Muhasebe  

Maliye

Vergi

Sigorta

İletişim

  MUHASEBE GÜNCEL BÜLTEN :   09.07.2007
    

                                           Ana Sayfa 

                             Muhasebe Forum 

                                      SSK Mevzuat

                                    Danışma Hattı 

                      2007 Yılı Uygulamaları

                         Staj-Stajyer Rehberi

                     2007 Yılı Pratik Bilgiler

 

 

 


 

Yine yaptılar
 

Diyelim ki size bir ödeme emri geldi ve siz de ödeme emrinin haksızlığına, kendinizin haklılığına inanıyorsunuz. Ne yaparsınız? Her halde yargıya gidersiniz. Ancak yargıya gitmek, haklı olmak yetmez. Ayrıca, idarenin takip sürecini de durdurmak gerekir. Yoksa, siz davayı kazanana kadar alacaklı idare, malınızı haczedebilir, hatta haczettiğini satabilir de. İdarenin takip işlemlerini durdurmak için neler yapabilirisiniz. İki yol vardır.

6183 sayılı Kanun'un 58 inci maddesinin üçüncü fıkrasında “İtirazda bulunan borçlu bu Kanun'a göre teminat gösterdiği takdirde takip muamelesi itirazlı borç miktarı için ve itiraz komisyonunca bu hususta karar verilinceye kadar durdurulur” hükmü yer almaktadır. Bu hükme göre, davanızı açmakla birlikte alacaklı idareye teminat gösterirseniz, takibin durması gerekir. Bu birinci yoldur.

Öte yandan açtığınız davada, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 27/3. maddesine dayanarak, vergi mahkemesinden yürütmenin durdurulmasını isteyebilirsiniz. Mahkeme, işlemde açık hukuka aykırılık görürse ve işlemin uygulanması halinde telafisi güç bir zararın doğacağına kanaat getirirse, yürütmeyi teminatsız olarak dava sonuna kadar durdurur. Bu da ikinci yoldur. Mükellefler bence, bu iki yoldan birini seçebilirler. İsterlerse idareye teminat göstererek, isterlerse mahkemeden talep ederek ve mahkemenin uygun bulması halinde teminat göstermeksizin alacaklı idarenin takip işlemlerini durdurabilirler.

Hukukuta yorum böyle yapılmaz

Yukarıdaki paragrafta, “bence” dedim, çünkü idare bu iki yoldan birincisini yürürlükten kaldırmıştır. Maliye Bakanlığı, geçen günlerde yayımladığı Seri:A No:1 sayılı Tahsilat Genel Tebliği'nde, aynen, “2577 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesi ve aynı konuda hüküm içeren düzenleme yapması nedeniyle bu hükmün uygulama alanı kalmamıştır” demek suretiyle, 6183 sayılı Kanun'un 58/3. Maddesi'nin zımnen ilga olduğunu ve uygulama yeteneği bulunmadığını açıklamıştır.

Oysa hukukta yorum böyle yapılmaz. Yasa maddeleri yürürlükte bulunduğu sürece, tabi ki Anayasaya uygun yorumla, yaşama aktarılacak, uygulama yeteneği kazandırılacak şekilde yorumlanır. Nitekim hukuk fakültelerinde de böyle öğretilir. Bu iki maddenin farlı müracaat yollarını düzenlemesi ve takibin durmasını farklı usul ve koşullara bağlaması karşısında, bu iki maddenin çeliştiğinden, birbirini zımnen ilga ettiğinden de söz edilemez. Kaldı ki İdari Yargılama Usulü Kanunu'nu yasalaştıran yasama gücünün, diğer kanun ve maddelerini bilmediği veya atladığı yahut unuttuğu şeklinde bir yorum da yapılamaz. Bu da bir yorum kuralıdır. Eğer yasa koyucu, 58/3. maddeyi kaldırmak isteseydi, İdari Yargılama Usulü Kanunu'ndaki kaldırılan hükümler düzenlediği 63. maddesinde, bir kısım Vergi Usul Kanunu hükümlerini yürürlükten kaldırdığı gibi, bu fıkrayı da kaldırırdı.

Kaldı ki yasa koyucu, 2577 sayılı Kanun ile birlikte yürürlüğe koyduğu 2576 sayılı Kanun'un “Değiştirilen Deyimler” başlıklı 13. Maddesi'nde anılan fıkrada geçen “itiraz komisyonu” ibaresini “vergi mahkemesi” ibaresi ile değiştirmek suretiyle fıkranın farkında olduğunu da vurgulamıştır.

Vergiler kanunla koyulup değiştirilir

Kaldı ki Anayasamız, kanun koymak, kaldırmak ve değiştirmek yetkisini bir tekel olarak TBMM’ne devir yasağı ile birlikte verdikten başka, 73. maddesinde vergilerin de ancak kanunla koyulup kaldırılabileceğini veya değiştirilebileceğini özellikle vurgulamıştır. Buradaki vergi sözcüğünün, vergilerin tahsilatını düzenleyen yasaları da kapsadığı tartışmasızdır.

Kaldı ki Bakanlığın, söz konusu fıkranın “uygulanma alanı kalmadığı”nı söylerken gerekçesini açıklamamıştır. Oysa fıkranın bütün kamu alacakları için, 2577 sayılı Kanun'un 27. maddesi ile birlikte, uygulama alanı ve uygulanma yeteneği vardır. İşlemde açık hukuka aykırılık olmayan, yoruma bağlı veya ancak yargılama sonunda hukuka aykırılığın ortaya çıkabileceği bir durumda mükellef, birinci yolu seçebilmelidir.

Eğer mükelleflere bu yol kapatılmak isteniyorsa, o zaman Genel Tebliğ ile yorum yapmak yerine, bugüne kadar çıkan onca vergi kanununa bir madde eklenerek, söz konusu olanağı veren hükmün yasama organınca yürürlükten kaldırılması sağlanabilirdi.

Maliye Bakanlığı, son zamanlarda yayımladığı genel tebliğlerde, önceki yazımda vurguladığım gibi yargıya ilişkin konuları düzenlemenin yanı sıra, yasa maddelerini uygulamadan kaldırmaya da pek hevesli olmuştur. Nitekim Bakanlık daha önce de Kurumlar Vergisi Genel Tebliği'nde avans kar dağıtan kurumlar için transfer fiyatlandırması düzenlemesini yürürlükten kaldırmıştı. Bu genel tebliğde de aynı şey yine yapılmıştır.

Netice olarak, ödeme emrine muhatap olanlar, idareye teminat göstererek davalarının sonuna kadar takibin durdurulmasını talep edebilirler. Çünkü Yasa maddesi yürürlüktedir. İdare bu talebi kabul etmezse veya takibine devam ederse, bu da ayrıca bir ihtilaf konusu yapılabilir. Böyle bir ihtilafta ise yürütmeyi durdurma kararı almak, ödeme emrine karşı açılan davaya nazaran daha kolay olacaktır.

Bumin Doğrusöz / Yorum

Referans / 09.07.2007

 

 


Copyrıght © 2005 -2007  www.muhasebenet.net- www.muhasebenet.com - Türkiye'nin muhasebe rehberi. Her hakkı saklıdır.