Sosyal Güvenlik Reformu “olmazsa olmaz”!
Bugün sosyal güvenlik, emeklilik
ve sağlık konusundaki düşüncelerimizi kısaca
özetleyeceğiz.
Birincisi, Türkiye 1991 yılında S. Demirel’in erken
emeklilik seçim vaadini yerine getirmesi sosyal güvenlik
sistemini perişan etmiştir. Bugün ortalama emeklilik 46
ve ortalama hayat beklentisi (bebek ölümleri çıktıktan
sonra) 77 yıl civarındadır. Yani hiçbir sosyal güvenlik
ve emeklilik sistemi bu tür emekliliği kaldıramaz. Kaldı
ki bir de kayıtdışılık olgusu var. Sağlık tarafı da
zaten büyük bir sorun oluşturmakta idi.
Ancak Türkiye burada da durmamış, 1999 ve 2006
yıllarında da Sosyal Güvenlik Sistemi Reformu’nu
uzlaşmasız bir yaklaşımla dondurmuş ve sistemin
açıklarının yılda 25-30 milyar dolara gelmesine neden
olmuştur. Burada akademisyenlerin ideolojisi,
sendikaların uzun vadeli değil fırsatçı yaklaşımı,
medyadaki konuyu anlamayan kişilerce yapılan ajitasyon,
siyasi partilerin sosyal güvenliğe toplumun en önemli
meselesi değil, birbirini hırpalama aracı olarak siyasi
şekilde yaklaşmaları, açıkların daha da büyümesine neden
olmuştur.
Kimse şu anda gerçek emekli olan kişilerin (38 yaşında
olanların değil) konu hakkındaki fikrini sormuyor.
Emekli insanların hiçbiri emekli ödemeleri ile
yaşayamazlar. Sosyal Güvenlik Reformu tehir edildiği
sürece, durum iyileşmeyecek, kötüleşecektir ve sistem
giderek daha fazla açık verip çökecektir. Bu böyle devam
edemez.
Acıdır, medyada uzman olarak vitrine çıkanlar kamu
tarafından hesaplanan, kümülatif 850 milyar YTL veya
kümülatif 500 milyar doları aşan 1991 sonrası açığın
nasıl oluştuğunu hesaplamaktan bile acizdirler. Çünkü
faiz hesabı yapmayı bile anlamamaktadırlar.
Türkiye resmi kamu borç sayılarını yayınlıyor ama esas
büyük ve sosyal güvenlik sistemi kaynaklı iç borcun
tahmini büyüklüğünü yayınlamaz. Şu anda çalışanlara
sosyal güvenlik sisteminin oluşan ve biriken gelecekte
ödenecek borçları ve şu anda emekli olan kimselere kalan
yaşamlarında ödenecek borçların sayılarının büyüklüğü
dudak uçurtacak kadardır ama kimse bu gerçekleri ne
hesaplamaktadır ne de dikkatle düşünmektedir. Sonuçta
fatura giderek çalışan ve emekliye çıkacaktır, zaten de
çıkmakta. Artan açıklar, çözüm getirilmezse, hizmet ve
ödemelerin iyice kısılması ve sistemin çökmesini
getirir.
Önerilen sosyal güvenlik ve sağlık sistemi reformu
aslında dünyada sosyal güvenlik ve sağlık konusundaki
yeni teorik yaklaşımlar ve uygulamaları
aksettirmemektedir. Reform mevcut sistemi daha mantıklı
hale getirmeye çalışmakta ve bazı eklemeler yapmaktadır.
İki gündür anlatmaya çalıştık. İsveç gibi bir refah
devleti ortamında bile 1994 sosyal güvenlik sisteminde
bireyin katkıları gündeme alınmaktadır. Ama biz hâlâ
modası geçmiş gelir dağılımı düzeltme yaklaşımı
içindeyiz.
Ancak bilinmeli ki yapılmaya çalışılan reform birçok iyi
unsuru içermektedir. Mesela primli sağlık sistemine
karşılık, 18 yaşına kadar tüm çocuklara şartsız bedava
sağlık hizmeti verilmesi çok büyük bir hizmet adımıdır.
Vatandaşların emeklilik ve sağlığını etkileyecek
reformun küçük, bireysel veya ideolojik çıkarlara kurban
edilmesi ve sistemin kısmi de olsa reforme edilmesinin
engellenerek çökertilmesi, altından kalkılamayacak
sorunlar ve acılar üretme potansiyeline sahiptir.
Hepimiz sosyal güvenlik sorununa ideolojik değil, siyasi
değil, çok zor ama çözülmesi acilen gereken bir büyük
toplumsal sorun olarak bakmalıyız! Ama çok uzun zamandır
böyle bakmıyor ve sorunların büyümesine yol açıyoruz.
Deniz Gökçe / Akşam / 04.03.2008 |