Uzlaşılabilecek kamu alacakları
Mükelleflerin pek çoğu tarafından beklenen
5736 sayılı Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile
Tahsili Hakkında Kanun 27 Şubat 2008 tarihli ve 26.800
sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi.
Kanunun yürürlüğe girmesi ile birlikte Maliye Bakanlığı
da kanunun uygulanma usullerine ilişkin genel tebliğini
Gelir İdaresi Başkanlığı'nın web sayfasında yayımladı ve
Resmi Gazete'de de yayımı için Başbakanlık'a
gönderildiğini duyurdu.
Bu kanunun kapsamına giren kamu alacaklarının
bulundukları safhalara göre 5736 sayılı kanun
karşısındaki durumunu geçen yazılarımda irdelemiştim. Bu
defa bu yazımda bu irdelemeyi, kamu alacaklarının türü
itibariyle yapmak istiyorum.
5736 sayılı Bazı Kamu Alacaklarının Uzlaşma Usulü ile
Tahsili Hakkında Kanunun 1. maddesinin kapsamına devlete
ait olup 213 sayılı Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre
ikmalen, re'sen veya idarece tarh edilen vergi, resim,
harçlar, fon payı ve bunlara bağlı vergi ziyaı cezaları
ile usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları girmektedir.
Ayrıca söz konusu tarhiyatın, kanunun 1. maddesinin
yürürlüğe girdiği 27 Şubat 2008 tarihinden önceki
dönemlere (beyana dayanan vergilerde bu tarihten önce
verilmesi gereken beyannamelere) ilişkin olması da
gerekmektedir.
Bu nedenle Katma Değer Vergisi ve muhtasar
beyannamelerden doğan vergiler için 27 Şubat'tan önce
tarh ve tebliğ edilmiş olma koşulu ile en son Ocak 2007
dönemine ait olarak ikmalen, re'sen veya idarece tarh
edilen vergiler ve cezalar için bu kanundan yararlanmak
mümkündür. Yıllık gelir ve kurumlar vergilerinde ise son
olarak 2006 yılına ilişkin olarak ikmalen, re'sen veya
idarece tarh edilip 27 Şubat 2008 tarihine kadar tebliğ
edilen vergi ve cezalar için bu kanundan
yararlanılabilecektir. Kanunun kapsamı son olarak
nitelendirdiğimiz bu dönem veya yıllar ile öncesini
kapsamaktadır.
Ayrıca bir vergi aslına bağlı olmaksızın kesilen ve
maddenin yürürlüğe girdiği 8 Şubat tarihinden önce
ilgilisine tebliğ edilmiş ancak kesinleşmemiş olan
usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları da kanun
kapsamına girmektedir.
Kanunun kapsamının devlete ait vergi ve cezalarla
sınırlandırılması sebebiyle il özel idareleri ile
belediyelere ait vergi, resim ve harçlar kanunun kapsamı
dışında kalmıştır. Bu nedenle emlak vergisi veya
Belediye Gelirleri Kanunu'nda yer alan çeşitli vergi ve
harçlar için bu kanundan yararlanmak mümkün değildir.
Ayrıca 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'na göre tarh
edilmeyen Gümrük Vergisi, ithalde alınan Katma Değer
Vergisi ile ithalde alınan Özel Tüketim Vergisi, Kaynak
Kullanımını Destekleme Fonu kesintileri, trafik para
cezaları gibi idari para cezaları ve benzeri alacaklar
için 5736 sayılı kanun hükümlerinden yararlanılması
mümkün bulunmamaktadır.
Öte yandan Vergi Usul Kanunu'nun 344'üncü ve geçici 27.
maddeleri uyarınca vergi ziyaı cezası üç kat (iştirak
halinde bir kat) olarak uygulanan, daha açık anlatımla
fiilin Vergi Usul Kanunu'nun 359. maddesinde hürriyeti
bağlayıcı ceza ile yaptırımlanmasını öngördüğü hallerden
olması dolayısıyla cezanın üç kat kesildiği hallerde de
bu kanun uygulanmayacaktır. Yine bu şekilde üç kat ceza
ile yaptırımlanan fillere bağlı olarak kesilen
usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezaları da kapsam dışında
bırakılmıştır.
Maliye Bakanlığı Genel Tebliğ'de Vergi Usul Kanunu'nun
344'üncü ve geçici 27. maddeleri uyarınca üç kat kesilen
vergi ziyaı cezasının yargı kararı ile bir kat olarak
değiştirilmek suretiyle onanmış olması halinde, bu
tarhiyata konu vergi ve cezalar ile bunlara bağlı
usulsüzlük ve özel usulsüzlük cezalarının 5736 sayılı
kanun kapsamına girmeyeceğini açıklamıştır. Oysa bu
açıklama yanlıştır. Yanlıştır; çünkü, idari yargıda
iptal veya bahsettiğimiz şekilde çevirmeye ilişkin
mahkeme kararları, karar veya tebliğ tarihinden itibaren
değil, davaya konu idari işlemin oluşum anından itibaren
hüküm doğurur. İdari yargı kararları bu yüzden Anayasa
Mahkemesi kararlarından farklıdır. Anayasa Mahkemesi
kararları yayımından sonrası için hüküm doğururken idari
yargı kararları davaya konu işlemin oluşum anından
itibaren hüküm doğurur. Örneğin mükellef dava konusu
cezayı dava sırasında ödese dahi, ceza sonradan bir kata
dönüşürse idare fazla aldığı kısmı iade etmek
zorundadır. İdare burada, tahsilat esnasında mahkeme
kararının olmadığı ve üç kat cezanın yürürlükte
bulunduğu iddiasında bulunamaz. İşlem ilk andan itibaren
bir kata dönüştürüldü ise ve dönüştüren mahkeme kararı
temyiz aşamasında ise cezalı tarhiyatın bu kanundan
yararlandırılması gerektiği düşüncesindeyiz. Zaten
kanunun amacı ihtilaflı dosyaları ortadan kaldırmak,
ihtilafları azaltarak yargının iş yükünü hafifletmek
olduğuna göre bu dosyalar da böylece ortadan kaldırılmış
olur. Bu nedenle tebliğin bu kısmının gözden
geçirilmesinde yarar vardır.
Bumin Doğrusöz
Referans / 03.03.2008 |