LİMİTED ŞİRKETLERİN AMME BORÇLARI
                         
                        
                        
                        I-GİRİŞ
                        
                        
                        Limited şirket Türk 
                        Ticaret Kanununun 
                         503. maddesinde “İki veya daha fazla hakiki veya hükmi 
                        şahıs tarafından bir ticaret unvanı altında kurulup, 
                        ortaklarının mesuliyeti koymayı taahhüt ettikleri 
                        sermaye ile mahdut ve esas sermayesi muayyen olan 
                        şirkete limitet şirket denir.” Şeklinde tanımlanmış olup 
                        devamı 504. maddesinde “Ortakların sayısı ikiden az ve 
                        elliden çok olamaz.” Hükmü yer almıştır.
                        
                        
                        En az 
                        iki gerçek ya da tüzel kişi tarafından kurulabilen 
                        limited şirketler,bankacılık ve sigortacılık dışında her 
                        türlü ekonomik faaliyette bulunabilirler.Ortakların tümü 
                        gerçek kişi olabileceği gibi,tümü tüzel kişi ya da bir 
                        bölümü gerçek kişi bir bölümü tüzel kişilerden 
                        oluşabilir. 
                        
                        
                        Bu 
                        yazımızda limited şirketlerin amme borçlarının şirketin 
                        tüzel kişiliği,ortakları ve kanuni temsilcleri açısından 
                        yargı kararlarınıda dikkate alarak  ele alacağız 
                        
                        
                        
                        II-ŞİRKET TÜZEL KİŞİLİĞİ 
                        AÇISINDAN SORUMLULUK:
                        
                        
                        Limited şirketin amme 
                        borçları başlığını taşıyan  6183 say ılı Amme 
                        Alacaklarının Tahsili Usulu Hakkında Kanunun 
                         35.maddesinde şirket ortaklarının sorumluluğunu 
                        tanımlarken, Limited şirket ortaklarının şirketten 
                        tahsil imkanı bulunmayan amme alacağından doğrudan 
                        doğruya sermaye hisseleri oranında sorumlu olacakları 
                        belirtilmiştir.Öncelikle şirketin kendi tüzel 
                        kişiliğinden amma alacağının tahsili yönüne 
                        gidililecektir.Eğer şirketin tüzel kişiliğinden tahsili 
                        imkansızlaşmış ise şirketin kanuni temsilcileri ve 
                        ortaklarına tahsil cihetine gidilebilecektir.
                        
                        
                        v     
                        
                        
                        Amme alacağının şirketten tahsil 
                        imkanı bulunmaması;
                        
                        
                        -Şirketin 
                        haczedilen mal varlığının, 6183 sayılı Kanun hükümlerine 
                        göre yapılan değerleme sonucu, tespit edilen 
                        değerlerinin amme alacağını karşılamaması veya satış 
                        yapılmasına rağmen amme alacağının tamamen tahsil 
                        edilememiş olması, 
                        
                        -Şirketin haczi kabil herhangi bir mal varlığının 
                        bulunmaması, 
                        -Şirketin iflasının istenmiş veya iflasının açılmış 
                        olması hallerinde amme alacağının iflas yoluyla takip 
                        sonucunda da tahsil edilemeyeceği kanaatinin oluşması,
                        
                        -Borçlu şirketin yapılan araştırmalara rağmen 
                        bulunamaması,
                        gibi alacaklı tahsil dairesinin takdir ve tespitine 
                        dayalı hallerdir.
                         
                        
                        
                        Burada 
                        sayılan hallerde limited şirketten tahsil imkanı 
                        bulunmayan amme alacaklarını ödemek mecburiyetinde olan 
                        hakiki veya hükmi şahıs ortaklar,6183 sayılı kanunun 
                        3’üncü maddesi uyarınca amme borçlusu olup,bu kanun 
                        hükümlerine göre takip edilecektir.
                        
                        
                        Danıştay 7.Dairesi’nin 1994/395 
                        sayılı kararında 
                        özetle “asıl borçlu olan limited şirketten amme 
                        alacağının tahsil edilmesine olanak kalmadığı yolunda 
                        bir tespit yapılmadan,şirketin acze düştüğü saptanmadan 
                        ve yükümlünün temsilci değil, sadece limited şirket 
                        ortağı olduğu hususu nazara alınmadan, amme alacağının 
                        şirket ortağı olan davacıdan tahsili yoluna gidilmesinde 
                        yasaya uyarlık bulunmadığı cihetle mahkemece yazılı 
                        gerekçe ile verilen kararda isabet görülmemiştir.” 
                        Şeklindedir. Yine 
                        Danıştay 3.Dairesinin 1995/2034 sayılı kararında
                        özetle şirket takip edilerek kamu 
                        alacağının,şirketini mal varlığından tahsiline olanak 
                        kalmadığı saptanmadıkça, limited şirket ortaklarının 
                        takip edilemeyeceği hükmüne varmıştır.
                        
                        
                        II-LİMİTED ŞİRKETLERDE 
                        TAHSİL EDİLEMEYEN AMME      ALACAKLARINDAN ORTAKLARIN 
                        SORUMLULUĞU
                        
                        
                        
                         29.7.1998 tarihinde yürürlüğe 
                        giren 4369 sayılı Kanununla şirketlerden tahsil 
                        edilemeyen amme alacaklarından ortakların sorumluluğunu 
                        düzenleyen 6183  sayılı kanunun 35’inci maddesinde 
                        önemli bir değişikliğe gidilmiştir.Değişiklik yapılmadan 
                        önce şirket ortakları şirketten tahsil edilemeyen amme 
                        borçlarından dolayı şirkete koydukları 
                        sermaye miktarıyla 
                        sorumlu iken 4369 sayılı kanunla yapılan değişiklik 
                        sonucunda sermaye 
                        hisseleri oranında
                        doğrudan doğruya sorumlu tutulmuşlardır.Uygulamada 
                        limited şirketlerin ,borcun ilgili olduğu dönemdeki 
                        ortakların ve şirketin kanuni temsilcilerinin amme 
                        borçları karşısındaki durumları irdelenirken 
                        karışıklıklar ve  sorunlar yaşanmaktadır.
                        
                        
                        Madde 
                        metni aşağıdaki gibidir.
                        
                        
                        “Madde-35
                        ( 4369 sayılı Kanunun 
                        21.’inci maddesiyle değişen şekli) (29.07.1998 
                        tarihinden geçerli olmak üzere)   Limited 
                        şirket ortakları, şirketten tahsil imkanı bulunmayan 
                        amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan 
                        doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince 
                        takibe tabi tutulurlar.” 
                        Şeklinde hüküm altına alınmıştır.(*)
                        
                        
                        a)- Şirket Ortaklarının Türk 
                        Ticaret Kanunundaki Tanımlamaları ve Ortaklık       
                        Payının Devri 
                        
                        
                        Türk Ticaret Kanununun 511’inci 
                        maddesinde tescil ve ilan edilecek hususlar arasında; 
                        ortakların kimliği ve koymayı taahhüt ettikleri sermaye 
                        miktarları yer almış, 515’inci maddesinde şirket esas 
                        mukavelesinde yapılan her değişikliğin ilk mukavelede 
                        olduğu gibi tescil ve ilan edileceği, 519’uncu 
                        maddesinde de pay defterinin tutulacağı, bu deftere; 
                        ortakların ad ve soyadlarının, pay miktarlarının, vukuu 
                        bulan ödemelerin, payların devir ve intikali ve bu 
                        hususlarla ilgili değişikliklerin kaydedileceği hükme 
                        bağlanmıştır.
                        
                                   Aynı Kanunun 520’nci maddesi hükmüne göre de
                        ortaklık payının 
                        devri; tescil ve 
                        ilan edilmese de noter tasdikli devir sözleşmesi, 
                        ortakların devir işlemine muvafakatı ve 
                        devrin pay defterine işlenmesi 
                        ile hüküm ifade etmektedir.
                        
                        
                        Bu hükümlerin birlikte 
                        incelenmesinden de görüleceği gibi, limited şirket 
                        ortaklarının kimliği ve şirketteki sermaye hisselerine 
                        ilişkin bilgiler; şirketin Türkiye Ticaret Sicil 
                        Gazetesinde ilan edilen ana sözleşmesinde, bu sözleşmede 
                        yapılan değişikliklerde, pay devrinin tescil ve ilan 
                        edilmemiş olduğu hallerde pay defterinde yer almaktadır.
                        
                        
                                   Maliye 
                        Bakanlığı 2001 yılında yayınladığı uygulama iç 
                        genelgesinde 
                        : Noterlerde yapılacak pay devri veya devir vaadi 
                        sözleşmelerinde şirketin, devreden ve devralan ortağın 
                        vergi kimlik numarası ile bağlı bulunduğu vergi dairesi 
                        adının yazılı olması gerektiği ve noterce onaylanan bu 
                        sözleşmenin bir nüshasının, 213 Sayılı VUK.nun 148 ve 
                        149 ncu Maddeleri ile Mükerrer 257 nci Maddesi gereğince 
                        ay içinde yapılan işlemlerin ertesi ayın 15 nci günü 
                        akşamına kadar, onaylayan noterlikçe şirketin bağlı 
                        bulunduğu vergi dairesine gönderilmesi, aksine hareket 
                        edenler hakkında aynı Kanunun Mükerrer 355 nci Madde 
                        hükümlerinin uygulanacağı, belirtilmiş, Türkiye Noterler 
                        Birliği tarafından konu teşkilatlarına 27.11.2000 gün ve 
                        Hukuk 19504 (2000/58) sayılı genelge ile 
                        duyurulmuştur.1.1.2001 tarihinde itibaren noterliklerde 
                        yapılacak olan limited şirket pay devir veya devir vaadi 
                        işlemleri ile ilgili bildirimlerin vergi dairelerince 
                        alınması halinde, mükellefin tarh dosyasında muhafaza 
                        edilmesi ve limited şirketlerden tahsil edilmeyen amme 
                        alacaklarının tahsilinde 405 Seri Nolu Tahsilat Genel 
                        Tebliği hükümlerinin uygulanması sırasında bu 
                        sözleşmelerin de dikkate alınması gerekmektedir.Şeklinde 
                        uygulamaya açıklık getirmiştir.
                        
                        
                        Yasal ve idari  düzenlemeler 
                        şirket ortaklarının pay devirlerinin tescil ve ilan 
                        edilmediği durumlarda şirkete bildirmekve  pay defterine 
                        kaydetmekle hüküm ifade edeceği  belirtilmiş olmakla ,
                        Danıştay 3.Dairesinin 
                        2003/4931 sayılı kararında 
                        özetle “ limited şirket hisse devrinin üçüncü 
                        kişilere ve şirkete karşı hüküm ifade edebilmesi için 
                        sadece noter tasdikli hisse devir sözleşmesinin ve buna 
                        ilişkin ortaklar kurulu kararının yeterli olmadığı, türk 
                        ticaret kanununun 511 ve 515'inci maddeleri hükümleri 
                        göz önünde bulundurulduğunda, şirket ortaklarının tümü, 
                        ortaklık payları, ortak sayısı ile şirketi temsile 
                        yetkili olanların da değişmesi sonucunu doğuracak 
                        şekilde yapıldığı anlaşılan devir işleminin ticaret 
                        sicilinde tescil ve ilan edilerek üçüncü kişilere ve pay 
                        defterine kayıt suretiyle şirkete karşı hüküm ifade 
                        edecek şekilde aleniyet kazanıp kazanmadığının 
                        saptanması gerektiği “ hükmüne varılmıştır.
                        
                        
                        b)-Şirket Ortakları Hakkında 
                        Yapılacak Takip
                        
                        
                        6183 
                        sayılı Kanunun 3’üncü maddesinde Amme borçlusu veya 
                        borçlu terimi: “Amme alacağını ödemek mecburiyetinde 
                        olan hakiki ve hükmi şahısları ve bunların kanuni 
                        temsilci veya mirasçılarını ve vergi mükelleflerini 
                        vergi sorumlusunu, kefili ve yabancı şahıs ve kurumlar 
                        temsilcilerini,... ifade eder “ hükmü yer almıştır. 
                        Yukarıda sayılan hallerde limited şirketten tahsil 
                        imkanı bulunmayan amme alacaklarını ödemek 
                        mecburiyetinde olan hakiki veya hükmi şahıs ortaklar, 
                        amme borçlusu olup, bu Kanun hükümlerine göre takip 
                        edilecektir.
                        
                        
                        v     
                        
                        
                        Limited şirket ortakları hakkında 
                        yapılacak takipte aşağıdaki hususlara dikkat 
                        edilecektir.
                        
                        -Öncelikle 
                        şirketten tahsil imkanı bulunmayan amme alacağının ait 
                        olduğu dönemde ve ödeme zamanında şirket ortaklarının 
                        kimler olduğu ve bu ortakların sermaye hisseleri; şirket 
                        ana sözleşmesi, ana sözleşme değişikliği veya pay 
                        defterindeki kayıtlardan tespit edilecektir.
                        
                        - 
                        Her bir ortağın sermaye hissesine göre takip konusu olan 
                        amme alacağından sorumlu olduğu miktar belirlenecektir.
                        
                        
                              
                        - 
                        Takip konusu amme alacağının ait olduğu dönemde ve ödeme 
                        zamanında pay devri nedeniyle farklı kişilerin ortak 
                        olması halinde, bu kişiler hakkında müşterek ve 
                        müteselsil sorumluluk esasına göre takip yapılacaktır.
                        
                        
                            
                         - 
                        Ortaklar hakkında takip muamelesine 6183 sayılı Kanunun 
                        55’inci maddesine   göre tanzim edilecek ödeme emri 
                        tebliği suretiyle başlanılacaktır.
                        
                        
                         
                        
                        
                        III- KANUNÎ TEMSİLCİLERİN 
                        SORUMLULUĞU
                        
                        
                        
                        Kanuni 
                        temsilciler ifadesi; tüzel kişilerin, küçüklerin ve 
                        kısıtlıların kanuni temsilcilerini, tüzel kişiliği 
                        olmayan teşekkülü idare edenleri, yabancı şahıs veya 
                        kurumların Türkiye'deki mümessillerini kapsamaktadır.Limited 
                        şirketlerde kanuni temsilci ,Türk Ticaret Kanununun 540. 
                        maddesinde aksi kararlaştırılmış olmadıkça, ortakların 
                        hep birlikte müdür sıfatiyle şirket işlerini idareye ve 
                        şirketi temsile mezun ve mecburdurlar.şirketi idare ve 
                        temsil yetkisi olan ve şirket ortağı müdürler bu maddede 
                        ,idare ve temsil yetkisi olmakla şirket ortağı olmayan 
                        müdürlere ilişkin hükümler 541. maddede yer 
                        almıştır.Sonuçları açısından ortak olan müdürle ortak 
                        olmayan müdür arasında bir fark yoktur.
                        
                        
                        
                        Limited şirketin kanuni temsilcilerinin amme alacakları 
                        karşısındaki sorumluluklarını iki ana başlıkta ele almak 
                        gerekmektedir.VUK.’nun 10. maddesinde belirtilen vergi 
                        ve buna bağlı alacaklar diğeri ise 6183 sayılı yasanın 
                        mükerre 35. maddesinde belirtilen diğer amme 
                        alacaklarından dolayı sorumlulukları.
                        
                        
                        a)-Vergi ve Buna Bağlı 
                        Alacaklardan Dolayı Sorumluluk
                        
                        
                         213 
                        sayılı Vergi Usul Kanununun kanuni temsilcilerin 
                        ödevleri başlığını taşıyan 10. maddesinin birinci 
                        fıkrası, tüzel kişilerle küçüklerin ve 
                        kısıtlıların,vakıfların ve cemaatler gibi tüzel kişiliği 
                        olmayan kuruluşların mükellef veya vergi sorumlusu 
                        olmaları durumunda, bunlara düşen ödevlerin kanuni 
                        temsilcileri,tüzel kişiliği olamayan kuruluşları idare 
                        edenler ve varsa,bunların temsilcileri tarafından yerine 
                        getirileceğini öngörmüştür.
                        
                        
                        Vergi mükellef ve sorumlularının 
                        vergi ile ilgili ödevlerinin yerine getirilmesinden 
                        anılan fıkra hükmü ile yükümlü tutulanların,bu 
                        yükümlülüklere aykırı davranmaları dolayısıyla,vergi 
                        idaresine karşı sorumlulukları,bu sorumluluğun kapsam ve 
                        koşulları aynı maddenin 
                        ikinci fıkrasında 
                        düzenlenmiştir.Düzenlemeye göre;”yukarıda yazılı 
                        olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden 
                        mükelleflerin veya vergi sorumluluarının varlığından 
                        tamamen veya kısmen alınamayan 
                        vergi ve buna bağlı alacaklar,kanuni 
                        ödevlerini yerine getirmeyenlerin varlıklarından 
                        alınır.Bu hüküm Türkiye’de bulunmayan mükelleflerin 
                        Türkiye’deki temsilcileri hakkında da uygulanır.” 
                        Tüzelkişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, Vakıflar ve 
                        cemaatler gibi tüzelkişiliği olmıyan teşekküllerin 
                        mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara 
                        düşen ödevler kanuni temsilcileri, tüzelkişiliği olmıyan 
                        teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların 
                        temsilcileri tarafından yerine getirilir.Temsilciler 
                        veya teşekkülü idare edenler bu suretle ödedikleri 
                        vergiler için asıl mükelleflere rücu edebilirler.”hükmü 
                        yer almıştır.
                        
                        
                        Fıkrada geçen vergi 
                        alacakları ibaresi geniş anlamda vergiden doğan kamu 
                        alacaklarını anlatmaktadır.Bu anlamda vergi tanımına; 
                        dar anlamda vergi dışında,resim harç ve benzeri mali 
                        yükümlerle bunların aynı nitelikteki zamları da 
                        girmektedir.Ancak her vergi,resim,harç ve benzeri mali 
                        yüküm,kanuni temsilcinin sorumluluğunu doğuracak 
                        nitelikte değildir.Kanuni temsilcinin sorumluluğunu 
                        doğuracak nitelikteki vergi,resim,harç ve benzeri mali 
                        yükümlerin Vergi Usul Kanunu kapsamına giriyor olması ve 
                        özel kanunlarında VUK’nun bütününe veya yalnızca 
                        10.maddesine yapılmış bir atfın bulunması şarttır.
                        
                        
                        Vergiye bağlı 
                        alacaklardan kasıt; vergi,resim,harç ve benzeri mali 
                        yüküm sayılmayan, ancak bunlar olmaksızın varlığı söz 
                        konusu olmayan diğer alacaklardır.VUK’nun 112.maddesinde 
                        öngörülen gecikme faizi, 6183 sayılı yasanın 48. 
                        maddesinde düzenlenen tecil faizi,ve aynı kununun 
                        51.maddesinde vadesinde ödenmeyen kamu alacakları için 
                        getirilen gecikme zammı,vergiye bağlı,onun fer’i 
                        niteliğindeki alacaklardır.
                        
                        
                        Limited şirketin kanuni 
                        temsilcilerine karşı amme alacağından dolayı cebren 
                        tahsil yoluna gidilirken tahsil yoluna gidilen amme 
                        alacağının niteliği önem arz etmektedir. Nitekim 
                        Danıştay 
                        4.Dairesinin1997/1325 sayılı kararı 
                         özetle “ 6183 sayılı Kanun, 1 inci maddesinde sayılı 
                        vergi dahil tümamme alacaklarının tahsil usulünü 
                        düzenlediğinden, mükerrer 35 inci madde vergi ve buna 
                        bağlı alacaklar için uygulanabilir gibi görünse de, 
                        Vergi Usul Kanunu'nun 10 uncu maddesinin özel nitelikli 
                        bir tahsilhükmü olan ikinci fıkrası zımmen veya açık 
                        olarak ılga edilmediği için, vergi ve buna bağlı 
                        alacaklarda mükerrer 35 inci maddenin uygulanma olanağı 
                        yoktur. Nitekim Kanunun gerekçesinde de Vergi Usul 
                        Kanunu'nun 10 uncu maddesine atıfta bulunularak, 
                        mükerrer 35 inci maddenin "diğer amme alacakları" için 
                        getirildiği belirtilmekle, paralel bir düzenlemeyle bu 
                        ayırıma gidilmiş olmaktadır. Bu durumda, vergi ve buna 
                        bağlı alacaklarda kanuni temsilcilerin takibi için 
                        uygulanacak madde özel hüküm olan Vergi Usul Kanunu'nun 
                        10 uncu maddesi olup, 6183 sayılı Kanun'un mükerrer 35 
                        inci maddesi ancak diğer amme alacakları için 
                        uygulanabilecektir.”
                        Şeklindedir. 
                        
                         
                        
                                    
									
                         
                        
                        
                        b)- Vergi ve Buna Bağlı 
                        Alacakların Dışındaki Diğer Amme Alacaklarından  Dolayı 
                        Sorumluluk
                        
                        
                        6183 
                        sayılı Kanunun mükerrer 35 inci maddesinin gerekçesinde 
                        diğer amme  alacakları amme borçlusunun mal varlığından 
                        alınamayan fiyat farkı,kur farkı,haksız yere alınan 
                        ihracatta vergi iadesi,kaynak kullanımı destekleme 
                        pirimi gibi amme alacakları olarak belirtilmiştir.İlgili 
                        kanun maddesi aşağıdaki gibidir. 
                        
                        
                        Mükerrer Madde 35-( 4108 sayılı 
                        Kanunun 11 inci maddesi ile eklenen madde) (02.06.1995 
                        tarihinden geçerli olmak üzere)
                        Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar 
                        ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin 
                        mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen 
                        veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacakları, 
                        kanuni temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekkülü 
                        idare edenlerin şahsi mal varlıklarından bu Kanun 
                        hükümlerine göre tahsil edilir. 
                        
                        
                        Bu 
                        madde hükmü, yabancı şahıs veya kurumların Türkiye'deki 
                        mümessilleri hakkında da uygulanır. 
                        
                        
                        
                        Tüzel 
                        kişilerin tasfiye haline girmiş veya tasfiye edilmiş 
                        olmaları, kanuni temsilcilerin tasfiyeye giriş 
                        tarihinden önceki zamanlara ait sorumluluklarını 
                        kaldırmaz. 
                        
                        
                        
                        Temsilciler, teşekkülü idare edenler veya mümessiller, 
                        bu madde gereğince ödedikleri tutarlar için asıl amme 
                        borçulusuna rücu edebilirler." 
                        
                        
                        
                                    Kanun maddesinin gerekçesinde Vergi Usul 
                        Kanunun kapsamında giren vergi ve buna bağlı alacakların 
                        ödenmesinden sorumlu olan bu şahısların diğer amme 
                        alacaklarının ödenmesinden de sorumlu olmalarını 
                        sağlamak amaçlandığı belirtilmiştir.
                        
                        
                        6183 sayılı Kanunun 54 üncü ve 
                        müteakip maddelerine göre yapılan takip sonucunda amme 
                        borçlusunun mal varlığından 
                        tamamen veya kısmen tahsil 
                        edilemeyen veya
                        tahsil edilemeyeceği 
                        anlaşılan amme alacaklarının, 
                        tayin olunan kanuni temsilcilerin mal varlığından 
                        tahsili cihetine gidilecektir. 
                        
                          
                        
                        
                        v     
                        
                        
                        Mal varlığından tamamen veya 
                        kısmen tahsil edilemeyen amme alacakları:
                        
                        
                        --Amme 
                        borçlusunun haczi kabil herhangi bir mal varlığının 
                        bulunmaması, 
                        
                        
                        
                        --Haczedilen mal varlığının satılarak paraya 
                        çevrilmesine rağmen satış bedelinin       amme alacağını 
                        karşılamaması gibi nedenlerle tahsil edilemeyen amme 
                        alacaklarını ifade etmektedir. 
                        
                        
                        v     
                        
                        
                        Tahsil edilemeyeceği anlaşılan 
                        amme alacakları:
                        
                        
                        --Amme 
                        borçlusunun yapılan tüm araştırmalara rağmen 
                        bulunamaması, 
                        
                        
                        --Amme 
                        borçlusunun haczedilen mal varlığına 6183 sayılı Kanun 
                        hükümlerine göre    yapılan değerleme sonucu tespit 
                        edilen değerlerin amme alacağını karşılamaması,
                        
                        
                        -- 
                        Borçlunun iflas etmiş olması halinde iflas idaresi ile 
                        kurulan irtibat sonucu amme alacağının iflas masasından 
                        tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması gibi nedenlerle 
                        tahsil dairelerince yürütülen takip muamelelerine rağmen 
                        amme alacağının amme borçlusundan tahsil edilemeyeceği 
                        kanaatinin oluştuğu halleri kapsamaktadır. 
                        
                        
                        
                        Buna göre, amme 
                        borçlusu nezdinde sürdürülen takip muameleleri sonucunda 
                        yukarıda belirtilen hallerden herhangi birinin varlığı 
                        halinde kanuni temsilciler hakkında takip yapılabilmesi 
                        için yeterli şartların oluştuğu kabul edilecek ve takip 
                        muamelesine kanuni temsilciler adına 6183 sayılı Kanunun 
                        55 inci maddesine göre tanzim edilecek ödeme emri 
                        tebliği suretiyle başlanılacaktır.
                        
                        
                        3-VUK  10. maddesi ve 6183 sayılı 
                        Kanunun Mükerrer 35. maddesinin birlikte 
                        değerlendirilmesi:
                        
                        
                        Kanuni temsilcilerin ödevi 
                        başlığı’nı taşıyan VUK.10. maddesinde “mükelleflerin 
                        veya vergi sorumluluarının varlığından tamamen veya 
                        kısmen alınamayan 
                        vergi ve buna bağlı alacaklar,kanuni 
                        ödevlerini yerine getirmeyenlerin varlıklarından 
                        alınır….” Şeklinde hükme bağlanmış olup vergi ve buna 
                        bağlı amme alacaklarıyla ilgili bir açıklama 
                        getirilmemiştir. 
                        
                        
                        6183 sayılı yasanın Mükerrer 
                        35.maddesinde” Tüzel kişilerle küçüklerin ve 
                        kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği 
                        olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya 
                        kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği 
                        anlaşılan amme 
                        alacakları, kanuni 
                        temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare 
                        edenlerin şahsi mal varlıklarından bu Kanun hükümlerine 
                        göre tahsil edilir…” 
                        
                        
                        VUK’nun 10.maddesi mükellef veya 
                        vergi sorumlularından alınamayan 
                        vergi ve buna bağlı acaklar 
                        dan bahsetmiş mükerrer 35. 
                        madde ise alınamayan 
                        amme alacakları 
                         olarak kanuni tanımlama yapmıştır.
                        
                        
                        
                        Bunanla birlikte 6183 sayılı mükerrer 35. madde 
                        gerekçesinde diğer amme  alacakları amme borçlusunun mal 
                        varlığından alınamayan fiyat farkı,kur farkı,haksız yere 
                        alınan ihracatta vergi iadesi,kaynak kullanımı 
                        destekleme pirimi gibi amme alacakları şeklinde 
                        belirlenmiş ve VUK ‘nun kapsamında giren, vergi ve buna 
                        bağlı alacakların ödenmesinden sorumlu olan bu 
                        şahısların diğer amme alacaklarının ödenmesinden de 
                        sorumlu olmalarını sağlamak amaçlanarak maddenin 
                        çıkartıldığı belirtilmiştir.
                        
                        
                        Yargı kararlarında her iki kanun 
                        maddesi hükümleri birlikte ele alındığında yukarıda
                        Danıştay 4.Dairesinin 
                        kararında da belirtildiği gibi özetle “6183 sayılı 
                        Kanun, 1 inci maddesinde sayılı vergi dahil tümamme 
                        alacaklarının tahsil usulünü düzenlediğinden, mükerrer 
                        35 inci madde vergi ve buna bağlı alacaklar için 
                        uygulanabilir gibi görünse de, Vergi Usul Kanunu'nun 10 
                        uncu maddesinin özel nitelikli bir tahsilhükmü olan 
                        ikinci fıkrası zımmen veya açık olarak ılga edilmediği 
                        için, vergi ve buna bağlı alacaklarda mükerrer 35 inci 
                        maddenin uygulanma olanağı yoktur.” Şeklinde her iki 
                        kanun maddesinin kapsamının birbirinden farklılık 
                        arzettiği belirtilmektedir.
                        
                        
                        Bu konuda Vergi İdaresi yargının 
                        tam tersi görüştedir.Maliye Bakanlığı’nın verdiği bir
                        müktezada 
                        özetle 
                        
                        
                        
                        
                        “Bilindiği gibi 6183 sayılı kanunun 1. maddesi 
                        kapsamına,213 sayılı VUK kapsamına giren vergi ve diğer 
                        alacaklarda girmekte olup,anılan kanunun mükerrer 35. 
                        maddesinin 213 sayılı VuK kapsamına girmeyen diğer amme 
                        alacakları için  getirildiği, vergi ve buna bağılı 
                        alacaklarda,kanuni temsilcilerin takibi için uygulanacak 
                        maddenin 213 sayılı VUK’nun 10.’uncu maddesi olduğu 
                        yönündeki iddiaların kabul edilmesi mümkün değildir.
                        
                        
                        Oysa 
                        4108 sayılı kanunun 11. madde gerekçesi ile birlikte 
                        değerlendirildiğinde VUK’nun 10. maddesi hükmüne 
                        girmeyen alacaklardan,bu maddeye istinaden işlem 
                        yapılmasının zorluğu ve yapılan işlemlerin yargı 
                        kararlarınca bozulması nedeniyle kanuni temsilciler 
                        hakkında takibata geçilmek ve amme alacağını tahsil 
                        edebilmek amacıyla hükmün sev edildiği,vergi ve buna 
                        bağlı alacaklarda bu hükmün uygulanmasının 
                        engellenmediği görülmektedir.Nitekim 6183 sayılı kanunun 
                        mükerrer 35. maddesinde “amme alacakları” kelimesinin 
                        vurgulanmasıda bu görüşün dayanağıdır.Aksi olsa idi bu 
                        ifade “vergi hariç diğer amme alacakları” şeklinde 
                        olurdu.
                        
                        
                        Bu 
                        nedenle vergi dahil tüm amme alacaklarının kanuni 
                        temsilcilerden tahsili için 6183 sayılı kanunun mük.35.maddesi 
                        uyarınca işlem yapılması yerinde olup,konuya ilişkin 
                        Defterdarlığınız görüşü Bakanlığımızca da uygun 
                        görülmüştür.
                        
                        
                        
                        Bununla birlikte kanuni temsilcilerden takibi gereken 
                        vergi ve buna bağlı alacaklara ilişkin olarak düzenlenen 
                        ödeme emirlerinde 213 sayılı VUK’nun 10. maddesi ile 
                        6183 sayılı Kanunun mükerrer 35. maddesinin birlikte 
                        yasal dayanak olarak gösterilmesinin yargı 
                        mercilerindeki bu tür ihtilafların idare lehine 
                        sonuçlanmısına katkı sağlayacağı kanaatine varılmıştır.”
                        
                        
                        Şeklinde görüşünü belirtmiştir.
                        
                        
                        Gerek 
                        Bakanlık müktezasından gerekse yargı kararından 
                        anlaşılacağı üzere iki zıt görüş mevcuttur.Ancak Kanun 
                        koyucunun kanun koyma gerekçesi ile yargı kararı 
                        örtüşmektedir.İdarenin bu konudaki görüşü zıtlık 
                        taşımakla birlikte sonuçta her iki kanun maddesini 
                        gerekçe göstermenin idarenin lehine olacağı 
                        belirtilmekle bir bakıma doğrusunun yargı kararı olacağı 
                        dolaylı olarak belirtilmektedir. 
                        
                        
                        IV-SONUÇ
                        
                        
                        
                        Limited şirketlerin amme borçlarından dolayı 
                        sorumlulukları ve vergi İdaresince yapılacak cebri icra 
                        yolu takip edilirken, şirketin tüzel kişiliği,şirketin 
                        kanuni temsilcisi ve şirketin ortakları açısından olayı 
                        irdelemek zorunluluğu vardır. VUK.10. maddesi 6183 
                        sayılı kanunun 35  ve mükerrer 35. maddeleri konuya 
                        ilişkin yasal düzenlemeleri içermektedir. Kanun 
                        maddelerinin açıklığa kavuşturulması için 35.madde için 
                        405 no’lu Tahsilat Genel Tebliği’nde  , mükerrer 35. 
                        madde için 387 no’lu Tahsilat Genel Tebliği’nde 
                        açıklamalar yapılmıştır. 
                        
                        
                        Kanuni temsilcilerin ödevi 
                        başlığını taşıyan VUK’nun 10.maddesi ve Kanuni 
                        temsilcilerin sorumluluğu başlığını taşıyan 6183 sayılı 
                        yasanın mükerrer 35. maddeleri birlikte 
                        değerlendirildiğinde; VUK’nun 10.maddesi mükellef veya 
                        vergi sorumlularından alınamayan 
                        vergi ve buna bağlı acaklar , 
                        Mükerrer 35. madde ise alınamayan 
                        amme alacakları 
                         olarak kanuni tanımlama 
                        yapmıştır.Uygulamada vergi idaresi vergi dahil tüm amme 
                        alacaklarının kanuni temsilcilerden tahsili için 6183 
                        sayılı kanunun mük.35.maddesi uyarınca işlem yapılması 
                        yerinde olacağını belirtmekte ancak yargı bu konuda 
                        farklı düşünmekte olup mükerre 35. maddenin gerekçesinde 
                        belirtilen, VUK ‘nun kapsamında giren, vergi ve buna 
                        bağlı alacakların ödenmesinden sorumlu olan bu 
                        şahısların diğer amme alacaklarının ödenmesinden de 
                        sorumlu olmalarını sağlamak amaçlanarak maddenin 
                        çıkartıldığından hareketle  vergi ve buna bağlı 
                        alacaklarda mükerrer 35 inci maddenin uygulanma 
                        olanağının bulunmadığını belirtmektedir.Konunun netliğe 
                        kavuşması için yasal düzenleme yapılması gereği vardır.
                        
                        
                         
                        
                        NİHAT CEYLAN
                        
                        Vergi Denetmeni
                        Adana Vergi Dairesi 
                        Başkanlığı
                         
                        
                        KAYNAKÇA 
                        
                        
                         1- İstanbul 
                        Vergi Dairesi Başk.’lığı Mükellef Hizmetleri Tahsilat 
                        Grup Müd.’lüğü-6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili 
                        Usulu Hakkında Kanun,yorum ve açıklamalar 1.baskı 
                        -İstanbul Maliye Vakfı,İstanbul-Ocak 2006   S.157 
                        
                        2-01.07.1995 
                        tarih ve 22330 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 387 seri 
                        no’lu Tahsilat Genel              Tebliği
                        
                        3-11.12.1998 
                        tarih ve 23550 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 405 
                        no’lu Tahsilat Genel  Tebliği 
                        
                        4-10 Ocak 
                        1961 sayı ve 10703 sayılı resmi gazetede yayımlanan 213 
                        sayılı Vergi Usul Kanunu
                        
                        5-28 Temmuz 
                        1953 tarih ve 8469 sayılı resmi gazetede yayımlanan 6183 
                        sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulu Hakkındaki 
                        Kanun 
                        
                          
                            
                          
                            
                            
                            2-Yazıda sözkonusu 
                            kanundan 6183 sayılı kanun diye bahsedilecektir.
 
                          
                            
                          
                            
                          
                            
                          
                            
                          
                            
                            
                            7-İstanbul Vergi 
                            Dairesi Başk.’lığı Mükellef Hizmetleri Tahsilat Grup 
                            Müd.’lüğü-6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili 
                            Usulu Hakkında Kanun,yorum ve açıklamalar 1.baskı 
                            -İstanbul Maliye Vakfı,İstanbul-Ocak 2006  S.157