” Şeklinde hükme bağlanmış olup vergi ve buna bağlı amme alacaklarıyla ilgili bir açıklama getirilmemiştir.

6183 sayılı yasanın Mükerrer 35.maddesinde” Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacakları, kanuni temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsi mal varlıklarından bu Kanun hükümlerine göre tahsil edilir…”

VUK’nun 10.maddesi mükellef veya vergi sorumlularından alınamayan vergi ve buna bağlı acaklar dan bahsetmiş mükerrer 35. madde ise alınamayan amme alacakları  olarak kanuni tanımlama yapmıştır.

Bunanla birlikte 6183 sayılı mükerrer 35. madde gerekçesinde diğer amme  alacakları amme borçlusunun mal varlığından alınamayan fiyat farkı,kur farkı,haksız yere alınan ihracatta vergi iadesi,kaynak kullanımı destekleme pirimi gibi amme alacakları şeklinde belirlenmiş ve VUK ‘nun kapsamında giren, vergi ve buna bağlı alacakların ödenmesinden sorumlu olan bu şahısların diğer amme alacaklarının ödenmesinden de sorumlu olmalarını sağlamak amaçlanarak maddenin çıkartıldığı belirtilmiştir.

Yargı kararlarında her iki kanun maddesi hükümleri birlikte ele alındığında yukarıda Danıştay 4.Dairesinin kararında da belirtildiği gibi özetle “6183 sayılı Kanun, 1 inci maddesinde sayılı vergi dahil tümamme alacaklarının tahsil usulünü düzenlediğinden, mükerrer 35 inci madde vergi ve buna bağlı alacaklar için uygulanabilir gibi görünse de, Vergi Usul Kanunu'nun 10 uncu maddesinin özel nitelikli bir tahsilhükmü olan ikinci fıkrası zımmen veya açık olarak ılga edilmediği için, vergi ve buna bağlı alacaklarda mükerrer 35 inci maddenin uygulanma olanağı yoktur.” Şeklinde her iki kanun maddesinin kapsamının birbirinden farklılık arzettiği belirtilmektedir.

Bu konuda Vergi İdaresi yargının tam tersi görüştedir.Maliye Bakanlığı’nın verdiği bir müktezada özetle

“Bilindiği gibi 6183 sayılı kanunun 1. maddesi kapsamına,213 sayılı VUK kapsamına giren vergi ve diğer alacaklarda girmekte olup,anılan kanunun mükerrer 35. maddesinin 213 sayılı VuK kapsamına girmeyen diğer amme alacakları için  getirildiği, vergi ve buna bağılı alacaklarda,kanuni temsilcilerin takibi için uygulanacak maddenin 213 sayılı VUK’nun 10.’uncu maddesi olduğu yönündeki iddiaların kabul edilmesi mümkün değildir.

Oysa 4108 sayılı kanunun 11. madde gerekçesi ile birlikte değerlendirildiğinde VUK’nun 10. maddesi hükmüne girmeyen alacaklardan,bu maddeye istinaden işlem yapılmasının zorluğu ve yapılan işlemlerin yargı kararlarınca bozulması nedeniyle kanuni temsilciler hakkında takibata geçilmek ve amme alacağını tahsil edebilmek amacıyla hükmün sev edildiği,vergi ve buna bağlı alacaklarda bu hükmün uygulanmasının engellenmediği görülmektedir.Nitekim 6183 sayılı kanunun mükerrer 35. maddesinde “amme alacakları” kelimesinin vurgulanmasıda bu görüşün dayanağıdır.Aksi olsa idi bu ifade “vergi hariç diğer amme alacakları” şeklinde olurdu.

Bu nedenle vergi dahil tüm amme alacaklarının kanuni temsilcilerden tahsili için 6183 sayılı kanunun mük.35.maddesi uyarınca işlem yapılması yerinde olup,konuya ilişkin Defterdarlığınız görüşü Bakanlığımızca da uygun görülmüştür.

Bununla birlikte kanuni temsilcilerden takibi gereken vergi ve buna bağlı alacaklara ilişkin olarak düzenlenen ödeme emirlerinde 213 sayılı VUK’nun 10. maddesi ile 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35. maddesinin birlikte yasal dayanak olarak gösterilmesinin yargı mercilerindeki bu tür ihtilafların idare lehine sonuçlanmısına katkı sağlayacağı kanaatine varılmıştır.” Şeklinde görüşünü belirtmiştir.

Gerek Bakanlık müktezasından gerekse yargı kararından anlaşılacağı üzere iki zıt görüş mevcuttur.Ancak Kanun koyucunun kanun koyma gerekçesi ile yargı kararı örtüşmektedir.İdarenin bu konudaki görüşü zıtlık taşımakla birlikte sonuçta her iki kanun maddesini gerekçe göstermenin idarenin lehine olacağı belirtilmekle bir bakıma doğrusunun yargı kararı olacağı dolaylı olarak belirtilmektedir.

IV-SONUÇ

Limited şirketlerin amme borçlarından dolayı sorumlulukları ve vergi İdaresince yapılacak cebri icra yolu takip edilirken, şirketin tüzel kişiliği,şirketin kanuni temsilcisi ve şirketin ortakları açısından olayı irdelemek zorunluluğu vardır. VUK.10. maddesi 6183 sayılı kanunun 35  ve mükerrer 35. maddeleri konuya ilişkin yasal düzenlemeleri içermektedir. Kanun maddelerinin açıklığa kavuşturulması için 35.madde için 405 no’lu Tahsilat Genel Tebliği’nde  , mükerrer 35. madde için 387 no’lu Tahsilat Genel Tebliği’nde açıklamalar yapılmıştır.

Kanuni temsilcilerin ödevi başlığını taşıyan VUK’nun 10.maddesi ve Kanuni temsilcilerin sorumluluğu başlığını taşıyan 6183 sayılı yasanın mükerrer 35. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde; VUK’nun 10.maddesi mükellef veya vergi sorumlularından alınamayan vergi ve buna bağlı acaklar , Mükerrer 35. madde ise alınamayan amme alacakları  olarak kanuni tanımlama yapmıştır.Uygulamada vergi idaresi vergi dahil tüm amme alacaklarının kanuni temsilcilerden tahsili için 6183 sayılı kanunun mük.35.maddesi uyarınca işlem yapılması yerinde olacağını belirtmekte ancak yargı bu konuda farklı düşünmekte olup mükerre 35. maddenin gerekçesinde belirtilen, VUK ‘nun kapsamında giren, vergi ve buna bağlı alacakların ödenmesinden sorumlu olan bu şahısların diğer amme alacaklarının ödenmesinden de sorumlu olmalarını sağlamak amaçlanarak maddenin çıkartıldığından hareketle  vergi ve buna bağlı alacaklarda mükerrer 35 inci maddenin uygulanma olanağının bulunmadığını belirtmektedir.Konunun netliğe kavuşması için yasal düzenleme yapılması gereği vardır.

 

NİHAT CEYLAN

Vergi Denetmeni

Adana Vergi Dairesi Başkanlığı

 

KAYNAKÇA

 1- İstanbul Vergi Dairesi Başk.’lığı Mükellef Hizmetleri Tahsilat Grup Müd.’lüğü-6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulu Hakkında Kanun,yorum ve açıklamalar 1.baskı -İstanbul Maliye Vakfı,İstanbul-Ocak 2006   S.157 

2-01.07.1995 tarih ve 22330 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 387 seri no’lu Tahsilat Genel              Tebliği

3-11.12.1998 tarih ve 23550 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 405 no’lu Tahsilat Genel  Tebliği

4-10 Ocak 1961 sayı ve 10703 sayılı resmi gazetede yayımlanan 213 sayılı Vergi Usul Kanunu

5-28 Temmuz 1953 tarih ve 8469 sayılı resmi gazetede yayımlanan 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulu Hakkındaki Kanun 

1 -6762 Sayılı Türk Ticareta Kanunun 29.06.1956 tarihinde kabul edilmiş ve 09.07.1956 tarihinde yayımlanmıştır.

2-Yazıda sözkonusu kanundan 6183 sayılı kanun diye bahsedilecektir.

3-11.12.1998 tarih ve 23550 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 405 no’lu Tahsilat Genel  Tebliği 1.1.bölümü

4-11.12.1998 tarih ve 23550 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 405 no’lu Tahsilat Genel Tebliği 1.2.1. bölümü

5-Maliye Bakanlığı’nın 29.01.2001 tarih ve B.07.0.GEL.0.71/7103-140 sayılı Uygulama İç Genelgesi

6-11.12.1998 tarih ve 23550 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 405 no’lu Tahsilat Genel Tebliği 1.2.2. bölümü

7-İstanbul Vergi Dairesi Başk.’lığı Mükellef Hizmetleri Tahsilat Grup Müd.’lüğü-6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulu Hakkında Kanun,yorum ve açıklamalar 1.baskı -İstanbul Maliye Vakfı,İstanbul-Ocak 2006  S.157

 8-a.g.e. s.158

 9-01.07.1995 tarih ve 22330 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 387 seri no’lu Tahsilat Genel Tebliği’nin 1. bölümü

10-Maliye Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğü’nün  24.05.2002 tarih ve 3660-22154-2407 sayılı yazısı

 

 

Copyrıght © 2005-2006  www.muhasebenet.net- Türkiye'nin muhasebe rehberi. Her hakkı saklıdır.