Güneydoğu'da yanlış
yatırım kültürü
Dünyada sanayileşme, batıdan doğuya
doğru hareket ederek ilerliyor.
Amerika ve Avrupa'dan ülkemize ve doğumuzda kalan
ülkelere doğru yola çıkan sanayileşme ve uluslar arası
sermaye; ucuz işçiliği ve ülke kaynaklarını kullanıyor.
Batılılar sanayi üretimini bıraktı. Gelişmekte olan ve
geri kalmış ülke kaynaklarını kullanarak ihtiyaçlarını
karşılıyorlar. Batı; sanayinin yerine, sistemleşmiş
hizmet, finans, bilişim ve yazılım sektörlerinde
faaliyetini sürdürüyor... Bu ülkeler; genellikle
düşünce, sistem, yazılım, formül, know-how satarak, ülke
kaynaklarını tüketmeden, daha kolay para kazanıyor. Bir
yandan da Doğu ülkelerine sanayi makineleri ihraç
ederek, sanayileşmeyi teşvik ediyor.
Bir gün biz de sanayi üretimini terk edeceğiz. İşçiliği
ucuz ülkelere gidecek makinelerimiz. Ya da onlar bizden
daha ucuza mal edecekler ve biz mecburen terk edeceğiz.
Hatta şimdiden Türk Cumhuriyetleri, İran, Suriye gibi
ülkelere kaymaya başladı bile.
Bu Doğu'ya kayma ülke içerisinde de görülüyor. Son yirmi
yılda özellikle Güneydoğu Anadolu'da sanayileşme büyük
bir hızla sürüyor. Başta Gaziantep olmak üzere;
Kahramanmaraş, Şanlıurfa, Diyarbakır, Adıyaman, Kilis ve
Mardin illerinde büyük sanayileşme gözlenmektedir.
Çırçır, iplik, halı, triko, dokuma, ev tekstili, un,
irmik, makarna, mercimek, sıvı yağ, çikolata, kuru
yemiş, makine sanayii, sabun-kimya sanayii ve daha bir
çok konuda önemli sanayi yatırımları yapılmıştır.
Gelişmeler o kadar hızlı ki; bu firmalar, ihtiyacı olan
yetişmiş insan gücünü bulmakta zorlanmaktadırlar. Hatta
danışmanlık şirketleri de kalifiye insan ve yönetici
yetiştirmek amacıyla bölgede yerlerini almaya
başlamıştır.
Sanayileşme evrimini yaşarken, olumsuz gelişmeler de
yaşamaktayız. Bölgemizde ve ülkemizde yatırımların büyük
bir kısmı plansız, programsız, herhangi bir fizibilite
olmadan yapılmaktadır. Çoğu işletme çalışmaya
başladıktan kısa bir süre sonra atıl duruma düşmekte ya
da düşük kapasite ile çalışmaktadır. Bölgemizde
genellikle yatırımlar etrafa bakılarak yapılmaktadır. Bu
tür yatırımlar, bölgesel sektör oluşumu ve alt yapının
güçlenmesi açısından iyidir. Ama bu tür yatırımlar
sektörde üretim bolluğuna yol açıyorsa, diğer
yatırımcıları sıkıntıya sokuyorsa zararlıdır.
Bir sektörde para kazanılan bir iş kurulmaya görsün,
birkaç ay içinde aynı konuda birkaç kişi daha yatırıma
başlar. Onlar da piyasaya girince rekabet nedeniyle
başarılı firma ile yeni kurulan firmalar para kazanamaz,
makinelerin taksitlerini ödeyemez hale gelir. İflas
etmezler belki ama ya çok düşük kapasite ile çalışırlar
ya da sermayeleri eriyerek yokolur. En ufak krizde
tökezlerler. Bu tür yatırımlar, farklı sektörlerde güç
kazanmış firmalarca sektör değiştirerek yapılınca durum
daha da vahim hale gelmektedir.
Mesela (H) sektöründe birkaç firma ön plana çıkınca,
diğer sektörlerde (A, G, O, İ, P, T) güçlü firmalar da
hemen (H) sektöründe 50-100 tane makine sipariş ederek
yatırım yapmaktalar. Fizibilite raporunun özeti şu:
Falan aile ya da grup şu işten para kazanıyor; biz de
yapalım... Gelen 50-100 makinenin hepsinin çalışması
mümkün değildir. Bu yatırımların, küçük KOBİ
işletmelerine de zararı büyüktür. 5-10 makine ile
çalışan ve sektöre yıllarını veren firmalar da sıkıntıya
girmektedir.
Bir sektörde üretim açığı varsa, aynı alanlarda yatırım
yapılabilir. Bölgemizde çırçır, iplik, halı gibi
sektörlerde bu tür yanlış yatırımlar yapılmaya
başlamıştır. Milyonlarca dolar tutan makineleri ithal
etmeden önce iyi fizibilite yapalım lütfen. Sadece kendi
sermayemiz değil, mevcut firmaların sermayeleri de atıl
duruma düşebilir.
Sanayileşme sürecimizin sağlıklı ve kârlı bir şekilde
geçirilmesi için tüm sektörlerde birbirimize bakarak
yatırım yapmaktan vazgeçmemiz lazım. Belli bir sektörde
öne çıkmış firmalarımızın Türkiye'de ya da dünyada
rekabet edecek tamamlayıcı yatırımları yapması ya da
gelişmemiş yeni sektörlere yatırım yapılması daha
rantabl olacaktır.
|