ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Anayasa Mahkemesi
Başkanlığından:
Esas Sayısı : 2005/78
Karar Sayısı: 2005/59
Karar Günü : 30.9.2005
İPTAL DAVASINI AÇAN:
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Üyeleri Haluk
KOÇ, Kemal KILIÇDAROĞLU
ve 118 Milletvekili
İPTAL DAVASININ KONUSU:
7.6.2005 günlü, 5362
sayılı Esnaf ve
Sanatkârlar Meslek
Kuruluşları Kanunu’nun
54. maddesinin birinci
fıkrasının ikinci
tümcesinin Anayasa’nın
2. ve 11. maddelerine
aykırılığı savı ile
iptali ve yürürlüğünün
durdurulması istemidir.
I-
İPTAL VE YÜRÜRLÜĞÜN
DURDURULMASI
İSTEMLERİNİN GEREKÇESİ
Dava dilekçesinin
gerekçe bölümü şöyledir:
“… 5362 sayılı Esnaf ve
Sanatkarlar Meslek
Kuruluşları Kanununun 54
üncü maddesinin birinci
fıkrasının ikinci
cümlesi ile getirilen
hüküm, başkanlık ve
genel başkanlık
görevlerini üst üste iki
dönem yapanların aradan
bir seçim dönemi
geçmedikçe tekrar
başkan
seçilemeyeceklerini
hükme bağlamaktadır.
5362 sayılı Kanun
Tasarısının Geçici 2
nci
Maddesinde yer alan “Bu
Kanuna göre yapılacak
ilk seçimlerden itibaren
üst üste iki dönem
başkanlık ve genel
başkanlık görevlerinde
bulunanlar, iki seçim
dönemi
geçmedikçe aynı
görevlere seçilemezler”
cümlesi ise, üst üste
iki dönem başkanlık
yapmaya getirilen
kısıtlamanın geçmiş
dönemlerde yapılan
görevleri içermediğini
çok açık bir şekilde
ifade etmekte idi.
Söz konusu cümle, 5362
sayılı Kanunun TBMM
Genel Kurulunda
görüşülmesi sırasında
madde metninden
çıkarılmıştır. Geçici 2
nci
maddede yer alan
yukarıdaki cümlenin
çıkarılması için verilen
önergede “Hak
mahrumiyetlerini
önlemek, maddeyi daha
anlaşılır kılmak, bu
yasa tasarısındaki
önceki maddelerdeki
değişikliklere paralel
düzenlemeler
amaçlanmıştır” gerekçesi
kullanılmıştır.
Önergenin gerekçesi,
kabul edilen yasa
maddesi ile
çelişmektedir. Bu
değişiklikle, hak
mahrumiyetleri
önlenmediği ve madde
daha anlaşılır hale
gelmediği gibi, söz
konusu cümlenin kanun
metninden çıkarılmasıyla
54 üncü maddenin birinci
fıkrasının ikinci
cümlesi, Anayasanın 2
nci
maddesindeki hukuk
devleti ilkesine aykırı
bir düzenleme haline
gelmiştir. Çünkü, bu
madde metnini önerge ile
değiştiren siyasi
otorite, Kanunun 54 üncü
maddesinin birinci
fıkrasının ikinci
cümlesindeki
düzenlemeyi, belirsiz
hale getirmiştir.
Geçici Madde 2’deki
hükmün madde metninden
çıkarılmasıyla, üst üste
iki dönemden fazla
başkanlık görevini
yapamama hali ile ilgili
kuralın, kanunun
yürürlük tarihinden
sonraki dönemlerle mi,
yoksa yürürlük
tarihinden önceki
dönemlerle mi ilgili
olduğu tartışmalı hale
gelmiş ve yürürlük
tarihinden önceki
dönemlerle ilgili olduğu
yorumunun yapılması
halinde, madde metni,
hak mahrumiyetlerine yol
açacak bir görünüme
girmiştir.
Nitekim, 5362 sayılı
Kanunun 54 üncü maddesi
ile ilgili tartışmalar
Kanunun yürürlüğe
girdiği 21.06.2005
tarihinden hemen sonra
başlamıştır. Açık, kesin
ve belirgin olmayan bu
yasal düzenleme
nedeniyle yasanın
uygulayıcısı olan
Bakanlar Kurulu adına
Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı, Kanunun
yürürlüğe girmesinden 3
gün sonra yanlış
bilgilendirme ve
yönlendirmeleri gidermek
amacıyla 24.06.2005
tarihli 1061 sayılı
Genelgeyi yayınlamak
zorunda kalmıştır.
Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı bu
Genelgesinde: 5362
sayılı Kanunun
yayımlandığı tarihte
yürürlüğe girdiğini;
“kanunların geçmişe
yürümezliği prensibi”
uyarınca yürürlüğe
girdiği tarihten sonraki
hukuki olaylara yönelik
hüküm ve sonuç
doğuracağını; Kanunun 54
üncü maddesi birinci
fıkrası hükmünün, önceki
Kanun hükümlerine (507
Sayılı Kanun) göre iki
dönem üst üste başkanlık
ya
da genel başkanlık
yapanlara da
uygulanacağına yönelik,
Kanunun herhangi bir
yerinde açık bir hükme
yer verilmediğini; temel
hak ve özgürlükleri
sınırlamaya yönelik
hukuk kurallarının hak
sahiplerinin aleyhine
genişletici yoruma tabi
tutulamayacağını; her
iki kanunun başkanların
görev sürelerini ve
seçilme usullerini
farklı düzenlemiş olması
nedenleriyle, Kanunun
yürürlüğe girdiği
tarihte
ya
da daha öncesinde üst
üste iki dönem esnaf ve
sanatkarlar meslek
kuruluşları başkan ve
genel başkanlığı
görevinde bulunmuş
olanların, 5362 sayılı
Kanuna göre yeniden aday
olmalarına ve
seçilmelerine hukuken
herhangi bir engel
bulunmadığını
açıklamıştır.
Sanayi ve Ticaret
Bakanlığını yasanın 54
üncü maddesinin
uygulaması hakkında
yorum yapmaya zorlayan
neden, sadece “madde
metninin” açık, kesin ve
belirgin olarak
yazılmamış olması
değildir.
Anayasanın 135 inci
maddesine göre kurulmuş
kamu kurumu
niteliğindeki diğer
meslek kuruluşları da
benzer nitelikteki
düzenlemeler nedeniyle
uygulamada sorunlarla
karşılaşmaktadırlar.
Örneğin, Esnaf ve
Sanatkarlar Meslek
Kuruluşları ile aynı
statüde bulunan Barolar
ve Türkiye Barolar
Birliğinin kuruluş
yasası olan 1136 sayılı
Avukatlık Kanunu’nun
“Baro Başkanlığı”
başlıklı 96
ncı
maddesi 02.05.2001 tarih
ve 4667 sayılı yasa ile
değiştirilmiş “Baro
Başkanı iki yıllık bir
görev süresi için
seçilir. Yeniden
seçilmek caizdir. Ancak,
görev süresi iki
dönemden fazla olamaz”
hükmü getirilmiştir.
Bu düzenleme sonucu,
Baro Başkanlığının iki
dönemden fazla
olamayacağı yolundaki
sınırlamanın, yasanın
yürürlüğe girdiği
02.05.2001 tarihinden
önceki dönemleri de
kapsayıp kapsamadığı
tartışılır hale
gelmiştir.
Esnaf ve Sanatkarlar
Meslek Kuruluşları gibi,
Barolarda da seçimler
Hakim denetiminde
yapılmaktadır. Yasanın
yürürlüğe girmesinden
sonra yapılan seçimlerin
çoğunluğunda İlçe Seçim
Kurullarına itirazlar
yapılmış, İlçe Seçim
Kurulları birbirleri ile
çelişkili değişik
kararlar vermiştir.
Kastamonu İlçe Seçim
Kurulu, iki dönemden
fazla başkanlık yapmış
ve yasanın yürürlüğe
girdiği tarihten sonraki
seçimlerde de aday olup
kazanan başkanın, seçimi
ile ilgili Avukatlık
Kanunu’nun 96
ncı
maddesine göre yapılan
itirazı 09.10.2002 tarih
ve 2002/49 sayılı karar
ile
red etmiştir.
Aynı gerekçelerle, Uşak
ve Konya İlçe Seçim
Kurulları da yapılan
itirazları
red
etmişlerdi.
Ancak Gümüşhane İlçe
Seçim Kurulu, Avukatlık
Kanunu’nun 96
ncı
maddesindeki 2 dönem ile
ilgili sınırlayıcı
düzenlemenin yasanın
yürürlüğe girdiği
tarihten önceki
dönemleri de kapsadığını
kabul ederek itiraz
üzerine seçimleri iptal
etmişti.
Baro seçimleri ile
ilgili yapılan ve İlçe
Seçim Kurulları
tarafından verilen
çelişkili karar
örneklerini çoğaltmak
mümkündür. Ayrıca
seçimlerde itiraz
yapılmaması nedeniyle 3
- 5 dönemdir baro
başkanı olarak görev
yapanlar da vardır.
Seçme ve seçilme
hakkının itiraz üzerine
değiştiği veya itiraz
edilmeyerek hak
kazanıldığı böylesi bir
düzenlemenin hukuk
devletinde yer alması
mümkün değildir.
Bu konuda çelişkili
kararlar İlçe Seçim
Kurullarının dışında
Yüksek Seçim Kurulu
tarafından da
verilmiştir. Yüksek
Seçim Kurulu, Kastamonu
ve Uşak İlçe/İl Seçim
Kurullarının vermiş
olduğu kararlara yapılan
itiraz üzerine,
Avukatlık Kanunu’nun
Geçici 3 üncü maddesi
gereğince İlçe Seçim
Kurullarının verdiği
kararların kesin
olduğunu, ayrıca 298
Sayılı Yasanın kapsam
başlıklı 1 inci
maddesine göre, meslek
kuruluşlarının
seçimlerinin, bu yasanın
kapsamı dışında
kaldığını, 298 sayılı
Yasanın Yüksek Seçim
Kuruluna bu konuda yetki
vermediği gerekçesi ile
itirazları
incelemeksizin kesinlik
nedeniyle reddetmiştir.
Ancak daha sonra Yüksek
Seçim Kurulu Konya ve
Gümüşhane Barosu
seçimleri ile ilgili
olarak İlçe Seçim
Kurullarınca kesin
olarak verilen kararlara
rağmen, 298 Sayılı
Seçimlerin Temel
Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında
Kanunun 130 uncu
maddesine göre kendisini
yetkili görerek,
kesinleşen İlçe Seçim
Kurulları kararlarını
incelemiş “4667 Sayılı
Yasa ile 96
ncı
maddeye eklenen hükümle,
baro başkanlığı süresini
en çok iki dönemle
sınırlayan genel bir
düzenleme getirilmiştir.
Bu iki dönemi, Yasanın
yürürlüğünden önce
tamamlamış olanların,
genel kuralın dışında
kalmaları, ancak geçici
bir madde ile buna
olanak veren istisnai
bir düzenleme yapılması
ile mümkün olup, Yasada
bu imkanı veren geçici
bir madde
bulunmamaktadır”
gerekçesi ile verilen
kesin kararları
kaldırmış ve yapılan
seçimleri iptal
etmiştir.
Hukuk devletinin
sağlamakla yükümlü
olduğu hukuk güvenliği,
kural olarak yasaların
geriye yürütülmemesini
gerekli kılar. Bu
nedenle Kanunların
geçmişe etkisi olmaması
genel bir kuraldır.
Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten sonraki
olay ve işlemlere
uygulanması doğaldır.
Bu, kanunlara güvenin ve
istikrarın aynı zamanda
kazanılmış hakların
korunması için
gereklidir. Kanunların
yürürlüklerinden önceki
olaylara uygulanarak,
yürürlüğe girdikten
sonraki hukuksal
durumlara dayanak
yapılmaları ise, kamu
yararı ve kamu düzeninin
gerektirdiği durumlarda
ancak, açık kanun hükmü
ile mümkündür.
Hukuk devletinin temel
öğelerinden biri de
güvenilirliliktir. Hukuk
devleti, tüm eylem ve
işlemlerinde
yönetilenlere en güçlü
en kapsamlı şekilde
hukuksal güvence
sağlayan devlettir.
Hukukun üstünlüğünün
egemen olduğu bir
devlette hukuk
güvenliğinin sağlanması
hukuk devleti ilkesinin
yerine getirilmesinin
zorunlu koşullardandır.
Statü hukukuna ilişkin
düzenlemelerde istikrar,
belirlilik ve
öngörülebilirlik göz
önünde bulundurularak
hukuki güvenlik
sağlanır. Bireyin insan
olarak varlığının
korunmasını amaçlayan
hukuk devletinde
vatandaşların hukuk
güvenliğinin sağlanması
zorunludur. Yasalarda
yapılan değişikliklerin
toplumsal gerçeklerle
uyumlu olması ve
adaletli kurallar
içermesi gerekir. Devlet
açık ve belirgin hukuk
kurallarını yürürlüğe
koyarak bunları
uyguladığı zaman hukuk
güvenliği sağlanır.
Ayrıca, hukuk güvenliği,
kurallarda “belirlilik
ve öngörülebilirlik”
gerektirir. İptali
istenen düzenleme ise,
öncelikle “belirlilik ve
öngörülebilirlilik”
sağlamadığı için
Anayasanın 2
nci
maddesindeki hukuk
devletine aykırı
düşmektedir. Çünkü, dava
konusu cümle, farklı
uygulamalara neden
olacak ve bu
belirsizlik, hukuki
güvenilirliliği
zayıflatacaktır.
Kişilerin, koşulları
Kanunla belirlenmiş bir
statüye, devlete ve
hukuki istikrara
güvenerek görev aldıktan
sonra bu statüde
kanunla, makul nedeni
olmayan, ölçüsüz ve
geriye dönük biçimde
hakları kısıtlayıcı
değişiklikler yapılması,
kazanılmış haklara ve
dolayısı ile yine hukuk
devleti ilkesine aykırı
düşmektedir. Bu tür
düzenlemeleri yapan
kanunların, ancak
yayınladıkları tarihten
itibaren uygulanması
veya getirdikleri yeni
statüye, kazanılmış
hakları koruyacak makul,
adil ve ölçülü bir
geçiş sağlanması
halinde değinilen
aykırılıklar
giderilebilir.
Anayasanın 2
nci
maddesinde açıklanan
hukuk devletinin temel
unsurları arasında
“kazanılmış haklara
saygı” yer almaktadır.
Bu nedenle yapılacak tüm
düzenlemelerin,
kazanılmış haklarını
koruması gerekir.
Kazanılmış hakları
ortadan kaldırıcı veya
güvencesiz bırakıcı
nitelikte sonuçlara yol
açan düzenlemeler,
Anayasanın 2
nci
maddesinde açıklanan
“Türkiye Cumhuriyeti
sosyal bir hukuk
devletidir.” hükmüne
aykırılık oluşturacağı
gibi, toplumsal
kararlılığı ve hukuksal
güvenceyi ortadan
kaldırır, belirsizlik
ortamına neden olur ve
kabul edilemez.
Nitekim, Anayasa
Mahkemesi E:1983/1,
K:1983/5 sayılı kararı
ile 1982 Anayasasının
152’nci maddesinde yer
alan “... Anayasa
Mahkemesinin işin
esasına girerek verdiği
ret kararının Resmi
Gazetede
yayımlanmasından sonra
on yıl
geçmedikçe aynı
kanun hükmünün Anayasaya
aykırılığı iddiasıyla
tekrar başvuruda
bulunulamaz” hükmünde
ifade edilmiş olan
Anayasa Mahkemesine
başvuru yasağının, ilk
davanın ancak 1982
Anayasasının kabulünden
sonra açılmış olması
halinde
uygulanabileceğine, ilk
davanın 1961
Anayasasının yürürlükte
olduğu dönemde açılmış
ve reddedilmiş olması
halinde
uygulanamayacağına
hükmetmiştir.
Hukuk devleti, her eylem
ve işlemi hukuka uygun,
insan haklarına saygı
gösteren, bu hak ve
özgürlükleri koruyup
güçlendiren, her alanda
adaletli bir hukuk
düzeni kurup bunu
geliştirerek sürdüren,
Anayasaya aykırı durum
ve tutumlardan kaçınan,
hukuku tüm devlet
organlarına egemen
kılan, Anayasa ve
hukukun üstün
kurallarıyla kendini
bağlı sayıp yargı
denetimine açık olan,
yasaların üstünde yasa
koyucunun da
bozamayacağı temel hukuk
ilkeleri ve Anayasa
bulunduğu bilincinden
uzaklaştığında geçersiz
kalacağını bilen
devlettir.
Anayasanın bir hükmüne
aykırı olan bir
düzenlemenin Anayasanın
11 inci maddesindeki
hukukun üstünlüğü
ilkesine de aykırı
olacağı açıktır.
Öte yandan, 18.05.2004
tarihli 5174 Sayılı
Türkiye Odalar ve
Borsalar Birliği ile
Odalar ve Borsalar
Kanunu’nun 16/son,
38/son, 63/son ve 65/son
maddelerinde “Üst üste
iki dönem başkanlık
yapmış olanlar aradan
iki seçim dönemi
geçmedikçe aynı
göreve yeniden
seçilemezler” hükmü yer
almıştır. Ancak aynı
yasanın Geçici 10 uncu
maddesinde “Bu Kanunun
yürürlüğe girdiği
tarihten sonra yapılacak
ilk seçimlerden itibaren
üst üste iki dönem
süresince meclis
başkanlığı, yönetim
kurulu başkanlığı,
konsey başkanlığı ve
Birlik Başkanlığı
görevlerinde bulunanlar
aradan iki seçim dönemi
geçmedikçe aynı
görevlere yeniden
seçilemezler” hükmü
konulmuş ve yasanın
yayımı tarihi itibariyle
mevcut başkanların
durumu netlik
kazanmıştır.
Benzer şekilde,
03.06.2004 tarihli 5184
sayılı yasa ile değişik
6964 sayılı Ziraat
Odaları ve Ziraat
Odaları Birliği
Kanunu’nun 11/3 üncü
maddesinde “Bu Kanunun
yürürlüğe girdiği
tarihten sonra yapılacak
ilk seçimlerden itibaren
üst üste dört dönem oda
yönetim kurulu başkanı
görevinde bulunanlar,
aradan iki seçim dönemi
geçmedikçe aynı
göreve yeniden
seçilemez”, 28/3 üncü
maddesinde ise “Bu
Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten sonra
yapılacak ilk
seçimlerden itibaren üst
üste iki dönem Birlik
Yönetim Kurulu
Başkanlığı görevinde
bulunanlar, aradan bir
seçim dönemi
geçmedikçe aynı
göreve yeniden
seçilemezler” hükmü yer
almıştır. Bu
düzenlemeler ile, bu
Kanunun yürürlüğe
girdiği tarihten sonra
başkan seçilecekler ile
ilgili tereddüt açık ve
belirgin bir şekilde
ortadan kaldırılmıştır.
Kısaca ifade etmek
gerekirse, Anayasanın
135 inci maddesine göre
kanunla kurulan, kamu
kurumu niteliğindeki
kuruluşlardan olan
Türkiye Odalar ve
Borsalar Birliği ile
Türkiye Ziraat Odaları
Birliği Yasalarındaki
düzenlemeler tartışma
yaratmayacak şekilde
açık ve anlaşılır
düzenlemelerdir.
Anayasa Mahkemesinin E.
1985/1, K. 1986/4 sayılı
Kararında “Yasa koyucuya
verilen düzenleme
yetkisi, hiçbir şekilde
kamu yararını ortadan
kaldıracak veya
engelleyecek... biçimde
kullanılamaz”
denilmektedir.
Benzer konumda olanlarla
ilgili yasal
düzenlemeler ortada
iken, hukuki belirsizlik
yaratacak şekilde
düzenleme yapmanın hangi
kamu amacına yöneldiğini
açıklamak imkansızdır.
Kamu yararına sonuç
doğurmayacak, kamu
hizmetinin
nitelikleriyle
bağdaşmayan, adalet
anlayışına aykırı ve
makul olmayan böyle bir
durumun, Anayasanın 2
nci
maddesinde belirtilen
hukuk devleti ilkesi ile
bağdaştırılamayacağı
açıktır. Çünkü bir hukuk
devletinde tüm kamu
işlemlerinin nihai
amacı, kamu yararıdır.
Bir hukuk devleti, adil
ve makul olmak
durumundadır. Kamu
hizmetinin gerekleriyle
bağdaşmayan, adil ve
makul olmayan bir
düzenlemenin, kamu
yararına olduğu ve hukuk
devleti ilkesi ile
bağdaştığı söylenemez.
Açıklanan nedenlerle
5362 sayılı Esnaf ve
Sanatkarlar Meslek
Kuruluşları Kanununun 54
üncü maddesinin birinci
fıkrasının ikinci
cümlesi, Anayasanın 2
nci
maddesindeki hukuk
devleti ilkesine ve 11
inci maddesindeki
hukukun üstünlüğü
ilkesine aykırı olup,
iptali gerekir.”
“...”
“5362 sayılı Kanunun 54
üncü maddesinin birinci
fıkrasının iptali
istenen ikinci cümlesi,
Anayasanın 2
nci
maddesinde düzenlenen
hukuk devleti ilkesinin
gerektirdiği
öngörülebilirlik ve
belirlilik unsurları ile
bağdaşmamakta ve
vatandaşlara hukuk
güvenliği
sağlamamaktadır. Bu
hüküm aynı zamanda
kazanılmış hakları da
güvencesiz
bırakmaktadır.
Bu hükmün uygulanması
halinde; bu Kanunun
yürürlüğe girdiği
tarihten önce olağan ve
olağanüstü genel
kurullarını yapmış veya
yapmamış olan bütün
esnaf ve sanatkarlar
meslek kuruluşlarının
2005 yılının sonuna
kadar yapılacak olan
genel kurullarında bazı
başkanların seçimi
itirazlara konu olacak,
itiraz yerlerine göre
aynı konuda farklı
uygulamalar ortaya
çıkabilecektir.
Ya
da Kanun hükmünü farklı
yorumlamaktan dolayı
bazı kimseler aday
olmaya hakları
olmadığını düşünerek
aday olmaktan
vazgeçeceklerdir.
Bütün bu olumsuzluklar
2005 yılının en geç
sonuna kadar
gerçekleşebileceği için,
söz konusu hükmün
yürürlüğünün
durdurulmaması halinde,
sonradan giderilmesi güç
ya
da olanaksız durum ve
zararların doğabileceği
kuşkusuzdur.
5362 sayılı Kanunun 54
üncü maddesinin birinci
fıkrasının açıklanan
nedenlerle, Anayasanın 2
nci
ve 11 inci maddelerine
aykırı olan ikinci
cümlesinin yürürlüğünün
durdurulması
gerekmektedir.”
II-
YASA METİNLERİ
A-
İptali İstenen Yasa
Kuralı
7.6.2005 günlü, 5362
sayılı Esnaf ve
Sanatkârlar Meslek
Kuruluşları Kanunu’nun
54. maddesinin iptali
istenilen tümceyi de
içeren birinci fıkrası
şöyledir:
“Oda, birlik, federasyon
başkanı ve Konfederasyon
genel başkanı, genel
kurul tarafından tek
dereceli olarak seçilir;
bunlar aynı zamanda
ilgili esnaf ve
sanatkarlar meslek
kuruluşunun yönetim
kurulu üyesi ve
başkanıdır.
Başkanlık ve genel
başkanlık görevini üst
üste iki dönem yapanlar
bir seçim dönemi
geçmedikçe tekrar
başkan seçilemezler.”
B-
Dayanılan Anayasa
Kuralları
Dava dilekçesinde,
iptali istenilen kuralın
Anayasa’nın 2. ve 11.
maddelerine aykırı
olduğu ileri
sürülmektedir.
III- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi
İçtüzüğü’nün 8. maddesi
gereğince,
Haşim
KILIÇ,
Sacit ADALI,
Fulya KANTARCIOĞLU,
Tülay TUĞCU, Ahmet
AKYALÇIN, Mehmet ERTEN,
Mustafa YILDIRIM, Cafer
ŞAT, A.Necmi
ÖZLER, Ali GÜZEL ve
Serdar
ÖZGÜLDÜR’ün
katılmaları ile
18.7.2005 gününde
yapılan ilk inceleme
toplantısında, dosyada
eksiklik bulunmadığından
işin esasının
incelenmesine,
yürürlüğün durdurulması
isteminin bu konudaki
raporun hazırlanmasından
sonra karara
bağlanmasına
oybirliğiyle karar
verilmiştir.
IV- ESASIN İNCELENMESİ
Dava dilekçesi ve
ekleri, işin esasına
ilişkin rapor, iptali
istenen yasa kuralı,
dayanılan Anayasa
kuralları ve bunların
gerekçeleri ile diğer
yasama belgeleri okunup
incelendikten sonra
gereği görüşülüp
düşünüldü:
Dava dilekçesinde,
iptali istenilen yasa
kuralının, kamu kurumu
niteliğinde meslek
kuruluşu olması
bakımından, Esnaf ve
Sanatkarlar Meslek
Kuruluşları ile aynı
statüde bulunan Türkiye
Odalar ve Borsalar
Birliği, Ziraat Odaları
ve Ziraat Odaları
Birlikleri arasında
farklı bir uygulama
oluşturduğu, söz konusu
oda ve birlikler için
geçmiş dönemde yapılan
başkanlıklar için
getirilen istisnanın,
Esnaf ve Sanatkarlar
Meslek Kuruluşları için
de getirilmesi
gerektiği, hukuk
güvenliğinin, kuralların
“belirlilik ve
öngörülebilirlik”
içermesini zorunlu
kıldığı, kişilerin,
koşulları Kanunla
belirlenmiş bir statü
de, devlete ve hukuki
istikrara güvenerek
görev aldıktan sonra, bu
statüde kanunla, makul
nedeni olmayan, ölçüsüz
ve geriye dönük biçimde
hakları kısıtlayıcı
değişiklikler
yapılmasının, kazanılmış
haklara ve dolayısı ile
hukuk devleti ilkesine
aykırı düştüğü, bu tür
düzenlemelerin ancak
yayınlandıkları tarihten
itibaren uygulanması
gerektiği, belirtilen
nedenlerle Kural’ın,
Anayasa’nın 2.
maddesindeki hukuk
devleti ilkesine ve 11.
maddesindeki hukukun
üstünlüğü ilkesine
aykırı olduğu ileri
sürülmüştür.
2949 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun’un 29.
maddesine göre Anayasa
Mahkemesi, kanunların,
kanun hükmünde
kararnamelerin ve
Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğü’nün
Anayasa’ya aykırılığı
hususunda ilgililer
tarafından ileri sürülen
gerekçelere dayanmaya
mecbur değildir. Anayasa
Mahkemesi taleple bağlı
kalmak kaydıyla başka
gerekçe ile de
Anayasa’ya aykırılık
kararı verebilir. Bu
nedenle, kural
Anayasa’nın 135. maddesi
yönünden de
incelenmiştir.
5362 sayılı Yasa’nın 54.
maddesinin birinci
fıkrasının dava konusu
ikinci tümcesinde
“Başkanlık ve genel
başkanlık görevini üst
üste iki dönem yapanlar
bir seçim dönemi
geçmedikçe tekrar
başkan seçilemezler.”
denilmektedir. Buna
göre, oda, birlik ve
federasyonlarda iki
dönem üst üste başkanlık
yapanlar ile
konfederasyonda iki
dönem üst üste genel
başkanlık yapanları, bir
seçim dönemi ara
vermedikçe tekrar başkan
seçilemeyeceklerdir.
Böylece oda, birlik ve
federasyonlarda
başkanlık,
konfederasyonda genel
başkanlık seçimi için
yeni bir koşul
öngörülmektedir.
Yasa’nın genel
gerekçesinde de, “…,
bu kuruluşların
yöneticilerinin
niteliklerinin
yükseltilebilmesi
amacıyla organlara
seçilme şartları yeniden
düzenlenmiştir. …”
denilmektedir.
Anayasa’nın 135.
maddesinde, kamu kurumu
niteliğindeki meslek
kuruluşları ve üst
kuruluşlarının maddede
belirtilen amaçlar
doğrultusunda kanunla
kurulan ve organları
kendi üyeleri tarafından
kanunla gösterilen
usullere göre yargı
gözetimi altında gizli
oyla seçilen kamu
tüzelkişileri olduğu
belirtilmiştir. Bu
düzenleme uyarınca,
esnaf ve sanatkarların
oda, birlik ve
federasyonlarında
başkanlık ile
konfederasyonlarında
genel başkanlık
yapacakların, seçim
usullerinin bu bağlamda
niteliklerinin yasayla
belirleneceği açıktır.
Anayasanın 2.
maddesinde; “Türkiye
Cumhuriyeti, toplumun
huzuru, millî dayanışma
ve adalet anlayışı
içinde, insan haklarına
saygılı, Atatürk
milliyetçiliğine bağlı,
başlangıçta belirtilen
temel ilkelere dayanan,
demokratik, lâik ve
sosyal bir hukuk
Devletidir.”
denilmektedir.
Anayasa’nın 2.
maddesinde belirtilen
hukuk devleti, eylem ve
işlemleri hukuka uygun,
insan haklarına saygılı,
bu hak ve özgürlükleri
koruyup güçlendiren, her
alanda adil bir hukuk
düzeni kurup bunu
geliştirerek sürdüren,
Anayasa’ya aykırı durum
ve tutumlardan kaçınan,
hukukun üstün
kurallarıyla kendini
bağlı sayan, yargı
denetimine açık,
yasaların üstünde yasa
koyucunun da uyması
gereken Anayasa ve temel
hukuk ilkelerinin
bulunduğu bilincinde
olan devlettir. Bu
bağlamda, hukuk
devletinde yasa koyucu,
yalnız yasaların
Anayasa’ya değil,
evrensel hukuk
ilkelerine uygun
olmasını sağlamakla
yükümlüdür. Hukuk
güvenliğinin sağlanması,
bu doğrultuda yasaların
geleceğe yönelik
öngörülebilir
belirlemeler
yapılabilmesine olanak
verecek kurallar
içermesi de, Hukukun
üstünlüğünü temel alan
hukuk devletinin
vazgeçilmez koşulları
arasında yer almaktadır.
Bu nedenle, hukuk
devletinde güven ve
istikrarın korunabilmesi
için kural olarak
yasalar, yürürlüğe
girdikleri tarihten
sonraki olaylara
uygulanırlar. Bazı
durumlarda, adaletin
sağlanması, temel
hakların korunması gibi
nedenlerden kaynaklanan
zorunluluklar dışında
yasaların geçmişe
yürümesi söz konusu
değildir.
Dava konusu kuralla üst
üste iki dönem başkanlık
ve genel başkanlık
yapanların bir seçim
dönemi
geçmedikçe tekrar
başkan seçilemeyecekleri
belirtilerek bu
görevlerini sürdürmekte
olanların gelecek için
öngöremedikleri bir
engelleme getirilmiştir.
Kişilerin seçilerek,
koşulları Kanunla
belirlenmiş bir göreve
getirildikten sonra
geriye dönük
düzenlemelerle
haklarının, hukuki
istikrar ve güvenlik
gözetilmeden
kısıtlanması hukuk
devleti ilkesiyle
bağdaşmaz.
Açıklanan nedenlerle
Kural, Anayasa’nın 2. ve
dolayısıyla 11.
maddesine aykırıdır.
İptali gerekir.
Fulya KANTARCIOĞLU,
Mehmet ERTEN, Şevket
APALAK ve
Serruh KALELİ bu
görüşlere farklı
gerekçelerle
katılmışlardır.
VI-
YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI
İSTEMİ
7.6.2005 günlü, 5362
sayılı “Esnaf ve
Sanatkârlar Meslek
Kuruluşları Kanunu”nun
54. maddesinin birinci
fıkrasının ikinci
tümcesi, 30.9.2005
günlü, E:2005/78,
K:2005/59 sayılı kararla
iptal edildiğinden, bu
tümcenin uygulanmasından
doğacak sonradan
giderilmesi güç veya
olanaksız durum ve
zararların önlenmesi ve
iptal kararının sonuçsuz
kalmaması için kararın
Resmî Gazete’de
yayımlanacağı güne kadar
yürürlüğünün
durdurulmasına 30.9.2005
gününde OYBİRLİĞİYLE
karar verildi.
VI- SONUÇ
7.6.2005 günlü, 5362
sayılı “Esnaf ve
Sanatkârlar Meslek
Kuruluşları Kanunu”nun
54. maddesinin birinci
fıkrasının ikinci
tümcesinin Anayasa’ya
aykırı olduğuna, Fulya
KANTARCIOĞLU, Mehmet
ERTEN, Şevket APALAK ve
Serruh
KALELİ’nin
“farklı gerekçeleriyle”
OYBİRLİĞİYLE, İPTALİNE,
30.9.2005 gününde karar
verildi. |