Türkiye'nin Muhasebe Rehberi   I  Yayınlanan En Son Mevzuatlar  I  2010 Vergi Takvimi  I   2010 Yılı Muhasebe Uygulamaları  I  Beyanname Rehberi  
Ana sayfa Yasal Uyarı Künye Danışma Hattı Güncel Bilgi Arşivi

      Asgari Geçim İndirimleri

 MUHASEBE GÜNCEL BÜLTEN :   31 MART 2010

  Vergi Rehberi 

  2010 Çalışmaları 
  2010 Pratik Bilgiler 
  Staj - Stajyer Rehberi
  Maliye Rehberi
  BEŞ DAKİKA ARA !...
  Makale Rehberi

  Kanun-Mevzuat Rehberi  

  Sosyal Güvenlik Rehberi  

 

 
       
   

ÖZELGELERDE KURUMLAR VERGİSİ

1. Konya Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 15.9.2009 tarih ve 1836 sayılı özelgesi:
"KVK'nın 5/1-h maddesi ile yurtdışında yapılan inşaat, onarım, montaj işleri ile teknik hizmetlerden sağlanarak Türkiye'de genel sonuç hesaplarına aktarılan kazançlar, herhangi bir koşula bağlanmaksızın Kurumlar Vergisi'nden istisna edilmiştir. Teknik hizmetlerden elde edilen kazançlarında istisnadan yararlanabilmesi için, bu işlerin yurtdışında bulunan işyerleri veya daimi temsilcileri aracılığıyla yapılması, yurtdışında ayrıca bir işyeri veya daimi temsilci olmadan yapılan teknik hizmetlerin ise hizmet ihracatı olarak nitelendirilmesi gerekir. Bu arada, kurumların yurtdışında bir inşaat ve onarım işi varsa, buna bağlı teknik hizmetler ister Türkiye'de isterse yurtdışında yapılsın, elde edilen kazançlar istisnadan yararlanabilecektir. Bu itibarla, yurtdışında faaliyet gösterecek un fabrikasının makine ve donanımlarının montajı ve bu işe bağlı olarak yapılan proje çizimi gibi teknik hizmetlerden elde edilen kazancın Kurumlar Vergisi'nden istisna edilmesi için yurtdışında bir işyeri veya daimi temsilcinin bulunması gerekmektedir."
2. Adana Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 7.8.2009 tarih ve 2220 sayılı özelgesi:
"KVK'nın 6. maddesi ve GVK'nın 37/1. maddesinde yer alan her türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan kazançların ticari kazanç sayılacağına dair hüküm uyarınca, ihraç edilen tarım ürünleri karşılığında ödenen ihracat iadesi yardımlarının ticari ve sınai bir faaliyet kapsamında elde edilen kazanç olması sebebiyle, kurum kazancının tespitinde hasılat olarak dikkate alınması gerekir."
3. Bursa Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 22.10.2009 tarih ve 3901 sayılı özelgesi:
"KVK'nın 11/1-g maddesinde, sözleşmelerde cezai şart olarak konulan tazminatlar hariç olmak üzere, kurumun kendisinin, ortağının, yöneticisinin ve çalışanlarının suçlarından doğan maddi ve manevi tazminat giderlerinin kurum kazancının tespitinde gider olarak kabul edilemeyeceği düzenlenmiştir. Gerek KVK'nın ilgili maddesi gerekse GVK'nın 41/6. maddesinde yer alan hüküm uyarınca, tazminatların gider olarak yazılabilmesi için işle ilgili olması ve sözleşmeye, ilama ve kanun emrine bağlı bulunması ve işle ilgili olsa dahi kurumun kusurundan kaynaklanmaması gerekir. Bu açıklamalar gereğince, şirket çalışanının sevk ve idaresindeki araçla yaptığı trafik kazası nedeniyle, Asliye Hukuk Mahkemesi kararına istinaden ödenen tazminatın, kurum kazancının tespitinde gider olarak indirilmesi mümkün değildir."
4. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı'nın 3.11.2008 tarih ve 23129 sayılı özelgesi:
"Gerçek ve tüzelkişilerin, federasyonlara, gençlik ve spor kulüplerine veya sporculara, spor tesisleri ve faaliyetlerine ilişkin olarak Gençlik ve Spor Müdürlüğü Sponsorluk Yönetmeliği'nde belirtilen usul ve esaslarda yapacakları sponsorluk harcamalarını Kurum ve Gelir Vergisi'nden indirim konusu yapabilirler. Üniversitenin tiyatro kulübüne yapılacak sponsorluk harcamalarının söz konusu yönetmelik kapsamında sponsorluk faaliyeti ve harcaması olarak düzenlenmemiş olması sebebiyle, bu harcamaların Kurum ve Gelir Vergisi açısından indirim konusu yapılması mümkün değildir. Bununla beraber, 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunu'nun 56/b maddesinde yer alan, Kurum veya Gelir Vergisi mükelleflerinin üniversitelere ve ileri teknoloji enstitülerine makbuz karşılığı yapacakları nakdi bağışların, yıllık Kurumlar ve Gelir Vergisi beyannamelerinde gelirlerden veya kurum kazancından indirim konusu yapılacağı düzenlemesi uyarınca, mükelleflerin tiyatro kulübünün bulunduğu üniversiteye yapacağı nakdi bağışları kazanç matrahlarından indirim konusu yapmaları mümkündür."

Bireysel emeklilik katkı payı gelirden düşülebilir

Gelir Vergisi Yasası uyarınca ödendiği belgelerle kanıtlanabilen bireysel emeklilik katkı payları Gelir Vergisi beyannamesi üzerinden indirim konusu yapılabilir.

SORU: 2009 yılında ticari faaliyetimden 79.000 TL serbest meslek faaliyetimden de 19.000 TL zarar ettim. Bu durumda şahsım adına bireysel emeklilik şirketine ödemiş bulunduğum bireysel emeklilik katkı payım olan 6000 TL'yi beyanname üzerinde indirim konusu yapabilir miyim?
YANIT: Gelir Vergisi Yasası'nın 89'uncu maddesinin birinci bendi hükmü gereği olarak "beyan edilen gelirin yüzde 10'nu (bireysel emeklilik sistemi dışındaki şahıs sigorta primleri için, beyan edilen gelirin yüzde 5'ini) ve asgari ücretin yıllık tutarını aşmamak şartıyla, mükellefin şahsına, eşine ve küçük çocuklarına ait hayat, ölüm, kaza, hastalık, sakatlık, analık, doğum ve tahsil gibi şahıs sigorta primleri ile bireysel emeklilik sistemine ödenen katkı payları (sigortanın veya emeklilik sözleşmesinin Türkiye'de kain ve merkezi Türkiye'de bulunan bir sigorta veya emeklilik şirketi nezdinde akdedilmiş olması, prim ve katkı tutarlarının gelirin elde edildiği yılda ödenmiş olması ve ücret geliri elde edenlerin ücretlerinin safi tutarının hesaplanması sırasında ayrıca indirilmemiş bulunması şartıyla, eşlerin veya çocukların ayrı beyanname vermeleri halinde bunlara ait prim ve katkı payları kendi gelirlerinden indirilir.)
Yukarıya aktarmış bulunduğumuz yasal düzenleme gereği sizin şahsınıza ait olan ve 2009 yılı içinde ödendiği belgeleri ile kanıtlanabilen bireysel emeklilik katkı payları Gelir Vergisi beyannamesi üzerinde indirim konusu yapılabilecektir.
Bireysel emeklilik şirketine yapılan katkı payı ödemelerinin beyan edilen gelirin yüzde 10'unu ve her hal ve takdirde de 2009 yılı için yıllık asgari ücret toplamını aşmaması gerekmektedir. 2009 yılı için geçerli bulunan asgari ücretin yıllık toplamı (666x6) + (693x6) = 8154 TL'dir. Bu bağlamda sizin bireysel emeklilik şirketine 2009 yılında ödemiş olduğunuz miktar 6000 TL olduğuna göre öncelikle bu miktarı beyan ettiğiniz gelirden indirme hakkınız bulunmaktadır.
Diğer yandan sizin 2009 yılı için beyan edeceğiniz toplam kazanç miktarı serbest meslek faaliyetinden kaynaklanmış bulunan zarar dikkate alındığında (79.000–19.000) = 60.000 TL olduğuna göre, bu miktarın yüzde 10'u da (60.000 x 0.10) = 6000 TL olup, bu miktar kadar ödemiş bulunduğunuz bireysel emeklilik katkı payını 2009 yılı için vereceğiniz Gelir Vergisi beyannamesi üzerinde indirebilme olanağınız vardır.
Söz konusu katkı payı ödemeleriniz toplamı olan 6000 TL'yi 2009 yılına ait Gelir Vergisi beyannamesi üzerinde 28 numaralı satıra yazmak suretiyle indirebilmeniz yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde mümkün bulunmaktadır. (V.Seviğ)

EMSAL BEDEL ESASININ UYGULANMASI
SORU: Vergi Usul Kanunu'nun 274'üncü maddesinde yer alan hüküm uyarınca "Emtianın maliyet bedeline nazaran değerleme günündeki satış bedelinin yüzde 10 ve daha fazla bir düşüklük gösterdiği hallerde mükellef maliyet bedeli yerine 267'nci maddenin ikinci sırasındaki usul hariç olmak üzere, emsal bedeli ölçüsünü tatbik" edebilmektedir. Bu hükmün uygulanması nasıl olmaktadır?
YANIT: Değerleme günü itibariyle emtianın satış bedeli maliyet bedeline göre yüzde 10 veya daha fazla düşüklük gösterdiği takdirde, maliyet bedeli yerine ortalama satış fiyatına göre veya takdir komisyonunca takdir edilen emsal bedeli ile değerlenebilir. Vergi Usul Yasası'nın 274'üncü maddesinde yer alan düzenleme uyarınca satın alınan veya imal edilen emtianın maliyet bedeli oluştuktan sonra fiyatların aşağıya doğru indiği (ekonomide depresyon halinin ortaya çıktığı) dönemlerde mükelleflerin gerçek olmayan kazançlar üzerinden vergi ödememeleri amaçlanmıştır.
Bu tür durumlarda mükellefin kendi maliyet bedelini zaten bildiğini ve satış fiyatının üzerinde olduğu için emsal bedel tespit edilirken bu esasın dikkate alınması bir kısırdöngü yaratacağı için emsal bedeliyle değerleme yapacak mükelleflerin ya ortalama satış fiyatı esasına göre ya da takdir komisyonları kararı doğrultusunda emsal bedel tespit etmesi daha uygun görülmüştür. (Konuya ilişkin açıklayıcı bilgi için bakınız: Özyer, Mehmet Ali, "Açıklama ve Örneklerle Vergi Usul Kanunu" 4. Baskı HUK Yayınları Mart, 2008 sf: 525)
Mükelleflerin isteğine bağlı olan bu değerlemede dikkate alınan satış fiyatı mükellefin kendi satış fiyatı değil piyasada oluşan ortalama fiyattır. Aksine bir düşünce mükelleflerin, dönem sonlarında maliyetin altında az bir miktar satış yapmak suretiyle dönem kazançlarını düşük tespit etmelerine imkân sağlamalarına ortam hazırlayacağından, bu konu özellik arz etmektedir. Bu nedenle de dönem sonu stoklarını emsal bedeli ile değerlemek isteyen mükelleflerin, emtianın maliyet bedelinin piyasadaki o mala ilişkin genel fiyat düzeyinin altında kaldığını kanıtlaması gerekmektedir.
Emsal bedelle değerlenecek emtianın maliyetinin satış fiyatına göre düşüklük göstermesi ekonomideki dalgalanmalar dışındaki işletmenin deneme üretimi veya ilk kez pazara sunduğu bir mal nedeniyle maliyetinin rakiplerinin satış fiyatının üstünde oluşmasından da kaynaklanabilir. Bu durumda da mükellef dilerse, emsal bedel (maliyet bedeli esası dışında) ile stoklarını değerleyebilir.
Diğer yönden Vergi Usul Yasası'nın 278'inci maddesinde yer alan "Kıymeti Düşen Mallar"la ilgili hüküm ile aynı yasanın 274'üncü maddesinde yer alan düzenleme birbirinden farklı nedenlere dayalı olup, düzenleme ve yürürlüğe konulması amaçları da farklıdır. (V.Seviğ)

YURTDIŞI ZARARLARIN MAHSUBU
SORU: Yurtdışı zararlarının Türkiye'ye taşınması için Kurumlar Vergisi Kanunu'nda yer alan hüküm gereği "Her yıl için denetim yaptırma zorunluluğu" var mıdır? Yoksa sadece zararın oluştuğu yıl için yaptırılacak denetim yeterli midir?
YANIT: Kurumlar Vergisi Yasası'nın 9/1-b maddesi uyarınca Türkiye'de Kurumlar Vergisi'nden istisna edilmiş bulunan kazançlarla ilgili olanlar hariç olmak üzere kurumların, yurtdışındaki faaliyetlerinden doğan zararların Türkiye'de beyan edilecek olan kurum kazancından mahsubu belirli esaslara bağlanmış olup, bu konuya ilişkin usul ve esasları belirleme yetkisi Maliye Bakanlığı'na aittir.
Kurumların yurtdışı faaliyetlerinden doğan zararlarını, Türkiye'de beyan ettikleri kazançlarından mahsup edebilmeleri için, faaliyette bulundukları ülkenin vergi yasalarına göre beyan ettikleri vergi matrahlarını (zarar dahil) her yıl o ülke mevzuatına göre denetim yetkisini haiz kuruluşlara incelettirip rapora bağlatmaları ve bu raporun aslı ile birlikte tercüme edilmiş bir örneğini Türkiye'deki ilgili vergi dairesine vermeleri gerekmektedir. Bu bağlamda da söz konusu denetim kuruluşu tarafından hazırlanacak rapor ekinde yer alacak olan vergi beyanlarının bilanço ve gelir tablosunun da yabancı ülkedeki yetkili makamlarca onaylanması zorunludur.
Faaliyette bulunulan yabancı ülkedeki denetim yetkisini haiz bir denetim kuruluşunun olmaması halinde, her yıla ait vergi beyannamesi ve eki bilanço ile gelir tablosunun, yabancı ülkenin yetkili makamlarından alınacak ve onaylattırılacak birer örneğinin, mahallindeki Türk elçilik veya konsoloslukları, yoksa orada Türk menfaatlerini koruyan ülkenin aynı mahiyetteki temsilciliklerine onaylatılarak, aslının ve tercüme edilmiş örneğinin ilgili vergi dairesine verilmesi gerekmektedir.
Kurumların yurtdışı faaliyetlerinden doğan zararlarını, Türkiye'de beyan ettikleri kazançlarından mahsup edebilmeleri için yurtdışı faaliyet sonuçlarını, her yıl tevsik etmeleri (kanıtlamaları) gerekmektedir. Dolayısıyla kurumların yurtdışı zararlarının mahsubu, için yurtdışında söz konusu faaliyetin denetimden geçmiş olduğunun kanıtlanması da zorunlu olmaktadır.
Veysi Seviğ - Bumin Doğrusöz / referans

 
 
    Yasal Uyarı
 
 

    
  ▼ Yayınlanan En Son  Mevzuatlar   (Sitenize ekleyebilirsiniz)


Copyrıght  © 2005-2010 www.muhasebenet.net www.muhasebenet.com. Her hakkı saklıdır.