1.GİRİŞ
Bilindiği üzere vergi, modern devletlerin varlık sebebi olan fonksiyonlarını ifade edebilmesi için gerekli olan finansmanın teminine yönelik araçlardan en önemlisidir.[1] Anayasanın “Vergi Ödevi” kenar başlıklı 73’üncü maddesinin ilk fıkrasında da, “Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür.” hükmüne yer verilerek vergi ödevinin yasal bir zorunluluk olduğu belirtilmiştir.
Vergi verme yükümlülüğü kadar önemli olan bir diğer husus ise ödenecek vergilerin kimler tarafından, ne şekilde, hangi usule göre ödeneceğidir. Bu sebeplerden dolayı vergi kanunlarında mükellefler, usuller vb. hakkında kolaylık sağlayıcı birtakım sınıflandırmalara gidilmiştir. Bu sınıflandırmaların en önemlilerinden biri de 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nda yer alan “Ticari Kazancın Tespit Şekilleri” konusunda karşımıza çıkmaktadır.[2]
193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’na göre ticari kazanç elde eden mükellefler, iki gruba ayrılmaktadır. Bunlar;
1) Esnaf muaflığından yararlanan ve gelir vergisine tabi olmayanlar,
2) Esnaf muaflığından yararlanmayan ve gelir vergisine tabi olanlar.
Gelir vergisine tabi ticaret ve sanat erbabının kazançları ise, kazancın tespit usulü bakımından ikiye ayrılmaktadır. Bunlar;
1) Basit usulde gelir vergisine tabi olanlar,
2) Gerçek usulde gelir vergisine tabi olanlar.
TABLO 1
TİCARİ KAZANÇ
-Vergiye Tabi Olanlar
- Gerçek Usul
- Basit Usul
-Vergiden Muaf Esnaf
Bu çalışmada, ticari kazancın tespit usullerinden biri olan “Basit Usul” konusu, 6322 sayılı Kanun hükümlerindeki değişiklikler ile birlikte ele alınacaktır.
2.BASİT USULDE TİCARİ KAZANCIN VERGİLENDİRİLMESİ
Yukarıda da değinildiği üzere Türk Vergi Sistemi, ticari kazancın tespiti ve vergilendirilmesinde basit ve gerçek usul olmak üzere iki usul belirlemiştir. Basit usul, düşük miktarda hasılat elde eden mükellefleri ayrıntılı hesaplarla uğraştırmamak, yoğun mevzuat yükü ile karşı karşıya bırakmamak ve aşırı vergi ödevleri ile yormamak için getirilmiş; kolay ve anlaşılabilir bir usul çeşididir.[3]
Basit usulde ticari kazanç, GVK 46/2’nci maddesinde; “Bir hesap dönemi içinde elde edilen hasılat ile giderler ve satılan malların alış bedelleri arasındaki müspet farktır.” şeklinde tanımlanmıştır. Önemli bir husus da şudur ki; kazançları basit usulde tespit edilen mükellefler tarafından kullanılan sabit kıymetlerin gider yazılması ve üzerlerinden amortisman ayrılması mümkün değildir.[4]
Ayrıca, basit usule tabi mükellefler defter tutmazlar (GVK m.46), geçici vergi ödemezler (Mük. m.120) ve GVK 94’üncü maddeye göre vergi tevkifatı yapacaklar kapsamına alınmadıklarından dolayı muhtasar beyanname vermezler. Bunun yanı sıra teslim ve hizmetleri KDV’nin 17/4-a maddesinden dolayı istisna olduğundan, KDV beyannamesi de vermezler.
Bu usulde vergilendirilenler, kazancın tespiti ve VUK’un defter tutma hükümleri hariç; bildirme, vesikalar, muhafaza ve ibraz, diğer ödevler ile bu Kanun ve diğer kanunlarda yer alan ikinci sınıf tüccarlar hakkındaki hükümlere tabidirler.[5]
2.1.Basit Usule Tabi Olmanın Şartları
Basit usule tabi olmanın şartları, GVK’nın 47’nci maddesinde açıklanan genel şartlar ve yine aynı Kanunun 48’inci maddesinde sayılan özel şartlar olmak üzere iki kısma ayrılmıştır.
2.1.1.Basit Usule Tabi Olmanın Genel Şartları
GVK’nın 47’nci maddesine göre basit usule tabi olmanın genel şartları şunlardır:
1) Kendi işinde bilfiil çalışmak veya bulunmak (İşinde yardımcı işçi ve çırak kullanmak, seyahat, hastalık, ihtiyarlık, askerlik, tutukluluk ve hükümlülük gibi zaruri ayrılmalar dolayısıyla geçici olarak bilfiil işinin başında bulunmamak bu şartı bozmaz. Ölüm halinde iş sahibinin dul eşi veya küçük çocukları namına işe devam olunduğu takdirde, bunların bilfiil işin başında bulunup bulunmadıklarına bakılmaz.)
2) İş yeri mülkiyetinin iş sahibine ait olması halinde emsal kira bedeli, kiralanmış olması halinde yıllık kira bedeli toplamı büyükşehir belediye sınırları içinde (2012 takvim yılı için) 5.000 TL’yi, diğer yerlerde (2012 takvim yılı için) 3.500 TL’yi aşmamak.[6]
3) Ticari, zirai veya mesleki faaliyetler dolayısıyla gerçek usulde gelir vergisine tabi olmamak.
2.1.2.Basit Usule Tabi Olmanın Özel Şartları
Basit usule tabi olmanın özel şartları, GVK’nın 48’inci maddesinde aşağıdaki şekilde hüküm altına alınmıştır.
1) Satın aldıkları malları olduğu gibi veya işledikten sonra satanların yıllık alımları tutarının (2012 takvim yılı için) 70.000 TL’yi veya yıllık satışları tutarının (2012 takvim yılı için) 105.000 TL’yi aşmaması,
2) 1 numaralı bentte yazılı olanların dışındaki işlerle uğraşanların bir yıl içinde elde ettikleri gayrisafi iş hasılatının (2012 takvim yılı için) 35.000 TL’yi aşmaması,
3) 1 ve 2 numaralı bentlerde yazılı işlerin birlikte yapılması halinde, yıllık satış tutarı ile iş hasılatı toplamının 70.000 TL’yi aşmaması.
2.2.Basit Usulden Yararlanamayacak Olanlar
GVK’nın 51’inci maddesi hükmü gereğince aşağıda yazılı olanlar basit usulden faydalanamazlar.
1) Kolektif şirket ortakları ile komandit şirketlerin komandite ortakları,
2) İkrazat (ödünç para verme) işleriyle uğraşanlar,
3) Sarraflar ile kıymetli maden ve mücevherat alım satımı ile uğraşanlar,
4) Bu Kanunun 94’üncü maddesinin birinci fıkrasında sayılan kişi ve kurumlara karşı inşaat ve onarma işini taahhüt edenler ile bu mükelleflere karşı derece derece taahhütte bulunanlar,
5) Sigorta prodüktörleri,
6) Her türlü ilan ve reklam işleriyle uğraşanlar veya bu işlere tavassut (aracılık) edenler,
7) Gayrimenkul ve gemi alım satımı ile uğraşanlar,
8) Tavassut işi yapanlar (dayıbaşılar hariç),
9) Maden işletmeleri, taş ve kireç ocakları, kum ve çakıl istihsal yerleri, tuğla ve kiremit harmanları işletenler,
10)Şehirlerarası yük ve yolcu taşımacılığı yapanlar ile treyler, çekici ve benzerlerinin sahip veya işleticileri (Yapısı itibariyle sürücüsünden başka on dört ve daha aşağı oturma yeri olan ve insan taşımaya mahsus motorlu kara taşıtları ile yolcu taşıyanlar hariç)
11)GVK’nın 51’inci maddesinin 12 numaralı bendindeki yetkiye istinaden çıkarılan 8/5521 sayılı, 92/2683 sayılı ve 95/6430 sayılı Bakanlar Kurulu Kararları’na göre gerçek usulde vergilendirilen mükellefler.
2.3.6322 Sayılı Kanun Sonrası Usuller Arası Geçiş
6322 sayılı Kanunun, ticari kazancın tespit usullerini ilgilendiren 7’nci maddesi aşağıdaki şekildedir.
“MADDE 7 – 193 sayılı Kanunun 46’ncı maddesinin altıncı fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
“Basit usule tabi olmanın şartlarından herhangi birini takvim yılı içinde kaybedenler, ertesi takvim yılı başından itibaren gerçek usulde vergilendirilirler. Basit usulün şartlarını haiz olanlardan, bu usulden yararlanmak istemediklerini yazı ile bildirenler dilekçelerinde belirttikleri tarihten veya izleyen takvim yılı başından, yeni işe başlayanlar ise işe başlama tarihinden itibaren gerçek usulde vergilendirilirler. Gerçek usulde vergilendirilen mükelleflerden, 47’nci maddede yazılı şartları taşıyanlardan arka arkaya iki hesap döneminin iş hacmi 48’inci maddede yazılı hadlerden düşük olanlar, yazılı talepleri üzerine bu şartın gerçekleşmesini takip eden takvim yılından başlayarak basit usule geçebilirler. İşin eş ve çocuklara devri halinde iş hacminin hesabında devirden önceki süreler de dikkate alınır. Sahte veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge düzenledikleri tespit edilenler hiçbir suretle basit usulde vergilendirilmezler.”
“Gerçek usulde vergilendirilmekte iken işini terk eden mükellefler ile basit usulün şartlarını kaybedenlerden gerçek usulde vergilendirilmeye başlamadan önce işini terk eden mükellefler, terk tarihini takip eden yılın başından itibaren iki yıl geçmedikçe basit usule dönemezler. Bu hüküm, işin eş veya çocuklara devri halinde de uygulanır.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.”
Buna göre usuller arası geçiş konusu aşağıdaki bölümlerde ayrıntılı olarak açıklanmıştır.
2.3.1.Basit Usulden Gerçek Usule Geçiş
6322 sayılı Kanunla yapılan değişiklik sonucu 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 46’ncı maddesinin altıncı fıkrası birtakım değişikliklere uğramış olmakla birlikte, madde içerisinde yer alan ve değişikliğe uğramayan birtakım hükümler de mevcuttur. Örneğin, basit usule tabi olmanın şartlarından herhangi birini takvim yılı içinde kaybedenlerin, ertesi takvim yılı başından itibaren gerçek usulde vergilendirilecekleri hususu, değişikliğe uğramayan hükümler arasında yer almaktadır.
Bunun yanı sıra, 6322 sayılı Kanundan önce basit usulün şartlarını haiz olanlardan, bu usulden yararlanmak istemediklerini yazı ile bildirenler, takip eden ay başından veya izleyen takvim yılı başından itibaren gerçek usulde vergilendirilmekte iken 6322 sayılı Kanunda “takip eden ay başından” ifadesi, “dilekçelerinde belirttikleri tarihten” şeklinde değiştirilmiştir. Yeni işe başlayanlarda ise değişikliğe gidilmemiş olup, bunlar işe başlama tarihinden itibaren gerçek usulde vergilendirileceklerdir.
2.3.2.Gerçek Usulden Basit Usule Geçiş
193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun, 6322 sayılı Kanunla değişmeden önceki metninde; “…Herhangi bir şekilde gerçek usulde vergilendirilecek olanlar ve gerçek usulde vergilendirilen mükellefler bir daha hiçbir şekilde basit usule dönemezler. Bu kişilerin aynı türden iş yapan eş ve çocukları da bu faaliyetleri nedeniyle basit usulden yararlanamazlar.” hükmü mevcuttu. Buna göre gerçek usulden basit usule geçiş yasal olarak mümkün bulunmamakta idi.
Aslında bu hüküm, basit usulden yararlanmayı kaybeden mükelleflerin başka bir unvan altında ticari faaliyette bulunarak ya da iş yerini eşi ve/veya çocuğuna ait göstererek tekrar bu usulden yararlanmasının önüne geçmek için getirilmiş bir hüküm olma özelliği taşımaktaydı. Fakat, mükellef hakları çerçevesinde değerlendirildiğinde bu hüküm, birçok mükellefi de zor durumda bırakmakta idi. Bundan dolayı ticari faaliyette bulunmak isteyip, geçmişte yapmış olduğu faaliyeti neticesinde basit usulden faydalanamayacak olanlar, ticari hayata tekrar adım atmakta oldukça zorlanmaktaydı. Kısacası, bu hükmün değiştirilerek, gerçek usulden basit usule geçişin birtakım şartların sağlanması koşuluyla mümkün olması gerekmekte idi.
Yukarıda belirtilen beklentiler 6322 sayılı Kanun ile karşılanmış olup, gerçek usulden basit usule geçişin önü açılmıştır. Yeni düzenlemeye göre, gerçek usulde vergilendirilen mükelleflerden, çalışmanın 2.1.1. bölümünde yer alan basit usule tabi olmanın genel şartlarını taşıyanlardan arka arkaya iki hesap döneminin iş hacmi, yine çalışmanın 2.1.2. bölümünde bulunan özel şartlardaki hadlerden düşük olanlar, yazılı talepleri üzerine bu şartın gerçekleşmesini takip eden takvim yılından başlayarak basit usule geçebileceklerdir.
Ayrıca, yukarıdaki hükümlerle birlikte madde metnine ek bir fıkra getirilmiş olup, bu fıkra hükmüne göre de gerçek usulde vergilendirilmekte iken işini terk eden mükellefler ile basit usulün şartlarını kaybedenlerden gerçek usulde vergilendirilmeye başlamadan önce işini terk eden mükelleflerin, terk tarihini takip eden yılın başından itibaren iki yıl geçmedikçe basit usule dönemeyecekleri ve bu hükmün, işin eş veya çocuklara devri halinde de uygulanacağı belirtilmiştir.
2.3.3.Diğer Hususlar
Üzerinde durulması gereken bir diğer önemli husus ise, 6322 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonrası, sahte veya muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge düzenledikleri tespit edilenlerin hiçbir suretle basit usulde vergilendirilmeyecekleri hususudur.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 46’ncı maddesinin dördüncü fıkrasında; “Basit usule tabi ticaret erbabından, sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenlediği veya kullandığı tespit edilenler, bu hususun kendilerine tebliğ edildiği tarihi takip eden ay başından itibaren ikinci sınıf tüccarlara ilişkin hükümlere tabi olurlar.” hükmü mevcuttur. Bu şekilde, basit usule tabi ticaret erbaplarından SMİYB kullananlar, GVK 46/4’üncü maddesine göre ikinci sınıf tüccarlara ilişkin hükümlere tabi olduktan sonra, şartları taşımaları koşuluyla tekrar basit usule geçiş yapabileceklerdir. Fakat, yine basit usule tabi ticaret erbaplarından SMİYB düzenleyenlerin basit usule geçiş hakkı ortadan kaldırılmıştır. (Bkz. Tablo 2)
Yeni düzenleme ile birlikte sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenledikleri tespit edilenlerin hiçbir suretle basit usulde vergilendirilemeyeceği hükmü, kayıtların daha rahat ve kolay bir şekilde izlenilebilmesi için getirilmiş bir hüküm olma özelliği taşımaktadır.
TABLO 2
1.DURUM
-Basit Usule Tabi Mükellef
-SMİYB Kullanması Halinde
-II. Sınıf Tüccarlara İlişkin Hükümlere Tabi Olur.
-Gerçek Usulden Basit Usule Geçiş Şartlarını Taşıması Halinde
-Tekrar Basit Usule Geçiş Yapabilecektir.
2. DURUM
-Basit Usule Tabi Mükellef
-SMİYB Düzenlemesi Halinde,
-II. Sınıf Tüccarlara İlişkin Hükümlere Tabi Olur.
-Gerçek Usulden Basit Usule Geçiş Şartlarını Taşısa Dahi,
-Tekrar Basit Usule Geçiş Yapamaz.
3.DEĞERLENDİRME ve SONUÇ
193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nda, ticari kazancın tespiti ve vergilendirilmesinde basit ve gerçek usul olmak üzere iki usul belirlenmiştir. Basit usul özellikle, hasılatı düşük olan mükellefleri ayrıntılı hesaplarla uğraştırmamak, yoğun mevzuat yükü ile karşı karşıya bırakmamak ve aşırı vergi ödevleri ile yormamak amacıyla hüküm altına alınmıştır. Yukarıda açıklandığı üzere, bu usulden faydalanan mükelleflerin defter tutma, geçici vergi ödeme, KDV beyannamesi ya da muhtasar beyanname verme gibi yükümlülükleri bulunmamaktadır.
Çalışmada 6322 sayılı Kanunla yapılan değişikliklerle beraber, özellikle usuller arası geçiş konusu ele alınmıştır. Kısaca tekrar edecek olunursa, adı geçen Kanunla birlikte ticari kazancın vergilendirilme usullerinde birtakım şartların gerçekleştirilmesi koşuluyla gerçek usulden basit usule geçişin önü açılmış olup, bu husus özellikle mükelleflerin lehine bir düzenleme niteliği taşımaktadır.
Bunun yanı sıra, basit usule tabi mükelleflerden sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge kullananlar, yukarıda açıklanan şartları gerçekleştirdiği takdirde tekrar basit usulden yararlanma imkanı bulunurken, basit usule tabi olup bu muhteviyatta belge düzenleyenlerin tekrar basit usulden yararlanma hakkı bulunmamaktadır.
Sonuç olarak, vergilendirme usullerinden biri olan basit usul, hasılatı düşük olan mükellefler açısından oldukça önemli bir usul çeşididir. Vergilendirmede daha kolay ve anlaşılabilir bir yöntem olan basit usul, yeni değişikliklerle birlikte, önemli ölçüde mükellefleri rahatlatıcı ve ticari hayata yeniden kolaylıkla katılabilme fırsatı tanıyan bir düzenleme niteliği taşımaktadır.
KAYNAKÇA
- 1982 T.C. Anayasası
- 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu
- 6322 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
- 280 seri no’lu GVK Genel Tebliği
- ARSLAN Bekir-KÜTÜK Zafer-İŞ Hasan-KURT Mahmut, Revizyon ve Rapor Yazma Teknikleri, 2005
- Gelir İdaresi Başkanlığı VİMER, Ticari Kazancın Gerçek Usulde Vergilendirilmesi Rehberi, Ankara, 2010
- http://forum.alomaliye.com/index.php?topic=48168.0
Maliye Hesap Uzmanları Derneği, Beyanname Düzenleme Kılavuzu 2012
[1] ARSLAN Bekir-KÜTÜK Zafer-İŞ Hasan-KURT Mahmut, Revizyon ve Rapor Yazma Teknikleri, 2005, s. 1
[2] Gelir İdaresi Başkanlığı VİMER, Ticari Kazancın Gerçek Usulde Vergilendirilmesi Rehberi, Ankara, 2010, s. 12
[3] http://forum.alomaliye.com/index.php?topic=48168.0
[4] Maliye Hesap Uzmanları Derneği, Beyanname Düzenleme Kılavuzu 2012, s. 11
[6] Belirtilen hadler 26/12/2011 tarih ve 28154 sayılı T.C. Resmi Gazete’de yayımlanan 280 seri no’lu GVK Genel Tebliği ile ilan edilmiştir.
Yusuf ARTAR
Vergi Müfettiş Yrd.
25.09.2012