Türkiye'nin Muhasebe Rehberi   I  Yayınlanan En Son Mevzuatlar  I  2010 Vergi Takvimi  I   2010 Yılı Muhasebe Uygulamaları  I  Beyanname Rehberi  
Ana sayfa Yasal Uyarı Künye Danışma Hattı Güncel Bilgi Arşivi

      Çalışma Hayatı Rehberi

 MUHASEBE GÜNCEL BÜLTEN :   13  ARALIK  2010

  Mükellef Rehberi 

  Vergi Rehberi 
  Pratik Bilgiler 
  Staj - Stajyer Rehberi
  Maliye Rehberi
  BEŞ DAKİKA ARA !...
  Makale Rehberi

  Kanun-Mevzuat Rehberi  

  Sosyal Güvenlik Rehberi  

 

 
 

İşvereni değişen ücretli nasıl vergilenir?

Çalışma yaşamında kişiler, zaman zaman işveren değiştirebiliyor. Bu durumda da “Ücretlilerin vergilendirilmesi nasıl olmalı?” sorusu gündeme geliyor. Bilindiği üzere Gelir Vergisi Kanunu’nun ilgili maddesinde 2003 yılında yapılan değişiklikler ile Yıllık Gelir Vergisi beyannamesi verilmesi söz konusudur. Bu köşeye gelen sorularda belirgin bir şekilde, özel sektörde muhasebe birimleri veya insan kaynakları bölümlerinin yıl içinde işe aldıkları ücretlinin, aynı yıl içinde çalıştığı ve işverenlerden aldıkları ücretten kesilen Gelir Vergisi kesinti tablosu veya bildirimi talep ettikleri dikkat çekiyor. Oysa 160 seri No’lu Gelir Vergisi Genel Tebliği’ndeki düzenleme açıktır: “Bir hizmet erbabının birden fazla işverenden ücret alması halinde her bir işverenin ödediği ücretler ayrı ayrı vergilendirilmektedir. Dolayısıyla vergi tarifesi her bir işverenin ödediği ücrete, diğer işveren veya işverenlerin ödediği ücretle ilgilendirilmeksizin ayrı ayrı uygulanacaktır.” Daha yalın bir ifadeyle vurgulamak gerekirse; bir çalışan yıl içersinde birden fazla işverenden ücret aldı ise bu ücretleri ister aynı anda ister farklı zamanlarda elde etmiş olsun her işverenin Gelir Vergisi Kanunu’nun 103. maddesindeki dilimlere göre ve 1. dilimden başlayarak Gelir Vergisi kesintisi yapması ve ödemesi gerekir. Başka bir deyişle önceki işyerindeki kümülatif rakam dikkate alınmayacaktır, işe başlayan her ücretlinin Kümülatif Gelir Vergisi matrahı sıfır olarak kabul edilecektir.

Yıllık beyanname verilmesi

Birden fazla işverenden ücret alan ve birinciden sonraki işverenden aldıkları ücretlerin toplamı, Gelir Vergisi Kanunu’nda yazılı tarifenin ikinci gelir diliminde yer alan tutarı aşmayan mükelleflerin, tamamı kesinti yoluyla vergilendirilmiş ücretleri beyanname kapsamı dışında tutulmuştur. Bu arada 2010 yılı için bu tutarın 22 bin TL olduğunu anımsatalım. Tabii ki, alınan ücretler toplamının 22 bin TL’yi aşanlarda ise, ücretlerin tamamı yani ilk işverenden alınan ücret de dahil olmak üzere yıllık beyannameye dahil edilecektir. Birden fazla işverenden ücret alınması halinde, birinci işverenden alınan ücretin hangisi olacağı serbestçe belirlenebilecektir. Kesintiye tabi tutulmamış ücret gelirleri için tutarı ne olursa olsun yıllık beyanname verilecektir.

Durumu böyle tespit ettikten sonra, son olarak ücret ve ücretin safi tutarının tespitine de kısaca değinmemde yarar var.

Ücret, işverene tabi ve belirli bir işyerine bağlı olarak çalışanlara hizmet karşılığı verilen para ve ayınlar bir başka ifadeyle, hizmet karşılığının mal olarak verilmesi ile sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerdir. Bunu, konut, araç vb. sağlanması gibi örneklerle de açıklamak mümkün. Ve ücret, aynı zamanda bedensel ya da zihinsel bir emek karşılığında işverenden elde edilen hasılatı ifade eder.

“Ödenek, tazminat, kasa tazminatı, mali sorumluluk tazminatı, tahsisat, zam, avans, aidat, huzur hakkı, prim, ikramiye, gider karşılığı” veya başka adlar altında ödenen ücret de bu tanımın içine girer.

Gelelim ücretin safi tutarının tespitine. Ücretin safi tutarı, işveren tarafından verilen para ve ayınlarla sağlanan yararlar toplamından bazı indirimlerin yapılmasından sonra kalan miktardır. Bu indirimler ise; “Emekli aidatı ve sosyal sigorta primleri, sosyal güvenlik destekleme primi, OYAK ve benzeri kamu kurumlarınca yapılan yasal kesintiler, şahıs sigorta primleri, bireysel emeklilik katkı payları, sendikalara ödenen aidatlar ve sakatlık indirimi” olarak tanımlanır.

Tüp bebekte katılım payı var

Ülkemizde tüp bebek uygulamalarında özellikle 2005 yılı sonrası hızlı bir artış gözleniyor. Artışta devletin tüp bebek tedavisinin bir bölümünü karşılamasının etkisi büyük. Araştırmalara göre; Bağ-Kur, SSK, Emekli Sandığı gibi kurumların yardımıyla ya da yeşil kartla tüp bebek yapmak isteyenlerin sayısı her yıl ortalama 50 binler civarında. Bunların önemli bir bölümü çocuk sahibi olabiliyor. Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre Türkiye’de 22 ilde 100’ün üzerinde ruhsatlı tüp bebek merkezi var. Tabii burada, sosyal güvenlik mevzuatına göre tüp bebek sahibi olabilmenin şartlarına dikkat etmek gerekiyor. Düzenlemeye göre; evli olmakla birlikte eşlerden her ikisinin evlat edinilmiş çocukları hariç soybağı kurulmuş sağ çocuğunun olmaması gerekiyor. Birden fazla yapılan evliliklerde de çiftlerden her ikisinin sağ çocuk sahibi olmaması koşulu aranıyor. Genel sağlık sigortalısı kadın ise kendisine, erkek ise bakmakla yükümlü olduğu karısına, en fazla iki deneme ile sınırlı olmak üzere tüp bebek tedavisi ile çocuk sahibi olmaları sağlanıyor.

Ancak, yapılan tıbbi tedavi sonrasında normal tıbbi yöntemlerle çocuk sahibi olamadığının ve yardımcı üreme yöntemi ile çocuk sahibi olabileceğine dair sağlık kurulu raporu alınması isteniyor.

Tüp bebek yoluyla çocuk sahibi olmak isteyenlerin 23 yaşını doldurmuş, 40 yaşından gün almamış olması ve uygulamanın yapıldığı merkezin SGK ile sözleşmeli olması isteniyor. Ayrıca en az beş yıldır genel sağlık sigortalısı veya bakmakla yükümlü olunan kişi olup, 900 gün genel sağlık sigortası prim gün sayısının olması, son üç yıl içinde diğer tedavi yöntemlerinden sonuç alınamamış olduğunun SGK ile sözleşmeli hastane sağlık kurulları tarafından belgelenmesi şart. Değerli okurlarım, tüp bebek tedavisinde birinci denemede yüzde 30, ikinci denemede yüzde 25 oranında olmak üzere bu tedaviler için belirlenen bedeller üzerinden katılım payı alınıyor. Yardımcı üreme yöntemi katılım payları, tedavinin sağlandığı sağlık hizmeti sunucusunca kişilerden tahsil ediliyor.

BAŞVURUYU BULUNDUĞUNUZ YERDEN YAPABİLİRSİNİZ

1955 doğumlu annemin sigorta başlangıcı Bağ-Kur’dan. 1990-91 yıllarında Sosyal Sigorta’dan 1 sene isteğe bağlı prim ödedik. Dosyası İstanbul Bakırköy SSK’de olup henüz bilgisayara geçmedi. Biz Balıkesir’den dosyayı takip edebilir miyiz ve geriye donuk ödemeyle emekli olma imkânımız var mı? Pınar Yavçın

Geriye dönük boşlukların sigorta primlerinin ödenmesi yani prim borçlanması yapılmamaktadır. Anneniz SSK’li olduğu tarihten sonra doğum yapmışsa, doğum sonrası çalışmadığı 2 yıla kadar olan süreyi borçlanabilir. Emekli olurken İstanbul’daki gün sayılarınız emeklilik başvurusu yapacağınız SGK müdürlüğü tarafından istenir, ayrıca İstanbul’a gitmenize gerek yoktur.

Yahya Arıkan / Cumhuriyet

 
   
Yasal Uyarı
 
   

 
 

 

 

 
  ▼ Yayınlanan En Son  Mevzuatlar   (Sitenize ekleyebilirsiniz)


Copyrıght  © 2005-2010 www.muhasebenet.net www.muhasebenet.com. Her hakkı saklıdır.