Türkiye'nin Muhasebe Rehberi   I  Yayınlanan En Son Mevzuatlar  I  2010 Vergi Takvimi  I   2010 Yılı Muhasebe Uygulamaları  I  Beyanname Rehberi  
Ana sayfa Yasal Uyarı Künye Danışma Hattı Güncel Bilgi Arşivi

      Kurumlar Vergisi Rehberi

 MUHASEBE GÜNCEL BÜLTEN :   17 TEMMUZ 2010

  Vergi Rehberi 

  2010 Çalışmaları 
  2010 Pratik Bilgiler 
  Staj - Stajyer Rehberi
  Maliye Rehberi
  BEŞ DAKİKA ARA !...
  Makale Rehberi

  Kanun-Mevzuat Rehberi  

  Sosyal Güvenlik Rehberi  

 

 
   

Emeklilerin Yurtdışında Çalışması

 
   
OLAY:
Sosyal Sigortalar Kurumu’ndan yaşlılık aylığı almakta iken yurt dışında çalışan oradan ücret ve işsizlik geliri alan emeklilerin durumu epeydir kamuoyunu meşgul etmektedir. Kurum, haklı olarak yurtiçinde emekli olanların emekli olduktan sonra yurtdışında çalışmasını ve işsizlik geliri elde etmesini yeniden işe başlama olarak kabul etmekte ve bunu tespit ettiği andan itibaren de zaman aşımı süresi kadar geriye giderek ödenen maaşları gecikme zammıyla geri istemektedir. Sigortalı borçlu olduğu için de borç ödeninceye kadar maaşı yeniden bağlanmamaktadır. Yukarıda şeklen haklı olarak dedik

ama acaba yapılan bu işlem yasal mı? Bu işlemin yasal dayanakları nelerdir? Yerel mahkemeler ve Yargıtay bu olaya nasıl bakmaktadır?  Geçtiğimiz günlerde bir yakınım, pür telaş beni buldu. Buldu diyorum esasında nerdeyse kendini kaybetmiş vaziyetteydi. Sosyal Güvenlik Kurumundan gelen bir yazı onu şoke etmişti. Gelen yazıda emeli maaşının kesilerek geriye doğru 10 yıllık ödenen maaş da geri isteniyordu. Alınan 50.000 TL gecikme faiziyle birlikte 80.000 TL olmuştu. Ömründe bu kadar parayı bir arada görmeyen yakınımın şoke olması gayet doğaldı. Yakınım 1967 yılında ilk defa sigortalı olmuş, daha sonra geldiği İstanbul’da meşhur Sümerbank defterdar fabrikası’nda çalışmış orası kapanınca da 25 yılın dolmasını beklemeye başlamıştı. 1989 yılında kardeşinin bulunduğu Avusturya’ya turist olarak gitmiş ve orada bulduğu mevsimlik ve geçici işlerde çalışmıştı.1992 yılında 25 yılın dolmasıyla emeklilik hakkını kazanmış 1.5.1992 tarihinde de emekli olmuştu. Emekli olduktan sonra da bir müddet daha yurtdışına gitmiş ve  10.10.1997 tarihinde kesin dönüş yaparak bir daha yurtdışına gitmemiş. 2009 yılında aklına yurtdışı çalışmalarını da değerlendirmek gelmiş ve emekliliğinin yeniden hesaplanmasını istemiş. İşte olay bu. 

KANUNİ DAYANAKLAR:

Konumuza en uygun düzenleme elbette Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi hakkındaki 3201 sayılı kanundur. Bu kanunun altıncı maddesinin B fıkrasında “(Değişik: 17/4/2008-5754/79 md.) (Değişik birinci paragraf: 16/6/2010-5997/15 md.) Kanun hükümlerinden yararlanmak suretiyle aylık bağlananlardan tekrar yurt dışında yabancı ülke mevzuatına tabi çalışanlar, ikamete dayalı bir sosyal sigorta ya da sosyal yardım ödeneği alanların aylıkları, tekrar çalışmaya başladıkları veya ikamete dayalı bir ödenek almaya başladıkları tarihten itibaren kesilir. Türkiye'de sigortalı olarak çalışmaya başlayanlar hakkında 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun sosyal güvenlik destek primine tabi olarak çalışılmasına ilişkin hükümleri uygulanır”[1] denilmektedir. Buradan da çok iyi anlaşılacağı üzere bu hüküm yurt dışında çalışan Türk işçilerinin bu hizmetlerini değerlendirerek emekli olması halini düzenlemiştir. Olayımızda ilgili kişi sadece Türkiye’deki çalışmalarından dolayı emekli olmuş; hizmet birleştirmesi yapmamıştır. Bu olayın buradaki düzenleme ile uzaktan veya yakından hiçbir ilgisi yoktur. Şayet ilgili kişi yurt dışındaki hizmetlerini de değerlendirerek emekli olmuş olsaydı ve bundan sonra yurt dışında çalışsaydı veya işsizlik ödeneği alsaydı, kanun kapsamına girer ve aylığının kesilmesi söz konusu olabilirdi. Veya bu kişi yurt içinde çalışmaya başlasaydı bu durumda elbette ya maaşının kesilmesini veya Sosyal Güvenlik Destekleme Primi ödeyeceğini tercih edebilirdi. Buradaki şartlar gerçekleşmediğine göre emeklinin aylığını kesmek için başka bir mevzuat var mıdır?

Mülga  506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun ilgili 63. maddesinin A bendi “Bu Kanuna göre yaşlılık aylığı almakta iken, sigortalı olarak çalışmaya başlayanların yaşlılık aylıkları çalışmaya başladıkları tarihte kesilir” demektedir. Bu düzenleme yurt içi çalışmalarla ilgili olup yurtdışı çalışmaları kapsadığına dair maddenin hiçbir yerinde bir emareye dahi rastlanmamaktadır. Maddenin devamından bu düzenlemenin tamamen yurt içi çalışmaları kapsadığı düzenlemenin mantığından anlaşılmaktadır. Çünkü çalışmak isteyenlerin iki tercihle karşı karşıya oldukları, ya maaşının kesilerek yeniden bütün sigorta kollarına tabi olmaları ya da sosyal güvenlik destekleme primi ödeyeceklerini belirtmeleri istenmektedir. Yurt dışında çalışan kişinin Türkiye’ye gelerek “benim maaşımı kesin ben yurtdışında çalışmak istiyorum” demesi muhaldir. Veya “sosyal güvenlik destekleme primi ödeyeceğim” demesi halinde ise bunu Türkiye’ye mi yoksa Avusturya’ya mı ödeyeceği ise tamamen belirsizdir. 

Meri 5510 sayılı Kanunun konuyu düzenleyen “Yaşlılık aylığının başlangıcı, kesilmesi veya sosyal güvenlik destek primi ödenmesi” başlıklı 30. maddesi ise Değişik üçüncü fıkra: 17/4/2008-5754/18 md.) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra ilk defa sigortalı olan kişilerden yaşlılık aylığı bağlandıktan sonra; 

a)      4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendi hariç olmak üzere bu Kanuna göre veya yabancı bir ülke mevzuatı kapsamında çalışmaya başlayanların yaşlılık aylıkları, çalışmaya başladıkları tarihi takip eden ödeme dönemi başında kesilir. Bunlardan bu Kanuna tabi çalıştıkları süre zarfında 80 inci maddeye göre belirlenen prime esas kazançları üzerinden 81 inci madde gereğince kısa ve uzun vadeli sigorta kolları ile genel sağlık sigortasına ait prim alınır” demektedir.  

Buradan anlaşıldığına göre 5510 sayılı kanuna göre işe başlayıp emekli olanlar yurt dışında çalışırlarsa Türkiye’de almakta oldukları yaşlılık maaşları kesilecektir. Mülga 506 sayılı kanuna göre emekli olanların yurt dışında çalışmasının yasak olduğuna dair bu kanunda da bir hüküm bulunmamaktadır. 

Mülga 506 sayılı kanunun Primlerin Ödenmesi başlıklı 80. maddesine göre (Değişik beşinci fıkra: 22/2/2006 – 5458/6 md.) Kurumun, süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51 inci, 102 nci ve 106 ncı maddeleri hariç diğer maddeleri uygulanır” denmektedir.  

Yine aynı kanunun Zamanaşımı ve Hakkın Düşmesi başlıklı 99. maddesi – (Değişik: 29/4/1986 3279/5 md.) “Bu Kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, iş kazalarıyla meslek hastalıkları ve ölüm sigortalarından hak kazanılan gelir ve aylıklar, hakkı doğuran olay tarihinden itibaren beş yıl içinde istenmezse zamanaşımına uğrar. Bu durumda olanların gelir ve aylıkları, yazılı istek tarihini takip eden aybaşından itibaren başlar.
Geçici iş göremezlik ödeneğini veya herhangi bir döneme ilişkin gelir veya aylığını beş yıl içinde almayanların, söz konusu ödenek, gelir veya aylıkları ödenmez.” Sigortalı için belirtilen bu süre aynı zamanda kurum alacakları hakkında da geçerlidir. Buna göre kurum emekli birinin sosyal güvenlik destekleme primi ödemeden çalıştığını tespit ederse bu kişinin yaşlılık maaşını kesip ödenen aylıkları gecikme faiziyle birlikte sigortalıdan isteyebilecektir.

Ayrıca meri 5510 sayılı kanunun 93. maddesinde düzenlenen “Devir, temlik, haciz ve Kurum alacaklarında zamanaşımı” başlıklı maddenin (Değişik ikinci fıkra: 17/4/2008-5754/56 md.) Kurumun prim ve diğer alacakları ödeme süresinin dolduğu tarihi takip eden takvim yılı başından başlayarak on yıllık zamanaşımına tâbidir. Kurumun prim ve diğer alacakları; mahkeme kararı sonucunda doğmuş ise mahkeme kararının kesinleşme tarihinden, Kurumun denetim ve kontrolle görevli memurlarınca yapılan tespitlerden doğmuş ise rapor tarihinden, kamu idarelerinin denetim elemanlarınca kendi mevzuatı gereğince yapacakları soruşturma, denetim ve incelemelerden doğmuş ise bu soruşturma, denetim ve inceleme sonuçlarının Kuruma intikal ettiği tarihten veya bankalar, döner sermayeli kuruluşlar, kamu idareleri ile kanunla kurulmuş kurum ve kuruluşlardan alınan bilgi ve belgelerden doğmuş ise bilgi ve belgenin Kuruma intikal ettiği tarihten itibaren, zamanaşımı on yıl olarak uygulanır. Bu alacaklar için 89 uncu madde gereğince hesaplanacak gecikme cezası ve gecikme zammı, 88 inci maddede belirtilen ödeme süresinin son gününü takip eden günden itibaren uygulanır” demektedir.

Bu madde gereğince çalışma “Kurumun denetim ve kontrolle görevli memurlarınca yapılan tespitlerden doğmuş bir rapor” ile veya diğer şekillerde ortaya konmalıdır. Ortada bir tespit, inceleme ve rapor olmadan emeklinin aylığı kesilemez. 

YARGITAY KARARLARI:

Konuyla ilgili mukarrar hale gelen Yargıtay Kararlarında durum bütün açıklığı ile ortaya konmuşken kurumun bu uygulamasını anlamak ve hukuk devleti ilkeleri ile bağdaştırmak imkansızdır. Aşağıya alıntıladığımız kararlarda Yargıtay ısrarla emekli kişinin seçme hakkından bahsetmektedir. Seçme hakkı olmayan kişinin maaşının kesilmesi anayasal düzene aykırı bulunmaktadır. Ayrıca kanunun 63. maddesindeki düzenlemenin ise yurt içi çalışmasını düzenlediğini ise ısrarla vurgulamaktadır. Yasalarda emeklinin yurt dışında çalışmasını yasaklayan herhangi bir açık hüküm bulunmamaktadır. 

Anılan Yargıtay kararlarının birinde “Ayrıca kişinin, yurtdışındaki sosyal sigortalar kurumundan primlerini alıp almadığı ve oradaki sosyal güvenlik kuruluşlarından haklarını kaybedip etmedikleri gözetilmemekte, kısaca kişi, sosyal güvencesiz bir şekilde ortada bırakılmaktadır. Böyle bir uygulama ise hiçbir yönden hukuksal kabul edilemez ve yasalarca korunamaz. Belirtilen nedenlerle, Kurumun; yurtdışında çalışılan veya ilişkinin devam ettiği saptanan süreler için yaşlılık aylığını kesmesi ve ödenen aylıkların geri alınması yerine, yaşlılık aylığının iptali ile iptal tarihine kadar ödenen aylıkların geri alınması usul ve yasaya aykırıdır” denilmektedir.[2] Ki bu karara göre de çalışılan dönem için ödenen aylıkların iadesi istenebilirse de bu dönem dahi zamanaşımına uğramıştır. 

Yine bir başka Yargıtay kararında konu bütün açıklığı ile ortaya konmuştur. Kararda aynen “Davacının 506 sayılı Yasaya tabi olarak çalıştığı prim ödeme gün sayısının 7800 gün, sigortalılık başlangıcının da 25.8.1952 tarihi olduğu, göz önünde tutularak SSK.nın 60/A-c maddesi gereğince yaşlılık aylığı bağlandığı dosyadaki bilgi ve belgelerden açıkça anlaşılmaktadır. Öte yandan, Sosyal Sigortalar Kanununun 63-A maddesine göre, bu kanuna göre, yaşlılık aylığı almakta iken, sigortalı olarak çalışmaya başlayanların yaşlılık aylıkları çalışmaya başladıkları tarihte kesilir. Madde ile; Türkiye'de 506 sayılı Yasaya tabi sigortalı olarak çalışanların amaçlandığı açıktır. Başka bir anlatımla, yurt dışındaki çalışmaların, 506 sayılı Yasaya tabi sigortalı olarak değerlendirilmesine olanağı olmadığı ortadadır. Nitekim bu yön aynı maddenin (B) bendinde, sigortalı olarak bir işte çalışmaya başlayanların yazılı talepte bulunmaları halinde yaşlılık aylıklarının ödenmesine devam olunacağı, ancak bunlardan % 24 oranında sosyal güvenlik destek priminin kesileceği, bu primin 1/4'ü sigortalı hissesi 3/4 işveren hissesi olduğu açıkça vurgulanmıştır. Kuşkusuz sosyal güvenlik destek primi kesecek işverenin Türk işveren olduğu açık seçiktir. Bundan başka, Türkiye ile Federal Almanya arasında imzalanan sosyal güvenlik anlaşmasında da, yaşlılık aylığının kesileceğine ilişkin bir düzenlemenin de mevcut olmadığı da söz götürmez”[3] 

Bir başka kararda Yargıtay emekli iken yurt içinde çalışmaya başlayan bir işçinin bile emekli maaşının kesilmesini anayasal hakkın elinden alınması olarak kabul etmiştir. Bu kararda “Dava konusu olayda davacı yaşlılık aylığının kesilmesi yönünden kuruma yazılı başvuruda bulunmamıştır. Yaşlılık aylığı almaya devam ettiği bir dönemde 15'er günden bir aylık süre sigortalı bir işte çalışmış ve bu çalışması karşılığı prim tahakkuk ettirilmiştir. Davacı, % 24 oranında sosyal güvenlik destek primi ödeyeceği yerde bu miktarın çok üzerinde 73. maddeye göre prim ödemiştir. Dahası, mahkemece davacıya "sosyal güvenlik destek primi adı altında" ikinci kez prim ödettirilmiştir. Yine olayda kaçak işçi çalıştırmak ve prim kaybına yol açmak gibi bir durumda söz konusu değilken sırf yazılı başvuru bulunmadığı gerekçesi ile davacının yaşlılık aylığının kesilmesi ve aylarca aylıktan yoksun bırakılması yasaya ve adalete uygun düşmez. Kaldı ki, davacının imzasını taşıyan 11.4.1997 tarihli 080785 sayılı "tekrar işe giriş bildirgesi" başlıklı bildirgede sigorta sicil numarası yerine emekli tahsis numarasının kuruma bildirilmiş olması 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 63. maddesinin B bendinde aranan yazılı başvuruya ilişkin davacının bir irade bildirimi olarak kabul edilmesi gerektirir. Kurumun böyle bir durumda yapacağı işlem, iştirakçilerin Anayasal Sosyal Güvenlik haklarını hatırlatma ve onları bilgilendirme görevini ifa ederek iştirakçisini 63. madde yönünden tercihini belirlemesi için uyarmak veya ödenen primlerden % 24 oranında Sosyal Güvenlik Destek Primi karşılığını bloke ederek, fazlasına iade etmekten ibaret olmalıydı.  

Bunun aksine bir uygulama hem Anayasal Sosyal Güvenlik ilkesinin özüne hem de anılan 63. maddenin getirilmiş amacına ters düşer. O nedenle Kurumun, yaşlılık aylıklarını kesmesi ve ödenen aylıkları geri isteme kararı alması yasaya aykırıdır” [4] denilmektedir.  

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 30.5.2001 verdiği bir kararda ”Yaşlılık aylığı almakta iken yeniden çalışmaya başlayan sigortalıya Sosyal Sigortalar Kanunu ile alternatifli bir sistem getirmiştir. Sigortalı hangi sistemi tercih ettiğini açıkça ortaya koymadan yaşlılık aylığının kesilmemesi gerekir” diyerek yepyeni bir içtihat ortaya koymuştur. Bu kararda “Dava konusu olayda davacı yaşlılık aylığının kesilmesi yönünde Kuruma yazılı başvuruda bulunmamıştır. Yaşlılık aylığı almaya hak kazandığı dönemde 2 ay süre ile sigortalı bir işte çalışmış ve bu çalışması karşılığı tüm sigorta kollarından prim tahakkuk ettirilerek Sosyal Güvenlik Destek Priminin çok üzerinde 73. maddeye göre prim ödenmiştir. Yine olayda kaçak işçi çalıştırma ve prim kaybına yol açmak gibi bir durum da söz konusu değilken sırf yazılı başvuruda bulunmadığı gerekçesi ile davacının yaşlılık aylığının kesilerek aylarca aylıktan yoksun bırakılması yasaya ve adalete uygun düşmez. Kurumun böyle bir durumda yapacağı işlem, iştirakçilerinin Anayasal sosyal güvenlik haklarını hatırlatma ve onları bilgilendirme görevini ifa ederek iştirakçisinin 63. madde yönünden tercihini belirlemesi için uyarmak veya ödenen primlerden Sosyal Güvenlik Destek Primi karşılığını bloke ederek, fazlasını iade etmekten ibaret olmalıdır. Bunun aksine bir uygulama, hem Anayasal sosyal güvenlik ilkesinin özüne hem de anılan 63. maddenin getiriliş amacına ters düşer. O nedenle Kurumun, yaşlılık aylıklarını kesmeye ve aylıkları ödememeye ilişkin işlemi yasaya aykırıdır” [5] denilmektedir.  

Konumuza benzer bir olayda Yargıtay Hukuk Genel Kurulu başlı başına konuyu ele almış ve genel hukuka, anayasal düzene ve meri kanuna uygun olarak “Yurtdışındaki çalışmalarını borçlanmak suretiyle yaşlılık aylığına hak kazanan sigortalının yurtdışındaki çalışmasını devam ettirmesi halinde yaşlılık aylığı kesilmez” diyerek konuyu bütün yönleriyle tartışmanın dışına çıkarmıştır. Kararda “Başka bir anlatımla, yurt dışında çalışanların, 506 Sayılı Yasaya tabi sigortalı olarak değerlendirilmesine olanak olmadığı ortadadır. Hal böyle olunca, Sosyal Sigortalar Kanununun 60/H ve 62. maddeleri yalnız Türkiye'de çalışmak suretiyle yaşlılık aylığına hak kazanan sigortalılara uygulanacağı, yurt dışındaki çalışmalarını borçlanmak suretiyle yaşlılık aylığına hak kazanan sigortalılar için uygulanmayacağı tartışmasızdır. Öte yandan, Türkiye ile Federal Almanya arasında imzalanan Sosyal Güvenlik Anlaşması'nda da, yaşlılık aylığı bağlanması için sigortalının işinden ayrılacağına ilişkin bir düzenlemenin mevcut olmadığı da söz götürmez. 

Bundan başka, bir an için davacıya yaşlılık aylığı bağlanması için işinden ayrıldığı kabul edilse de, tekrar çalışmaya başlaması durumunda, hakkında 506 Sayılı Yasanın 63. maddesinin uygulanacağı söylenemez. Zira 63/B bendinde öngörülen %24 oranındaki sosyal güvenlik destek priminin 3/4 oranındaki işveren hissesini ödeyecek işverenin, Türk işveren olduğu, Alman işveren olmadığı açıktır”[6] denilerek konu bütün yönleriyle vuzuha kavuşturulmuştur. 

Yukarıdaki bilgiler ve ilgili mevzuat birlikte incelendiğinde görülecektir ki emekli olduktan sonra yurtdışında çalışanların ve işsizlik ödeneği alanların yurt içinde aldıkları yaşlılık aylıklarının kesilmesini gerektiren herhangi bir yasal mevzuat yoktur. Ancak konuya tam anlamıyla vakıf olamayan bürokratlar biz aylığını keselim, geriye doğru on yıllık ödenen aylıkları da isteyelim, ilgili kişi hukuki mücadelesini sürdürür ve davayı da kazanırsa aylığını yeniden alır, diye düşünmektedirler. Oysa sosyal güvenlik hakkı, hele hele yaşlılık aylığı ve sağlık yardımları gibi haklar, vazgeçilemez ve devredilemez haklardandır. Sosyal ve hukuk devleti iddiasında olan bir devleti yönetenlerin gri kalmış mevzuatı devlet lehine yorumlamak gibi bir hakkı ve lüksü olamaz. Bu tür durumlarda yorum, halk ve vatandaş lehine olmalıdır. Gerçekten tereddüde mahal bir şey varsa bu durumda yasal mevzuat gözden geçirilmeli ve bu tür durumlar yasal hale getirilmelidir. Yoksa işin kolaycılığına kaçıp, yaşlılık maaşı gibi insanın en zor zamanda sığındığı bir geliri elinden almak, bu hakkına ulaşmasını engellemek, derdini makro paşaya anlat demek idareyi elinde bulunduranlara yakışmaz.

[1] Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında 3201 Sayılı Kanun Madde 6

[2] Lebib Yalkın Yayımları Mevzuat Seti 21. Hukuk Dairesi 2006/2311 E., 2006/13216 K.

[3] Lebib Yalkın Yayımları Mevzuat Seti 21.Hukuk Dairesi E. No. 1999/969 K. No. 1999/4934 Tarih: 28.6.1999

[4] Lebib Yalkın Yayımları Mevzuat Seti 21.Hukuk Dairesi E. No. 2000/1366 K. No. 2000/1322 Tarih: 21.2.2000

[5] Lebib Yalkın Yayımları Mevzuat Seti Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. No. 2001/10-441 K. No. 2001/450 Tarih: 30.5.2001

[6] Lebib Yalkın Yayımları Mevzuat Seti Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. No. 2002/21-93 K. No. 2002/073 Tarihi: 13.2.2002

SMMM İbrahim BALCIOĞLU
ibalcim@gmail.com

Diğer makaleleri:

-Odalarda Yönetimler Nasıl Şekilleniyor

-İstirahatli Olanların İdareye Bildirilmesi

 

 
    Yasal Uyarı
 
 

    
  ▼ Yayınlanan En Son  Mevzuatlar   (Sitenize ekleyebilirsiniz)


Copyrıght  © 2005-2010 www.muhasebenet.net www.muhasebenet.com. Her hakkı saklıdır.