|
|
KÜÇÜK...
Yaşamımızda hemen her şeyin büyüğünü seçer ya da
isteriz. İnsanın doğasında daima çok olanı veya
büyük olanı seçmek vardır. Paranın çoğunu, malın
çoğunu, meyvenin irisini seçeriz. Mutluluğun
büyüğünü isteriz. Sınavın birincisi olmak
isteriz. Sokakta aynı şeyden iki tane bulsak en
büyüğünü ben alayım diye bakarız. En büyük evin
sahibi olmak isteriz. Küçücük gölleri
keşfetmeden okyanuslarda olmak isteriz. Nedense
küçük şeyleri istemeyiz genellikle. Küçük
şeylere neden düşmanız ? Neden onları istemeyiz?
Bir doyumsuzluk mu? Yoksa ben ve mülkiyet
duygusu mu? Bencillik mi? Ya da gerçekten
farkında mı değiliz.
Aslında bir çok şeyi incelediğimizde küçük
şeylerin daha güzel, anlamlı ve mutluluk verici
olduğunu görürüz. Mutlaka büyüğünü isteyeceğimiz
şeylerde olabilir. Ama kişisel yaşamımızda
mutluluğa giden yolda küçük şeylerin bize daha
faydalı olduğunu görürüz. Bu konuda çok örnek
bulabiliriz.
www.muhasebenet.net
Mesela küçük balıklar genellikle büyük
balıklardan daha lezzetlidir. Küçücük bir
papatya dalı bazen bir gülden hatta bir ağaçtan
daha güzel ve çok kokar. Sobaya attığınız küçük
odunlar büyük odunlara göre daha iyi yanar ve
daha çabuk ısı verirler. Kocaman bir aşkı
başlatan bazen küçük bir gülüş değilmidir? Koca
makineleri , küçük bir dişli çevirip çalıştırmaz
mı? Koca düşler, hayaller ve ruhlar küçük bir
beyinde veya bedende değil midir?Koca yangınları
tutuşturan küçük bir ateş parçası değilmidir.
Kocaman Dünyayı gören ufacık bir göz değil mi.
İnsanı yücelten , insanlara yaptığı küçük
iyilikler değil midir?Koca kitaplar küçük bir
kalem tarafından yazılmıyor mu? Büyük sınavların
başarısı küçük küçük yapılan çalışmalar sonucu
değil midir. Koca harmanlar, buğday depoları,
buğday tanelerinden oluşmuyor mu? Koca yaşamlar,
yaşanan küçük olaylardan oluşmaz mı.?Ya da
içtiğimiz, yıkandığımız sular birer su
damlacıklarından oluşmaz mı?Çok önemli bir yazı
yada büyük bir olayın önemi bile,küçük
ayrıntılarında gizlidir. Büyük bilgiler
dünyasına küçük meraklarla ulaşılır.
Tüm bunlar gösteriyor ki; insan hayatında büyük
şeyleri hayal edebiliriz ama küçük şeylere sahip
olmadan büyük şeylere ulaşamayız. Ulaşsak bile
çabuk kaybederiz. Koca bir ağaç küçük bir fideye
sahip olunduktan sonra elde edilir. O ağacın
nasıl yetiştiğini bilemezsek o ağacı çabuk kesip
atabiliriz. Bazen ekmek olup midemize inen
buğday tanelerinin bir tane olarak toprağa
atıldığını, sekiz aydan fazla ona emek
verildiğini, bu süre sonunda birileri tarafından
toplanıp çeşitli kanallarla un ve ekmek
fabrikalarına ulaştığını bilmeyen ve göremeyen,
ekmeğin ve ekmeğinin kıymetini bilemez. Artan
parça ekmeğini rahatlıkla çöpe atabilir.
Bilinmez ki o ekmek oluncaya kadar hangi
emekleri üzerinde taşır. Ya da ekmeğin yokluğunu
görene kadar, nereden anlaşılır ki buğday
tanesinin kıymeti.
Bir atasözümüzde; “aza kanaat etmeyen çoğu
bulamaz”, bir Jamaika atasözünde ise “Küçük
kazançlar servet getirir” denilmiştir.
Bir söylenceye göre bir Yabancı Devlet adamına
Çin ziyaretinde pilav menülü bir yemek verilir.
Konuğa normal çatal kaşık verilir. Malum Çin de
pilav çubukla yenmektedir. Misafir pilavdan
birkaç çatal alır gerisini bırakır. Çin
yetkilisi çubuklarla pilavının son tanelerini de
zar zor yemeye çalışır. Bu arada bekleyen konuk
sıkılır “Yahu ne uğraşıyorsunuz 2-3 tane
pirinçle” der. Çin yetkilisi cevap verir “Her
vatandaşım tabağında bir pirinç tanesini
bırakırsa, bu günde 16 ton pirinç eder. Bu kadar
pirinç çöpe gider” diyerek pirince verilen
değerini belirtir. Soruyu soran yetkilinin
kendisi gibi, ülkesinde de insanlar aldıkları
pilavın yarısını yemeden çöpe dökmeye devam
etmektedir herhalde…
Netice olarak elbette hayallerimiz büyük olmalı,
düşüncelerimiz büyük olmalı ama şunu hiç gözden
kaçırmamalıyız. Küçüğünü ve azını bulamayan
büyük şeylere de kavuşamaz. Ülkemizde her insan
1 dilim ekmeği israf etse yaklaşık 8-10 bin
ekmek eder. Bu da bir Ankara’nın bir günlük
ekmek ihtiyacı demektir. Unutmayın mutlu bir
hayat küçük mutluluklar üzerine kurulur. Mutlu
anlar, mutluğa çoğaltan etkisi de yapar. Mesela
1000 damla su bir bardak su ederse, 2000 damla 2
bardak su eder. Ama mutlu geçirdiğiniz bir an
bir dakika bile peşinden gelen dakikaları da
mutlu geçirmenizi sağlayabilir. Zira olumsuz ve
mutsuz anlar başka anlarımızı da mutsuz kıldığı
gibi çevremizdekileri de mutsuz eder. Bazen de
zincirleme etki yapar küçük şeyler. Tıpkı “Bir
mıh bir nalı, bir nal bir atı, bir at bir
yiğidi, bir yiğit bir ülkeyi kurtarır”
atasözümüzde olduğu gibi. Küçük şeylere önem
verelim, küçük de olsa tasarruf yapalım, büyük
olmasa da tüm israfları önleyelim. En önemlisi
de küçük mutlulukları yakalamaya çalışalım. Zira
çocuklarımız da küçük ama büyüyorlar. Onlara
küçükken de değer vermeli ve önemsemeliyiz.
Küçük insan onlar. Doğru iletişim kurup
önemseyelim. Zira geleceğimizi emanet ediyoruz
onlara. Unutmayın ki; küçük şeyler bir gün
büyüyecektir. İsrafta küçükle başlar, tasarruf
da, mutlulukta, yağmur taneleri de. Küçük şey
deyip geçmeyelim, önemseyelim. Küçük şeyler,
büyük şeylerin habercisidir.
Çocuklarımıza yapacağımız en önemli şey ise;
onlara kişilik kazandırmak,onları insana,
topluma,dünyaya ve ülkelerine karşı
sorumlulukları olduğunu öğretmektir.
Çocuklarımıza servet bırakmak çözüm değil,
onları zorluklarla mücadeleye hazır
yetiştirmeli, kendi ayakları üzerinde durmayı
öğretmeliyiz. En büyük sevgi bu olmalı. Atak,
sorumlu, duyarlı,düşünen, sorgulayan, prensipli
birey olarak yetiştirmeliyiz. Ülkemizde son
yıllarda, bir çok sorunun kökeninde bu yatmaya
başladı. Güzel küçük şeyler sizi bulsun…
Hüseyin BOZKURT
Yeminli Mali Müşavir
www.muhasebenet.net
-Diğer makaleleri |
|