2007
öncesi ihraç edilen devlet tahviline
istisna ve
indirim
26.07.2007 tarihinden sonra ihraç edilen
devlet tahvillerinden elde edilen faiz gelirleri sadece
yüzde 37,7'lik indirim uygulanırken, bu tarihten önce
ihraç edilenler hem indirime hem de özel istisnadan
faydalanabiliyor.
SORULAR SORUNLAR VE YANITLARI
DEVLET TAHVİLİ FAİZLERİ
SORU: Bilindiği üzere 26.07.2001- 31.12.2005 tarihleri
arasında ihraç edilen devlet tahvillerinden 2007 yılında
elde edilen faiz gelirlerine hem indirim oranı ve hem de
Gelir Vergisi Kanunu'nun geçici 59. maddesi uyarınca
205.994.16 YTL özel istisna uygulanmaktadır. Bazı vergi
hukukçularına göre elde edilen faiz gelirinden önce
205.994.16 YTL istisna düşülmekte, sonra kalan kısma
yüzde 37,7 indirim uygulanmaktadır. Ancak yine bazı
vergi konulu dergilerde bunun böyle olmadığını ifade
eden yazılar yer almaktadır. Geçtiğimiz günlerde konuya
ilişkin olarak düzenlenen bir panelde de verilen örnekte
ve dağıtılan kitapçıkta, önce özel istisna olarak ifade
edilen 205.994.16 YTL'nin indirim konusu yapıldığı sonra
kalan kısma indirim oranının uygulandığını gösteren bir
örnek verilmiştir. (Kitapçık sayfa 34) Doğrusu
hangisidir?
YANIT: Konuya ilişkin olarak Gelir İdaresi
Başkanlığı'nın internet sitesinde yer alan açıklamalar
çerçevesinde 26.07.2001 tarihinden sonra ihraç edilmiş
bulunan devlet tahvili faiz gelirlerine öncelikli olarak
uygulanacak indirim 01.01.2006 tarihinden itibaren
yürürlükten kaldırılmış ve fakat bu tarihten önce ihraç
edilmiş bulunan devlet tahvili faizleri için geçerli
indirim uygulanacaktır. Bu oran 2007 yılında elde edilen
faiz gelirleri için yüzde 37,7 olarak belirlenmiştir.
Buna göre 2007 yılında örneğin 340.000 YTL,
27.07.2007-31.12.2005 tarihleri arasında ihraç edilen
devlet tahvili faizi olarak 340.000 YTL elde eden bir
kişi bu gelirinin beyana konu olup olmayacağını
belirlemek için aşağıdaki hesaplamaları yapmak
zorundadır.
( 340.000-340.000 x 0.37.7 =) 211.820 YTL
Bu hesaplamadan da anlaşılacağı üzere elde edilen faiz
gelirine öncelikle indirim oranı uygulanacaktır. Buna
göre indirim oranının uygulanması sonucunda bulunan
tutar (340.000 x 0.37.70) 128.180 YTL olup, bu miktar
elde edilen faiz gelirinden düşüldükten sonra kalan
miktar (340.000- 128.800=) 211.820 YTL olarak
hesaplanacaktır.
Bu miktardan mükelleflerin Gelir Vergisi Yasası'nın
geçici 59. maddesi uyarınca 2001 yılında geçerli olmak
üzere 50.000 YTL olarak belirlenmiş olup her yıl yeniden
değerleme oranında artırıldıktan sonra 2007 yılı için
205.994.16 YTL olarak hesaplanan miktarın indirim konusu
yapılması gerekmektedir.
Dolayısıyla geçtiğimiz yıl söz konusu tahviller
nedeniyle elde edilen faiz gelirleri olarak 340.000 YTL
elde eden kişi indirim oranı uygulandıktan sonra kalan
miktar olan 211.820 YTL'den ayrıca 205.994.16 YTL'yi
düşecek, kalan 19.000 YTL az olduğu için beyanname
vermeyecektir. Benzer bir örneğe Vergi Sorunları
Dergisi'nin Mart 2008 sayısı eki olan Gelir Vergisi
Rehberi'nin 194. sayfasında yer almaktadır.(V. Seviğ)
YENİ UZLAŞMANIN KAPSAMI
SORU: Biz 1992 yılında bir tüketim kooperatifi kurduk ve
1996 yılında faaliyetini durdurduk. 2006 yılında çıkan
bir düzenleme ile 10 yıldır faaliyette olmadığımız için
başvurumuz üzerine vergi dairesince kooperatifimiz fesih
oldu. Tabii ki bu arada her yıl düzenli şekilde boş
beyanname verdik. İki ay önce vergi dairesinden verilen
beyannamelerden dolayı vergi borcumuzun olduğu ve
ödememiz gerektiği ifade edildi. Ana parası 250 YTL
civarı ve faizi ile birlikte 2.500 YTL. Son çıkan mini
aftan yararlanma şansımız var mıdır? Yani sadece ana
parayı 18 taksitte ödememiz durumumuz nedir?
YANIT: "Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü İle
Tahsili Hakkındaki Yasa"nın birinci maddesi uyarınca
27.02.2008 tarihi itibariyle bu tarihten önceki
dönemlere, beyana dayanan vergilerde bu tarihten önce
verilmesi gereken beyannamelere ilişkin olup Vergi Usul
Yasası hükümlerine göre ikmalen, re'sen ve idarece tarh
edilen vergi, resim, harçlar fon payı ve bunlara bağlı
vergi ziyaı cezaları ile usulsüzlük ve özel usulsüzlük
cezalarından, vergi mahkemeleri, bölge idare mahkemeleri
ve Danıştay nezdinde dava açma, ilgisine göre itiraz ve
temyiz süreleri geçmemiş veya ihtilaflı olup kanun yolu
tüketilmemiş olan borçlar için uzlaşma talep edilmesi
halinde, uzlaşma sonucu tahakkuk eden vergi, resim,
harçlar ile fon payları ve bunlara bağlı vergi, resim,
harçlar ile fon payları ve cezalar uzlaşma tarihine
kadar hesaplanacak gecikme faizleri ile birlikte ilk
taksiti uzlaşma tutanağının düzenlendiği ayı takip eden
aydan itibaren her ay ve kesri için ayrı ayrı binde iki
oranında hesaplanacak faiziyle birlikte tamamen ödenmek
koşuluyla uzlaşmaya konu olan tutardan kalan alacakların
tahsilinden vazgeçilecektir.
Mükelleflerin bu madde hükmünden yararlanabilmeleri için
tarh edilen vergi, resim, harçlar ve fon payları ile
kesilen cezalara karşı dava açmamaları, açılmış
davalardan uzlaşma tutanağını imzaladıkları tarihte
vazgeçmeleri gerekmektedir.
Buna göre 27.02.2008 tarihi itibariyle;
* Vergi Mahkemelerinde dava açma süresi geçmemiş,
* Vergi Mahkemelerinde davası devam eden,
* Vergi Mahkemeleri kararı üzerine itiraz veya temyiz
başvuru süreleri geçmemiş olan,
* Bölge İdare Mahkemeleri ve Danıştay nezdinde ihtilaflı
olan veya karar düzeltme başvurusu süreleri geçmemiş
olan,
Vergi ve cezalar söz konusu yasanın kapsamına
girmektedir.
Durumunuza göre bağlı bulunduğunuz vergi dairesine
başvurarak 31.03.2008 tarihine kadar uzlaşma isteminde
bulunmanız gerekmektedir. Uzlaşma isteminizi 04.03.2008
gün ve 26806 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanmış olan (1)
Sıra numaralı "Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile
Tahsili Hakkındaki Kanun" Genel Tebliği ekinde bulunan
dilekçe örneğine göre yazılı olarak yapmanız
gerekmektedir. (V. Seviğ)
MİRAS PAYI GELİR MİDİR
SORU: 2007 yılında yapmakta olduğum serbest meslek
faaliyetim yanında annemin vefatı üzerine kardeşimle
beraber miras payı olarak hakkımıza düşen 275.000 YTL'yi
veraset ilamına göre annemin banka hesabından kendi
banka hesabıma, kardeşim de kendi hesabına geçirtti.
Bana vergi dairesinden gelen yazıya göre ben bu gelirimi
beyan etmek zorundaymışım. Bizzat vergi dairesine
giderek olayı sorduğumda, sizin hesabınıza geçen bu
paranın kaynağı nedir incelenecektir diye yanıt
verdiler.
YANIT: Maliye Bakanlığı banka hesaplarından hareketle
bazı mükelleflerin beyan dışı bırakmış bulundukları
ticari ve mesleki gelirlerini tespite yönelik çalışmalar
yapmaktadır.
Sizin annenizden miras yoluyla kalan ve Veraset ve
İntikal Vergisinin konusunu oluşturan bir olay için
hakkınızda mesleki faaliyetinizle ilgili bir kazancın
beyan dışı bırakıldığı konusunda işlem yapılması hukuken
mümkün değildir. (V. Seviğ)
KİRAYA VERİLEN EVİN AMORTİSMANI
SORU: Referans gazetesindeki "Kiraların beyanında
indirilebilecek giderler" başlıklı yazınızı okudum.
Bizleri aydınlattığınız için teşekkür ederim. Ancak
indirilecek giderlerle ilgili bir tereddüdüm
bulunmaktadır. Bu konuda bana yardımcı olursanız
sevinirim. Şöyle ki gerçek usulde belirlenen safi iradın
tespitinde indirilebilecek kalemler arasında "kiraya
verilen mal ve haklar için ayrılan amortismanlar" kalemi
bulunmaktadır. Bu kalem acaba sadece ticari defter
tutanlar için mi geçerli, yoksa defter tutmayan ev
sahiplerini de kapsıyor mu? Yani tüccar olmayanlar da bu
haktan yararlanabilir mi? Yararlanabilirse evin
bedelinin yüzde ikisini indirmemiz mümkün sanırım. Bu
konuda Sizden yardım rica ediyorum. (O. N. YILMAZ)
YANIT: Gelir Vergisi Kanunu'nun 74. maddesinde sayılan
gider kalemleri, kira gelirleri gayrimenkul sermaye
iradı niteliğinde olanlar için düzenlenmiş olduğundan,
kira gelirlerinin vergilendirilmesinde gerçek gider
usulünü seçen bütün mükellefler kiraya vermiş oldukları
gayrimenkullere ilişkin amortismanları gider olarak
düşebilirler. Bu düzenleme, ticari işletmelere kayıtlı
gayrimenkullerden elde edilen kira gelirleri ile ilgili
değildir. Çünkü ticari işletmelere kayıtlı
gayrimenkullerden elde edilen kira gelirleri ticari
kazanç hükümlerine vergilendirilir ve bu durumda
amortismanlar Kanunun 40. maddesine göre gider olarak
indirilir. Bu nedenle elde ettiğiniz kira gelirlerinin
beyanında safi tutarın hesabını gerçek usule göre
yapmayı tercih ettiğinizde amortisman kira gelirinizden
amortisman tutarını indirebilirsiniz. (B. Doğrusöz)
YURTDIŞINDA ÖDENEN KİRANIN MAHSUBU
SORU: Referans gazetesindeki yazılarınızı ilgi ile takip
ediyorum. Ancak kira gelirlerinin beyanı ile ilgili
yazınızda tereddüte düştüm. Yazınızda kira gelirlerini
gerçek usulde beyan edenlerin mesken olarak kiraya
verdiği yerlerden elde ettiği kira gelirinden kendi
meskenleri için ödedikleri kiraları düşebileceklerini
yazmışsınız. Ancak vergi dairelerinde dağıtılan
beyanname kılavuzlarında aynen "sahibi bulundukları
konutları kiraya verenlerin kirayla oturdukları konut
veya lojmanların kira bedellerini düşebilecekleri, ancak
yurtdışında işçi olarak çalışan Türk vatandaşlarının
düşemeyecekleri" yazılıdır. (K. Salimoğlu)
YANIT: Yazınızdaki çelişki, maalesef uygulamada söz
konusudur. Gelir İdaresi Başkanlığı uzun süredir,
"sahibi bulundukları konutları kiraya verenlerin kirayla
oturdukları konut veya lojmanların kira bedellerini
düşebilecekleri, ancak yurtdışında işçi olarak çalışan
Türk vatandaşlarının düşemeyecekleri" görüşündedir. Buna
karşılık çıkan ihtilaflarda Danıştay'ın görüşü aksi
yöndedir. Nitekim açılan davalarda Danıştay, konut
olarak kiralanan gayrimenkulün mahallinin yurtiçinde
veya dışında bulunmasına sonucu etkileyeceğine dair
kanunda bir açıklık bulunmadığı gerekçesi ile
yurtdışında işçi olarak çalışanların da, bulundukları
ülkelerdeki konutları için ödedikleri kira giderlerini,
Türkiye'de elde ettikleri kira gelirlerinden gider
olarak indirebileceklerine karar vermektedir (Danıştay
3. Dairesi E.1992/833 K.1993/1374 T.14.4.1993; Danıştay
4. Dairesi E.1999/1860 K.1999/5292 T.30.12.1999). Vergi
hukuku alacaklı ile borçlu arasındaki menfaat
çatışmasını hukuk ilkeleri içerisinde karşılamaya ve
dengelemeye çalışan bir hukuk dalıdır. Bu menfaat
çatışmasında son sözü söylemek hakkı, yargıya aitdir.
Ben de zaten yargı kararlarını esas alarak yazdım. Bu
tartışmalı konu hakkında daha fazla bilgi için
Gazetemizin web sayfasının arşiv bölümünden 14 Haziran
2007 Tarihli Referans gazetesinde yayımlanan "Kira
Gelirinden Ödenen Kiranın İndirilmesi" başlıklı yazımdan
yararlanabilirsiniz. (B. Doğrusöz)
YARGI KARARLARINDA VERGİ TEVKİFATININ MAHSUBU
Danıştay 4. Dairesi E.2004/745 K.2004/2074 T.25.10.2004
Davacı limited şirketin ilgili yılda mahsup edemediği ve
iadesi gereken verginin kendisinin, ortaklarının ve
ortaklarının ortağı bulunduğu diğer şirketlerin vergi
borçlarına mahsup istemi üzerine, şirket borçları için
mahsup yapıldığı, şirket ortakları ve ortakların ortak
olduğu diğer şirketlerin vergi borçlarına mahsup
isteminin reddedildiği olayda, mahkemece de iade
alacağının varlığı konusunda tartışma bulunmadığı ve
mahsup isteminin haksız olduğu yönünde inceleme ve
tespit yapılmadığından bahisle işlemin iptaline karar
verilmişse de; Gelir Vergisi Kanunu'nun 121. maddesinin
ile Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 44.maddesi ve 169
numaralı GVK Genel Tebliğindeki düzenlemeler uyarınca,
mükelleflerin mahsubu ve iadesi gereken alacaklarının
ancak mükellefin kendi borçlarına mahsup edilmesi ve
iade durumunda da kendisine iade yapılabileceğinin
belirtilmiş olması sebebiyle, dava konusu işlemde yasaya
aykırılık bulunmadığından aksi yöndeki mahkeme kararında
yasal isabet yoktur.
Danıştay 4. Dairesi E.2003/135 K.2004/529 T.18.3.2004
Davacının 2000 yılına ilişkin olarak verdiği gelir
vergisi beyannamesinde kesinti yoluyla ödenen
vergilerden doğan iadesi gereken tutarın, ortağı olduğu
adi ortaklığın vergi borçlarına mahsubu talebinin
reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açtığı dava
yerel mahkemece reddedilmiş olup, Gelir Vergisi
Kanunu'nun 121. maddesinde yıllık beyannamede gösterilen
gelire dahil kazanç ve iratlardan bu Kanuna göre
kesilmiş bulunan vergilerin beyanname üzerinden
hesaplanan gelir vergisine mahsup edileceği belirtilmiş,
davacı serbest meslek faaliyeti ile ilgili olarak
verdiği gelir vergisi beyannamesinde kesinti yoluyla
ödenen vergilerden doğan ve iadesi gereken alacağın,
aynı vergi dairesinin mükellefi olan ve ortağı bulunduğu
adi ortaklığın vergi borçlarına mahsubunu talep etmişse
de, yasal düzenlemeye göre mahsup işleminin iade hakkı
bulunan mükelleflerin kendi vergi borçlarına
yapılabilecek olması ve dolayısıyla ayrı mükellefiyet
kaydı bulunan adi ortaklığın vergi borcuna mahsubunun
mümkün olamayacak olması sebebiyle, davayı reddeden
yerel mahkeme kararı hukuka uygundur.
Danıştay 3. Dairesi 1999/4010 K.2000/3102 T.4.10.2000
GVK'nun 121. maddesinde, beyanname üzerinden hesaplanan
gelirden mahsup edilecek kesintinin "gelirin yıllık
beyannamede gösterilen kısmına isabet eden bölümü"
olarak kısıtlamaya tabi tutulmayarak, aksine "gelirin
yıllık beyannamede gösterilen gelire dahil bir kazanç ve
irat olması" yeterli görüldüğünden, mahsup olanağından
yararlanabilmek için beyannamede tevkifata tabi tutulan
kazanç veya iradın istisna dışında kalan kısmının
gösterilmesi veya beyan edilmesinin yeterli olması; aynı
Kanunun Geçici 39/5. fıkrasındaki "Bu istisnanın tevkif
yoluyla kesilen vergiye şümulü yoktur." ifadesinin ise,
tevkifatın indirim yokmuş gibi yapılacağı ve vergiden
istisna edilen kazancın tevkifattan da istisna
edilmesini gerektirmeyecek olması; kanun koyucunun
tevkifatın brüt gelir üzerinden, yıllık verginin ise
safi gelir üzerinden alınacağını öngörmüş olması ve
kanun koyucunun indirim oranına isabet eden ve enflasyon
nedeniyle gerçek gelir olma vasfını kaybeden geliri
vergilendirmemesine rağmen bu gelir üzerinden yapılan
tevkifatın mahsubuna engel olmasının, kanun koyucunun
yaptığı düzenlemenin aksine bu geliri de vergilemek
anlamına gelecek olması sebepleriyle, olayda GVK'nun
Geçici 39/5. fıkrasına göre indirim oranı uygulanan
menkul sermaye iradının yıllık beyanname ile beyan
edilmesi sırasında, iradın indirim oranına isabet eden
kısmı üzerinden yapılan kesintinin mahsup edilemeyeceği
belirtilerek yapılan tahakkukta yasal isabet yoktur.
Veysi Seviğ - Bumin Doğrusöz
Referans / 12.03.2008 |